Erkekler için rutin testler

Erkekler için rutin testler

Erkekler için rutin testler 

 

Hangi yaşa, hangi test?

20’li Yaşlarda...
Boy ve kilo ölçümü: 3 yılda bir kez.

Kan basıncı ölçümü: Tüm muayenelerde, her üç yılda en az bir kez, sonuç yüksek ise daha sık.

Kolesterol ölçümü: Yılda bir kez. Değerler normalin üstündeyse daha sık.

Kan glukoz ölçümü: Yılda bir kez.

Chlamydia taraması: Aktif bir cinsel hayatı olanlarda ve risk grubundakilerde her yıl.

Glokom taraması: Yüksek risk grubunda olanlarda her 3-5 yılda bir.

Melanoma taraması: Yüksek risk grubunda her yıl, diğerlerinde her beş yılda bir kez.

30’lu Yaşlarda... (20’li yaşlardaki testlere ek olarak)
Glokom taraması: Her 2 - 4 yılda bir kez.

Kolesterol ölçümü: Yılda bir kez.

Tiroid fonksiyonları: Yılda bir kez.

Kardiak testler: Risk faktörleri olmayanlarda 2 yılda bir, riskli grupta her yıl.

40’lı Yaşlarda... (Önceki yaşlardaki testlere ek olarak)
Kan glukoz ölçümü: Yılda birkez.

Koleraktal kanser taraması: Risk grubunda olanlarda her yıl gaitada gizli kan aranması, her 5 yılda bir sigmoidoskopi, her 10 yılda bir kolonoskopi.

Prostat hastalıklarının değerlendirilmesi: Yüksek risk taşıyanlarda her yıl rektal muayene ve PSA testi.

50’li Yaşlarda... (Önceki yaşlardaki testlere ek olarak)
Kan basıncı ölçümü: Tüm muayenelerde, her yıl en az bir kez, değerler yüksek ise daha sık.

Kan glukoz ölçümü: Yılda bir kez.

Koleraktal kanser taraması: Her yıl gaitada gizli kan aranması, her 5 yılda bir sigmoidoskopi, her 10 yılda bir kolonoskopi.

Prostat hastalıklarının değerlendirilmesi: Her yıl rektal muayene ve PSA testi.

60’lı Yaşlarda... (Önceki yaşlardaki testlere ek olarak)
Glokom taraması: 65 yaşına kadar her 2-4 yılda bir, sonra her 1-2 yılda bir.

Anadolu Sağlık Merkezi

 Büyülü takımınızı seçmeye hazır mısınız?

Büyülü takımınızı seçmeye hazır mısınız?


Büyülü takımınızı seçmeye hazır mısınız? 

Düğün gününüzde kullanacağınız iç çamaşırı özenle seçilmiş olmalıdır. Basit ve özensiz bir seçim romantizmi bir anda yok edebilir; aman dikkat.

Gelinliğinizin modeline karar verdiyseniz, çamaşırınızı almanın vakti geldi demektir. Hemen hemen hepimiz için ayrı bir heyecan olan çamaşır seçiminde hem cesur hem de dikkatli olmalısınız.

Gelinliğinizin tüm ihtişamını vurgulayacak olan çamaşırınızı seçerken modacınızdan yardım almanız işinizi kolaylaştırır. Gelinliğinizin modeli ve kumaş seçiminizde en önemli belirleyici olacaktır.

Hayatınızın bu en özel gecesinde her şey kusursuz, sizde tam bir rahatlık ve güven içinde olmalısınız.  Dans ederken, yemek esnasında, konuklarınızla tebrikleşirken   “aman çamaşırım görünmesin” hissiyle gelinliğinizi çekiştirmeniz sizi hem rahatsız edecek hem de görüntü olarak hoş olmayacaktır.

İşte size seçiminizi kolaylaştıracak tüyolar
İlk dikkat etmeniz gereken şey seçiminizin ruhunuza ve zevkinize hitap etmesidir.
Doğru seçilmiş bir iç çamaşırı vücudunuzda mucizeler yaratabilir; kusurlarınızı öyle bir toplar, inceltir, büyütür, küçültür ki siz bile şaşarsınız.

Düğün gününüzde kullanacağınız iç çamaşırı özenle seçilmiş olmalıdır. Basit ve özensiz bir seçim romantizmi bir anda yok edebilir; aman dikkat.

İç çamaşırınızın rengine karar verirken gelinliğinizin rengini de dikkate almalısınız.
Kumaş olarak ise gelinliğinizin kumaşının altından sırıtmaması için dantelli ve süslü kumaşlar yerine; ipek ya da sateni kullanmanızı tavsiye ediyorum. Böylece oluşabilecek potlukları engellemiş olursunuz.

Markaların birbirinden güzel koleksiyonlarına göz gezdirmeyi unutmayın.
Giydiğiniz zaman hareket esnasında kaymayan,  içinde rahat ve seksi hissettiğiniz modellere yönelin.

Gelinliğiniz straplez tarzda ise çamaşır seçimi daha önemli hale gelecektir.  Askısız ve kendinden yapışkanlı ürünler size uygun olabilir.

Çamaşırınız gelinliğinizin vücudunuza oturuş şeklini değiştirerek, görüntünün kusursuzluğunu sağlar. Bu yüzden her provada çamaşırınızı yanınıza almayı unutmayın.

Göğüsleriniz yeterince dolgun görünmüyorsa push-up denilen içten dolgulu, göğüsleri kaldıran ve büyük gösteren mucizevî sutyenleri deneyebilirisiniz.

Kilo sorunu olan gelin adayları korse de kullanabilir. Beli incelten ve kusurları kapatan modellere de bakabilirsiniz.

Veee jartiyer... 
Düğün gecesinin vazgeçilmez fantezisi! Bazı kadınlar kullanımını rahat bulmasa da kimileri günlük hayatında bile keyifle kullanıyor. Seçim sizin… Sutyen külot ve jartiyerden oluşan üçlü külotları tercih edebileceğiniz gibi askısız jartiyerli bir body de tercih edebilirsiniz.

Hazırlayan: Meltem Öksüm
 Taş devrine dönelim!

Taş devrine dönelim!


Taş devrine dönelim! 

 Sağlıklı beslenme ve egzersiz için karışık reçetelerle teknolojik cihazlar yerine atalarımızın tecrübelerini kullanalım


Bugün, kendi alanım olmamasına rağmen özellikle kireçlenme gibi hastalıklardan korunmada önemli olduğu için beslenmeyle ilgili bazı temel noktalara değineceğim ve gündelik hayatta yapabileceğimiz basit egzersizlerden bahsedeceğim.

Tetkik yöntemlerinin gelişmesiyle hastalık tanıma yüzdemiz artmış olmasına rağmen tüm bilim- adamlarının birleştikleri ortak nokta, son yüzyılda hastalıkların da artmış olması. Bu noktada öncelikle Prof. Ahmet Aydın’ın ‘Taş Devri Diyeti’ne değinmek istiyorum. Taş Devri Diyeti’nde öncelikle genetik yapımızın aslında Taş Devri zamanı insanlarından çok farklı olmadığı, ancak beslenmemizin onlara nazaran çok değiştiğinden bahsediliyor.

Kimyasal elma suyu

Endüstriyel ürünlerin mutfağımıza katılması sonucu çok hızlı işlenen bazı sağlıklı gıdaların bile sağlıksız hale gelebildiğini biliyoruz. Bu alandaki en taze tartışma, Prof. Mehmet Öz’ün ABD’deki birçok konsantre elma suyunu kimyasal olarak inceletmesi ve bu ürünlerde yüksek oranda arsenik saptanması. Taş Devri insanlarına baktığımızdaysa tüm meyve ve sebzeleri büyük oranda çiğ, işlenmemiş tükettiklerini tespit ediyoruz. Avlarının peşinden koşmaları da egzersizleri...

Taş Devri insanları, uzun yıllar suçlanan kırmızı eti de bol bol tüketiyordu ancak modern insanların hastalıkları yüksek kolesterol ve obeziteye yakalanmıyorlardı. Burada can alıcı nokta “Doğal ve işlenmemiş” kelimeleri. Elbette fast-food zincirlerinin ürettiği hızlı ve doğal olmayan yollardan işlenmiş et ürünlerinden tüketirsek aynı noktaya ulaşamayız. Ayrıca Taş Devri insanlarının tüketmediği üç beyazı, ‘un-tuz-şeker’i, doğal yollardan almamız gerekiyor. Bir de taş devri insanları gibi biyoritmimize uyarak yaşamak var. Bu yaşam, gece 22.00 civarında bitiyor ve ertesi gün en geç 06.00’da başlıyor.

Leptin hormonu

Bu noktada Karatay Hoca’mızın sıkça bahsettiği leptin hormonu devreye giriyor. Hormon bu belirtilen saatlerde salgılanıyor ve iki hayati görevi yerine getiriyor. Birincisi vücuda alınan kalorilerin aşırı şekilde yağa dönüşmesini engelliyor, ikincisi insülin direncini azaltarak şeker hastalığı ve obezite gibi hastalıkların vücudumuza yerleşmesini mani oluyor.

Burada yıllarca suçlanan yumurta ve yağ konusuna de değinmek gerekiyor. Çeşitli televizyon programlarında ve yazılarımda değindiğim gibi, yumurta en kaliteli besin kaynağı. Çünkü yumurtanın içinde basitçe bir canlıya yetecek bütün kaynaklar var. Artık yumurta her sabah en az 1-2 tane öneriliyor. Mümkünse çiğ ya da en azından rafadan tüketilebilir.

Yağlar da temize çıktı. Vücudun temel yapıtaşı hücrelerin kökeni kolesterol. Köy tereyağı, fındık yağı, halis sızma zeytinyağının vücuda zararlı değil yararlı olduğu artık biliniyor. Kolesterol düşürücü ilaçların gerekliliği, saygın bilim insanlarınca tartışılmaya başlandı bile.

Dar alanda kısa egzersizler

Sağlıklı yaşamın en önemli parçalarından biri de egzersiz. Ancak hekimlik deneyimim, özellikle ülkemiz insanının reçete edilen egzersizlere karşı önyargılı yaklaştığını doğruluyor. Buradaki en önemli kaçış noktası, egzersiz yapma konusundaki yer ve zaman azlığı. Ciddi kas iskelet sorunları yaşamayan okurlarıma ‘dar alanda kısa egzersizler’ önerebilirim.

Diyelim ki masa başında çalışıyorsunuz, 45 dakikada bir boynunuzu ekseni boyunca hareket ettirebilirsiniz. Ek olarak iş yerine götürdüğünüz ağırlıklarla basitçe kol kaslarınızı çalıştırabilirsiniz. Gövde kaslarını çalıştırmaksa daha basit aslında... Oturduğunuz yerden düz bir şekilde ayağa kalkıp yerinize oturmak ve bu hareketi 10 kere tekrarlamak gövde kaslarınızı geliştirir. Yukarı katlara çıkarken genel durumunuz uygunsa asansörü değil merdivenleri kullanın, çünkü Taş Devri insanları öyle yapardı...
 Yalancı gebelik olur mu?

Yalancı gebelik olur mu?


Yalancı gebelik olur mu? 

 

Aşırı çocuk sahibi olma duygusu olan bir kadında bu belirtilerin bir doktoru bile yanıltabilecek kadar gerçek gebeliğe benzeyebileceğini vurgulandı.

Op. Dr. Serhat Partalcı aşırı çocuk isteyen kadınlarda görülebilen “Yalancı Gebeliğin” ne olduğunu ve nasıl oluştuğunu anlatıyor.

Kamuoyuna yansıyan yalancı hamilelik haberlerinin ardından Avrupa Tüp Bebek ve Kadın Sağlığı Merkezi Klinik Direktörü Op. Dr. Serhat Partalcı aşırı çocuk isteyen kadınlarda görülebilen “Yalancı Gebeliğin” ne olduğunu ve nasıl oluştuğunu anlatıyor.

Op. Dr. Serhat Partalcı; yalancı gebelik yaşayan kişilerin,  biyolojik olarak hamile olmamasına rağmen karın bölgesinin şiştiğini, göğüslerinin büyüdüğünü, gebelik lekelerinin oluştuğunu, adet görmenin kesildiğini, mide bulantısı gibi belirtilerin görüldüğünü söylüyor. Aşırı çocuk sahibi olma duygusu olan bir kadında bu belirtilerin bir doktoru bile yanıltabilecek kadar gerçek gebeliğe benzeyebileceğini vurguluyor. Karnının şişmesiyle birlikte 9 ay süreyle kendisini hamile sanan ve 9 aylık gebe görünümünde olan kadınlar olabildiğini sözlerine ekliyor.

Avrupa Tüp Bebek ve Kadın Sağlığı Merkezi Klinik Direktörü Op. Dr. Serhat Partalcı; ruhun bedeni şekillendirebilen etkisinin yalancı gebelik ile görülebildiğini belirterek, ortaya çıkmasına katkıda bulunan psikolojik süreçlerin önemine değiniyor. Hastalıklı bir şekilde hamile kalmayı istemek ya da gebe kalmaktan korkmak, cinsiyete ilişkin çelişkili duygular yaşamak, tüplerin bağlanması, rahmin ameliyat ile alınması gibi ağır üzüntülerin yanı sıra hamile olan kişiye çevresinin gösterdiği ilgi ve özen sebebiylede oluşabildiğine dikkat çekiyor. Yalancı gebelik vakalarında kişinin hamile olduğunu düşünerek doktora başvurmasının da sıkça rastlandığına değiniyor.

Yalancı Gebelik Durumunda Ne Yapılması Gerekir?

Avrupa Tüp Bebek ve Kadın Sağlığı Merkezi Klinik Direktörü Op. Dr. Serhat Partalcı; yalancı gebeliğin tedavisinin jinekolog ve psikiyatristin uyumlu çalışması ile iyi sonuçlar vereceğine dikkat çekerek, negatif çıkan gebelik testinin sonuçlarının hastaya dikkatli ve sevecen bir şekilde aktarılması gerektiğini söylüyor. Ayrıca olayın temelinde yatan problemli psikolojik işlev bozukluğunu tedavi etmek için destekleyici psikoterapi uygulanmasını tavsiye ediyor. Yalancı gebelik durumu, negatif test sonuçlarına rağmen yalancı gebelik durumu devam eden hastalarda psikolojik izlem ve gerekirse antipsikotik ilaç kullanımı olumlu sonuçlar verdiğini sözlerine ekliyor.
 Vücut ağırlığına değil, yağ oranına dikkat

Vücut ağırlığına değil, yağ oranına dikkat

Uzmanlar, vücuttaki yağ miktarının anormal artışının tehlikeli olduğu, özellikle "elma tipi obezitenin" ciddi sağlık sorunlarına yol açtığıuyarısında bulunuyor.

Ciddi bir halk sağlığı sorunu olarak kabul edilen ve başta diyabet, kanser, kalp krizi, yüksek tansiyon ve inme gibi hastalıkların ortaya çıkmasında önemli olan obezitede, vücut ağırlığı değil, yağ oranındaki anormal artış tehlike sinyali veriyor.

Uzmanlar, yağın vücutta biriktiği yerin de önemli olduğu, özellikle erkeklerde sıkça görülen karın bölgesindeki yağlanmanın risk taşıdığı ve obezitenin çocukları da tehdit eder bir düzeye geldiği uyarısında bulunuyor.

Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Ayla Harmancı, obezitenin her geçen gün giderek büyüyen ciddi bir halk sağlığı sorunu olduğunu söyledi.

Obezitenin, genel olarak vücuttaki yağ miktarının anormal şekilde artması olarak tanımlandığını belirten Harmancı, sıklıkla vücuttaki yağ miktarındaki artışa paralel olarak vücut ağırlığında da artış ortaya çıktığını ifade etti.

Harmancı, obezitenin genel olarak kişinin harcadığından daha fazla enerji alımı sonucu ortaya çıkan bir bozukluk olduğunu söyledi.    

Söz konusu hesaplamanın obezitenin tanısı için tek başına yeterli olmadığını vurgulayan Harmancı, "Çünkü unutulmaması gereken konu, obezite vücut ağırlığının değil, vücuttaki yağ miktarının anormal artışıdır" diye konuştu.

Harmancı, yağların vücudun farklı bölgelerinde biriktiğini ve biriktikleri bölgelere göre de klinik önemlerinin değiştiğini ifade ederek, "Örneğin, kadınlarda yağ birikimi sıklıkla kalça ve basen bölgelerinde ortaya çıkmaktadır ve ’armut tipi’ obezite olarak adlandırılmaktadır. Erkeklerde ise yağ birikimi başlıca karın bölgesinde ortaya çıkmakta ve ’elma tipi’ obezite olarak isimlendirilmektedir. Her iki durumda da vücut yağ oranı artmıştır" dedi.

"Yapılan çalışmalar elma tipi obezitenin daha ciddi sağlık sorunlarına yol açtığını göstermektedir" diyen Harmancı, bu nedenle obezite değerlendirilirken mutlaka bel çevresi ölçümünün de yapılması gerektiğine dikkati çekti.

-"Tedavi, mutlaka kişiye özel yapılmalı"-
Harmancı, obezitenin genel olarak kişinin harcadığından daha fazla enerji alımı sonucu ortaya çıkan bir bozukluk olduğunu söyledi.

Bu dengenin bozulmasında çok farklı nedenlerin rol oynadığını dile getiren Harmancı, bu nedenle obezite tedavisinin mutlaka kişiye özel olarak planlanması ve farklı branşların işbirliği ile yapılması gerektiğini ifade etti.

Harmancı, hastaların tedavi öncesinde mutlaka, altta yatan başka bir hastalığının olup olmadığının belirlenebilmesi için bir endokrinoloji uzmanı tarafından detaylı olarak değerlendirilmesi gerektiğine işaret etti.

Obezitenin, ciddi sağlık sorunlarına yol açabildiğinin altını çizen Harmancı, şunları kaydetti:"Diyabet, hipertansiyon, dislipidemi, kalp krizi, inme, safra kesesi hastalıkları, karaciğerde yağlanma, gastro-ösefagial reflü, adet düzensizlikleri, uyku apnesi, psikolojik sorunlar, eklemlerle ilgili hastalıklar ve bazı kanser türlerine neden olabildiğinden mutlaka tedavi edilmesi gerekmektedir."

-"Türkiye’de 10 erişkinden 4’ü fazla kilolu, 3’ü ise obez"-
Harmancı, obezitenin Türkiye’de de giderek artış gösteren bir hastalık olduğunu belirterek, şu bilgiyi verdi:"Ülkemizde son yapılan araştırmalar göstermektedir ki 10 erişkinden 4’ü fazla kilolu, 3’ü ise obezdir. Konunun bundan daha da üzücü ve endişe verici olan yanı ise obezitenin artık çocukları tehdit ediyor olmasıdır. Yapılan araştırmalar, anne-babası obez olan çocuklarda obezitenin daha sık görüldüğünü ortaya koymaktadır. Bunda genetik etkenlerin yanı sıra yaşam şekli ve beslenme alışkanlıkları da rol oynamaktadır. Bu nedenle hem kendi hem de çocuklarımızın sağlığı için obezitenin mutlaka tedavi edilmesi gereken bir hastalık olduğu gerçeği kavranmalı ve büyük bir kararlılık ve azimle bu hastalıkla savaşılması gereklidir."

Dünya genelinde sağlık bakanlıklarının da obezite ile mücadeleye önem verdiğini ve bunun için farkındalık projeleri hazırladığını belirten Harmancı, basın yayın organlarının da konuya hassasiyet içinde yaklaştığını ifade etti.

Harmancı, tüm bu çalışmaların dahi obezitenin kontrol altına alınabilmesi henüz yeterli olmadığını bildirerek, bireysel olarak da herkesin düzenli fiziksel aktiviteyi, sağlık beslenme alışkanlığını bir yaşam biçimi haline getirmesi gerektiğini söyledi.
 Sabah 9'dan önce spor yapmak zararlı

Sabah 9'dan önce spor yapmak zararlı


Sabah 9'dan önce spor yapmak zararlı

Uzmanlar uyardı: “Sabah çok erken saatte spor yapmak zararlı. Çünkü sabah saatlerinde vücudun ısınması daha güç oluyor. Bu da kalbe zarar veriyor”

Son yıllarda artan iş yükü nedeniyle spora vakit ayıramayanlar, bu ihtiyaçlarını evlerine aldıkları spor aletleriyle karşılamaya çalışıyor. Ancak sakatlanmamak için evde spor yaparken çok dikkatli olunması gerekiyor. Evde sporun doğru yapılması halinde faydalı olabileceğinin altını çizen Adana Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu Antrenörlük Eğitimi Bölümü Spor Sağlık Bilimleri Anabilim Dalı Başkanı Yrd. Doç. Dr. Dilek Sevimli “Spora başlamadan önce muhakkak bir uzman kontrolünden geçilmesi gerekiyor” diyor. Sevimli, evde spor yapanlara şu uyarılarda bulunuyor:

Evde spor yapacak olan kişi önce yürüyüşle başlamalı.

Kısa bir yürüyüşün ardından mutlaka germe ve kas egzersizlerini boyundan başlayarak ayak bileğini çalıştıracak şekilde yapmalı.

Tüm kas grupları ısındırılmalı. Isınma bölümü 8-10 dakika olmalı. Daha sonra ilk 1 ay için 20 dakika yürüyüş ve koşu yaparak vücut spor ritmine alıştırılmalı.

Vücut spora alıştıktan sonra tempo artırılabilir. Zaten sporda ilk 20 dakikadan sonra yağ yakma işlemi başlar. Bunun için ilk etapta kilo vermeyi düşünmemek lazım. Bu nedenle ilk bir ayın ardından yine 8-10 dakika ısınma hareketleri yapıldıktan sonra tempo artırılabilir. Bu dönemde spor süresi ısınma evresi hariç 45 dakikayı geçmemeli. Bir gün spor yapılıyorsa bir gün ara verilmeli. Vücut dinlendirilmeli.

Spor, vücudun ritme uyum sağlayacağı zamanlarda yapılmalı. Sabah çok erken yapılmamalı, çünkü sabah saatlerinde vücudun ısınması daha güç oluyor. Vücudun egzersize uyum sağlaması geç olduğu için kişi 30 dakikada alacağı verimi 50 dakikada ancak alabiliyor. Sabah 9 veya 10 gibi saatler uygun ancak bu da iş nedeniyle uygun değilse akşam yemekten en az 2 saat sonra spor yapılmalı.
 Beyninizi şaşırtın!

Beyninizi şaşırtın!


Beyninizi şaşırtın! 

“En büyük cinsel organ iki bacağımızın arasında değil, iki kulağımızın arasındadır yani beyindir…”

Cinsel fanteziler ve hayaller konusunda gelen yoğun sorular üzerine Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED), “cinsel fanteziler”, “beynin kullanılması”, “cinsel isteği arttırma”, “cinsel fantezilerin faydaları”, vb. konuları içeren yeni bir basın açıklaması yaptı. Toplumsal çalışmaları ve basın açıklamalarıyla ülkemizde gündem yaratabilen CİSED'in basın açıklamasından işte çok çarpıcı başlıklar:

Beyninizi şaşırtın

İnsan beyninin paraşüt gibi olduğunu ve açılmadıkça çalışmayacağını söyleyenCİSED Genel Başkanı Dr. Cem Keçe; “İnsanoğlu her gün seviştiği odayı, sevişirken dinlediğini müziği, yatak odasının düzenini, cinsellikte birtakım rutin olarak yaptığı şeyleri değiştirerek beynini şaşırtabilir. Bu şekilde çalışmayan beyin hücreleri çalışır hale getirildiğinde, kişi orta yaşlarda bile bir gencin cinsel isteği kadar aktiviteye sahip olabilir. Sürekli aynı yönde yapılan şeyler cinsel istek ve arzuları azaltabilir, beyni tembelleştirebilir.

Cinsel dürtülerden daha fazla yararlanmak için cinsel fantezilerin ve aşk oyunları adı altında birtakım pratik yöntemlerin uygulanması gerekiyor. Kişi cinsel fantezilerle, hayal gücüyle ve aşk oyunlarıyla beynini çalıştırmaya sevk edebilir ve cinsel isteğini arttırabilir. Kişinin sağlıklı ve mutlu bir cinsel yaşam amacı ve hedefi varsa, beyin de bu amaç ve hedefe adım adım ulaşma yollarını hayal ederek, fantezi kurarak, rutinin dışına çıkarak ve daima pozitif düşünerek buna ulaşabilir.

Cinsel yaşamın dört silahşoru olan “merak, ayıp, günah ve yasaklar” cinselliğin doya doya yaşanmasına engel olmaktadır. İnsanlar yaşamlarının diğer alanlarında sınırsız bir şekilde hayal kurabiliyor, bunlardan suçluluk duymak akıllarına bile gelmiyor, bu hayallerin gerçeğe uygun olmasını da beklemiyorlar. Ama iş cinselliğe geldiğinde yetişme çağlarından itibaren aşılanan cinsel değer yargılarıyla insanlar cinsel davranışlarını sınırlamaya yöneltiliyor. Bırakın cinsel davranışları gerçekleştirmeyi; bunları hayal etmek dahi zorlaşıyor. Oysa cinsel fanteziler insanoğlunun hayal dünyasının sınır tanımayan ve sınırlanamayan yaratıcı motifleridir. Cinsel fantezi kurmak kolaydır, ucuzdur, güvenlidir ve kişinin kimseye ihtiyacı yoktur.

Senaryoyu kişi kendisi yazar, istediği oyuncuları kendisi seçer ve onları istediği gibi oynatır. Bu açılardan bakıldığında cinsel fanteziler; insanların deneme-yanılma yönteminin risklerine maruz kalmamaları için sahip oldukları bir yetenektir, bir çeşit simülasyondur, gerçeklerin tatmin edilemediği noktada beynin pansuman için ürettiği yararlı sanrılardır. Cinsel fanteziler hayal dünyasında kaldığı ve kişinin kendisine, partnerine ya da topluma zarar vermediği sürece sorun yaratmaz. En büyük cinsel organ iki bacağımızın arasında değil, iki kulağımızın arasındadır yani beyindir. “En iyi seks partnerleri en çok hayal kuranlardır” sözü bu anlamda söylenmiştir.

Cinsel bilgi ve belleğin oluşumu, gelişmesi ve olgunlaşması için; hayal ve fantezi kurulmalıdır, bu beyni kalıplardan ve rutinden kurtarır. Cinsel fanteziler; kişilerin üzerindeki bir takım baskıları azaltabilir, günlük hayatlarını normal olarak sürdürmelerine ve cinsel yaşamdaki heyecanı yoğunlaştırarak daha kolay doyuma ulaşmalarına yardımcı olabilir, kişinin kendisini tehlikeye atmadan veya ret edilme kaygısı taşımadan farklı insanlar ve durumlar keşfetmesini mümkün kılabilir, cinsel isteği, cinsel duyarlılığı ve cinsel yaşantıdan alınan hazzı arttırabilir, kişinin cinsel birleşme sırasında havaya girmesine ve kendi kendini erotize etmesine yardımcı olabilir, duyguları canlı tutabilir, cinsel yaşantıyı monotonluktan, sıradanlıktan uzaklaştırıp, renklendirebilir, zenginleştirebilir.” dedi.

Hayallerinizi bırakmayın

İnsanların bugün yaşadığı hayatın çocukluk ya da ilk gençlik yıllarındaki hayallerin bir eseri olduğuna dikkat çeken CİSED Psikoterapi Eğitimleri Koordinatörü Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Cebrail Kısa; “Herkesin kendine ait hayalleri veya fantezileri vardır, bu hayaller; yaş, durum, şartlar, sonuçlar ve zaman dâhilinde değişebilir. Belki yerine yenileri eklenebilir, bazıları iptal olabilir ama kişi hayallerinden asla vazgeçmemelidir. Çünkü geçmişe ait güzel anılar ve hayaller; insan yaşamının önemli bir parçasıdır, kişiyi geçmişe özlemle ve geleceğe beklentiyle bağlayan, geçmişle gelecek arasında bağ kuran ve insanların hayata tutunmalarını sağlayan köprülerdir. İnsanoğlu iş, kariyer, aşk ya cinsellik gibi neredeyse yaşamın har alanında hayaller kurar.

Özellikle de sabah saatlerinde ve gecenin ileri saatlerinde insanoğlunun zihninin başıboşluğundan ya da dinlendirici olması nedeniyle aşk ve cinsellik fantezileri oldukça yoğunlaşır. Kültürel yapı ve yetiştirilme tarzı nedeniyle bu düşüncelerden sıklıkla utanır ve suçluluk duyarız. Gerçekte ise fanteziler, kişinin kendisini iyi hissetmesine ve cinselliğinin gelişmesine neden olur. Aşk ve cinsel hayata renk katmak için ilham kaynağı olabilecek cinsel fantezilerden vazgeçmemeli ve hayal etmekten korkulmamalıdır.

Kişi hayallerinin veya fantezilerinin hepsini yaşamak zorunda değildir. Fanteziler eylem değil kişiye özel ve sadece kişiye ait düşüncelerdir. Kişi fantezilerini yaşamak ya da partneriyle paylaşmak zorunda değildir, düşündüğü veya hissettiği her şeyi yaşamak zorunda da değildir.  Hayaller veya fanteziler insanlara zarar vermez, aksine ilham verir.Cinsel fantezi kurmayan insan yoktur. İnsanlar; özellikle yaşları ilerledikçe veya ilişkileri olgunlaştıkça, cinsel isteklerinin o kadar çabuk uyanmadığını görebilirler.

Bu dönemlerde fanteziler cinsel isteğin arttırılmasında yardımcı olabilir. Çünkü her açıdan insanın kendi denetimi altında kurulan cinsel fanteziler, kişinin kendisini tehlikeye atmadan ya da reddedilme kaygısı taşımadan farklı insanlar ve durumları keşfetmesini mümkün kılabilir. Ayrıca cinsel fanteziler; herhangi bir cinsel sapkınlığın baş göstermesini önleyebiliyor veya evliliklerde yıllar geçip ilişki olgunlaştığında boşanma veya aldatılma ihtimallerini azaltabilir.” dedi.
 Stres fıtık yapıyor!

Stres fıtık yapıyor!


Stres fıtık yapıyor! 

 Çağımızın hastalığı haline gelen aşırı stres, bel ve boyun fıtığı nedenleri arasında giderek artan bir grafikle karşımıza çıkıyor.


 Fıtık geçmiş dönemler, daha çok ağır yük kaldırma, uzun süre oturma veya sabit ayakta durma durumlarında görülürken, şimdi aşırı stresin etkisi ve yaygınlığı ile her meslek grubunda karşımıza çıkıyor. Aşırı zihinsel meşguliyet, birçok şeyi aynı gün içinde düşünüp halletmeye çalışmak, hassas-titiz-alıngan-içine atan duygusal mizaçta olmak, aşırı mükemmeliyetçilik, kronik sinirsel gerginlikler, uzun süreli öfke, endişe, korku taşıyanlar, kendine başkalarına ve hayata dair güven sorunu yaşayanlar, kronik mutsuz depresif insanlarda bel ve boyun fıtıkları daha kolay oluşuyor.

Bel ve boyun fıtığı hastalarının fiziksel olarak tedavi edilmesinin yanında, aynı zamanda zihinsel ve duygusal yönden de kendilerine zarar veren bu yönlerinin mümkün olduğunca iyileştirilmesi gerekiyor. Bunu aksi söz konusu olduğunda, iyileşen hastalar birkaç yıl sonra tekrar fıtıkla karşı karşıya kalabiliyorlar. Aşırı stres, zihinsel ve duygusal yükler vücutta fiziksel yük etkisi yaparak omurgadaki disklerin hasar görmesine ve fıtık oluşumuna yol açıyor.

Bel ve boyun fıtıklarının % 98 – 99‘nun ameliyatsız tedavisinin mümkün olduğunu, sadece % 1-2 hastada ameliyat gerektiğini,  bel ve boyun fıtıklarında başta maniplasyon yani elle tedavi olmak üzere fizik tedavilerin oldukça başarılı olduğunu söylüyor. Bursa Maniplasyon Merkezinden Uzman Dr. Ali Şahabettinoğlu maniplasyonda, yani elle tedavi de bu başarı oranının %98’ler de olduğunu, hafif vakalarda 2 – 3, ileri vakalarda 8 – 10 seans uygulama yapılmasının gerekliliğine dikkat çekiyor.

Bel fıtıklarında ameliyat ayaklarda ilerleyen güç kaybı ya da idrar-büyük abdest kaçırma şikayeti olanlarda, birde (sadece ağrı ve uyuşma şikayeti olmasına rağmen ) ameliyatsız tedavilere 2 – 3 ay cevap vermeyen durumlarda uygulanır.

Boyun fıtığında da el ve kollarda ilerleyen güç kaybı varsa, ya da ağrı ve uyuşmaları ameliyatsız tedavilere 2 – 3 ay cevap vermemiş ise ameliyat gerekecektir. Sadece bel-boyun ağrısı veya kol-bacak uyuşması olan hastalarda % 98 başarı oranı ile ameliyatsız olarak bel ve boyun fıtıkları tedavi edilebiliyor.

Uzman Dr. Ali Şahabettinoğlu, ‘Tedaviden sonra bel ve boyun fıtıklarının tekrar ortaya çıkmaması için hastalarımıza, bel ve boyun egzersizlerini, ağır yük kaldırmaktan kaçınmalarını, duruş, oturuş, kaldırış, yürüyüş, çalışma şekli tavsiyelerini, yanı sıra mutlaka aşırı stresten, kronik zihinsel ve duygusal yüklenmelerden kendilerini korumalarını gerekirse psikolojik yardım almalarını öneriyoruz’ diyor.

Dünyanın birçok ülkesinde yaygın olarak kullanılan Maniplasyon tedavisi Türkiye’de henüz yaygın olarak kullanılan bir yöntem değil. Maniplasyon tedavisi klasik batı tıbbı tedavi yöntemlerinden biri. Oldukça emek ve sabır isteyen bir yöntem olduğundan uygulayan hekim sayısı da bir elin parmaklarını geçmiyor.
 Aç beynin tehlikeli sinyalleri!

Aç beynin tehlikeli sinyalleri!

Aç beynin tehlikeli sinyalleri! 
İştah açıcı bir yemek veya kocaman bir dilim pasta görünce beyinde neler oluyor?

Neden bazı bireyler pastanenin önünden geçtiğini fark etmezken diğerleri için bu, işkence haline geliyor?

Zayıf insanla şişman insanın beyinleri farklı tepkiler veriyor. Aç karnına market veya pazar alışverişi önerilmediğini pek çoğumuz biliyoruz. Aynı şekilde yemek davetlerine de çok aç gidilmemesi gerekiyor. Zaten ara öğünü desteklememizin en büyük sebebi, çok fazla aç kalmamak. Çok aç olduğunuzda iştahınızı ve beynin yeme isteğini kontrol etmeniz zorlaşır. Peki bu durum, zayıf ya da şişman   insanları nasıl etkiliyor?

Yale Üniversitesi tarafından yapılan bir çalışmada, açken abur cubur yeme istediğinin nedenleri araştırıldı. Bu çalışmada sağlıklı ve normal kiloda olan bireylerle şişman bireyler karşılaştırıldı. Bilim-adamları, katılımcıları bir cihaza bağlayarak kan glikoz seviyelerinden açlık ve tokluk durumlarını, ayrıca işlevsel MRI yöntemiyle beyin aktivitelerini gözlemledi.

Derinlerdeki sinyal

Önce cihazda bağlıyken, katılımcılara çeşitli yemek fotoğrafları gösterildi ve uzun açlık halinde olmadan yani yemekten iki saat sonraki halleriyle ölçümlere başlandı. Bilimadamları, katılımcıların bu durumdayken beyindeki   prefrontal kortekste çok daha fazla aktivite olduğunu gördü. Yani mantıklı düşünme ve karar verme, sebeplendirmeyle sonuç, planlama gibi yönetimsel beceriler çok    daha iyi.

Böyle bir durumda birey,  yüksek kalorili abur cuburları  reddetmek ve duygularını kontrol etmekte başarılı oluyor. Ancak, ne zamanki glikoz değerleri düşmeye başlıyor o zaman, beyindeki daha derin alanlar aktive oluyor (Bu alanlar, duygularımızla ya da limbik sistemle ilişkili kısımlar. İsteklendirme, ödül ve bağımlılıkta önemli rol oynuyorlar). İşte o zaman yemek, bir ödül veya ceza gibi düşünülebiliyor.

Açlıkla kandaki glikoz azalınca beden hayatta kalabilmek için enerjisinin azaldığını biliyor ve yemeğe yönelerek bunu ortadan kaldırmak istiyor. İşte bu durumdaki kişi, gördüğü abur cuburu yemeye başlıyor. Aslında buraya kadar her şey mantıklı görünüyor ancak araştırmacıların dikkat çektiği en önemli kısım şu; bu döngü normal kilolu olanlarda bu şekilde işliyor  ama aşırı kilolu olan bireylerde abur cubur yeme isteği kan şekerinden bağımsız olarak beyinde yer alıyor.

Biyolojik değişim

Normal olarak, beden kalori aldığında, yeme sistemi sessizleşiyor ancak obezlerde aynı pozisyonda kalıyor, bu da çok aç olmasalar bile yemek için aşırı istek duymalarına yol açıyor. Araştırmacılardan Robert Sherwin, “Neden olduğunu bilmiyoruz, tersine çevrilebilir bir durum olup olmadığını da bilmiyoruz, ancak bu sonuçlar gösteriyor ki, insanlar obez olduklarında biyolojik bir değişim geçiriyor. Bir resim ya da ilan gördüklerinde yemek için motivasyonları, zayıf insanlardaki gibi kontrol sistemlerinin altında olmuyor” diyor.

Bu çıkarıma göre, tok olduklarında bile obez insanlar yemek yemeye devam ediyor ve yemekleri, zayıf insanların ‘gördüğü’ gibi ‘görmüyor’. Çünkü ödül ve arzu sinyalleri sürekli çalışıyor. Bu tür çalışmalar obeziteyi ve bu sorunla mücadele eden bireyleri anlayıp çözüm üretmek için çok önemli anahtarlar. Eğer bu gibi bulgular farklı şekilde teyit edilirse, kiloyu korumanın tabaktan değil de beyinden başlama durumuna yönelik çalışmaların önü açılabilir.

Dilara Koçak
 Kendimi çok çirkin hissetmekteyim..

Kendimi çok çirkin hissetmekteyim..

Kendimi çok çirkin hissetmekteyim..
Pek çok kadın her ay benzer cümleleri kurup, aynı sıkıntıları yaşıyor. Aşırı duygusallık ve ağlama krizleriyle geçen adet dönemi, depresyona sürüklüyor

Memorial Hizmet  Hastanesi Psikoloji Bölümü’nden Dr. Sevda   S. Yurteseven, regl dönemini ruhsal anlamda     sağlıklı geçirmenin yollarını anlattı:

“Çoğunlukla adet döneminin öncesinde ortaya çıkan duygusal, fiziksel ve davranışsal değişiklere ‘adet öncesi    disforik bozukluk’ deniyor. Bu dönemde; karında ağrı, uykusuzluk ve aşırı uyku hali, iştahta artış, baş dönmesi, titreme, terleme, çarpıntı, mide   ve bağırsak bozulmaları, kas ağrıları, cinsel isteksizlik, ödem, migren atakları, memede hassasiyet, şişkinlikle halsizlik gibi pek çok fiziksel değişim görülüyor.

Regl dönemini ‘hastalık’ olarak görmeyin

Ağrılı adet genellikle genç kızlarda sık görülüyor. Özellikle cinsel kimliğin tam gelişmemesi, cinsellikten korkmak, beden bütünlüğüne kötü bir şey olması hissi genç kızlarda görülebiliyor. Cinsel olarak bastırılmış toplumlarda reglin ‘kötü’, ‘pis’, ‘hastalık’ olarak adlandırılması, genç kızların kafalarını karıştırıyor.

Hassas olduğunuzu yakın  çevrenizle paylaşın

Kadınların yüzde 90’ında regl öncesi ve sırasında öfke, huzursuzluk hisleri oldukça yüksektir. Normal zamanlarda daha fazla tolere edilebilen durumlar bu dönemde hayal kırıklığına yol açabilir. Regli şiddetli yaşayanlar yakın çevresine konuyla ilgili bilgi verebilir. Bunun bir sendrom olduğu, kendisine daha anlayışlı davranılması gerektiğini hatırlatabilir. Özellikle    ekonomik ve sosyal anlamda bağımsız kadınların bu dönemde daha çok ruhsal sorunlar yaşadığı, kültürün ruhsal   sorunların görülmesini desteklemediği ortamlarda fiziksel sorunlar yaşandığı görülüyor. Bu dönemde var olan psikolojik sorunlar şiddetlenebiliyor. Örneğin; depresyonda olan bir kişi, bu dönemde depresif duyguların artmasıyla intihara kalkışabiliyor.

Makyaj yapıp, kuaföre gidin 

Regl döneminde pek çok kadın kendini çirkin hissediyor. Saçların şekle girmemesi, yüzdeki sivilceler, ödem ve kilo artışına adet sancısı da eklendiğinde hayat çekilmez hale gelebiliyor. Ancak bu dönemde aynalara küsmek yerine; hafif bir makyaj yapmak, kuaföre gitmek ya da güzel hissetmek için kendinize zaman ayırmak iyi gelecektir.

Açık havada yürüyüş yapın

Stres yaratacak ortamlardan uzak durulmalı, çeşitli egzersizler ve gevşeme teknikleri kullanmalı. Rahat kıyafetler ve müzik eşliğinde açık hava yürüyüşleri yapılabilir. Nefes egzersizleri ve meditasyon da öneriliyor.

Arkadaşlarınızla vakit geçirin

Bu dönemindeki olumsuz psikoloji kadınları yalnızlaştırabilir. Kişinin       arkadaşlarıyla yemeğe çıkıp, sinemaya gidip, hoşlandığı aktiviteleri gerçekleştirmesi psikolojisine iyi gelecektir.”

TERAPi SEÇENEĞi

Nasıl fiziksel direncimiz düştüğünde hastalıklara daha açık hale geliyorsak, duygusal direncimizin düştüğü noktalarda da-ki mensturasyon dönemi buna bir örnektir- anksiyete artar ve kaygı artışıyla başka pek çok psikolojik sıkıntı ortaya çıkabilir. Regl dönemini oldukça sorunlu yaşayan kadınların terapiye başvurması, bu dönemi daha rahat geçirmelerini, çözülmemiş sorunlarına bakabilmelerini, stresle mücadele tekniklerini öğrenebilmelerini sağlar. Ayrıca terapide; kadınlık algıları, cinselliğe ve doğurganlığa bakışları, eşle ilişkileri, orgazm sorunları çalışılarak rahatlama sağlanabilir.

ANTiDEPRESAN kullanımı

Ülkemizde yapılan bir çalışmada; regl öncesi dönemde olumsuz ruhsal belirtilerin daha sık ortaya çıktığı ve bunların şiddetinin, regl sonrasına göre daha yüksek olduğu saptandı. Regl öncesinden başlanarak kullanılan antidepresan ilaçlar bu sürece olumlu etki yapabiliyor.

DUYGUSAL VE DAVRANIŞSAL DEĞiŞiKLiKLER

* Gerginlik
* Endişe
* Öfke
* Depresif duygu durum
* Ağlama
* Kendini beğenmeme
* Sabırsızlık
* Alınganlık
* İçe kapanma
* Dikkatsizlik
* Unutkanlık
* Sinirlilik
* Tahammülsüzlük

Bu belirtilerden birkaçı, çoğu kadının regl döneminde görülebilir. Bu bozukluklar kişinin yaşamını çok fazla etkilemediği takdirde tedavi önerilmez.  Ancak bir sene boyunca bu belirtilerden en az beş tanesi birlikte görülüyorsa, kişinin özel ve iş yaşamını, işlevselliğini etkiliyorsa bu durumda bir uzmandan yardım almakta fayda var.
 İnternetten yaşam reçetesi almayın!

İnternetten yaşam reçetesi almayın!

İnternetten yaşam reçetesi almayın! 
İnternetten televizyona her türlü iletişim aracılığıyla verilen sağlıklı yaşam reçeteleri, insanların aklını karıştırabiliyor. Bu konudaki en büyük sorumluluk, biz sağlık çalışanlarına düşüyor

Sağlıklı beslenme ya da kaliteli yaşam denince akla ilk gelenler; kurallar, kısıtlamalar, yasaklar ya da ‘kibrit kutuları’yla ölçülen peynirler. Aslında bireyler böyle düşünmekte haksız da değil. Ancak bu yanlış algılamalar, insanların sağlığına katkı sağlamamızı engelliyor. Danışanların bir pratisyene sinirlenip, ‘inat olsun’ diye, söylenenin tam aksini yapmasına bile yol açabiliyor. Daha da üzücü olan, tedavi amaçlı hazırlanan beslenme planlarından insanların sıkılarak vazgeçmesi.

Empati yapmak
Ben, “Tüketicilerin, danışanlarımın veya okurların gözüyle olaya nasıl daha iyi bakabilirim?” diye çok düşünüyorum. Bunu başarmanın iki yolu olduğunu gördüm. Birincisi, danışanlarımla görüşmelerimde onlarla empati kurmaya, onları gerçekten anlamaya çalışıyorum. Bunu yaptığımda aslında alışkanlıkları değiştirmenin hiç de kolay olmadığını görüyorum ve onları anlayışla, saygıyla dinliyorum. İkinciyse, danışanlarımla açık bir şekilde konuşmayı seçiyorum ve benimle gerçekten pazarlık etmelerini istiyorum. Ve onları en mutlu edecek ortak sonucu bulmaya gayret ediyorum.

Herkes haklı olarak basit öneriler bekliyor. Önerilerin; bütçeye uygun, kolay alınıp hazırlanabilen, ev halkını da içine alan, çalışan insanlar için pratik, çocuklar için okula uygun olması gerekiyor. Ama en önemlisi, gerçekçi ve günlük hayata uygun olmalı. Bu iş daha da zorlaştıkça ve katı kurallar içinde telaffuz edildikçe, bireyler korkuyor, sonra da onları tamamen kaybediyoruz. Ya da onlar bizi kaybediyor...

Bir öyle bir böyle
Katı yasaklar koymak daha büyük zararlar verebiliyor. Bireylerin bu kadar zorlanmasının nedenlerinden biri de maalesef biz oluyoruz. Tabii ki tüketiciye beslenme ve sağlık önerileri yaparken iyi niyetliyiz. Onların daha sağlıklı olmalarına, iyileşme ve gelişmelerine yardım ederek, faydalı olmak istiyoruz. Ancak tüketici yoğun bilgi bombardımanı altında eziliyor ve kafası karışıyor. Biz de ne yazık ki, yarar yerine zarar verebiliyoruz.
Örneğin; üzümü ve narı “Harika bir antioksidan” diye öneriyoruz. Kısa bir süre sonra da, “Üzüm ve narın aşırı yenmesi kan şekerini yükseltebilir” diyoruz.

“İlaç ve sağlıkta reklam ciddi sorumluluk. Olaya bağımsız ve objektif bakmalıyız” noktasından bazen uzaklaşıyoruz. Doğru bilginin kaynağı akademisyenler ve gerçek uzmanlar yerine, sihirli formülleri olanlara itibar ediyoruz.

Mucizevi ilaçlar internette, yazılı ve görsel basında yer alıyor. Tamamen ticaret odaklı olan bu sektör gittikçe tehlikeli bir hal alıyor. Ciddi bulduğum bir haber kanalı yöneticisi, “Parayı veren çıkıp istediğini konuşur hale geldi” diyerek, artık sağlık programı yapmaya çekindiklerini söylüyor. Ben de aynı endişeyi taşıyorum ve insanların televizyon karşısında izlediği ve gördüğü her şeye körü körüne bağlanmaması gerektiğini belirtmek istiyorum.

Bizlere çok iş düşüyor
Sağlık, diyet ve beslenme çok geniş, karmaşık bir sektör. Sürekli bilgiler tazeleniyor hatta değişiyor. Üzerinde durulması gereken önemli bir konu da, tüketicilerin neyi, ne zaman, neden yaptıklarının bilincine varmalarını sağlamak.

Bilinçsiz tüketim
Danışanlarımızdan biri, sağlıklı beslendiği için kilo aldığını söyledi. Duydukları, okudukları onu sağlıklı beslenmeye (!) yönlendirmiş ama miktarını bilememiş. Ceviz, brokoli, kepekli ekmek, fındık, balık, tavuk, köfte, yoğurt, yulaf, elma, incir, kayısı, bol bol zeytinyağı... derken kilo almış. Bize geldiğinde bunları yasaklayacağımızı zannediyordu ama biz aynı malzemeyi sadece dengeledik. Şimdi her şeyi yiyor ama ölçülü. “Faydalı” denen besinlerin ne kadar yenileceğinin bilinmemesi en büyük zararlardan biri.

Hepimizin iletişim ve insan psikolojisi konusunda daha hassas olmaya ihtiyacı var. Bizlerin ifadeleri yanlış anlaşıldığında bu, tüm sektöre geri dönüyor ve hepimiz zarar görüyoruz. Bu konularda daha sorumlu, titiz olmaya danışanlarımızın ve hastalarımızın bakış açılarını, neler hissettiklerini anlamaya çalışarak onlara rehberlik edelim.

Dilara Koçak
 Dışarıda kuzu yatakta kurt erkekler

Dışarıda kuzu yatakta kurt erkekler


Dışarıda kuzu yatakta kurt erkekler 

Bazı erkekleri tanımak için yatağa girene kadar bekleyin.

Çünkü dışarıda sakin, sessiz görünenler bazen yatakta saldırgan bir kişiliğe bürünebiliyor. Peki bu erkeklerden ilk cinsel deneyimden sonra kaçmak mı gerekiyor, yoksa onları kurt halleriyle kabul etmek mi? Dışarıda çoban, yatakta avcı olmayı tercih edecekseniz bu yazı tam size göre!

Hayallerinizin erkeğiyle sonunda tanıştınız. Her şey gerçek olamayacak kadar güzel gidiyor. İlişkiniz tüm hızıyla ilerlemeye başladı ve sonunda beklenen gün geldi. Siz ilk birlikteliğin heyecanını yaşarken, bir de baktınız ki yanınızda nezaket timsali görünen erkeğiniz yatakta adeta bir kaplana dönüşüyor. Ne oluyor da sevdiğiniz tüm özelliklere sahip sevgiliniz böyle değişiyor? Bu sorunun cevabını biz de merak ettik ve işin uzmanlarından olan Psikolog Narek Karasu’ya yönelttik. Karasu, “Cinsel ilişki sırasında farklı davranışlar sergileyen erkeklerin böyle davranmasının nedenlerinin başında farklılık arayışı geliyor. Fakat durumu sadece buna bağlı olarak açıklamak doğru olmaz. Bazen insanlar, bilinçaltında kendilerine haksızlık yapıldığını düşündükleri durumlarda zihinlerinde düşüncelerini kodlarlar. Bu durum, söz konusu düşüncenin dışavurumu olabilir. Cinsel ilişki sırasındaki sert tavırlar, intikam almak ya da hırslarını boşaltmak gibi düşünülebilir” diyor.

Kaçmak gerekir mi?

Eğer böyle bir ilişkiniz varsa hemen korkuya kapılmak gerekmiyor. Çünkü cinsellikte yaşanan bu tür durumlar, eğer size zarar verecek boyutta değilse ve her iki taraf da durumdan memnunsa ilişkinin canlanmasına bile yardımcı olabiliyor. Psikolog Narek Karasu, “Bu durum, kötü bir davranış olarak kabul edilmemeli. Çiftlerin beklentilerini de düşünmek gerekiyor. Aynı zamanda kadınlar da böyle davranılmasını isteyebiliyor. Yataktaki bu tür davranışlara kötü demek doğru değil ama davranışlar uç yerlere vardığında taciz, cinsel birlikteliğe zorlama ve şiddet gibi davranışlar olduğunda tabii ki kabul edilmemesi gerekiyor” diyor.

Neden, “Yönetme arzusu” mu?

Eşlerden biri şiddeti seviyor olabilir. Bilinçaltındaki olayların bir yansıması da yatakta ortaya çıkabiliyor. Kişinin sağlıklı bir yapısı olmaması da yatakta şiddet eğilimine neden olabiliyor. Kendine güveni olmayan, kendini zayıf gören kişinin yönetme ve yönetilme arzusu da cinsel hayattaki şiddet eğilimini doğurabiliyor. Bu durum gücün ifadesi olarak yatağa da yansıyabiliyor.

Aile etkili mi?

Psikolog Narek Karasu, “Anne ve baba modeli etkili olmuş olabilir. Eşini döven bir baba modeli, eşlerin dövülebileceği ya da eşe şiddet gösterilebileceğiyle ilgili düşüncelerin doğmasına zemin hazırlayabiliyor. Ama temelsorun, ilişkideki problemler nedeniyle intikam almak olabilir. Çiftlerden birinin hoşuna gitmeyen davranışlar, ifade edilmediğinde yatakta bunu gösterme yoluna gidilebiliyor. Pasif agresif biçimde, daha kabul edilebilir şekildeki bir ortamda tepki gösteriliyor olabilir” diyor.

“Sıkılgan, değişiklik arayan erkekler cinsel fantezilere yönelebiliyor. Her fantezi kuran kişi kötüdür demek doğru değil. Ancak sürekli fantezi kuran, arayış içinde olan kişi, ilişkisinde ya da kendiyle ilgili bir sorun yaşıyor olabilir.”

Günümüz ilişkileri

Psikolog Narek Karasu , “Modern çağın ilişkileri için bozuk diyebiliriz. Sosyal yaşamın, şehir hayatının, iş yaşamının getirdiği süreçler beklentileri değiştirdi. İnsanlar daha çok kazanmaya başladı. Çok yorulup, çok çalışınca bir ilişkiye yeteri kadar zaman ayrılamıyor. Farklı kişilerle tanışma kolaylığı da ilişkileri etkiledi. İnternet, iletişim ağları, kadının sosyalleşmesi gibi faktörler kadın ve erkeğin ilişkisini bozdu. Bu etkinin sosyolojik nedenleri de bulunuyor. Ekonomik olarak güçlü olmak için çok çalışan kadın ve erkek yoruluyor. İlişkiye çok fazla ilgi gösterilmiyor. Çok hızlı tanışmak ve beraber olmak gündelik ilişki tarzlarını değiştirdi. Beklentiler de değişti ama burada kafaları karıştıran bir faktör de, kadının doğurganlık yaşı. Ailelerin beklentileri var. Bir taraftan değişen şehir hayatına uyum sağlanmaya çalışılırken, bir taraftan da ailelerin beklentileri karşılanmaya çalışılıyor. Çocuk sahibi olmak isteyen kadın bir ilişki arıyor. Aynı şekilde erkeklerin de kafaları karışmış durumda. Böylece git gel arasında kalan bir ilişki modeli oluşuyor” diyor.

Fantezi olarak kabul edilebilir mi?

Fanteziler ilişkiyi besliyor, cinsel hayatı renklendiriyor. Ama fanteziler bir taraftan da kırılganlık ve güvensizlik yaratabiliyor. Çünkü fantezilerden dolayı cinsel hayata odaklanma durumu söz konusu oluyor. Fanteziler her yerde bulunabiliyor, bu da karşı tarafı korkutabiliyor. Fantezi çok vurgulandığında çiftlerden birini üzebiliyor. Çünkü çok değişik fanteziler istenebiliyor. Eşten habersiz fantezi kurulabiliyor ve ipin ucu kaçabiliyor. Bu da güvensizliğe neden olabiliyor. Dozu konusunda dikkatli olmak gerekiyor.

Ne yapmalı?

Erkeğin yatakta bir anda değişmesi, çiftler beraber olduklarında sorun olmaya başladıysa önce şiddeti uygulayan kişiye bakmak gerekiyor. Kendi ruh durumuyla ilgili bir uzman yardımıyla değerlendirme yapılması gerekiyor. Cinsellikle birleşen şiddet eğiliminin incelenmesi öneriliyor.

“Bazen ilişkide yaşanan sorunlar bazen yönetme arzusu erkeklerin yatakta normalde olduklarından daha saldırgan tavırlar sergilemelerine neden olabiliyor. Fakat bu davranışlar, eğer iki taraf da halinden memnunsa kabul edilmeyecek bir durum değil.”

YAŞAYANLAR ANLATIYOR

Onu tanıyamadım

“Erkek arkadaşımla ilk tanıştığımız günden itibaren her şey çok iyi gidiyordu. Hatta kendisi o kadar nazik biriydi ki, çoğu zaman hiçbir zaman cinsel birliktelik yaşayamayacağımızı düşünüyordum. Fakat yanılmışım. Erkek arkadaşımla ilk birlikte olduğumuz gün beni çok şaşırttı. O sessiz, sakin erkek yatakta birden farklı biri olmuştu. Bana sürekli komut veriyor, sürekli konuşuyor ve ne istediğini açıkça söylüyordu. En başta kendimi çok tuhaf hissetsem de, sonrasında bu durum benim de hoşuma gitmeye başladı. Şiddet eğilimi tam olarak fiziksel değildi. Sadece biraz daha sert davranmaktan hoşlanıyordu. Aslına bakarsanız ilişkimiz o günden sonra çok daha iyiye gitti. Başka sebeplerden dolayı ayrıldık fakat açıkça söylemek gerekirse ondan sonraki ilişkilerimde yatakta hep onun gibi birini aradım.” Ayça-32-İstanbul

Beni korkuttu

“Eşimle ilk kez evlendiğimiz gün birlikte olduk. Fakat bende hem ilk cinsel deneyimin heyecanı hem de eşimin yatakta bir anda değişip, haşin bir erkeğe dönmesinin korkusu vardı. Normalde sakin bir erkek olan eşim, o gece hiç tanımadığım bir yönünü de bana göstermiş oldu. Yatakta tokat atmaktan hoşlanıyor ve sürekli şiddet içeren şeyler söylüyordu. Bu duruma ilk önce bir anlam veremedim, çünkü cinsel ilişkiden sonra eski haline geri dönüyordu. Arkadaşlarımla konuştuğumda bazı erkeklerin yatakta böyle davrandığını söylemeleri ise içimi rahatlattı. Zamanla, içinde bulunduğumuz durum daha karmaşık bir hal aldı. Kendisini terapiye gitmeye bir türlü ikna edemedim. Sonuçta evliliğimiz sadece sekiz ay sürdü.” Elif-37-İzmir

Nilgün Yıldız

Formsante Dergisi
 Güzellik anneden kıza geçiyormuş

Güzellik anneden kıza geçiyormuş

Güzellik anneden kıza geçiyormuş 

Kadın nesli gittikçe daha güzel oluyor, erkeklerdeyse bu konuda pek bir ilerleme yok! Üstelik güzel kadınlar, kendilerinden sonraki neslin de güzelliğinin garantisi…

Helsinki Üniversitesi’nde Amerika’dan bin 244 kadın ve 997 erkeğin 40 sene izlenmesiyle yapılan araştırmaya göre, ‘evrimsel güzellik yarışı’nda kadınlar gittikçe daha çekici hale geliyor.

Araştırmaya göre ayrıca güzel kadınlar kendilerinden daha gösterişsiz hemcinslerine oranla daha çok çocuk sahibi oluyor ve bu çocuklar da yüksek oranda kız oluyor. Bu kızlar da yetişkinliklerinde çekici kadınlara dönüşüyor, dolayısıyla bu döngü aksamadan devam ediyor.

Çalışmaya göre erkeklerse estetik açıdan ‘mağara adamı’ atalarından pek farklı değil. Ancak psikologlar güzelleşmenin evrimsel olmanın ötesinde, kadınların kendilerine giderek daha çok bakmalarından kaynaklandığı kanısında. Katılımcıların güzellikleri çalışma sırasında çekilen fotoğraflarla analiz edilmiş, kaç çocuk sahibi oldukları da incelenmiş. Çekici kadınların, daha az çekici hemcinslerinden yüzde 16 daha çok çocuk sahibi oldukları görülmüş. Öte yandan en az çekici erkekler, diğer erkeklere oranla yüzde 13 daha az çocuk sahibi oluyor.

Çalışmanın lideri, evrimsel psikolog Dr Satoşi Kanazava “Fiziksel çekicilik her iki cins için de avantaj. Ama çalışmada erkeklerin kadınlara oranla, daha ortalama bir görünümü olduğunu gördüm” diyor.

Psikolog Mamta Bhatia’ya göreyse kadınların daha çekici hale gelmesinin nedeni kendilerine daha çok özen göstermeleri. Bhatia, “Artık güzellik ürünlerine ulaşmak daha kolay, kıyafetler de en iyi yönleri açığa çıkarır şekilde dizayn ediliyor” diyor.
 Gündüz arkadaş akşam sevgili

Gündüz arkadaş akşam sevgili

Gündüz arkadaş akşam sevgili 
Arkadaşla ilişkiye dönmeyen seksi birliktelikler yaşamak yeni tanıştığımız bir kavram çünkü erkekler herhangi bir duygusallık beslemeden seks yapmayı yadırgamayabiliyorlar, oysa kadınlar birlikte oldukları erkeklere âşık olma ya da kısa bir maceranın ardından ilişkide ciddiyet arama eğilimindeler.

Aşk acısı çeken kadınlar, huzuru ve cinsel tatmini kimi zaman yakın erkek arkadaşlarında arayabiliyorlar. 'İmtiyazlı arkadaşlık' olarak da adlandırılan bu ilişkide ikili gündüz arkadaş, gece ise sevgili…

Emma ile Adam doğdukları günden beri birbirlerinin en mutlu ve en kötü günlerinde yan yana oldular. Aralarından kesinlikle su sızmıyordu. Birçok kişi onları kadın ve erkeğin arkadaş olamayacağı yönünde uyarırken, dostlukları yıllar içinde daha da kuvvetlendi. Ta ki bir sabah sevişene kadar… Aralarında geçenin arkadaşlıklarına zarar vermesinden korktukları için de belli kurallar koyma gereği duydular. İçinde seksin de var olduğu ilişkileri koşulsuz olacaktı. Kıskançlığın, bezdirici taleplerin, söz düellolarının, sempatik yaklaşımların aralarında yeri yoktu. Kısacası isteyen istediğini yapabilirdi; birbirilerine âşık olmadıkları sürece! Oysa bu aşamada akıllarına bir soru takıldı; önce kim âşık olacaktı? Bu imtiyazlı arkadaşlıktan hiçbir zarar görmeden çıkabilecekler miydi?

Tanıdık bir hikâye, değil mi? Nedeni basit aslında! Kadınların müptela olduğu birçok romantik komedinin çıkış noktasını oluşturuyor bu konu… Emma ile Adam için de durum hiç farklı değil! Onlar; başrolünü Natalie Portman ve Ashton Kutcher'ın paylaştığı Bağlanmak Yok - No Strings Attached filminin aklı karışık ikilisi çünkü… İnsana gerçek hayattan bir alıntıymış gibi geliyor.

Zira hayatımızın bir döneminde bunu bizzat yaşıyor ya da yaşamamıza ramak kala kapıdan dönüyoruz. Benzer içerikteki filmler saymakla bitmiyor. Mayıs ayında gösterime girmesi beklenen, Justin Timberlake'in Mila Kunis'e tutulduğu Friends With Benefits'te de aynı hikâyeye tanıklık edeceğiz. Çocuk parkında oyun oynadıkları günden beri çok yakın arkadaş olan Chloe ve Owen, yoğun iş ile okul hayatlarından, ailelerinden, arkadaşlarından arta kalan zamanlarda ciddi bir ilişki yaşayıp yaşamama konusunda bocalıyorlar. Ancak birbirlerini delicesine istiyorlar. Evde film seyrettikleri bir gün Owen Chloe'ye cesur bir teklifte bulunuyor; yarı sevgili yarı arkadaş olmak… Birbirlerine eskiden beri gizliden gizleye âşık olduklarını bilseler, birçok şey aydınlığa kavuşacak. Oysa ikisi de karşısındakinin duygularından bihaber. Bu durumda seks tehlikeli, ancak karşı da koyulamayan bir yakınlık olarak beliriyor önlerinde. Peki, neler yaşanıyor? İşte bunu görmek için filmin vizyona girmesini beklememiz gerekiyor. Yine de filmin fragmanında yer alan terapistin; "İki arkadaşın cinsel ilişki yaşaması zamanında imparatorlukların yıkılmasına neden oldu, bu durumun nelere mal olacağını siz tahmin edin" uyarısından anlaşılacağı üzere yaşadıkları hiç de kolay olmasa gerek! Zaten arkadaşlık ile seksin bir araya gelmesi ne zaman kolay olmuştu ki?

Kıskançlık kesinlikle yasak
İki filmin konusu da; gerçek hayatta yakın arkadaşlarıyla karşı konulmaz bir fiziksel çekim yaşayan çiftleri akla getiriyor. İmtiyazlı arkadaşlıklar; kaçamak ilişkilerden daha az stresli, tek gecelik ilişkilerden daha uzun, ciddi ilişkilerden daha kolay gibi görünse de, madalyonun bir de diğer yüzü var. Psikologlara göre içinde kıskançlığa ve güç odaklarına yer yokmuş gibi gözüken bu ilişki aslında gerçek ilişkinin taklidi. Evet; birlikte olduğunuz kişi en yakın arkadaşlarınızdan biri olduğu için seks yaptıktan sonra oturup rahatlıkla televizyon seyredebiliyorsunuz belki ama ya ilerisi? "İlkokuldan beri arkadaşım olan Ahmet ile zaman geçirmekten çok keyif alıyordum. Beni çok iyi tanıyordu. Aynı şarkıları dinliyor, aynı filmlere ağlıyor ya da gülüyorduk. Ne zaman ihtiyacım olsa yanımdaydı. Varlığı kendime güvenmeme ve inanmama neden oluyordu. Bunaltmayan ilgisi ise eski sevgililerimi hatırlamama engel oluyordu. Bir akşam yemeğe gittik ve içkiyi de biraz fazla kaçırdık. Hiçbir neden yokken Ahmet birden beni öpmeye başladı. Kendimi onunla yatakta buldum. Gerçekten yakın hissettiğim biriyle seks yapmak iyi gelmişti. Aramızda ne yaşanırsa yaşansın, benden hiç kopmayacağını biliyordum. Bunun bilmemin rahatlığı seksi daha da eğlenceli kılmıştı" diyerek yaşadığı ilişkiyi anlatan Demet Ediger, Ahmet sayesinde aşktaki kırgınlıklarını daha rahat atlattığını dile getiriyor.

Her kadın hayatının bir döneminde, vücudunun arzuladığı fakat mantığının onaylamadığı anlar yaşamıştır. Cinsel açıdan çekici gelen fakat kesinlikle bir ilişki yaşamak istemediğiniz biri ya da aranızda herhangi bir bağlayıcı unsur olmadan önemsenmek, sevildiğinizi hissetmek istediğiniz olmuştur. Ancak arkadaşla ilişkiye dönmeyen seksi birliktelikler yaşamak yeni tanıştığımız bir kavram çünkü erkekler herhangi bir duygusallık beslemeden seks yapmayı yadırgamayabiliyorlar, oysa kadınlar birlikte oldukları erkeklere âşık olma ya da kısa bir maceranın ardından ilişkide ciddiyet arama eğilimindeler. Bu nedenle birçok erkek karşısındaki kadının kendisine âşık olmasından korkarak mesafeli davranıyor. Bu da ilişkileri çoğu zaman çıkmaza sokabiliyor.

Oysa 21. yüzyılda kadınlar da bağlanmaktan korkabiliyorlar. Salt sekse dayalı bir ilişki yaşamak kendilerini rahatsız hissetmelerine neden olduğu için de bunu iyi tanıdıkları, ancak duygusal anlamda onları zorlamayacak birini arayabiliyorlar. Böylece kimsenin kalbini  kırmadan ve ileride aşk acısı çekmeden anın tadını çıkarabileceklerine inanıyorlar. Ancak Michigan ve Arizona Devlet Üniversitesi'nin yaptığı araştırmalar, yakın arkadaşlar arasında yaşanan seks ilişkisinin kendine özgü tuhaflıklar içerdiğinidekanıtlıyor.Her ne kadar romantik hisler duyulmadığı söylense de, yakın arkadaş olan iki kişinin cinsel bir ilişki yaşaması gerçek bir arkadaşlığın en önemli özelliklerinden biri olan samimiyetin yok olmasına neden oluyor en başta. Bir zamanlar her şeyi konuşabilen iki arkadaşın arasında konuşulması tabu olan konular belirebiliyor.

Yüzde onu ilişkiye dönüyor 
"Yakın arkadaşlarıyla seks ilişkisi yaşayan kişiler genellikle karşı tarafa hissettiklerinin karşılıksız olduğunu düşündükleri için sessiz kalıyorlar" diyen Arizona Devlet Üniversitesi İletişim Bölümü Profesörü Paul Mongeu, araştırması için bir araya getirdiği 125 genç erkek ile kadının yüzde 60'ının hayatlarında bir kez yakın arkadaşlarıyla cinsel ilişkiye girdiğini dile getiriyor. Michigan Üniversitesi mezunlarından Melisa Bisson ile aynı üniversitenin İletişim Bölümü Profesörü olan Timothy Levin ise bu tarz ilişki yaşayanların ancak yüzde onun ilişkilerinin ileride uzun süreli romantik ilişkiye dönüştüğünü, yüzde 30'unun başka biriyle ilişkiye girmesiyle seks yapmayı bırakıp arkadaş kaldıklarını, yüzde 40'ının ise arkadaşlıklarının bozulduğunu belirtiyor. Ayrıca bu araştırmanın devamında yapılan bir başka çalışmada ise 90 üniversite öğrencisi arasında tutku, bağlılık ve iletişim hakkındaki görüşlerini öğrenmek için özel bir anket gerçekleştirilmiş. "Araştırma sonunda bu tip ilişki yaşayanların çoğunun birine bağlanmak istemediğini gördük. Ayrıca çoğuna göre imtiyazlı dostluk iki tarafın da hiç üzülmeyeceği güvenli bir ilişki. Tek korkuları bir tarafın diğerine âşık olması… Bu da onlar için her şeye rağmen alınması gereken bir risk" diyen Profesör Levine, gençler için mahremiyetin, bağlılık ve tutkudan daha önemli olduğunu da belirtiyor. Uzmanlar günümüzde her geçen gün artan bu ilişkinin asıl nedeni daha çok kadınların aşk acısı çekmesine bağlıyor. Sevdikleri erkekler tarafından üzülen kadınlar, huzuru yakın erkek arkadaşlarının kollarında arıyor. Ne kadar doğru, ne kadar yanlış tartışılır fakat imtiyazlı arkadaşlıkların her iki tarafa da olumlu etkisi olduğu kesin! Bu nedenle de giderek artan bir grafik çiziyor.
Sütünüz artarken kilonuz Azalsin..
Obezite ve metabolizma uzmanı Dr. Ayça Kaya, annelere sütlerini artırırken, kilo vermelerine de yardımcı olacak 10 ipucu veriyor.

Birçok kadının en güzel rüyasıdır bir çocuk sahibi olabilmek. Ancak hamilelik ve süt verme dönemi ise bazen kilo alma açısından bir karabasana dönüşebilir. İlk hamile kalındığında çevreden, sen iki canlısın iki kişilik ye gibi telkinler, doğumdan sonra süt artırma kaygısına dönüşür ve süt artsın diye lohusa şerbetleri ve yüksek kalorili tatlılar yenilerek çok fazla kilo alımı ortaya çıkabilir. Obezite ve metabolizma uzmanı Dr. Ayça Kaya, annelere sütlerini artırırken, kilo vermelerine de yardımcı olacak 10 ipucu veriyor.

Eğer hamile kalmayı planlıyorsanız veya lohusalık döneminde iseniz işte size kilo almadan süt artırmanın yolları:

1) Gebelikten sonra otoimmun tiroid hastalıklarının ortaya çıkmasında bir artış olur. Eğer lohusalık depresyonunuz var ise ve kilo artışı yaşıyorsanız bu açıdan öncelikle bir iç hastalıkları uzmanına muayene olmanızda fayda var. Hem tiroid, hem şeker hem de genel metabolizmanızın değerlendirilmesi iyi olur.

2) Toplumda şekerli yiyeceklerin ve içeceklerin anne sütünü artırdığı ile ilgili yanlış bir inanış vardır. Bu tür yiyecekler sütü artırmaz. O nedenle loğusa şerbetleri, hazır meyve suları, şeker eklenerek yapılmış kompostolar, helvalar, tatlılar ve çikolatalardan uzak durun.

3) Sütü artıran en önemli madde sudur. Ne kadar çok su içerseniz o kadar çok sütünüz olur. Özellikle her yemekte 2 bardak su için. Yediğiniz her meyveden sonra su için. Ortalama 10-12 bardak su içmeye özen gösterin.

4) Su oranı yüksek olan sebzeler ve meyveler çok süt yapar. Her yemeğinizin yanında bolca yeşil salata yiyin. O nedenle salatayı baş tacı yapın. Ancak içine yağ, mayonez ve salata sosu koymayın. Nar ekşisi, limon, sirke ve 1 tatlı kaşığını geçmeyecek şekilde yağ ekleyebilirsiniz. Su oranı yüksek olan ıspanak, pazı, kara lahana, yeşil fasulye gibi sebze yemeklerine sofranızda daha çok yer açın. Bu sebzeleri pişirirken kıymalı veya yumurtalı olarak hazırlamak besin kalitesini yükseltir. Ama eğer kıymalı yemek sevmiyorsanız yanında ayrıca köfte olarak hazırlayabilirsiniz.

5) Taze sıkılmış meyve suyu, ayran, maden suyu ve şekersiz bitki çaylarını içecek olarak tercih etmekte fayda var.

Bebek bezi hakkında tüm merak ettikleriniz için Molfix'in sizler için hazırladığı önerilere göz atın!
6) Yağlı yiyeceklere karşı dikkatli olun. Kızartmalar, pastane ürünleri, kurabiyeler, kıymadan yapılan etler, cipsler, çerezler, kremalı yiyecekler kalori oranları yüksek yiyeceklerdir. Küçük miktarda yenildiğinde çok fazla kilo yapabilir.

7) Süt veren annenin gece kalkmaları nerede ise bir rutindir. Emzirmek ayrıca enerji ihtiyacını artırır. Ancak geceleri kalktığınızda karnınız zil çalsa bile sakın ağzınıza bir lokma koymayın. Çünkü gece insan vücudu depolamaya daha eğilimlidir. Gece yediğiniz bir lokma gündüz yediğiniz 10 lokmaya bedeldir. Çok acıkırsanız sadece 1 bardak su için ve sabah güzel bir kahvaltı yapacağınızı hayal edin.

8) Emziklilik dönemi kilo vermek için bulunmaz bir fırsattır aslında. Çünkü insan vücudu süt yapmak için bir enerji harcar. Harcanan bu enerji özellikle ilk 2 ayda çok fazladır. Nerede ise günde 2 saatlik spor yapmaya bedeldir. O nedenle doğru yiyecek tercih yapmayı bilirseniz biraz da hareketinizi artırırsanız haftada 1- 1,5 kilo kaybedebilirsiniz.

9) İşte size sütünüzü artıracak, bebeğinizin gazını alacak bir tarif: 1 yemek kaşığı rezene, 1 yemek kaşığı ıhlamur, 1 yemek kaşığı papatya, 1 tatlı kaşığı tane kimyon ve 1 tatlı kaşığı anason. Porselen bir demliğe bu ölçülerde bitkileri koyun ve üzerine 2 fincan kaynar su ekleyin. Demliğinizin üzerine bir havlu ile kapatın. Yemeklerden hemen sonra bu çayı içtiğinizde bebeğinizin gazı daha az olur. Sizin de sütünüz daha bol olur.

10) Tuzlu yiyecekler, her ne kadar su ihtiyacını artırarak su içmeyi teşvik etse de vücuda bazı zararlar verebilir. Turşu, salamura yapılmış yiyecekler, tuzlu çerezler, şarküteri ürünleri, hazır soslar, tuzlu peynirler ve zeytinler gizli tuz oranı yüksek besinlerdir. Bu besinler eğer çok tüketilirse tuz vücuttan atılırken kemikten kalsiyum çekeceği için kemik erimesi yapabilir. Özellikle gebelik ve lohusalıkta kalsiyum ihtiyacı artar. Eğer fazla tuzlu yenirse bu durum kişinin ayrıca kalsiyum ihtiyacını artırarak kemik erimesini tetikleyebilir. O nedenle tuz oranı yüksek besinlerden kaçınmakta fayda var.
 Erkekleri tavlamada yeni trendler

Erkekleri tavlamada yeni trendler

 
  Erkekleri tavlamada yeni trendler 

Beyaz atlı prensiniz, gökten zembille inmeyecek maalesef! Onu bulmak için elinizi kolunuzu bağlayıp, oturup beklemeniz yerine harekete geçmeyi öneriyoruz. Mademki aşkta her yol mubah; dönemin ve teknolojinin son moda nimetlerinden faydalanmaya ne dersiniz?

Eskiden insanlar sadece lise, üniversite, iş, arkadaş ortamı ya da aile vasıtasıyla birileriyle tanışabiliyordu. Bunun ötesindeki tanışmalar ise olağandışı kalıyor, hatta kader diye nitelendiriliyordu. Peki ama "hayatının aşkını bulmak" gibi ciddi bir meseleyi kim kadere bırakmak ister ki? Kimse istemez…

Artık kimse kaderini kabullenip, yerine oturup, beyaz atlı prensin bu kısıtlı koşullar altında kendisini bulmasını beklemek zorunda da değil!

Bu devirde bekârların önündeki yöntemler ise geçmişe oranla çok daha alternatif dolu…

Cep telefonu

Cep telefonunuzun aşka giden yol olabileceğini hiç düşünmüş müydünüz? Hani şu 900′lü hatların sloganında olduğu gibi, belki de hayatınızın aşkı hemen telefonun öbür ucunda! Yanlış anlamayın tabii ki o deli saçması hatlardan bahsetmiyoruz!

İlk önce Singapur'da başlayan bir uygulamadan bahsediyoruz! Bir internet sitesinden sadece bu iş için geliştirilmiş yazılımı yüklüyorsunuz. Programı yükledikten sonra, kendinizle ilgili önemli bilgileri dolduruyor, bir fotoğraf ekliyor ve ne istediğinizi yazıyorsunuz; daha sonra tek yapmanız gereken telefonunuzu açık tutmak. Ve telefonunuz potansiyel sevgilinizi aramak için havaya sinyaller göndermeye başlıyor! Enteresan değil mi?

Bluetooth teknolojisi

Artık herkesin en azından wap'lı, zap'lı, bluetooth'lu telefonları var. Pek çok kişinin aslında ne olduğunu bile bilmediği, öğrenmeye de ihtiyaç duymadığı bu özelliklerden bluetooth belki de hayatınızı değiştirebilir. Örneğin otobüste ya da bir süpermarkette ya da çok kalabalık herhangi bir yerde flörtü başlatmak için telefonun bu özelliğinden yararlanabilirsiniz.

Siz bluetooth'u açınca etrafta bluetooth özelliğine sahip telefonların sahiplerinin kimlikleri belirecektir. Bluetooth kullanıcılarından biriyle bu şekilde gizli bir buluşma bile ayarlanabilir, kim bilir… Çok heyecan verici olmaz mı?

Hızlı randevular

Bir bar ya da diğer bir yerde düzenlenen bu gecelerde, bir grup bekâr erkek ve kadın buluşur. Herkese, örneğin 3-4 dakika gibi, birbirlerini tanımak için kısa bir süre verilir. Herkesin elinde bir de skor kartı bulunmaktadır. Bu karta da beğendiniz kişileri işaretleyebilirsiniz.

Bu gibi bir organizasyon insanı zaman ve stresten kurtararak aynı anda bir gecede, hatta birkaç saat içerisinde pek çok potansiyel sevgili adayıyla tanışma şansı sunmaktadır. Sevgili bulmasanız bile çok eğleneceğiniz kesin!

Hobi kursları

Biraz boş zamanınız varsa ve hayatınıza bir renk katmak istiyorsanız, hobi kurslarını denemekte fayda var. Mesela fotoğrafa ilgi duyuyorsanız hemen bir fotoğrafçılık kursuna yazılın, deriz. Danstan sinemaya, dalıştan yemeğe kadar çok çeşitli ilgi alanlarına yönelik olan bu kurslarda katılımcı yaş ortalaması da çok değişken.

Ayrıca illa en pahalısına ya da en iyisine, en bilinenine gitmenize de gerek yok, artık hemen sokağı dönünce kesin bir tane kurs bulabilirsiniz. Böylece hem kendinize yeni şeyler katacak hem de yeni insanlarla tanışma fırsatı yaratmış olacaksınız.

Şarap ya da yeni ürün tanıtım günleri

Artık firmalar kendi ürünlerini tanıtmak için çeşitli organizasyonlar düzenliyorlar… Ayrıca yeni açılan tüm dükkânlar da birer açılış kokteyli yapıyorlar. Bunları gazete ya da sokaktan geçerken gördüğünüzde içeri dalmamanız için hiçbir neden yok.

Orada aynen sizin gibi sadece meraktan ya da ilgi alanı bu olduğu için bulunan pek çok kişi olacağı kesin.

Tracking ve hafta sonu gezileri

Yalnızsınız diye tatile çıkamayacağınızı kim söyledi? Özellikle şehir dışına yapılan kısa günübirlik turlar ya da hafta sonu gezileri, yeni yerleri keşfetmek, yeni tatlar denemek, hatta diğer bekârlarla tanışmak için birebir. Üstelik tanışacağınız adayların maceracı ve sportif olması da kuvvetli ihtimal!
 Kadınları mutsuz eden 6 erkek tipi

Kadınları mutsuz eden 6 erkek tipi

Kadınları mutsuz eden 6 erkek tipi 

İşinden nefret eden, anneci, takdir delisi ve diğer çekilmez erkek tipleri… Hangi davranışlarına bakarak bu erkek tiplerini tespit edebilirsiniz? Hem kadınlara hem de erkeklere rehber…

Tecrübelerimizden ve gözlemlerimizden yola çıkarak birlikte olmanın çok güç, bazen de imkansız olduğu erkek tiplerini tespit ettik. Hem kadınlar hem de erkekler için bir rehber niteliği taşıyor. Bu yazıyı önce siz okuyun, sonra da erkek arkadaşlarınızla paylaşın deriz.

1. İşinden nefret eden erkekler
Hemen hemen hepimiz günün büyük bölümünü iş yerinde geçiriyoruz, öyle değil mi? Nefret edilen bir işle geçirilen uzun saatler kadar ilişkiyi zehirleyen bir şey olamaz. Çünkü işi işte bırakmak çoğu zaman ideal olandır. Ama nefret edilen bir işin, mesai saatleri dışında insanın zihnini rahat bırakması düşünülemez.

İşinden dolayı ızdırap çeken bir erkeğin serbest zamanları da can sıkıcıdır. Sevdiğiniz bir şeyi yapmak önemlidir. Eğer bu adam bu işi sevmiyorsa neden hala devam ediyor? Neden kariyerini ya da o olmuyorsa tutumunu değiştirme konusunda bir adım atmıyor? Onu mutsuz eden bir konumda takılıp kalan ve bunu değiştirmek için hiçbir şey yapmayan biriyle flört etmek istemezsiniz herhalde, değil mi?

Bu, ilişki ilerlediğinde, çeşitli sorunlar baş gösterirse, bu erkeğin o sorunlara bakış açısını da şimdiden gösterir. Ortada sorunlar vardır ama o değiştirmek için hiçbir şey yapmayacaktır.

2. Annesi konusunda takıntılı erkekler 
Annesini sever, fikirlerini önemser, her konuda ona danışır ve siz hiçbir zaman annesinin yerini tutamazsınız. Ya da annesinden nefret eder, sürekli ondan şikayet eder, sizin annesinin tamamen zıttı olmanızı bekler.

Her iki tür anne takıntısında da sizin o ilişkide yeterince yeriniz yoktur ve her zaman annesinin devasa gölgesi ilişkinizin üzerindedir.

3. Takdir görmeye ihtiyacı olan erkekler
Sizin ona akıllı, eğlenceli ve çekici olduğunu söylemeniz onun için yeterli değildir. Bunu başka insanlardan da duymaya ve hissetmeye ihtiyacı vardır. Dolayısıyla bunun için çabalar.

Diğer insanlarla mesajlaşarak ya da partilerde, markette ödeme kuyruğunda küçük flörtlerle veya restoranın kadın garsonuyla kurduğu diyaloglarla bu takdiri toplamaya çalışır. Elbette bu örnekler çoğaltılabilir. Belki direkt olarak aldatma diyemesek de sürekli gözü dışarıda bir erkek olduğundan sizi huzursuz etmesi olasıdır. Kim bilir, bazen aldatma da takdir edilme ihtiyacının gerekliliği olabilir onun için.

4. Sizin hiç tanımadığınız arkadaşları olan erkekler
Sürekli e-maille, telefon mesajıyla ya da dışarıda buluşarak irtibat halindedir arkadaşlarıyla. Ama siz asla davet edilmezsiniz bu görüşmelere.

İlla ki sizi aldattığından şüphelenmeniz gerekir demek istemiyoruz. Ama bu tarz bir erkek, hayatını bir başkasıyla paylaşmaya, bir başkası için yeniden şekillendirmeye hazır olmadığını net bir şekilde gösterir. Ya da çok farklı bir yerden görmek gerekir bu durumu. Ya sizden ya da arkadaşlarından utanıyor ki sizi bir araya getirmiyor. Her iki durum da pek iç açıcı değil doğrusu…

5. Kurtarıcınız olmak isteyen erkekler
Kahraman gibi hissetmek ihtiyacında olan erkek tipinden söz ediyoruz. Sürekli size akıl verir, yardım eder ya da sizi içinde bulunduğunuz durumdan kurtarmak ister. Ona ihtiyaç duyulduğunu hissetmeye ihtiyacı vardır. Kendi sorunlarını bir kenara bırakıp tamamen size odaklanmıştır. Oldukça sıkıcı ve yorucu bir erkek tipi…

6. Her şeyden kıskanan erkekler
En çekilmez olan erkek grubu diyebiliriz kıskanç erkekler için. Bir kere kıskançlık hiç de sevimli bir duygu değildir. İnsan sevdiği için kıskanmaz! Kıskançlık, karşıdaki kişiyi baskı altında tutmak için geliştirilmiş bir davranış biçimidir. Giyiminize, görünümünüze, nasıl hareket etmeniz gerektiğine karar vermenin görevi olduğunu düşünen maço bir erkekle hayatı kendinize zindan etmeye değmez!
 Etkileyici kadınların küçük sırları Buyrun !

Etkileyici kadınların küçük sırları Buyrun !

Etkileyici kadınların küçük sırları Buyrun !
Her kadın güzeldir, güzel olduğu kadar da etkileyicidir. Bu güzelliklere bakım da eklenince kadınların karşısında hangi erkek durabilir?

Güzel bir hemcinsinizi gördüğünüzde onu incelersiniz değil mi? Güzelliğinin ya da çekiciliğinin sırrını merak edersiniz. Hürriyet Aile, etkileyici kadınların küçük sırlarını yazmış, çok beğendiğimiz bu yazıyı sizlerle paylaşıyoruz.

Koku
Güzel kokmak yüzyıllardır kadınların en büyük tutkusudur. Parfümler ve kokulu kremler her zaman kadının erkekleri baştan çıkarmak için kullandığı etkili bir silah olmuştur. Eğer bir kadının parfümü kişiliğine uygun bir yapıya sahipse etkisi başkaları üzerinde daha fazla olabilir.

Cesur kadınlar iddialı kokularla; baştan çıkarıcı bir güzelliğe sahip kadınlar ferah ve hafif kokularla kişiliğini kokusuna yansıtır.

Dudaklar
Dudaklar kadının güzelliğini vurgulayan etkileyici bir unsurdur. Dudaklarınızı dudak renginizin bir ton koyusu ile renklendirerek daha çekici bir görünüm elde edebilirsiniz.

Açık renk rujlar dudağı dolgun gösterdiği gibi koyu renk rujlar olduğundan daha ince gösterebilir. Dudaklar ister makyajlı ister olduğu gibi her zaman kadının cazibesini yansıtan etkiye sahiptir.

Tırnaklar
Her ne kadar erkekler uzun tırnaklardan hoşlanmadıklarını söyleseler de, tırnak kadının cazibesini yansıtan güzelliklerinden biridir. Bakımlı tırnakların daha fazla dikkat çeker.

Düzgün kesilmiş, iyi törpülenmiş, tırnak etleri alınmış ojeli tırnaklar etkileyici ellere işaret eder.

Gözler
Seksi bakan gözlere hiçbir erkek karşı koyamaz. Dumanlı göz makyajı ya da pırıltılı göz farı ile etkileyici bakışlarınızı, siyah maskara, ince ve düzgün sürülmüş eye-liner ile gözlerinizi ön plana çıkarabilirsiniz. Gözler yüzün en dikkat çekici bölgesidir.

Açık renkli ve sarışınsanız şanslısınız hemen hemen her renk göz farı kullanabilirsiniz. Esmerseniz koyu tonlar, kızılsanız karamel, gri, lila gibi renkler gözlerinizin etkisini artırır.

Saçlar
Dağınık saçlar ya da dağınık topuz kadınların kullandığı en etkileyici saç stillerindendir.

Açık bırakılmış parlak, havalı saçlar da kadınların güzelliğini vurgulayan saç şekilleridir.

Göğüsler
Bütün kadınlar diri ve kusursuz göğüslere sahip olmayı ister. Çoğu erkek için tartışmasız kadınların en dikkat çekici ve seksi özelliği göğüslerdir.

Göğüslerinizi korumanız için yumuşak etkili bir vücut peelingi, diri göğüslere sahip olabilmek için, düzenli olarak soğuk su ile basınçlı duş, göğüs jimnastiği güzelliğinizi korumanıza yardımcı olacaktır.

Ten
Yumuşak bir ten, pürüzsüz ve temiz bir vücut kadının güzelliğinin anahtarıdır.

Sağlıklı beslenme, düzenli bakım, soğuk havalarda koruma, doğal maskeler ve kürler teninizin uzun süre bakımlı ve genç görünmesine yardımcı olacaktır.
 Uzun boy kanser riskini artırmaktadır !

Uzun boy kanser riskini artırmaktadır !

  Uzun boy kanser riskini artırmaktadır !
Birçok faktörün etkilediği kansere riskine bir yenisi daha eklendi. Oxford Üniversitesi’nin, kanser riski ile uzun boylu olmak arasında ilişki kurduğu bir araştırmada, 1,52 metre boyunun üzerindeki her 10 santimetrede kanser riskinin yüzde 16 arttığı belirtildi.

Oxford Üniversitesi’nin, kanser riski ile uzun boylu olmak arasında ilişki kurduğu bir araştırmada, 1,52 metre boyunun üzerindeki her 10 santimetrede kanser riskinin yüzde 16 arttığı ortaya çıktı.

Dünyanın en prestijli üniversiteleri arasında olan İngiltere’nin Oxford Üniversitesi’nde yürütülen 1996-2001 tarihleri arasında İngiltere’de bir milyon 300 bin orta yaşda kadının incelendiği bir araştırmada, kanser riski ile boy uzunluğu arasında bağlantı olduğu bulundu.

The Lincet Oncology Dergisi’nde yayınlanan araştırmada, 1.52 metre üzerindeki her 10 santimetrede 10 yaygın kanser riskinin yüzde 16 arttığı belirtildi.

Araştırma sonuçlarında, 1.74 metre boyunun üzerinde olan grupta, tümör gelişme riski olasılığının 1.52 metre boyunun altında olan insanlara göre yüzde 37 fazla olduğuna dikkat çekilerek, söz konusu kanser türleri şöyle sıralandı:

“Kalın bağırsak kanseri, anal kanser, kötü huylu tümör, meme kanseri, rahim kanseri, yumurtalık kanseri, böbrek kanseri, lenf kanseri, Non Hodgkin lenfoma (lenfatik sistemin Hodgkin dışında kalan kanserleridir), lösemi.”

“Uzun boylular panik olmayın”

BBC’nin yansıttığı araştırmaya ilişkin, İngiliz Kanser Araştırmaları, uzun insanları bulgulara dayanarak panik olmamaları gerektiği konusunda uyarırken, araştırmanın kadınlar üzerinde yapılmasına rağmen araştırmacıların başka 10 araştırmayı da birleştirerek erkeklerde de ilişkinin yüksek olduğunu söylediğine dikkat çekiliyor.

Öte yandan, uzunluğun evrensel olarak kötü olarak algılanmadığı, insanların uzun olmayı çocukluk döneminde daha iyi beslenme ve bazı hastalıklarla ilişkili olduğuna inandıkları belirtiliyor.

Araştırmada ayrıca, uzun boylu olmanın kalp hastalıkları oranını düşürdüğüne dikkat çekilirken, obezitenin de göğüs kanseri riskini yaklaşık yüzde 40 arttırdığı ifade ediliyor.
 Karında şişkinliği azaltma yöntemleri

Karında şişkinliği azaltma yöntemleri

  Karında şişkinliği azaltma yöntemleri 
Karında şişlik nedeniyle pantolonlarınızın içinde sıkışmaktan, ancak birkaç düğmeyi açınca rahat bir nefes alabilmekten sıkıldınız mı? Uzmanlar, kolayca şişen, yağ tutabilen, yumuşamaya oldukça müsait olan hassas karın bölgesinin nasıl daha ince ve sıkı hale getirilebileceğinin yöntemlerini açıklıyor…

Karnımızda oluşan şişkinliği ve yağlanmaları azaltmak için nelere dikkat etmemiz gerektiğini biliyor musunuz? İşte merak edilen karında şişkinlik sorununa karşı alınabilecek önlemler…

Şişmeyi engelleyin

Sindirim sistemin barınağı olan karından sindirimle ilgili herhangi bir problemin işaretini alabilmemiz mümkün. Mayalanma, gazlı içecekler, yemek yerken yutulan havalar, kabızlık, stres gibi birçok etken hem ağrılara hem de karnın şişkinliğine neden olur. Alacağımız birkaç önlemle bu şişkinlikleri önlememiz mümkün…

Yemek yerken acele etmeyin

Alelacele yenmiş ağır bir yemek veya toplantı öncesi hızla yutulmuş bir sandviç, karnınızı şişirmekten ve karnınızın bolca havayla dolmasından başka bir işe yaramayacaktır. Dolayısıyla öncelikle yemek yerken sakim olmanız gerektiğini unutmayın. Bir öğünü bitirmeniz yaklaşık yarım saati bulsun, her lokmanızı iyice çiğneyin.

Liflerin dozunu ayarlayın

Tam tahıllı besinlerden, meyve ve sebzelerden alabileceğiniz liflerin günde 25 – 30 gram arasında değişmesine özen gösterin. Çünkü bu dozda lif bağırsakların çalışmasını sağladığından, iyi bir sindirim için şarttır. Böylece karında şişlikler de oluşmamış olur.

Et ve sebze tüketin

Sebzeler iyi sindirildiğinden ve hazmı kolaylaştırdığından karın şişkinliğini önlemek için ideal besinlerdendir. Kuru sebzelerin yanı sıra, et, balık ve yumurta gibi gıdalar da enerjiye dönüştükleri için midedeki hacmi artırırlar.

Tuzu ölçülü kullanın

Tuzun şişirici etkisini çoğumuz biliriz; çünkü vücuttaki su miktarını tuz fazlasıyla belirler. Dolayısıyla tuz yerine taze otlar ve limonları yemeklerimizde tercih etmek karnımızdaki şişkinlik seviyesini azaltmaya yardımcı olacaktır.

Doğru nefes alıp verin

Doğru bir şekilde nefes alıp vermek vücudumuzdan toksinlerin atılmasına yardımcı olacaktır. Dolayısıyla gün içerisinde mutlaka birkaç kez nefes egzersizi yapın. Yavaş yavaş aldığınız nefesi tüm vücudunuzda hissedin.

Yağlanmayı önleyin

Çok fazla ve ağır yemek yendiğinde yağ vücudumuzda birikir ve o da şişkinliğe neden olur. Bu durumu önlemek için de dikkat edeceğimiz birkaç nokta var.

Hareket edin

Özellikle karın çevremizde biriken yağları önlemek için en etkili yöntem spor yapmak, hareket etmektir. Haftada 3 gün düzenli olarak egzersiz yapmaya ve 30 dakikadan fazla oturmuş pozisyonda olmamaya özen gösterirseniz yağları yakabilirsiniz.

Şekeri azaltın

Özellikle tatlılarda, şekerlerde ve sodalı içeceklerde bulunan şekerler, aynı rafine şekerler gibi kandaki insülin seviyesini artıracak ve vücutta yağ seviyesinin yükselmesine neden olacaktır. Dolayısıyla şekeri mümkün olduğunca hayatınızdan çıkarmanız gerekli.

Size göre olanı bulun

Kimi insanda yenilen yiyecekler nedeniyle yağlanma kalça kısmında, kimi insanda ise göbek kısmında oluşur. Siz de kendi anatominizi keşfedip ona göre bir egzersiz ve beslenme programı oluşturursanız uyguladıklarınız daha etkili olacaktır.

Kreminizi sürün

Bazı bölgesel zayıflama kremleri de etkili olmaktadır. İçeriğine ve doktor tavsiyesine göre kullanacağınız bakım kremleri bazen, uyguladığınız tüm beslenme ve spor programının daha etkili sonuç vermesine yardımcı olabilir.
 Güzelliğin yanlış bilinenleri

Güzelliğin yanlış bilinenleri

Güzelliğin yanlış bilinenleri 
Gerek bu konularda artan televizyon programları, gerekse yaygın internet kullanımı sayesinde neredeyse hepimiz cilt bakımı konusunda uzman olduk ve söyleyecek çok fikrimiz var. İşte böyle düşündüğümüz sürece hataya düşmemize sebep olacak güzellik mitleri…

İşte güzellik konusunda yanlış bildiğimiz mitler ve doğruları:

“Hemoroit kremi göz şişliğini dindirir”

Tam tersi göz etrafında Preparation H kullanımı kuru ve kızarık cilde sebep olur. Kendi kullanım alanında hüküm sürmeye devam etmesi en iyisi.

“Cilt gözenekleri açılır ve kapanır”

Gözenek bir kapı ya da pencere değildir, açılıp kapanmazlar. Ama ölü bir cilt gibi bir şey gözeneği tıkarsa, genişleme yaratabilir. Bu yüzden de cilt temizliği ve ölü derilerden arınmak çok önemlidir.

“Salatalık göz şişkinliklerine iyi gelir”

Salatalığın kendisi şişkinliği dindirmez. Ama salatalıklar dolapta olmadıkları zamanlarda da uzun süre serinliklerini muhafaza edebilen sebzelerdir ve işte o soğukluk şişliklere iyi gelen esas nedendir; gözlerimizin etrafındaki damarların daralmasına sebep olur.

“Sabun cilt için kötüdür”

Sabunlar kül suyu ve hayvan yağı içerirken bu mit doğruydu. Ama bugün sabunlar daha az sert ve içlerinde nemlendiriciler de var.

“Her gece yüzünüze vazelin sürmek kırışıklıkları önler”

Petrol kırışıklıkların daha az görünmesine sebep olabilir ama yaşlanmayı önleyemez.

“Alkolsüz daha iyidir”

Her alkol kurumaya sebep olmaz. Yağlı alkoller de vardır ve yağlı yumuşatıcı demektir ve yumuşatıcı da daha yumuşak bir cilt.
Burçlara göre bebeklerin özellikleri

Burçlara göre bebeklerin özellikleri

Burçlara göre bebeklerin özellikleri 
Astrologlar, bebeklerin karakteristik özelliklerinin doğdukları tarihlere göre değişiklik gösterdiğini belirtiyor. Peki hangi burcun bebeğinin nasıl davrandığını ve özelliklerinin ne olduğunu biliyor musunuz?

Koç burcu bebeğinin özellikleri

Diğer bebeklere göre acelecidir. Çabuk konuşup, çabuk yürürler. İnatçı kişiliğini küçüklüğünden itibaren gösterir. Sevgi gösterilerini çok sever. Cömert olduğundan paylaşmakta zorluk çekmez. Kitaplara düşkündür. Hayal gücü kuvvetlidir, sert, pratik ve idealisttir. Ona bütün şefkatinizi ve sevginizi verin, asi karakteriyle baş etmenin tek yolu onu sevgiye boğmaktır.

Boğa burcu bebeğinin özellikleri

İnatçı bir bebek olmasına rağmen onu yetiştirmek zevklidir. Genelde güçlü ve sağlıklıdır. Çabuk kırılıp gücenmez, saldırganlık yapmaz. Kendi kendine oynamayı sever, üzerine varırsanız kavgacı olur, size karşı çıkabilir. Makul açıklamalar yapılmasını bekler. Müziğe karşı yeteneklidir. Okul hayatında başarılı ve düzenlidir. Ev işlerine de yardımcı olur.

İkizler burcu bebeğinin özellikleri

Çok hareketlidir. Yürümeyi ve konuşmayı çabuk öğrenir. Emeklemeye başladığında anne ve babası yorgun düşer. Özgürlüğünün kısıtlanmasından hoşlanmaz. Zekidir, hafızası kuvvetlidir. El becerisi isteyen işlere yatkındır. Taklit yeteneği vardır. Çabuk öğrenir, aynı iş üzerinde devam isteği yoktur. Küçük yaşta yabancı dil eğitimi alması iyi olur.

Yengeç burcu bebeğinin özellikleri

Huyu sıkça değişen bu bebek yemeyi, içmeyi, değişik tatlar almayı, değişik renkler görmeyi sever. Çekingendir ama kucaklanmayı ve sevilmeyi ister. Kendi kendine saatlerce oynar. Ama yalnız kalmamaya ihtiyacı vardır; çünkü pek çok şeyden korkar. Sözel derslerde başarılıdır. Tutumludur, verilen harçlığı biriktirir.

Aslan burcu bebeğinin özellikleri

Kendi kendine bırakıldığında neşeli ve keyifli; bırakılmadığı takdirde ise öfkeli, saldırgan olur. Kendisiyle ilgilenilmesi hoşuna gider, hatta bazen kendini bir kral zannedip etrafında uşak gibi dolanılmasını ister. Çabuk öğrenir, zekidir. Sempatik ve sevimliliğiyle insanların ilgisini hemen çeker. Para konusunda cömerttir. Verdiğiniz emirleri genelde reddeder.

Başak burcu bebeğinin özellikleri

Huzurlu ve sakin bir bebektir ama acelecidir de. Yabancıların yanında ağırbaşlı ve sakindir. Aile içinde ise fişek gibidir. Söyleneni yapar, problem çıkarmaz. Okulda başarılıdır. Arkadaş canlısı ve güvenilirdir. Sanatsal çalışmalar küçük yaşlarda onu çeker. Araştırmayı sever. Kendisine gösterilen ilgiden şımarmaz.

Terazi burcu bebeğinin özellikleri

İyi kalpli ve adildir. Kararsızdır, yanlış karar vermekten korkar. Huzur ve sessizlik ister. Çok sevimli olması, genelde şımartılmasını sağlar. Şımarık olduğu içinde okulda ve arkadaşlarının yanında denge kurmakta zorlanabilir. Zeki ve mantıklıdır. Tartışmayı sever. Temiz ve düzenlidir. Sanat yeteneği vardır.

Akrep burcu bebeğinin özellikleri

Savaşmayı sever. İstediği olmadığı zaman çabuk öfkelenir. Ona patronun kim olduğunu şefkatle şımartmadan göstermek gerek. Sevdiklerine ve arkadaşlarına bağlıdır. Hoşlanmadığı insanlara ise soğuk davranır. Çok kolay kavrayan zekâsı vardır. Mesleği ne olursa olsun başarılı olur. Enerjisini sarf etmesi için ona ortam hazırlayın. Azarlamalar ve bazı şakalar onda olumsuz etki yapabilir.

Yay burcu bebeğinin özellikleri

Neşeli, sevecen ve arkadaş canlısıdır. Yalnızlığa dayanamaz. Dürüsttür. Rahat hareket etmeyi ve bağımsız olmayı sever. Çok meraklıdır, her şeyi bilmek ister. Kendisine güven duyulduğunda yanıltmaz, her işin üstesinden gelir. Onurlandırılmayı çok sever.

Oğlak burcu bebeğinin özellikleri

İnatçı, azimli ve ısrarlı yapısı ile bıktırabilir. İstediğini mutlaka elde eder. Kendisine bir düzen oluşturmaya oyuncaklarından başlar ve o düzeni bozmaz. Dışarıda gezmek yerine evde vakit geçirmeyi ve anne ve babasının dizinin dibinde oturmayı tercih eder. Derslerinde sorumluluk sahibidir. Başarısını göstermek için yaygara koparmaz, hatta başarılarını başkalarından duyabilirsiniz.

Kova burcu bebeğinin özellikleri

İnatçı ve bağımsız bir çocuktur. Bir an bile yerinde duramaz. Kısıtlanmaktan nefret eder. Mantığına uymayan her şeyi tartışmak ister. Okulu sevmese bile arkadaşları sayesinde alışır. Konuşmak ve arkadaşlık yapmak onun için zevkli bir uğraştır. Ona dikkatini toplamayı, uyumluluğu ve kendini bir konuya verebilmeyi öğretmek gerekir.

Balık burcu bebeğinin özellikleri

İstediğini yaptırmayı çok iyi bilirler. Bunu tatlı sözler ve gülücüklerle yapar. Yetenekleri konusunda teşvik edilmediği zaman kendini çok kötü hisseder. Ona güven verin ki kendini keşfetsin. Hassas ve duygusal olduğu için sert davranışlarınız kırılmasına ve gözyaşı dökmesine neden olabilir. Çok sempatik ve zekidir. Çok yalan söylemez, onun sadece hayal gücü çok kuvvetlidir.