Anne-Çocuk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Anne-Çocuk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İbrahim Saraçoğlu hamile kalmak-yumurta sayısını artırmak için kuru beyaz soğan suyu kürü

İbrahim Saraçoğlu hamile kalmak-yumurta sayısını artırmak için kuru beyaz soğan suyu kürü


Prof. Dr. İbrahim Saraçoğlu hamile kalmak-yumurta sayısını artırmak için kuru beyaz soğan suyu kürünü anlattı:

1 orta boy kuru beyaz soğanı ( raşağıdaki resimde görülen soğan olacak, kırmızı ve mor soğan veya dış kabukları beyaz italyan soğanı olmaz) dış kabuğunu soyarak dörde bölün.

Önceden kaynatılmış 2 su bardağı klorsuz suya koyarak 5 dakika üstü kapalı olarak kaynattıktan sonra içine başka bir şey katmadan öğle ve akşam yemeklerinden önce bir bardak suyunu için. (soğan yenmeyecek sadece suyu içilecek)
Soğan kürünü adet döneminde uygulamanın bir sakıncası yoktur. Ancak, etki bakımından en uygun zaman adet bitiminden en erken 7 gün sonra başlamaktır.

Kür uygulandıktan sonra 2. adetinizi görmeden 10 gün önce tekrar 5 gün veya 7 gün bu soğan suyu kürünü uygulamalısınız.
Uyarı: Soğan suyu kürü 15 günden fazla uygulanmamalıdır.

Bu kür adet düzensizliği ve polikistik over şikayeti olan olan bayanlar için de mükemmel bir çözümdür.Yumurtalıklardaki kisti tamamen ortadan kaldırmaktadır.
ibrahim saraçoğlu Tüp bebek yapmaya karar verenler dikkat

ibrahim saraçoğlu Tüp bebek yapmaya karar verenler dikkat

Tüp bebek yapmaya karar verenler dikkat
Prof. Dr. İbrahim Saraçoğlu tüp bebek yapmaya karar verenlerin her türlü tohumdan ve çekirdekten uzak durmalarını tavsiye ediyor.
Tüp bebek yapmaya karar verenlerin her türlü tohumdan ve çekirdekten ( Badem, fındık, fıstık, karpuz çekirdeği, kabakçekirdeği, ayçekirdeği vb.) uzak durmaları gerekir.

Çünkü tohumların ve çekirdeklerin içeriğinde bitkisel hormonlar bulunmaktadır. Bu hormonlar hamileliğe hazırlanırken hormon dengenizi olumsuz yönde etkileyecektir.


İbrahim Saraçoğlu
Eğitimde Başarı için Altın Kurallar

Eğitimde Başarı için Altın Kurallar



Okul ve dershanedeki rehberlik servisleri ikinci dönemin başlamasıyla birlikte derslerdeki başarısızlığın giderilmesiyle ilgili olarak yoğun bir çalışma temposuna girdiler.

Rehberlik servislerine baş vuran öğrencilerimiz daha çok ders çalışmayla ilgili olarak yerleşmiş yanlış alışkanlıklarından vazgeçmeden nasıl başarılı olabileceklerinin püf noktasını elde etmeye çalışıyorlar.

Ancak maalesef yanlış alışkanlıklar devam ettiği sürece hiçbir püf noktası yoktur ki öğrenciyi başarılı yapsın. Öncelikle ders çalışmanın yanlış alışkanlıklarını ortadan kaldırmak gerekmektedir.

Aşağıda eğitimde başarının altın kuralları diyebileceğimiz maddeler yer almaktadır. Şüphesiz başarının bir çok kuralı vardır. Ancak burada en can alıcı diyebileceğimiz 5 maddeye yer verilmiştir.
DÜZENLİ UYKU:
Sadece okul başarısı için değil hayat başarısı için gerekli bir unsurdur. Şöyle bir düşünelim. Eksik uyku uyuduğumuzda ertesi gün ne kadar gergin, stresli, kırılgan ve kırıcı olduğumuzu tahmin edersiniz. Ertesi gün yapacak işi olmayanlar için sözüm yok ancak okula gidecek olan öğrenci -ki bu biz öğretmenler için de gerekli- yeterince uyumalıdır ki ertesi gün günlük aktiviteleri için motivasyonu tam olsun.
Uykusunu tam alamayan öğrenci ertesi gün muhtemelen kahvaltısını bile yapmadan okula gidecek, aç ve uykusuz bir şekilde ders dinlemeye çalışacak sonuçta da başarısız olacaktır.
İyi ve yeterli uyuyamayan insanlar kırılgan ve kırıcı olurlar demiştim. Evet , iyi uyuyamamaktan dolayı gün içerisinde sağlıklı değerlendirme yapamayan öğrenciler tamamen yanlış anlama kaynaklı birkaç tatsız olayda yaşadılarsa artık o öğrenciden öğrenme konusunda çok şey beklenemez. İşte tüm bu nedenlerden dolayı okul başarısı için düzenli uyku şarttır.
DERSLERE ÖN HAZIRLIK:
Öğrenmenin gerçekleşebilmesi için dersi öğretmenden dinlemeden önce ön hazırlık yapılmalıdır. Nedeni öğretmen dersi anlatırken öğrencinin o konuyu ilk defa görmemiş olması gerekir.
Sözel derslerde derse önceden göz atılmalı, konu başlıkları, alt başlıklar, resim altları ve italik yazılmış bölümler iyice incelenmeli hatta dersle ilgili sorular hazırlanmalı ve öğretmen ders anlatırken bu soruların cevapları araştırılmalıdır.
Sayısal derslerin ön hazırlığı ise şu şekilde olmalıdır; anlatılacak olan konuya temel teşkil eden daha önce öğrenilmiş konular çalışılmalı ve örnekler çözülmelidir. Ertesi gün anlatılacak konunun hiç olmazsa başlıklarına göz atılmalıdır.
DERS DİNLEME VE NOT TUTMA:
Okula yada dershaneye uykusunu almış ve işlenecek derse ön hazırlık yapmış bir şekilde gelen öğrencinin, öğretmenin anlattığı konuları dikkatle dinlemesi, aktif olarak derse katılması ve önemli yerleri not etmesi gerekmektedir.
Çünkü gün sonunda yapacağı tekrarda bu notlardan faydalanacaktır. Ayrıca sınavda sorulabilecek sorularda bu notlarda yer almaktadır. Öğretmen ders anlatırken bazı önemli işaretler vermektedir.
Örneğin, kısaca söyleyecek olursak, yani, buraya dikkat edelim vb. gibi ifadeler aslında sınavda soru sorulabilecek yerleri işaret etmektedir.
TEKRAR (GÜNLÜK,HAFTALIK,AYLIK):
Öğrenilenlerin kısa süreli hafızadan uzun süreli hafızaya aktarılabilmesi için günlük, haftalık ve aylık olmak üzere periyodik aralıklarla tekrar edilmesi önemli bir konudur. İlk anda % 100 öğrendiğimiz bir konunun 20 dakika içerisinde % 50 sini, 60 dakika içerisinde % 70 ini 24 saat sonunda da % 80 ini unuturuz.
Bu nedenden dolayı da günlük, haftalık ve aylık tekrarları aksatmadan yerine getirmeliyiz. Üzerinde önemle durduğumuz tekrar yapılmadığında, aslında öğrendiğimiz bilgileri sınavdan önce yeniden öğrenmek zorunda kalacağımızdan boşuna zaman kaybı olacağı gibi geçmiş konuların öğrenilmesi o kadarda kolay olmayacak, bu da başarısızlığı beraberinde getirecektir.
KONU TESTLERİ ÇÖZME VE EKSİKLERİN GİDERİLMESİ:
Öğrenilen konuların en kısa sürede test edilmesi gerekmektedir. Bu da en güzel şekilde konu testleriyle yapılabilmektedir. Konular bittikten sonra konu testleri çözülmeli, yapılamayan sorular üzerinde durulmalıdır.
Eğer sorular bilmemeden kaynaklı çözülememişse, konuya tekrar dönülmeli ve yeniden ele alınmalıdır. Yok eğer sorular dikkatsizlikten dolayı çözülememişse, bu defada motivasyon ve dikkat sağlamayla ilgili okul yada dershanedeki rehberlik öğretmeninden yardım alınmalıdır.
Eğitimde başarının kuralları yukarıda da belirtildiği gibi bunlarla sınırlı değildir.
AHMET GÜNAY -PSİKOLOJİK DANIŞMAN - Rehberlik Öğretmeni
Çocuklarda Gece Altını Islatma - Gece İşemesi

Çocuklarda Gece Altını Islatma - Gece İşemesi




Gece altını ıslatma (Gece İşemesi) , gece uyku esnasında farkında olmadan idrar yapma olarak tanımlanabilir.

Normal olarak çocukların çoğu hem tuvalet eğitiminin etkisi hem de mesane kapasitesinin gelişmesi neticesinde 2-4 yaş arasında idrarlarını hem gece hem de gündüz tutmayı becerirler.

Gece altını ıslatma çoğu zaman mesane gelişimindeki gecikmenin bir sonucudur, bu sebeple de yaş ilerledikçe sıklığı azalır.

Üç yaşındaki çocukların % 40’ı altını ıslattığı halde bu oran 5 yaşında % 20’ye, 6 yaşında % 10’a düşmektedir. Erkek çocuklar kızlara göre daha sık altını ıslatma problemi yaşamaktadır.
Aileler 5-6 yaş civarında bu sorunla ilgilenmeye ve genellikle de 7-8 yaşında hekimlerden yardım istemeye başlarlar. Ülkemizde 7-11 yaşındaki erkek çocukların %16’sında, kızların ise %11’inde altını ıslatma sorunu olduğu bildirilmektedir.
Nedenleri
Gece altını ıslatmanın iki tipi vardır. Eğer çocuk hekime getirilinceye kadar devamlı altını ıslatıyorsa PRİMER (birincil) tip, en az 6 ay kuru kaldıktan sonra altını ıslatmaya yeniden başlamışsa SEKONDER (ikincil) tip altını ıslatmadan söz edilmektedir.
Altını ıslatan çocukların büyük çoğunluğu birincil altını ıslatma gurubunda toplanmaktadır. Bazen altını ıslatmaya sık ve acil idrar yapma ihtiyacı duyma gibi bulgular eşlik edebilir. Gece altını ıslatma, nedenlerine göre fizyolojik ver organik olmak üzere iki guruba ayrılarak incelenmektedir.
Fizyolojik Nedenler
Gece altını ıslatan çocukların büyük bir gurubu (% 90-95’i) fizyolojik altını ıslatma gurubunda toplanmaktadır. Bu çocukların gece uykuda mesane doluluğunu hissetmelerinin yetersiz, mesane kapasitelerinin küçük ve uyku derinliklerinin fazla olduğu bildirilmektedir.
Esas önemlisi altını ıslatmanın büyük oranda genetik yatkınlığa dayanmasıdır. Anne ve babadan birisinde altını ıslatma öyküsü varsa çocukta %45, ikisinde birden varsa % 77 oranında altını ıslatma sorunu yaşanmaktadır. Aile öyküsü olan vakalar iyileşme zamanı bakımından ailelerine benzer bir seyir göstermektedirler.
Organik Nedenler
Altını ıslatan çocukların %2-3’ünden şeker hastalığı, böbrek hastalıkları, mesane hastalıkları gibi sorunlar saptanmaktadır. Vakaların %5-10’unda ise altını ıslatmaya sık ve acil idrar yapma ihtiyacı gibi yakınmalar eşlik etmektedir. Bunlar “polisemptomatik altını ıslatma” olarak tanımlanmaktadır.
Bu çocuklarda idrar yolu enfeksiyonu, idrarda bakteri olması, kabızlık ve bazen besin alerjisi saptanmaktadır. Ayrıca son yıllarda halk arasında “geniz eti” olarak bilinen adenoid vegatasyonlu çocuklarda yüksek oranda altını ıslatma görüldüğü ve ameliyat sonrası yakınmalarının geçtiği üstünde durulmaktadır.
Genel olarak psikolojik olaylar daha önce bahsedilen primer altını ıslatma sorununa yol açmazlar. Bu sebeple de altını ıslatan çocukların büyük çoğunluğunda bir ruhsal sorun aramaya gerek yoktur.
Ayrıca kötü çocukların altını ıslattığı gibi ön yargıların geçersiz olduğu akıldan çıkarılmamalıdır. Bir ruhsal sorundan sonra altını ıslatma yaşanıyorsa bu genellikle fizyolojik altını ıslatmanın tekrar ortaya çıkmasıdır. Davranışsal gerilemesi olan çocuklarda gece altını ıslatma yanında okul başarısızlığı, korku gibi ek bulgular vardır ve bunların mutlaka çocuk psikiyatristleri tarafından görülmesi gereklidir.
Çocuğa Yaklaşım
Hemen en önemle belirtmeliyiz ki altını ıslatmanın kendisinden çok, bu çocuklara ailelerin ve toplumun yanlış tutumları zarar vermektedir. Bunların içinde en tehlikelisi “Altına yapan kızını sobaya oturttu” gibi haber başlıklarına konu olan cinsel bölgelere yönelik cezalandırma girişimleridir.
Bu tür tutumlar, çocuklar üzerinde etkisi ömür boyu sürecek izler bırakmaktadır. Altını ıslatan çocukların fizyolojik bir gelişme gecikmesi yaşadığı (bir tür diş çıkarmanın, konuşmanın gecikmesi gibi) ve ailenin temel görevinin çocuğun benlik saygısı zedelenmeden bu sorunu atlatmasını sağlamak olduğu unutulmamalıdır.
Bu nedenle altını ıslatan çocukların en geç 6 yaşında konuyla ilgilenen bir çocuk hekimi tarafından değerlendirilmesi ve gerekli incelemeler yapıldıktan sonra bir tedavi planı yapılması gereklidir.
Altını ıslatma yakınması ile hekime getirilen çocuklar daha önce bahsedilen organik faktörlerin varlığı bakımından incelenmelidir. Bir başka deyişle altını ıslatma sorunun fizyolojik olup olmadığı belirlenmelidir.
Bunun için gündüz altına kaçırma, zor idrar yapma, kabızlık, zor ve acil idrar yapma, çok idrar yapma, kafa travması geçirme, idrarla birlikte kaka kaçırma, horlama ve gece ağızdan nefes alma gibi yakınmaların olup olmadığı soruşturulmalıdır.
Elde edilen bilgiler ve genel muayene sonuçlarına göre idrar incelemesinden, mesane filmlerine uzanan bir dizi tetkik yapılmalıdır. Altını ıslatan çocukların % 97’sinde fiziksel bir neden yoktur.
Bu nedenle ayrıntılı bir öykü çoğu zaman fizyolojik altını ıslatmanın olup olmadığı konusunda bilgi verir. Bu noktada altını ıslatan çocukta “küçük mesane” veya uykudan uyanamama sorunu mu olduğunun aydınlatılması önemlidir.
Tedavi Yaklaşımı
Altını ıslatma idrar yolu enfeksiyonu gibi bir nedene bağlıysa öncelikle bu tür sorunlar çözülmelidir. Fizyolojik altını ıslatma sorunu olan çocukların tedavisinde ise şu ilkelere uyulmalıdır:
• Gece kalkıp tuvalete gitme bir hedef olarak kesinleştirilmelidir.
• Tuvalete ulaşmak kolaylaştırılmalıdır.
• Çocuğun kuru kalma sorumluluğunu üstüne almasına yardım edilmelidir.
• Yatmadan önceki 2 saat boyunca fazla sıvı alımından kaçınılmalı ve kafein içeren içecekler kesinlikle verilmemelidir.
• Yatağa girmeden tuvalete gidilmelidir.
• Gece kuru kalması için bez bağlanmamalıdır. Bu tür yöntemler temizlik için yararlı olmakla birlikte çocukların gece kalkma motivasyonlarını olumsuz etkilemektedir.
• Sabah temizliğine çocuğun katılımı sağlanmalıdır.
• Çocukların benlik saygıları desteklenmelidir.
• Ailelere nasıl davranacaklarını anlatan kılavuzlar hazırlanmalıdır.
• Çocukların hangi günler kuru kaldıkları bir kart üzerine işlenmelidir.
• Çocuklar en az ayda bir kez kontrol edilmelidir.
Tedavi Yöntemleri
Altını ıslatan çocuklara genel olarak 7-8 yaşına geldiğinde tedavi için girişimlerde bulunulması önerilmektedir. Bu girişimlerin başında çocuğun kendisinin veya ailesinin gece uyanmasına dönük programlar gelmektedir. Önce çocukların kendiliğinden uyanması denenir, bu mümkün olmuyorsa ailenin çocuğu gece uyandırıp tuvalete gitmesini sağlayan program uygulanır. Daha önce başarılı olduğu gösterilmiş 6 günlük bir programın ayrıntıları ise şu şekildedir.
• İlk gece çocuk gece 1’e kadar her saat başı uyandırılır. Çocukla konuşularak ve yürütülerek uyandığından emin olunur. Altı kuruysa övücü sözler söylenir ve “tuvalete girme ihtiyacın var mı yoksa bir sonraki saati mi bekleyeceksin” sorusu sorulur. Çocuk tuvalete gitmek isterse tek başına tuvalete yürümesi istenir. Eğer çocuk altını ıslatmışsa pijama ve iç çamaşırlarını kendisinin değiştirmesi teşvik edilir. Gece 1’de uyandırıldığında kuru olsa bile idrarını yapmaya çalışması söylenir.
• Daha sonraki beş gece çocuk bir kez uyandırılır. İlk gece uyuduktan 3 saat sonra, ikinci gece 2.5 saat sonra ve böyle süre azaltılarak beşinci gece uyuduktan 1 saat sonra uyandırılır. Son gece bundan sonra kendisinin uyanması söylenir.
• Bu programdan sonra altını ıslatma tekrarlarsa (3 gün üst üste altını ıslatırsa) yeniden 6 gecelik uyandırma programı tekrarlanır.
Bazı çalışmalarda bu program ile %92 oranında çocukların kuru kalması sağlanmış, bunların %20’sinde ise yeniden altını ıslatma sorunu tekrarlanmıştır.
Alarm Kullanımı ve İlaç Tedavisi
Daha önce anlatılan ve daha çok davranış değişikliği üzerinde duran tedavilerden bir sonuç alınamadığında “enüretik alarm” kullanımı veya ilaç tedavisi denenmelidir. Her iki tedavi yöntemi için de çocukların 8 yaşını bitirmesi beklenmelidir.
Alarm cihazları çocuk idrar kaçırmaya başlar başlamaz hareket geçen ve böylece çocuğun uyanıp, mesanesini kontrol etmesi konusunda yardımcı olan araçlardır. Son yıllarda “enüretik alarm” teknolojisinde önemli ilerlemeler olmuş ve hem küçük hem de kullanımı kolay alarm cihazları üretilmiştir.
Alarm tedavisine 2-3 ay devam edilmesi gerekmekte ve bu tedavi ile çocuklarda %70-84 oranında iyileşme sağlanmaktadır. Alarm tedavisi sonunda tekrarlama riski %10 dolayındadır.
Altını ıslatma tedavisinde uzun yıllardır çeşitli ilaçlar kullanılmıştır. Bunların arasında imipramin (Tofranil), oxybutynin (uropan) isimli ilaçlar ilk kullanılanlardır. Son yıllarda vücutta sıvı tutulmasını sağlayan Minirin isimli ilaç da tedavide kullanılmaya başlanmıştır.
İlaç tedavisi ile %10-60 arasında iyileşme sağlanmakta, fakat tedavi kesildikten sonra %90’a varan oranda tekrar riski bulunmaktadır. Bu nedenle son yıllarda alarm ve ilaç tedavisinin birlikte kullanılması önerilmektedir.
Altını ıslatma çocukluk çağında sık görülen bir sorun olması yanında ailelerin yanlış tutumlarının sürdüğü bir konudur. Öncelikle altını ıslatan çocukların konuyla ilgilenen çocuk hekimleri tarafından değerlendirilmesi ve ailenin katılımı ile uzun dönemli bir tedavi yaklaşımının denenmesi gereklidir.
Son yıllardaki araştırmalar altını ıslatma tedavisinde en etkili yöntemin tek başına veya bir ilaçla birlikte alarm kullanımı olduğunu göstermektedir.