Çocuklarda Gece Altını Islatma - Gece İşemesi
17 Ocak 2013 Perşembe
Anne-Çocuk
Çocuk
Sağlık
Gece altını ıslatma (Gece İşemesi) , gece uyku esnasında farkında olmadan idrar yapma olarak tanımlanabilir.
Normal olarak çocukların çoğu hem tuvalet eğitiminin etkisi hem de mesane kapasitesinin gelişmesi neticesinde 2-4 yaş arasında idrarlarını hem gece hem de gündüz tutmayı becerirler.
Gece altını ıslatma çoğu zaman mesane gelişimindeki gecikmenin bir sonucudur, bu sebeple de yaş ilerledikçe sıklığı azalır.
Üç yaşındaki çocukların % 40’ı altını ıslattığı halde bu oran 5 yaşında % 20’ye, 6 yaşında % 10’a düşmektedir. Erkek çocuklar kızlara göre daha sık altını ıslatma problemi yaşamaktadır.
Aileler 5-6 yaş civarında bu sorunla ilgilenmeye ve genellikle de 7-8 yaşında hekimlerden yardım istemeye başlarlar. Ülkemizde 7-11 yaşındaki erkek çocukların %16’sında, kızların ise %11’inde altını ıslatma sorunu olduğu bildirilmektedir.
Nedenleri
Gece
altını ıslatmanın iki tipi vardır. Eğer çocuk hekime getirilinceye
kadar devamlı altını ıslatıyorsa PRİMER (birincil) tip, en az 6 ay kuru
kaldıktan sonra altını ıslatmaya yeniden başlamışsa SEKONDER (ikincil)
tip altını ıslatmadan söz edilmektedir.
Altını
ıslatan çocukların büyük çoğunluğu birincil altını ıslatma gurubunda
toplanmaktadır. Bazen altını ıslatmaya sık ve acil idrar yapma ihtiyacı
duyma gibi bulgular eşlik edebilir. Gece altını ıslatma, nedenlerine
göre fizyolojik ver organik olmak üzere iki guruba ayrılarak
incelenmektedir.
Fizyolojik Nedenler
Gece
altını ıslatan çocukların büyük bir gurubu (% 90-95’i) fizyolojik
altını ıslatma gurubunda toplanmaktadır. Bu çocukların gece uykuda
mesane doluluğunu hissetmelerinin yetersiz, mesane kapasitelerinin küçük
ve uyku derinliklerinin fazla olduğu bildirilmektedir.
Esas
önemlisi altını ıslatmanın büyük oranda genetik yatkınlığa
dayanmasıdır. Anne ve babadan birisinde altını ıslatma öyküsü varsa
çocukta %45, ikisinde birden varsa % 77 oranında altını ıslatma sorunu
yaşanmaktadır. Aile öyküsü olan vakalar iyileşme zamanı bakımından
ailelerine benzer bir seyir göstermektedirler.
Organik Nedenler
Altını
ıslatan çocukların %2-3’ünden şeker hastalığı, böbrek hastalıkları,
mesane hastalıkları gibi sorunlar saptanmaktadır. Vakaların %5-10’unda
ise altını ıslatmaya sık ve acil idrar yapma ihtiyacı gibi yakınmalar
eşlik etmektedir. Bunlar “polisemptomatik altını ıslatma” olarak
tanımlanmaktadır.
Bu
çocuklarda idrar yolu enfeksiyonu, idrarda bakteri olması, kabızlık ve
bazen besin alerjisi saptanmaktadır. Ayrıca son yıllarda halk arasında
“geniz eti” olarak bilinen adenoid vegatasyonlu çocuklarda yüksek oranda
altını ıslatma görüldüğü ve ameliyat sonrası yakınmalarının geçtiği
üstünde durulmaktadır.
Genel
olarak psikolojik olaylar daha önce bahsedilen primer altını ıslatma
sorununa yol açmazlar. Bu sebeple de altını ıslatan çocukların büyük
çoğunluğunda bir ruhsal sorun aramaya gerek yoktur.
Ayrıca
kötü çocukların altını ıslattığı gibi ön yargıların geçersiz olduğu
akıldan çıkarılmamalıdır. Bir ruhsal sorundan sonra altını ıslatma
yaşanıyorsa bu genellikle fizyolojik altını ıslatmanın tekrar ortaya
çıkmasıdır. Davranışsal gerilemesi olan çocuklarda gece altını ıslatma
yanında okul başarısızlığı, korku gibi ek bulgular vardır ve bunların
mutlaka çocuk psikiyatristleri tarafından görülmesi gereklidir.
Çocuğa Yaklaşım
Hemen
en önemle belirtmeliyiz ki altını ıslatmanın kendisinden çok, bu
çocuklara ailelerin ve toplumun yanlış tutumları zarar vermektedir.
Bunların içinde en tehlikelisi “Altına yapan kızını sobaya oturttu” gibi
haber başlıklarına konu olan cinsel bölgelere yönelik cezalandırma
girişimleridir.
Bu
tür tutumlar, çocuklar üzerinde etkisi ömür boyu sürecek izler
bırakmaktadır. Altını ıslatan çocukların fizyolojik bir gelişme
gecikmesi yaşadığı (bir tür diş çıkarmanın, konuşmanın gecikmesi gibi)
ve ailenin temel görevinin çocuğun benlik saygısı zedelenmeden bu sorunu
atlatmasını sağlamak olduğu unutulmamalıdır.
Bu
nedenle altını ıslatan çocukların en geç 6 yaşında konuyla ilgilenen
bir çocuk hekimi tarafından değerlendirilmesi ve gerekli incelemeler
yapıldıktan sonra bir tedavi planı yapılması gereklidir.
Altını
ıslatma yakınması ile hekime getirilen çocuklar daha önce bahsedilen
organik faktörlerin varlığı bakımından incelenmelidir. Bir başka deyişle
altını ıslatma sorunun fizyolojik olup olmadığı belirlenmelidir.
Bunun
için gündüz altına kaçırma, zor idrar yapma, kabızlık, zor ve acil
idrar yapma, çok idrar yapma, kafa travması geçirme, idrarla birlikte
kaka kaçırma, horlama ve gece ağızdan nefes alma gibi yakınmaların olup
olmadığı soruşturulmalıdır.
Elde
edilen bilgiler ve genel muayene sonuçlarına göre idrar incelemesinden,
mesane filmlerine uzanan bir dizi tetkik yapılmalıdır. Altını ıslatan
çocukların % 97’sinde fiziksel bir neden yoktur.
Bu
nedenle ayrıntılı bir öykü çoğu zaman fizyolojik altını ıslatmanın olup
olmadığı konusunda bilgi verir. Bu noktada altını ıslatan çocukta
“küçük mesane” veya uykudan uyanamama sorunu mu olduğunun aydınlatılması
önemlidir.
Tedavi Yaklaşımı
Altını
ıslatma idrar yolu enfeksiyonu gibi bir nedene bağlıysa öncelikle bu
tür sorunlar çözülmelidir. Fizyolojik altını ıslatma sorunu olan
çocukların tedavisinde ise şu ilkelere uyulmalıdır:
• Gece kalkıp tuvalete gitme bir hedef olarak kesinleştirilmelidir.
• Tuvalete ulaşmak kolaylaştırılmalıdır.
• Çocuğun kuru kalma sorumluluğunu üstüne almasına yardım edilmelidir.
• Yatmadan önceki 2 saat boyunca fazla sıvı alımından kaçınılmalı ve kafein içeren içecekler kesinlikle verilmemelidir.
• Yatağa girmeden tuvalete gidilmelidir.
• Gece
kuru kalması için bez bağlanmamalıdır. Bu tür yöntemler temizlik için
yararlı olmakla birlikte çocukların gece kalkma motivasyonlarını olumsuz
etkilemektedir.
• Sabah temizliğine çocuğun katılımı sağlanmalıdır.
• Çocukların benlik saygıları desteklenmelidir.
• Ailelere nasıl davranacaklarını anlatan kılavuzlar hazırlanmalıdır.
• Çocukların hangi günler kuru kaldıkları bir kart üzerine işlenmelidir.
• Çocuklar en az ayda bir kez kontrol edilmelidir.
Tedavi Yöntemleri
Altını
ıslatan çocuklara genel olarak 7-8 yaşına geldiğinde tedavi için
girişimlerde bulunulması önerilmektedir. Bu girişimlerin başında çocuğun
kendisinin veya ailesinin gece uyanmasına dönük programlar gelmektedir.
Önce çocukların kendiliğinden uyanması denenir, bu mümkün olmuyorsa
ailenin çocuğu gece uyandırıp tuvalete gitmesini sağlayan program
uygulanır. Daha önce başarılı olduğu gösterilmiş 6 günlük bir programın
ayrıntıları ise şu şekildedir.
• İlk
gece çocuk gece 1’e kadar her saat başı uyandırılır. Çocukla
konuşularak ve yürütülerek uyandığından emin olunur. Altı kuruysa övücü
sözler söylenir ve “tuvalete girme ihtiyacın var mı yoksa bir sonraki
saati mi bekleyeceksin” sorusu sorulur. Çocuk tuvalete gitmek isterse
tek başına tuvalete yürümesi istenir. Eğer çocuk altını ıslatmışsa
pijama ve iç çamaşırlarını kendisinin değiştirmesi teşvik edilir. Gece
1’de uyandırıldığında kuru olsa bile idrarını yapmaya çalışması
söylenir.
• Daha
sonraki beş gece çocuk bir kez uyandırılır. İlk gece uyuduktan 3 saat
sonra, ikinci gece 2.5 saat sonra ve böyle süre azaltılarak beşinci gece
uyuduktan 1 saat sonra uyandırılır. Son gece bundan sonra kendisinin
uyanması söylenir.
• Bu
programdan sonra altını ıslatma tekrarlarsa (3 gün üst üste altını
ıslatırsa) yeniden 6 gecelik uyandırma programı tekrarlanır.
Bazı
çalışmalarda bu program ile %92 oranında çocukların kuru kalması
sağlanmış, bunların %20’sinde ise yeniden altını ıslatma sorunu
tekrarlanmıştır.
Alarm Kullanımı ve İlaç Tedavisi
Daha
önce anlatılan ve daha çok davranış değişikliği üzerinde duran
tedavilerden bir sonuç alınamadığında “enüretik alarm” kullanımı veya
ilaç tedavisi denenmelidir. Her iki tedavi yöntemi için de çocukların 8
yaşını bitirmesi beklenmelidir.
Alarm
cihazları çocuk idrar kaçırmaya başlar başlamaz hareket geçen ve
böylece çocuğun uyanıp, mesanesini kontrol etmesi konusunda yardımcı
olan araçlardır. Son yıllarda “enüretik alarm” teknolojisinde önemli
ilerlemeler olmuş ve hem küçük hem de kullanımı kolay alarm cihazları
üretilmiştir.
Alarm
tedavisine 2-3 ay devam edilmesi gerekmekte ve bu tedavi ile çocuklarda
%70-84 oranında iyileşme sağlanmaktadır. Alarm tedavisi sonunda
tekrarlama riski %10 dolayındadır.
Altını
ıslatma tedavisinde uzun yıllardır çeşitli ilaçlar kullanılmıştır.
Bunların arasında imipramin (Tofranil), oxybutynin (uropan) isimli
ilaçlar ilk kullanılanlardır. Son yıllarda vücutta sıvı tutulmasını
sağlayan Minirin isimli ilaç da tedavide kullanılmaya başlanmıştır.
İlaç
tedavisi ile %10-60 arasında iyileşme sağlanmakta, fakat tedavi
kesildikten sonra %90’a varan oranda tekrar riski bulunmaktadır. Bu
nedenle son yıllarda alarm ve ilaç tedavisinin birlikte kullanılması
önerilmektedir.
Altını
ıslatma çocukluk çağında sık görülen bir sorun olması yanında ailelerin
yanlış tutumlarının sürdüğü bir konudur. Öncelikle altını ıslatan
çocukların konuyla ilgilenen çocuk hekimleri tarafından
değerlendirilmesi ve ailenin katılımı ile uzun dönemli bir tedavi
yaklaşımının denenmesi gereklidir.
Son
yıllardaki araştırmalar altını ıslatma tedavisinde en etkili yöntemin
tek başına veya bir ilaçla birlikte alarm kullanımı olduğunu
göstermektedir.