Kadınlar Kulübü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kadınlar Kulübü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
 Erkeklerin kaçmasına sebep olan 10 hata!

Erkeklerin kaçmasına sebep olan 10 hata!


Erkeklerin kaçmasına sebep olan 10 hata!

İlk buluşmada erkekleri en çok rahatsız eden şeyler nelerdir? Nefret ettikleri şeyler listesinde ilk on sırada olanları sizler için listeledik. Erkekleri kaçıran 10 hata...

Müstakbel sevgili adayınızla buluşacaksınız ve onunla uzun soluklu bir ilişki yaşamak istiyorsunuz. Ne kadar güzel hayaller... Tamam ama ilk buluşmanızda neler yapmanız ya da yapmamanız gerektiğini biliyor musunuz?

1- "Ben, ben, ben" hakkında çok konuşmak
Erkeklerin korkulu rüyalarından biri durmadan kendileri, ilgi alanları, işleri, hayalleri tatilleri, alışverişleri hakkında konuşan kadınlardır. Böyle diyaloglar kuran kadınlar yalnızca kaba ve düşüncesiz değil, ayrıca oldukça sıkıcı. Kim sizin son aldığınız el çantasıyla ya da iki sene önce yaptırdığınız o harika permayla ilgilenir ki?

2- Çok fazla kişisel sorular sormak
Erkeği uygunsuz sorularınızla korkutuyor musunuz? Kulağa ne kadar çılgınca gelse de, bazı kadınlar daha ilk buluşmada "Ne zaman evlenmeyi düşünüyorsun?" ya da "Şimdiye kadar kaç kadınla birlikte oldun?" gibi sorular soruyorlar. Böylesine özel sorular erkeği utandırabilir. Onu sorguya çekmeyi bırakın ve ilgi alanları gibi daha genel sorular sorun.

3- Yiyecek konusunda çok seçici olmak
Buluştuğunuz kişi diyette olmadığı sürece (ki çoğu erkek değildir), yemek hakkındaki tuhaflığınızı anlamlandıramayacaktır. Her erkek iştahlı bir kadından hoşlanır. Çünkü bu hayatı seven, keyif almayı bilen birisi olduğunuza işaret eder. Diyette olsanız bile, onunlayken diyetinize bir ara verin ve ona yarım kilo alma paranoyasıyla yaşayan fizik takıntılı başka bir kadın olduğunuz izlenimini vermeyin.

4- Geç kalmak
Maalesef bazı kadınlar biraz geç kalmanın klas olduğu yanılgısına kapılmış durumdalar. Beş dakika geç kalmak affedilebilir iken, zavallı adamı 15 dakika ya da daha fazla bekletmek oldukça kaba (tabii geçerli bir mazeretiniz yoksa). Randevunuza bu kadar geç kaldığınızda ona yanlış bir mesaj gönderirsiniz, (dakik olmanız için gereken eforu harcamanıza değmeyecek biri) bunu istemeseniz bile. Gecikmeniz onun akşam için yaptığı özel planları mahvedebilir. Eğer geç kalmaya meyilli biriyseniz, geç kalmamak için daha erken hazırlanmaya çalışın.

5- Duygusal yükler
Geçmişteki başarısız ilişkileriniz hiçbir zaman değinmek için doğru konu değildir. Özellikle ilk birkaç buluşmada. Duygusal yüklerinizi (Eski erkek arkadaşınızla ne yaptığınızı, onun sizi nasıl aldattığı vb.) henüz tanımaya başladığınız birinin üzerine boşaltmak, özellikle bu kişi sizin müstakbel erkek arkadaşınız ise erkeğin kaçmasına sebep olabilir.

6- Senin için fazlayım
Onun için fazla iyi olduğunuzu aklınızdan geçirseniz bile, asla dile getirmeyin. Müstakbel erkek arkadaşınıza onun sizin standartlarınızın altında olduğunu söylemek çok kaba bir davranış.

7- Sürekli telefonda
Bir randevuda telefonlara cevap vermek sorun değil ama telefonunuzu titreşime almak onunla rahatsız edilmeden zaman geçirmenizi sağlar. Nazik olmayan bir hareket değil, ama sürekli telefonunuzla ilgilenip onu umursamazsanız bu hiç de iyi olmaz. Daha da kötüsü, telefonda bağırarak konuşan kız arkadaşınız randevunun nasıl gittiğini soruyorsa biraz utanabilirsiniz.

8- Umutsuz görünmek
Biyolojik saatiniz işliyor ve gerçek bir ilişkiye başlamanın zamanı geldiğini mi düşünüyorsunuz? Öyleyse bile işleri biraz ağırdan alın. Böylesine umutsuz görünmek bütün erkekleri korkutacaktır. Özellikle gelinlik hayallerinizden, ne zaman evlenmek istediğinizden ve kaç bebek istediğinizden daha ilk randevuda bahsederseniz. Randevudan sonra işler harika gitmiş, kimyanız tutmuşsa bile o gece onu asla aramayın. İlgili görünün ama çok da değil. Hatta daha da iyisi onun sizi aramasını bekleyin.

9- Sarhoş olmak
Rahatlamak için biraz alkol almak iyi bir şey fakat sarhoş olursanız her şeyi berbat edersiniz. Geğirmek, dengenizi kaybetmek ya da kusmak sizin en güzel portreniz değildir. Kararında için.

10- Kendiniz olmamak
Kendiniz olmak yerine onun hoşlanacağını düşündüğünüz biri olmaya çalışmak en yaygın hatalardan biridir. Eğer kendinizi çekici olduğunuza ikna edemiyorsanız, erkeği onu hak ettiğinize nasıl ikna edeceksiniz? Kendinizi bir maske arkasına sakladığınızda yalnızca onu değil kendinizi de kandırıyorsunuz. Zaten karşınızdaki erkek doğru olanı görecek ve sizin samimiyetsizliğiniz ve öz güven eksikliğinizden rahatsızlık duyarak kaçacak delik arayacaktır.
 Kadınların organik hastalığını biliyor musunuz?

Kadınların organik hastalığını biliyor musunuz?


Kadınların organik hastalığını biliyor musunuz?

Kadınlarda adet düzensizlikleri hormonal olabileceği gibi organik sebeplerle de meydana gelebiliyor. Organik adet düzensizliklerinin mutlaka ayrıntılı olarak  araştırılması gerekiyor.

Avrupa Tüp Bebek Merkezi Klinik Direktörü Op. Dr. Serhat Partalcı, rahim iç yüzeyinde gebelik oluşması ve embriyonun beslenmesi sağlamak için oluşan tabakanın, döllenme olmadığı zamanlarda dökülüp vücuttan atılmasına halk arasında ay hali, adet, regl, tıp dilinde ise menstürasyon olarak adlandırıldığını belirtiyor. Op. Dr. Serhat Partalcı, adet kanamalarının düzensiz olmasının birçok soruna sebep olduğuna dikkat çekiyor.

Yaş Çok Önemli

Düzensiz vajinal kanaması olan kadınlarda yaşın çok önemli olduğuna değinen Partalcı, 40 yaş öncesi olan çoğunlukla hormonal nedenlere bağlı iken, 40 yaş sonrası ise hormon dışı sebeplerden kaynaklanan düzensiz kanamaların yüksek olduğunun altını çiziyor.

Adet kanamalarının düzensiz olduğu durumlarda, pıhtılı, ağır ve sancılı olması, 2-8 gün arası normal olan kanamaların daha uzun sürmesinin organik ve hormonal sebeplerden kaynaklandığını aktaran Op. Dr. Serhat Partalcı, rahimde ur, tümör, yumurtalık kistleri gibi problemler yaşanıyorsa; organik adet düzensizliğinden, yapısal bir problem olmadan yaşanan düzensizliklerin ise hormonal sebeplerden oluştuğunu belirtiyor.

Ergenlik Öncesi ve Menopoz Sonrasına Dikkat!

Bir düzensiz adet kanamasının nedenini hormonal bozukluğa sokabilmek için diğer organik sebeplerin ekarte edilmesi gerektiğini ifade eden Op. Dr. Serhat Partalcı, özellikle ergenlik öncesi veya menopoz sonrası vaginal kanamaların, mutlaka araştırılması gereken ciddi durumlar olduğunun altını çiziyor.

Adet Düzensizlikleri Tedavisi

Op. Dr. Serhat Partalcı, kanamanın sebebinin üreme organlarından yani hormon düzensizliği değil de organik sebeplerden kaynaklandığında rahimde bulunan myom, tümör veya kanser varsa hastanın ameliyat edilmesi gerektiğini belirtiyor. Menopoz döneminde görülen her türlü kanamanın mutlaka ayrıntılı araştırılması gerektiğinin altını çizen Op. Dr. Serhat Partalcı, tıbbi tedavide doğum kontrol ilaçları, adet düzenleyici hormonal ilaçların yanında dengeleyici alternatif tedavilerin de uygulanabileceğine değiniyor.
 G-noktası gerçekten var mı?

G-noktası gerçekten var mı?


G-noktası gerçekten var mı?

G-noktasının varlığı 60 yıldır tartışılıyor. Bu konuda uzmanlar bile ikiye ayrılmış durumda... İşte G-noktası hakkında merak edilen soruların yanıtları...

Seks terapisti Jinekolog Dr. Grafenberg tarafından 1950 yılında “Kadında seksüel yanıt alınamayacak bir bölge yoktur, sadece partnerin bu erotojenik noktaları bulması gerekir” şeklinde yaptığı açıklamayla jinekoloji dünyasında başlayan G-noktası tartışmaları, günümüzde embriyoloji ve fizyoloji alanında çalışan doktorlar tarafından "G-noktası yoktur" şeklinde yorumlanırken, seks terapisi ile ilgilenen jinekologlar tarafından da var olduğu iddia edilmektedir.

Jinekologların ve bazı seks terapistlerinin bulduklarını iddia ettikleri G-noktasını cinsel bölge anatomisi, embriyoloji ve fizyolojisi ile ilgilenen araştırmacılar ise bulamıyorlar. Bu konuda yayınlanmış bilimsel bir araştırmanın olmaması konuyla ilgili günümüzde farklı inanışlara ve bakış açılarına neden oluyor.

29 – 30 Eylül tarihlerinde Amerika’nın Las Vegas şehrinde düzenlenecek olan Uluslararası Kozmetik Jinekoloj Derneği tarafından düzenlenen Kadın ve Erkek Kozmetik Genital Cerrahi Dünya Kongresi’ne konuyla ilgili davet alan ve 1950 yılından beri tartışılan G-noktasının Anatomisi, Tarihi ve Fonksiyonelliği hakkında bir konferans verecek olan Bahçeci Sağlık Grubu doktorlarından Kadın Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Bora Cengiz, G-noktası ile ilgili söylenen yüzlerce farklı açıklama ve inanışın kimi zaman kadınlar açısından yanlış değerlendirildiğini ve problemlere neden olduğunu belirtiyor.

Op. Dr. Bora Cengiz, bugün varlığı halen tartışılan G-noktası hakkında Dünya Kozmetik Cerrahi Genital Kongresi’nde vereceği seminer öncesinde konuyla ilgili önemli noktaların altını çiziyor.

- Kadınlarda, G–noktası olarak adlandırılan bölgenin varlığı doğru mu?
Aslında Grafenberg, G-noktası diye bir yer tanımlamamış. O bölgenin uyarılmasının orgazma yol açtığını da iddia etmemiş. 1982 yılından günümüze Anatomi, embriyoloji ve fizyoloji alanında çalışan doktorlar g-noktasının olmadığını ve gösterilemediğini öne sürerken, seks terapisi ile ilgilenen jinekologlar var olduğunu iddia ediyor.

- G–noktası hakkında kadınların en erojen bölgesi olduğu inanışı sizce gerçek mi?
Erotojen alanları sıralarsak ilk sırada klitoris gelmektedir. Küçük dudaklar, anüs, meme ve meme uçları, kulaklar, ense en erotojen bölgelerdir kadınlarda. Dr. Grafenberg tüm bunları saydıktan sonra üretranın geçtiği ön vajen duvarının da erotojen olduğunu ve cinsel doyum ve orgazma ulaşmaya yardımcı olduğunu iddia etmiştir.

- G-noktasının yeri ile ilgili farklı inanışlar var. Konuyla ilgili net ve ispatlanmış bilgi nedir?
Maalesef jinekologların ve bazı seks terapistlerinin “bulduk” dediği noktayı, cinsel bölge anatomi, embriyoloji ve fizyolojisi ile ilgilenen araştırmacılar bulamıyorlar. Bu konuda yayınlanmış “bilimsel” bir araştırma da bulunmuyor.

- Klitoral orgazm ile G-noktası orgazmı arasında fark var mıdır?
G-noktası orgazmı yanlış bir tanımlama, vajinal orgazm ve klitoral orgazmdan bahsedebiliriz. Bu da tartışmalı bir kavram. Kimi seks terapistleri vajinal orgazmın aslında klitoral orgazm olduğunu ileri sürüyorlar. Bu aslında kadın açısından probleme yol açabiliyor. Klitoral uyarı olmadan orgazm olamayan bazı hastalarım, kendilerini bu konuda eksik hissettiklerini ifade ediyorlar. Bu da cinsel yaşamlarını kötü etkiliyor.

- G-noktası nasıl bulunur, bulma yöntemleri nelerdir?                                      
G-noktası, vajenin duvarında mesane boynu olarak adlandırılan yaklaşık 3 - 5 cm. derinliğinde yer aldığı ifade edildiyse de, vajina da erotojen olan bölümün bu bölge ile sınırlı olmadığı, her kadında olmadığı da ileri sürülmüştür. Genellikle partner yardımı ile daha rahat bulunduğu ifade ediliyor.

- Orgazmda G-noktasının fonksiyonu ne kadar önemlidir?
Dr. Grafenberg 1950 yılındaki makalesinde günümüzde G-noktası olarak adlandırılan bölgenin uyarılmasını arttıran seks pozisyonunu tarif ederek, bazı kadınlarda bu uyarının cinsel doyumu arttırdığını ileri sürmüştü. Ama bu durumu daha popüler hale getiren jinekologlar var. İşlemle G-noktası kolajen, hyaluranik asid veya yağ enjeksiyonu ile şişiriliyor. Bu ögmentasyonun cinsel ilişki sırasında G-noktasının uyarılmasını arttırdığı öne sürülüyor. Ancak bu da dikkatli yorumlanması gereken bir durum. Vajinal orgazm olabilmek adına bu işlemi yaptıran kadınlarda yanlış bir algılama oluşuyor. Sanki vajene takılan bir düğme vasıtası ile daha iyi orgazm olabileceklerini düşünüyorlar. Orgazm olamama  sorunu,  kadınların yarısının problemi olarak gözlenmektedir. Ancak doktora başvurma nedenleri arasında diğer cinsellik problemleri kadar çok sık karşımıza çıkmamaktadır.

- Orgazm olamama problemi ne sıklıkla görülmektedir?
Çok yaygın bir problemdir. Kadınların yüzde 60’ı orgazm olamıyor. Birçok araştırmada cinsel sorun nedeniyle başvurmamış kadınların yüzde 40-60 kadarının orgazm olamadıkları saptanmıştır. Bu kadar yaygın olmasına karşılık başvuru oranı yüksek değildir.

- Orgazm olamamanın sebebi nedir?
Orgazm olma yeteneği vajinanın boyutu ve pelvis kaslarının gücüyle bağlantılı değildir. Orgazm olamamanın çok sayıda sebebi vardır. En sık sebepleri; sosyokültürel yapı, aile içindeki kısıtlamalar ve yasaklamalar, cinsel bilinçsizlik, aşırı dinsel inanışlar ve erkeğe ait erken boşalma, sertleşme sorunu gibi problemlerdir. En sık karşımıza çıkan sebepler diyabet, alkolizm, nörolojik bozukluklar ve psikiyatrik ilaçların kullanımıdır.
 Çapkın erkeklere kötü haber!...

Çapkın erkeklere kötü haber!...

Çapkın erkeklere kötü haber!...

Eşini aldatan erkeklere kötü bir haberimiz var! Uzmanların açıklamalarına göre; çapkın ve aldatan erkeklerde, yasak aşkların verdiği heyecan ve suçluluk duygusunun da etkisiyle erken boşalma sorununa daha çok rastlanıyor...

Cinsel Sağlık Enstitüsü; erkeğin eşini aldatmasının Türk aile kurumu için önemli bir sorun olduğunu vurguladı.

Milli Olmak...

Türk erkeklerinin milli olmak veya rüştünü ispat etmek için genellikle ilk cinsel ilişkilerini genelevlerde yaşadığına dikkat çeken Dr. Cem Keçe; “Cinsel terapistler olarak tavsiye etmesek de ilk cinsel ilişkilerin genelevlerde yaşanması sık rastlanan bir durumdur. Çünkü erkekler arasında milli olmak ve rüştünü ispat etmek gibi erkekliğin sözde sınandığı durumlar yaşanır. Zevk almayı hedefleyen, kendini güçlü görmek isteyen ve kontrolün kendinde olduğunu sanan erkekler; duygusal bir ilişkileri olsa bile çoğu zaman hemcinsleri arasındaki bu psikolojik oyunu oynamaya mecbur kalabilirler. Ancak hiçbir mahremiyet koşulunun bulunmadığı genelevlerde aceleyle tamamlanan cinsel birleşme deneyimleri; erkekleri, erken boşalmaya programlayabilir ve sertleşme problemlerine yol açabilir” dedi.

Erken Boşalma Nedir?

Erken boşalmanın fikir birliğine ulaşılmış bir tanımının olmadığının altını çizen Dr. Cem Keçe; “Erkeğin, eşi orgazm olmadan önce boşalması biçimindeki bir tanım; mevcut sorunun eşinin orgazmının gecikmesi ile ilgili olup olmadığını yeterince yansıtmadığından doğru değildir ve bu tanımlama günümüzde bir cinsel mit olarak kabul edilmektedir. İnatçı ve tekrarlayıcı bir biçimde, çok az cinsel uyarılma ile cinsel birleşme öncesinde ya da birleşmeden hemen sonra, kişinin ve eşinin arzu ettiği süreden daha önce oluşan boşalma daha iyi bir tanımlama olmaktadır. Çiftten en az birinde süre açısından memnuniyetsizlik yaratan bir durum olmalıdır. Erken boşalmada önemli olan süre değil, boşalma refleksi üzerinde istemli denetimin olmamasıdır. Denetimsizliği tanımlamada erken sözcüğü uygun olmadığından erken boşalma yerine denetimsiz boşalma ya da istemsiz boşalma terimlerinin kullanılması daha uygun olacaktır. Kısaca denetimsiz boşalma; sürekli olarak ya da yineleyici bir biçimde, çok az bir uyarılmayla ve kişinin istemesinden önce, vajinaya girme öncesi, girer girmez ya da hemen sonra boşalmanın olması şeklinde tanımlanır”  dedi.

Erken Boşalmanın Nedenleri

Çoğu erkeğin soluk soluğa bir telaşla cinsel zevkin peşinden koşarken boşalmasını kontrol edemediğini söyleyen Dr. Cem Keçe; şu bilgileri verdi:

“Bedenini eşiyle uyum içinde hareket ettiremeyen erkekte şimdiye yoğunlaşmak, o anı duyumsamak olanaksızlaşır ve cinsel birleşmenin ansızın son bulacağı kaygısı olur. Bu nedenle her cinsel sorun gibi erken boşalmada bu kaygıdan ya da bir rahatsızlıktan kaynaklanır. Ama asıl sorun erkeğin cinsel işlevlerinde değil, cinsel işlevlerini nasıl yerine getirmesi konusundaki düşüncelerindedir. Çünkü aklını düşüncelerden arındıramayan, özgür ve doğal bir şekilde cinselliği yaşayamayan erkek tedirginlik duygusundan uzaklaşamaz ve boşalma konusunda sorun yaşar. Gençlik çağlarında uygunsuz ortamlarda yapılan mastürbasyonlar, aldatma, cinsel mitler yani hurafeler, cinsel ilişki konusunda tecrübesizlik, yorgunluk, sıkkınlık, kızgınlık ve tedirginlik, cinsellikle ilgili gerçekçi olmayan beklentiler, cinsel uyarım eksikliği, gerekli koşulların sağlanamaması, sertleşmiş penise verilen orantısız önem, cinsel açıdan baskı altında yetişme, aşırı cinsel isteğin verdiği gerginlik, günah işleme veya suçluluk duygusu, hastalık kapma korkusu, gebe bırakma korkusu, para karşılığı kurulan ilişkiler veya genelev alışkanlığı, cinsel uyumsuzluk, bilinçaltında yatan cinsel ilişki ile ilgili olumsuz düşünceler, prostatit, üretrit vb. hastalıklar erken boşalmanın başlıca nedenleri arasında sıralanabilir.”

Erken Boşalan Erkeklerin Ortak Özellikleri

Denetimsiz boşalan erkeklerin A tipi kişilik yapısına sahip olduklarının altını çizen Dr. Cem Keçe; “Denetimsiz boşalan erkeklerin kolay aldatma, genelev alışkanlığı, çapkınlık, hızlı yemek yeme, hızlı araba kullanma ve hızlı konuşma, her konuda aceleci davranma, çabuk sinirlenme, kontrolsüz davranışlarda bulunma, çabuk güvenme ya da güven duymada zorlanma, kaygılı bir ruh hali,  çocuklukta babayla sorun yaşama veya yataklarını ıslatma, eğitim düzeyinin yüksek oluşu, rekabetçi, sosyal alanda ve mesleğinde hırslı, dakik, güçlü ve etkileyici, sabırsız, aynı anda birkaç iş yapmayı seven, insanlara ve olaylara çabuk sinirlenen, onaylanmayı bekleyen, sorunlu bir dinlenme tarzı olan, daima telaşlı, ev ve iş dışında çok az ilgi alanı olan, duygularını saklayan, kendini ve başkalarını işlerini bitirmeye zorlayan özellikleri vardır” dedi.

Çapkın ve Aldatan Erkekler Dikkat!

Evli ve tüm yaşamı boyunca, boşalmasını kontrol edememiş bir erkeğin cinsel birleşmeyi gereksiz bir görev ve bir yükmüş gibi benimsemesinin sık rastlanan bir durum olduğunu söyleyen Cinsel Sağlık Enstitüsü Başkanı Dr. Cem Keçe; “Yasak aşkların verdiği heyecan ve suçluluk duygusu erkeğin boşalmasını kontrol etmesini güçleştirir. Çapkın erkekler veya aldatan erkekler bu nedenle genellikle erken boşalırlar. Cinsel yaşamdan payına düşeni alamamış erken boşalan erkekler, kişiliklerini başka yönlerde yüceltmeye çalışırlar. Örneğin, eşlerini daha çok aldatabilirler, daha çok çapkın olduklarını göstermeye çalışabilirler, işlerine çok düşkün olabilirler, geçimsiz veya karamsar olabilirler. Çünkü boşalma ile orgazm olma aynı şey değildir. Boşalma bedensel bir rahatlamadır, orgazm ise bedensel rahatlamaya ruhsal rahatlamanında eklendiği yoğun bir duygudur. Bir başka deyişle; orgazm çeşitli cinsel uyaranlarla beynin uyarılması ile başlayan ve uyaranların etkisiyle kişide hem bedensel hem de ruhsal olarak algılanan cinsel yanıtın son aşamasındaki hoş bir histir. Orgazm normal bir vücut fonksiyonudur. Orgazm öğrenilebilir istemli bir reflekstir. Orgazm olmayan ve erken boşalan erkek; cinsel doyumsuzluğa bağlı ruhsal alanda yıkım yaşar, gerginleşir, işyerlerinde, sosyal ilişkilerinde, aile çevrelerinde rahat olamaz ve iş verimleri düşebilir. Bu durum erkeğin yaşamı ve yakınları yönünden oldukça önemli bir kondur" diye konuştu.

Aldatmanın Tamiri Zor...

Erken boşalan ve genelev alışkanlığı olan bir erkeğin aldatma olasılığının çok yüksek olabileceğini ifade eden Dr. Cem Keçe; “Aldatma bir evlilikte tamiri en zor sorunlardan birisidir ve Türk aile yapısının önündeki en büyük engellerden biridir. Aslında erken boşalan ve gururu zedelenen bir erkeğin aldatmak için çok önemli bir nedene de ihtiyacı yoktur. Maksat heyecan olsun, skor olsun! Çünkü çok sayıda kadınla ilişkiye girmek arkadaş çevresinde bir takdir göstergesi olarak algılanmaktadır. Artı puan toplamak uğruna çapkın görünmeye çalışan veya bu konuda gerçek dışı hikâyeler anlatan erkeklerin sayısı az da değildir. Ayrıca eşiyle yaşadığı cinsel birlikteliklerde ezilen erkek, aldatarak eşinden ve hayattan intikam alıyor da olabilir. Hatta kendilerinden yaşça küçük genç kadınlarla birlikte olarak hala güçlü bir erkek olduklarını kendilerine ve çevrelerine kanıtlamaya çalışabilirler. Kısaca erkeklere göre aldatmanın nedenleri şu şekilde ifade bulur: Her erkek yapar, heyecan olsun diye, arkadaşlarımı etkilemek için, başka bir kadına âşık oldum, sarhoş olduğum için, eşimle sorunlarımız var, ortam öyle gerektirdi, olaylar öyle geliştiği için, karım benimle ilgilenmiyor, O’na acıdığım için, istediğimi elde edebileceğimi kendime kanıtlamak istiyordum, canım seks istiyordu, O’nu öylece eve yollayamazdım, karım kendisine eskisi gibi bakmıyor, cinsel isteğim fazla vb.” dedi.

Erken Boşalma ve Aldatma Yaygın mı?

Aldatmanın ve çapkınlığın çoğu toplumda olduğu gibi Türk toplumunda da ciddi bir sosyal sorun haline geldiğini de aktaran Keçe, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Cinsel Sağlık Enstitüsü olarak yaptığımız araştırmalarda her 100 erkekten 70’nin erken boşaldığını, her 100 çiftten 30’nun eşini aldattığını tespit ettik. Bu çok acı ve vahim bir tablodur. Çünkü tarihin hiçbir döneminde erken boşalma ve eşlerin birbirini aldatması, modern dünyadaki kadar yaygın olmamıştı. Aldatmanın bu kadar yaygın olması, elbette boşanma oranlarına da yansıyor” dedi.
 
 Kokunuz kişiliğinizi yansıtır

Kokunuz kişiliğinizi yansıtır


Kokunuz kişiliğinizi yansıtır 

 

Bazıları çiçek kokularını, bazıları baharatı tercih ederken, kimi sabunsu kokuları sever, kimisi de şekerli kokuları… Kokular sizi egzotik, masum, güçlü ya da seksi gösterebilir. İşte ayrıntılar…

Parfümler her biri farklı koku, doku ve kalıcılıkları olan sofistike ürünlerdir, tıpkı insanların her birinin karakterinin farklı oluşu gibi. Herkesin parfüm seçerken zevkleri farklılık göstermektedir.

Elbette ki moda bazen parfüm seçimlerimizi etkileyebilir. Trendler bir yıl meyve aromalı kokulara işaret ederken diğer bir yıl bizi daha yoğun içerikli esintilere yönlendirebilirler.

Fakat unutulmamalı ki parfüm, bir insanın kişiliği gibidir. Bunun için parfüm seçimlerinizde dikkatli olmalı ve teninize uyumuna çok özen göstermelisiniz.

Parfümünüzü teninize uygun seçin

Parfümler her tende aynı etkiyi göstermeyebilir, esmer bir cildin çiçek kokusunu taşıyışı ile açık bir tenin aynı kokuyu taşıması arasında farklar vardır. Parfümünüzün kalıcılığı, kokunuzu seçmenizle doğru orantılıdır.

Parfüm seçiminde yaş önemli

Parfüm kullanımı yaş ve zaman faktörüne göre de değişkenlik gösterir. Gençlerin daha soft kokuları tercih etmeleri önerilirken, ilerleyen yaşlar yerini çiçek ve baharat kokularına bırakmalıdır.

Doğal kokuları gözardı etmeyin

Sabahları özellikle işe, alışverişe giderken daha doğal kokular kullanılırken, akşamları çok daha yoğun ve çarpıcı kokuları tercih edebilirsiniz özellikle davetlerde.

Yoğun parfüm seçiminizde kışın baharat, yazın çiçek aromalarını öneririz…
 Fonksiyonel bir gardırop nasıl yapılır?

Fonksiyonel bir gardırop nasıl yapılır?

Fonksiyonel bir gardırop nasıl yapılır? 

 

Hem moda olan, hem de fonksiyonel bir gardırop yaratmanın karmaşık bir iş olduğunu düşünebilirsiniz. Ama öyle değil. Nasıl olduğuna gelin hep birlikte bakalım.

Moda endüstrisi bize en uygun seçimleri yapmak için büyük bir çeşitlilik sunuyor esasında. Bu çeşitlilik arasında kendimiz için neyin daha iyi olduğunu anlayabilmemiz pek de zor değil.

Yeni gardırop için ilk adımı atın ve hazırladığımız ipuçlarını okuyun!

1) Temizlik

Yeni bir gardırop oluşturmak için karar verdiğinizde ilk yapmanız gereken şey, dolabı temizlemektir. Yıpranmış veya eskimiş olan her şeyden kurtulun. Uzun süredir giymediğiniz bir parçayı nasılsa bundan sonra da giymezsiniz. Onları da dolaptan çıkarın.

2) Temel parçalara odaklanın

Temel giysilere odaklanın. Bu giysiler dolabınızın bazı olsun. Bunlar: Bir küçük siyah elbise, kot pantolon, beyaz gömlek, bir kalem etek, kumaş pantolon, siyah veya bej renkli klasik topuklu ayakkabı, bir hırka, bir eşarp ve kaliteli, şık bir çanta olsun.

3) Nötr renkler

Fonksiyonel bir gardırop inşa etmeyi planlıyorsanız, nötr renklere dikkat etmelisiniz. Nötr renkler sizin için ilk tercih olmalıdır: Siyah, beyaz, kahverengi, gri, devetüyü, lacivert ve krem​​. Bu renkler kombin çeşitlemesi için kolaydır ve her zaman harika görünür.

Eğer görünümünüzü canlandırmak istiyorsanız araya bir veya iki parlak renk ekleyebilirsiniz. Ama parlak renklerle dolabınızı asla doldurmayın.

4) Alternatifler

Gündüzü geceye kolayca çeviren alternatif giysiler her zaman kurtarıcıdır. Şık bir yelek, ceket, gömlek ve elbise gibi... Kat kat giyebileceğiniz bu tür giysilerle her mekana uyum sağlayabilirsiniz.

5) Trendi parçalar konusunda dikkatli olun

Trendi parçalar konusunda dikkatli olun. Moda olan tüm parçaları dolabınıza katmayın. Uzun vadeli bir gardırop için her sezon moda olan parçalardan bir çift ekleyin. Yine klasik parçalara yatırım yapın, onlardan şaşmayın. Çünkü, trendler gelir gelir, değişir. Klasiklerin modası hiç geçmez.

6) Bedeninize uygun kıyafetler alın

Zayıflarım diye ya da başka bir sebeple bedeninize uygun olmayan bir kıyafeti asla almayın. Elbiseleriniz ne kadar şık ve güzel olursa olsun, o an için işlevsel olmayan bir kıyafet, iyi bir seçim değildir.

7) Yaşam tarzınızı düşünün

Yaşam tarzınıza ve işinize uygun bir gardırop oluşturun. Bankacıysanız, çok fazla jean pantolon almak ya da sandalet almak akıllıca olmaz örneğin. Ya da evden çalışılan rahat bir işiniz varsa, bir sürü gökdelen topuk ayakkabıya ne gerek var?

Günlük hayatta rahat edeceğiniz seçimler yapın.

8) Farklı durumlar için farklı parçalar

Sadece resmi kıyafetlerle dolu bir gardırop işlevsel olamayacağı gibi, sadece spor kıyafetlerden oluşan bir gardıropta kullanışlı değildir.

Farklı durumlar için her zaman farklı parçalara yer verin. Tek tip kıyafetlerle gardırobu doldurmayın.

9) Kişiliğini göster

Kıyafetlere kişisel dokunuşlar ekleyin, deneye-yanıla kendinize özgü bir stil oluşturun. Kimseyi taklit etmeyin. Kıyafetleri kullanış biçiminiz size özgü olsun.

10) Eğlenin!

Arada eğlenmek de lazım! Dokuları, aksesuvarları birbiriyle karıştırın, yeni denemeler yapın. Hem eğlenceli hem göze hoş gelen kombinler yapın. Nasıl mı? Jean ve tişört ikilisine neon bir çanta ya da ayakkabı ekleyin!
 Neler ihanet kapsamına girer?

Neler ihanet kapsamına girer?

Neler ihanet kapsamına girer?

Günümüz şartlarında aldatmanın tanımı biraz karıştı. Kızların özgür olması, facebook, internet, sosyal ortamlar ve pek kaynaşık iş ortamları... İhaneti ve sınırlarını günümüz şartlarında tekrar değerlendiriyoruz.
Kadın ya da erkek... Hiç kimse aldatılmaktan hoşlanmaz. Ancak kişisel tarihimizde küçük ya da büyük, mutlaka bir aldatma hikâyesi vardır. Söz konusu hikâye; bir başkasını görünce duyulan belli belirsiz heyecandan ve küçük, zararsız flörtlerden tutun da, bir başkası için sevgiliyi ya da eşi terk etmeye kadar geniş bir yelpazede düşünülebilir. Acaba neden bize yapılmasından kesinlikle hoşlanmadığımız, hatta karşı karşıya kaldığımızda korkunç bir bunalıma sürüklendiğimiz bu muameleyi en yakınımıza reva görürüz? Cevabı basit!

İnsanlık tarihi boyunca var olan ihanet gerçeği aslında doğası itibariyle çok eşli bir varlığın tek eşli bir toplum yapısına sağlamaya çalıştığı uyumun kaçınılmaz firesinden başka bir şey değil. Yani mesele tam olarak bir 'reva görme' meselesi sayılmaz. Elbette intikam amaçlı ihanet de sık karşılaşılan bir durum, özellikle kadınlar cephesinde. Ancak bu apayrı bir tartışma konusu! Zira bu tür ihanette, bir başkasından etkilenme ya da hoşlanmadan çok, sevgiliyi ya da eşi cezalandırma isteği, yani karar vererek, planlı programlı aldatma durumu söz konusu.

Peki ya dışarıdan son derece uyumlu ve mutlu görünen çiftlerden kulağımıza gelen ibret hikâyelerine ne demeli? Demek ki, bir ilişki yaşarken başka birine ilgi duymak, hatta o kişiyle birlikte olmaya çalışmak, pek de sıra dışı bir zayıflık değil. Ancak sıradan olması, başımıza geldiğinde tepki vermeyeceğimiz anlamına da gelmiyor. İhanetle karşı karşıya kalmak her inşam çok üzer, öfkelendirir, yıpratır, hatta hayata bakış açısını kökten değiştirebilir. Ancak günümüzde başka bir sorunla daha karşı karşıyayız! Neyin ihanet kapsamına girdiğini, hangi davranışı aldatma olarak görüp hangisine hoşgörü göstermemiz gerektiğini belirlememiz gittikçe zorlaşıyor.

Zira özellikle bilgisayar teknolojisinin sunduğu yenilikler, iletişim imkânlarının hem çoğalmasına hem de çeşitlenmesine neden oluyor ve biz ne kadar istersek isteyelim, bu imkânların önüne geçemiyoruz. Böylece mesela geçen yüzyılda bir adamın eşini aldatması için başka bir kadınla fiziksel olarak karşı karşıya gelmesi, onunla bizzat tanışması gibi doğal bir önkoşul varken, bugün internet üzerinden sürdürülen iletişim birbirini hiç görmemiş iki insan arasında duygusal bir ilişkinin başlamasına da neden olabiliyor. Ayrıca mesele sadece teknolojiyle de sınırlı değil. Farklı sosyal gruplar, farklı kadın- erkek ilişkileri, eskiye göre çok daha rahat ifade edilen cinsel eğilimler, günümüzün hızla değişen yaşam biçimi bir bütün olarak bize yeni ahlaki değerler dayatıyor. En azından bizi, eski birtakım fikirlerimizi yeniden gözden geçirmeye zorluyor.

Kimimiz bu hareketli ortamda prensiplerimize sıkı sıkıya bağlı kalmaya çalışıyoruz, kimimiz ise uyum sağlamak adına bu yeni dünya düzenine daha esnek yaklaşmaya… Kısacası, bir geçiş dönemindeyiz ve ihanette hoşgörü sınırları konusunda kafalar karışık. Yine de, neyin aldatma sayılıp neyin sayılmayacağına, kimi örnekler üzerinden giderek birtakım istatiksel sonuçlarla cevap vermek mümkün. İşte bu örneklerden bazıları... Bakalım günümüz kadını açık fikirli olmayı hangi noktaya kadar başarıyor...

İLİŞKİ RESMEN BAŞLAMAMIŞSA, BAŞKA BİRİYLE BİRLİKTE OLMAK ALDATMA SAYILIR MI?

Evet: %75 Hayır: %25

İşte size cevaplanması son derece zor bir soru: Jane Austen romanlarında duygusal ilişkinin başlangıcı, erkeğin aşkını itiraf ettiği ve kadının da bu aşkı kabul ettiğini dile getirdiği an olarak kabul edilir, bu klasik sahnenin öncesinde her iki taraf da duygularını gizlerlerdi. Fakat hoşumuza gitsin ya da gitmesin, günümüz ilişkileri bu şekilde ilerlemeyip çok farklı seyirler izleyebiliyor. Artık cinsellik romantizmden sonra gelmiyor; hatta kimi durumlarda romantizmin cinsellikten sonra geldiği (Bakınız: evlilikle sonuçlanan tek gecelik ilişkiler!) bile söylenebilir.

Bazı kişiler; 'erkek arkadaş' ya da 'kız arkadaş' etiketinden hoşlanmıyorlar, kimileri ciddi bir ilişkiye girmeden önce sokak söylemiyle bir süre 'takılmayı' tercih ediyorlar, yakınlaşmalar bir anda değil, yavaş yavaş gerçekleşiyor. Peki bu yakınlaşmanın hangi noktası ilişkinin başladığı nokta? 'Biz neyiz şimdi? Birlikte miyiz, değil miyiz?' sorusu eşliğinde konuya kafa yoran genellikle kadınlar oluyor.

Asıl meselemize dönersek! Yukarıdaki sorunun sorulduğu kadınların yüzde 75'i evet, yüzde 25'i hayır cevabını vermişler. Demek ki kadınlar, ilişkinin adını koyma konusunda erkeklerden daha aceleci davranıyorlar. Daha doğrusu, bütün gereklilikleri, sorumlulukları ve yasaklarıyla ilişki, kadının kafasında erkekten daha önce başlıyor. Erkekse, en azından başlangıçta kendine kaçabileceği serbest bir alan bırakmayı, duygularından emin olmadan önce 'denemeyi' tercih ediyor, bu deneme sürecinde başkalarıyla da birlikte olabiliyor ve bunu kesinlikle aldatma olarak tanımlamıyor.

Ne olursa olsun, bunun aslında duygularla ilgili bir mesele olduğunu unutmamalıyız, ilişkinin adı konmamış olabilir, dolayısıyla da başka biriyle ilgilenmek aldatma kapsamına girmeyebilir fakat erkeğin, gözünün sizden başka kimseyi görmemesi gereken o ilk günlerde bile farklı seçenekler araması, ilişkinin ileriki aşamaları konusunda kafanızda ister istemez bir soru işareti yaratacaktır.

SOSYAL ORTAMDA BİR YABANCIYLA FLÖRT ETMEK ALDATMA KAPSAMINA GİRER Mİ?

Evet: %45 Hayır: %55

Bu oldukça tartışmalı bir konu! Sebebiyse, bu kez flörtün sınırlarının net olarak belirlenememesi. Nedir flört? Uzun bir bakışma? Hararetli bir sohbet? Sohbet ederken birbirine dokunma? Hangisi masum bir flört sayılır, hangisi çizmeyi aşmak anlamına gelir? Bu soruya her birimizin cevabı farklı olacaktır.

İstatiksel veriler, kadınların bu konuda hemen hemen ikiye ayrıldıklarını gösteriyor, ancak bu tür sosyal flörtü zararsız bulanlar az farkla önde. Gerçekten de barda, kafede, konserde, uçakta, bekleme salonunda, kitapçıda tesadüfen tanıştığınız bir erkeği çekici bulduğunuz ve onunla ayaküstü flört ettiğiniz için vicdan azabı çekmeniz ya da bunu gerçek bir aldatmayla bir tutmanız pek de gerekli değil. Bir ilişkinizin olması ve birlikte olduğunuz insanı sevmeniz, başka erkekleri beğenmekten ve onlar tarafından beğenilmekten - ki bu ikincisi bir kadın için çok daha önemlidir!- vazgeçeceğiniz anlamına gelmiyor. Aksine, ilişki uzmanları uzun süreli beraberliklerde bu tür zararsız flörtlerin ilişkiyi canlı tuttuğunu iddia ediyorlar.

Yalnız, burada dikkate almanız gereken iki nokta var! İlki, flörtün sınırlarını kendi ahlak sınırlarınız doğrultusunda belirlemeniz. Aynı şekilde, ikinci bir önemli nokta da şu! Kendinizi izleyerek, sosyal flörte ne kadar hevesli olduğunuzu tespit etmeniz gerekiyor. Eğer bunu sık sık yapıyorsanız, bu ilişkinizi gözden geçirmeniz gerektiği anlamına gelir. Sosyal flörtün hayatınızda tam olarak hangi boşluğu doldurduğunu belirlemek için kendinizle bir an önce yüzleşin.

FACEBOOK'TA ESKİ SEVGİLİLERİ ARAYIP BULMAK YA DA KARŞI CİNSLE İMALI MESAJLAŞMALARA GİRMEK ALDATMAK MIDIR?

Evet: %80 Hayır: %20

Gördüğünüz gibi, teknolojinin imkânlarını kullanarak kaçak dövüşmeyi aldatma sayan kadınların sayısı oldukça fazla. Gerçekten de bilgisayar hayatımızda yeni bir dönem başlattı; bizi kendisinden önce var olan iletişim kanallarının çok ötesinde bir noktaya taşıdı. Bugün artık dünyanın öbür ucunda yaşayan, sadece fotoğrafından tanıdığımız (ki o fotoğrafın ona ait olduğu da şüpheli), belki kimlik bilgileri bile bütünüyle uydurma olan biriyle chat'leşme ve hatta yakınlaşma olanağına sahibiz.

Hele insanların iç çamaşırı renklerine kadar bütün hayatlarını kişisel sayfalarına döktükleri Facebook, yeni insanlarla tanışma ve eski tanıdıkları yeniden bulma konusunda çoğumuzu harekete geçirdi. Herkes herkesin Facebook arkadaşı, sokakta birbirini tanımayan insanlar dahi! Fakat işte tam da bu sınırsız iletişim fırsatı, ihanet eğilimi olanlara sınırsız bir aldatma ve foyası meydana çıkarsa kendini aklama fırsatı sundu. Şimdi şöyle bir soru soralım; kadın ve erkek birbirlerine hiç dokunmazlarsa, gerçekten sevişmiş sayılırlar mı? Hayır mı diyorsunuz? Peki sanal seks ne olacak?

Unutmayalım ki teknoloji sadece bir araçtır; onu masum ya da hain amaçlar için kullanmak ise bize kalmıştır. Aynısı Facebook için de geçerli. Birisine buram buram arzu kokan mesajlar göndermek ya da lafı sürekli cinselliğe getirmek, o kişiye Facebook üzerinden asılmaktan başka bir şey değildir ve bunun, o kişiye bir barda ya da başka bir yerde asılmaktan zerre kadar farkı yok. O yüzden, önemli olanın niyet olduğunu unutmayın ve bu kullanımı en yaygın sosyal platformu ciddiye alın. Fakat tabii ki pireyi deve yapmanın da âlemi yok. Örneğin birlikte olduğunuz erkek, vaktiyle güzel deneyimler paylaştığı ama uzun zamandır haber alamadığı bir eski sevgilisini arkadaş listesine eklemiş olabilir. Olay çıkarmadan önce bilgisayar üzerinden sürdürdükleri iletişimin içeriğini doğru yorumlamaya özen gösterin. Aynı şey sizin de başınıza gelebilir.

Eğer eski sevgilinizle sohbetlerinizi belli bir düzeyde tutmayı başarıyorsanız ve şu anda yolunda giden bir ilişkiniz olduğunu da biliyorsa, kesinlikle vicdan azabı çekmenize gerek yok. İster Facebook'ta olsun, ister sokakta, kriteriniz belli! Sadece sevdiğiniz erkeğin kulağına gitmesinden rahatsız olacağınız, dolayısıyla o duymasın diye kıvrandığınız davranışlar aldatma kapsamına girerler. Kendinizi sakın ola aldatmayın!

İŞYERİNDE FLÖRT ETMEK ALDATMAK SAYILIR MI?

Evet: %73 Hayır: %27

Bir kere, işyerinde flörtün sosyal flörtten çok farklı olduğunu unutmamak gerek. Diyelim ofiste sohbetinden çok zevk aldığınız, içten içte çekici de bulduğunuz bir arkadaşınız var. Öğle tatillerinde birlikte yemeğe çıkıyor, kapı önüne çıkıp birlikte sigara içiyor, kahve molalarında baş başa dedikodu yapıyor, toplantılarda daima yan yana oturuyor, hafta sonu buluşup sunumlara çalışıyorsunuz. Evet, görünüşte tipik iki iş arkadaşısınız. Fakat aslında ateşle oynadığınızın farkında mısınız?

İş arkadaşlarımız, günün büyük bölümünü birlikte geçirdiğimiz kişilerdir. Süre hesabına vurursak, onlarla, ilişkide olduğumuz insandan, ailemizden ve en yakın dostlarımızdan daha fazla vakit geçiririz. Burada sizin için, sosyal flörtteki gibi 'Onu bir daha nerede göreceğim' rahatlığı söz konusu değil, çünkü ertesi gün ofiste göreceğiniz kesin! Dolayısıyla, tam anlamıyla aldatma sayılmasa bile işyerinden biriyle işin gerektirdiğinden fazla, yani duygusal ve fiziksel olarak yakınlaşmanın aldatmaya kapı açan bir yanı var. En azından çoğu kadın böyle düşünüyor.
 Kadınların erkeklerde sevmediği 11 şey

Kadınların erkeklerde sevmediği 11 şey


Kadınların erkeklerde sevmediği 11 şey

Ter kokusu, beyaz çorap, jöle, dağınıklık, sırt tüyleri ve daha birçok şey kadınlar için çok itici hatta nefret edilesi durumlar… İşte kadınların nefret ettiği ve erkeklerin özellikle dikkat etmesi gereken noktalar…

Bira göbeği
‘Bira göbeği’ demeyin. Çünkü kadınlar çok itici buluyor.

Anne kuzusu olmak
Kadınlar, her başı sıkıştığında kendisini annesinin kollarına atan erkeklerden kesinlikle hoşlanmıyor.

Sakal ve bıyık
Kirli sakal diye tabir edilen sakaldan kadınlar hiç hoşlanmaz. Her gün traş olan erkeğe bütün kadınlar bayılır.

Aşırı bol pantolonlar
Aşırı bol bir pantolon, erkeğin fiziğini kötü gösterir. Çok dar olanlar da iticidir. Ortasını bulmanız şart.

Dağınıklık
Erkek dağıtır, kadın toplar mantığı kadınları çileden çıkartır. Sevgilisini elinde tutmak isteyen erkek tertipli ve düzenli olmalıdır.

Beyaz çorap
Özellikle siyah pantolon ve klasik ayakkabıların içine giyilen beyaz çorap, kadınlara çok itici gelir. Hatta bazı kadınlar sırf bu yüzden erkeklerden uzaklaşabilirler.

Sırt tüyleri
Bu bölgelerdeki tüyler elinizde olmasa da, kadınlar sırttaki kıldan hoşlanmaz.

Kirli ayakkabılar
Aman ayakkabınızın her zaman boyalı ve cilalı olmasına dikkat edin.

Jöle
Kafasını jöle kutusuna sokmuş erkekler, kadınlara itici gelir.

Süslü altın yüzük
Özellikle küçük parmağa takılan bu yüzükler, beyaz çorapla birleşince tam bir facia olur. Bunu yapan erkekler, güzel kadın bulma şanslarını en baştan kaybetmiş olurlar.

Takma diş
Ağzından her an fırlayacakmış gibi duran takma dişler güzelim bir rüyayı bitirebilir.
 Aşkı kadınlar başlatıyor

Aşkı kadınlar başlatıyor


Aşkı kadınlar başlatıyor 

 

Erkeğin karşı cinse agresif tutum ve davranışlarla kendisini göstermeye çalıştığı, kadının ise bu süreçte vücut dilini kullanarak erkeği kendisine çekmek istediği belirtildi. 

Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tuncay Özgünen, “Aşk hiçbir zaman erkek tarafından başlatılmaz, seçimi kadınlar yapar. Erkek, biyolojik olarak güzel olana yönelir” dedi.

Prof. Dr. Tuncay Özgünen, Selçuk Üniversitesi tarafından Tıp Bayramı etkinlikleri kapsamında Meram Tıp Fakültesi’nde düzenlenen “Aşkın ve Sevginin Fizyolojisi” konulu konferansta bir konuşma yaptı. Aşk kavramının kadın ve erkekte ergenlik çağlarında başladığını ifade eden Özgünen, sevgi kavramının ise kişinin kendisini “ben kimim, neyim, neden dünyaya geldim” gibi sorularla tanımaya başladığı 5 yaş sürecinde ortaya çıktığını dile getirdi.

Aşk dürtüsü başlarken 4 duyunun harekete geçtiğini vurgulayan Özgünen, “Aşkın başlaması için ilk olarak karşımızdaki insanın kokusunun beynimizdeki aşk dürtülerini uyarması gerekiyor. Daha sonra sesini ve görüntüsünü beğendiğimiz kişiye dokunmak istiyoruz” dedi.

Özgünen, kadının koku yolu ile karşısındaki erkeğin bağışıklık sistemi hakkında bilgi sahibi olduğunu dile getirerek, şunları söyledi: “Eşler seçim yaparken kendi bağışıklık sisteminden çok daha farklı bir sisteme sahip olan kişilere yönelir. Bunun nedeni ise kadının doğacak çocuğunu daha gelişmiş bir bağışıklık sistemiyle dünyaya getirmek isteğidir. İlk olarak kokuyla başlayan sinyaller, daha sonra gözlerle kurulan iletişim, ses ve dokunma ile aşkı ortaya çıkarır. Bu nedenle aşk, hiçbir zaman erkek tarafından başlatılmaz, seçimi kadınlar yapar.”

“Erkeğin kendine özgü kriterleri yoktur”
Sinyalleri kadınların gönderdiğini ve daha sonraki sürecin erkek- kadın ilişkisi içinde geliştiğini vurgulayan Özgünen, şöyle devam etti: “Eş seçiminde erkeğin kendisine özgü kriterleri yoktur. Erkek, biyolojik olarak güzel olana yönelir. Çocuğunu en sağlıklı şekilde taşıyacak, besleyecek, doğuracak ve bakacak kadını arar. Kadın ise özgüldür.

Belirli bir sisteme göre ölçer, tartar ve iyi partneri seçmeye özen gösterir. İlk olarak erkeğin kokusunun kendisine uygun olup olmadığına karar verir daha sonra görüntüsüne dikkat eder. Zeka, güvenilirlik, iletişim, erkeğin kendinden mutlu olması kadınların aradığı özelliklerdir. Kadın için cinsellik son sıralardadır.”
Özgünen, erkeğin karşı cinse agresif tutum ve davranışlarla kendisini göstermeye çalıştığını, kadının ise bu süreçte vücut dilini kullanarak erkeği kendisine çekmek istediğini söyledi.
 15 adımda parlak bir zekâ

15 adımda parlak bir zekâ


15 adımda parlak bir zekâ 


Hiç kafanızı bomboş hissettiğiniz oluyor mu? Veya beyninizin durduğunu, çalışmadığını hissettiniz? Eğer sık sık kafanızı bomboş hissettiğiniz oluyorsa bu 15 öneriyi ciddiye almanızı şiddetle öneriyoruz.

James Thorton’a göre bunun nedeni yaşlandıkça hafıza gerilemesi değil. Sadece bilişsel zekâmızı geliştirme ihtiyacından doğan bir uyarı…

Bu yüzden düşünmeye biraz ara verip daha iyi düşünmek ve yaratıcı zekanızı geliştirmek için yapmanız gereken 15 tavsiye sunuyor…

Zekânızı parlatan öneriler

1. Doğru zamanlama yapın

Çoğu yetişkin insan sabahları, çoğu geç insan ise öğleden sonra daha net düşünür. En iyi düşünme zamanınızı belirleyin ve en zor beyin çalışmalarınız için o zamanı rezerve edin.

2. İyi bir eğitim alın fakat abartmayın

Psikolog Dean Keith Simonton, okula gitmenin yaratıcılık üzerinde pozitif bir etkiye sahip olduğunu söyler. Ardından artan bir şekilde, mezuniyete odaklanma yaratıcılığı düşürür. “Etkili yazmada psikiyatrist olarak büyük bir yazar olmazsınız.”

3. Konfüçyüs’ü dinleyin

Bir numara “hafıza yardımı” hafıza araştırmacılarının kendileri tarafından kullanılır: Not edin. Bir Çin atasözü “en zayıf mürekkep en güçlü hafızadan daha kalıcıdır”.

4. Kahve için

Araştırmalar bir fincan kahvede bulunan kafein miktarının konsantre olmanıza yardımcı olacağını gösteriyor. Fakat kaygıya meyilli iseniz; bu bir işe yaramayabilir.

5. Var olanlar için yeni hafızaları sağlama bağlayın

Michigan Üniversitesi Bilişsel Araştırmacı Denise Park, “Var olan hafızanızın yeni bilgilere uyum sağlayan bir darağacı olarak düşünün. Yeni bilgileri ayrılan alanın dışında bırakmayın. Özel olarak, hafıza kaybı için ilaç var mıdır diye sordunuz. Hafıza kaybı için herhangi bir reçeteli ilaç olup olmadığını bilmiyorum” diyor.

6. Uygulama yapın

Yeni becerileri öğrenme ve sürekli uygulama yapma beynin internal organizasyonunu değiştirmek için ortaya çıkar. Bir çalışma, periyodik eğitim dönemlerinin 70 yaşlarında olan gönüllülerin, 7 yaşlarındayken sahip olduklarından daha iyi bilişsel ve hafıza becerilerine yardımcı olduğunu gösteriyor. “uygulama gerçekten işe yarar” der National Institute on Aging”te emeritus psikolog Len Giambra.

7. Fikirlerinize bir şans verin

Çoğumuz gerçekleri çabucak değerlendirme ve çabucak “gitme veya gitmeme” kararı vermede kabiliyetlerimiz için ödüllendiriliriz. Yaratıcılık daha fazla acele etme ve heyecan ister.

8. Entelektüel bir iş ve zeki bir eş seçin

Polonya”dan merak uyandırıcı çalışmalar, kariyerleri entelektüel bir egzersiz isteyen kişilerin yaşamlarında yüksek bilişsel seviyeye sahip olduklarını sunuyor. Ve zeki biri ile evlenme başarınızın devamını sağlar.

9. Yenilikçi olun

Yaratıcılık, genellikle bir alandan diğer bir alana adapte olma çözümleri için beceriyi özetler.

10. Leonardo’dan öğrenin

Yazar Michael Gelb, yeni kitabında Leonardo Da Vinci gibi nasıl düşünülür, en büyük Rönesans adamında işe yarayan bazı beyin geliştirme stratejilerini sunuyor. Ormanı öğrenme ve ters elinizle resim çizme gibi konuları da içeriyor.

11. Dikkatinizi verin

Sadece toplantıdan birkaç saniye sonra bir kişinin adını unuttuğunuz oluyor mu? Problem hafıza değil, konsantrasyondur. Yaşlanırken, bilinçli olarak hafıza bankamıza kendi kendimize bilgi koymamız gerektiğini hatırlamalıyız.

12. Mozart dinleyin

Wolfgang”ın müziğine maruz kalan bir beyin daha kompleks bağlantılar geliştiriyor. Bu da daha fazla bilgi için daha hızlı, entegre olmuş erişime izin veriyor.

13. Vücut egzersizi yapın

Uzmanlar, aerobik antrenmanın okul performansından sinir iletim hızına kadar her şeyi geliştirdiğine inanıyorlar. Egzersiz gerçekten yapılmasını mantıklı kılan birçok yarara sahip.

14. Yeni şeyler deneyin

Yaşamının sonuna yakın, empresyonist ressam Henri Matisse, fırçaları harika kâğıt kesikleri serileri yaratmak için kullandığı makas ile değiştirerek sanatını tekrardan canlandırdı. Yaratıcı Davranışlar Dergisi editörü Psikolog Dean Keith Simonton, bu gibi deneyimlerin yaratıcılığın başarılı niteliği olarak ortaya çıktığını ifade ediyor. Yaratıcı ve yaratıcı olmayan kişilerin karşılaştırıldığı bir çalışmada temel farkın birinin yeni şeyler öğrenme konusunda daha açık olduğunu diğerinin ise olmadığını gösterdi.

15. Dikkat dağılma olayını sonlandırın

Alakasız uyarıcılar tarafından bombardımana tutulursanız, odaklanmanız çok zor olur. Kesinlikle bir şeyi yapmalıysanız ( örneğin bir raporu tamamlama) telefonun fişini çekebileceğiniz ve konsantre olabileceğiniz bir otel odası kiralamayı deneyin.

Tutkularınızın peşinden gitmeyi sakın unutmayın! Son günlerde bir Hollandalı psikolog satranç ustalarını satranç büyük ustalarından neyin ayırdığını bulmaya çalışıyor. Her gruba IQ, hafıza, boyutsal akıl yürütme gibi maddeleri içeren bir test uyguladı. Onlar arasında test farklılığı bulamadı. Tek farklılık büyük ustaların satrancı daha çok sevmeleriydi. Ona karşı daha tutkulu ve daha çok bağlıydılar. Tutku, yaratıcılığın anahtarı olabilir.
 Eyvah! Eşimle sürekli kavga ediyoruz...

Eyvah! Eşimle sürekli kavga ediyoruz...


Eyvah! Eşimle sürekli kavga ediyoruz... 

 

Aşkın ilk günlerindeki heyecan zamanla geçiyor ve her ilişkide olduğu gibi sizin de aranızda çatışmalar oluyor, ama sanırım sizinki biraz farklı, çünkü artık kendinizi sürekli bir tartışmanın ortasında buluyorsunuz. Peki, ne yapmak gerekir?

İlişkilerin sağlıklı devam edebilmesinin en önemli ve özel yolu sağlıklı iletişimden geçer. Eğer birbirinizi anlamaya çalışırsanız her şey daha kolay olacaktır. Şimdi sizlere süre gelen çatışmalarınızı önlemek için işinize yarayacak Birkaç araştırma sonucu vereceğiz. Dileriz eşinizi de bunları okumaya ikna edersiniz.

Başarılı iletişim 
Bir ilişki içinde anlaşmazlıklar çözümlenemezse, ilişkiyi güçlendirmek gerekiyor demektir. Üzüntü, gerilim, sinir, stres, durumları her ilişkide kaçınılmazdır. Bu sorunların kaynağı, gerçeklikten uzak, mantıksız talepler, keşfedilmemiş beklentiler ya da daha önce gün yüzüne çıkmış ama çözümlenmemiş konular olabilir.

Anlaşmazlıkların çözümünde, dürüstlük, anlayış ve empati gerekir. Taraflar sakin kalmalı ve iletişim içinde olmalıdır. Sağlıklı iletişim, seks, kariyer, evlilik, aile ilgili önemli ve düzgün kararlar aldırır. İletişim kritik bir öneme sahiptir. Başarılı iletişim, çatışmaları her zaman çözmüştür.

Gergin anlarda yapmanız gerekenler
Ailesini öğrenmeye çalışın. Çatışmaların iki tarafında aileden gördüğü durumlar, tutumlar ve kurallardan kaynaklanması muhtemeldir. Eşinizin aile geçmişini araştırın. Eğer aileler ifade farklılıklarını çözmekte yapıcıysa bu bireylere de geçmiştir. Ailenin iletişimi iyi değilse eşinizle aranızı düzeltmek ve kavga etmemek için yeni yollar denemeniz gerekebilir.

Zaman tanıyın. Belki bu sefer daha önceki küçük kavgalarınız gibi değil daha şiddetli bir çatışma içine girdiniz. Bu ihtilafı konuşarak çözemiyorsanız biraz zamana ihtiyacınız var demektir. Bu 'zaman aşımı' dönemi her iki taraf içinde yaralayıcı şeyler söylemeye engel olabilir. Neyin haklı, neyin haksız olduğunu anlamanıza yardımcı olur.

Duygusal destek, eşinizin farklılıklarınızı kabul etmesine ve ihtiyaçlarınızı karşılamasına yardımcı olur. Ona olan aşkınızı, saygınızı her seferinde dile getirir, hissettirirseniz size farklı ya da anlayışsız davranması için bir neden kalmaz.

Tartışmaya girmeyin. Çoğu çift genelde karşılıklı olarak tartışırlar ve bu durum genellikle kavgaya dönüşür. Sürekli tekrarlanan kavgalar bir döngü olacağına bazen çiftlerin tartışmadan çekilmeleri ya da hiç tartışmaya girmemeleri gerekir. Eninde sonunda bir uzlaşma yoluna gidilecektir.

Mesajlarınızı birleştirin. Bir çok şeyi tek bir defada söylemeniz işinize yarayacaktır. Sizin istek ve ihtiyaçlarınıza saygılı olmasını istiyorsanız duygularınızı doğrudan ifade etmeniz gerekir. Eşinizle konuşmadan önce gerçekten ne istediğinizi anlamak için biraz zaman ayırın. Net ve gözlemlenebilir biri olmak açısından tarifi mümkün birisi olun. Örneğin oldukça net 'elini daha sık tutmak istiyorum' diyebilirsiniz.

Kaygılarınızın ya da şikayetlerinizin oluşturduğu bir liste çıkarmak işe yarayabilir. Her seferinde bir konu hakkında konuşun. Bir seferde sorunu çözme odaklı kalmak için elinizden geleni yapın.

Gerçekten dinleyin, iyi bir dinleyici olmak için  eşinizin sözünü kesmeyin, yanıtınıza değil eşinizin söylediklerine odaklanın, doğru mu duydunuz kontrol edin. Bunlar yanlış anlamaları ortadan kaldıracaktır.

İlişkilerden beklentiler
Beraberliğinizin ilk aylarında bir ilişki istiyordunuz ama birlikte geçirdiğiniz bir süre sonra istekleriniz çok farklı olabilir. Hem siz hemde eşinizin zamanla değişeceğini tahmin ediyorsunuzdur. Zamanla aşk ve tutku değişecektir. Bu değişikliklere saygı göstermek gerekir.  Sağlıklı olanda budur.

Farklılıkları kabul etmelisiniz. Ortak noktalarımız ne kadar çok varsa farklı yönlerimizde bir o kadar çoktur. Bazı farklılıklarımız zamanla değişirken bazıları değişmez karakter yapılarımızdır. Eşimizin ne yazık ki bizim istediğimiz şekilde değişmesi asla gerçekçi bir beklenti olmayacaktır.

Eşinizin haklarına saygı göstermelisiniz. Sağlıklı ilişkilerde her bir kişinin haklarına, kendi duyguları, arkadaşları, sosyal faaliyetlerine saygı duymak gerekir. Bunları değiştirmesini beklemek, kendi çıkarlarınız doğrultusunda bir şeyler talep etmek eşimizi bambaşka bir insan yapmamıza sebebiyet verir.

İlişkilerde dış etkenler
Farklı kültürler, dini ya da ekonomik etkenler ilişkileri çoğu zaman etkilerler. Bu durumda eşinizin karakterinin büyük önemi vardır. Birbirinize olan duygularınız gerçek ve sağlamsa bu etkenler karşısında birbirinize razı gelirsiniz. Birbirinizin beklentileri hakkında konuşmak işinize yarayabilir. Farklı geçmişlere sahipseniz sağlıklı bir ilişki için fazla zaman ve enerji harcamanız gerekebilir. Eşinizin kültürü ya da dini hakkında bilgi sahibi olmak için zaman ayırın.

Birlikte ayrı zaman harcamak ortak bir ilişki sorunudur. Eşinizin sizden ayrı çok vakit geçirmesi sizi incitebilir. İlişkinize eşinizle beraber göz atın ve birlikte zaman geçirme açısından neye ihtiyacınız olduğunu tartışın. İlişkinize katmanız gerekenler hakkında konuşun ve bunun için uzlaşın.

İlişkiyi sürdürebilmek için 8 temel adım
*Siz ve eşiniz, nasıl bir ilişki istediğinizin farkında olun.
*Eşinizin tüm ihtiyaçlarını karşılamak mümkün olmayacaktır. Bazı ihtiyaçların ilişki dışında karşılanması gerekecektir. Bunu kabullenin.
*Birbirinizden istediğiniz şeyler için müzakere ve uzlaşmaya istekli olun.
*Tüm beklentileri karşılayacak bir partner değişikliği talep etmeyin. Eşinizin farklılıklarını kabul etmeye çalışın.
*Birbirinize güvenin. Zor şartlar altında aklınıza ilk gelen gitmek olmasın.
*Hislerinizi dürüstçe söylemekten çekinmeyin.
 Davetlerde şıklığınızla göz kamaştırın

Davetlerde şıklığınızla göz kamaştırın


Davetlerde şıklığınızla göz kamaştırın 


Sonbahar-kış sezonunda parti şıklığı “Seks, elegans ve ihtişam” diye bağırıyor. Bu kış davetlerin en göz alıcı kadını olmak için neler yapmanız gerektiğini biliyor musunuz?

Bir kokteyle, partiye ya da düğüne davetlisiniz ama ne giyeceğinize bir türlü karar veremiyorsunuz... Yalnız değilsiniz. Biz kadınlar davetlere uygun giyinmek, sezon trendlerini yansıtmak, her şeyden önemlisi kıyafetin içinde rahat hissetmek isteriz. İşte gece davetlerinde muhteşem görünmek için ipuçları.

Feminen tasarımlar
Transparanların öne çıktığı gece elbiseleri davetler için iddialı ama göz alıcı olduğu da kesin. Kıyafetin tamamı transparan olmasa da bunu detaylarda kullanan tasarımlar tercih edilebilir. İki farklı kumaşın birlikte kullanıldığı kıyafetler daha da seksi görünmenizi sağlayabilir.

Androjen moda
Evet, bu kelimeyi çok duyar olduk. Erkeksi takımlar yeni sezonda gece kıyafetlerine de yansıyor. Smokin, gece davetleri için alternatifler arasına girsin. Tabii ki ayakkabı olarak seski bir stiletto tercih edip maskülen kıyafeti feminenleştirmek şart.

Canlı renkler
Yeni sezonda canlı renkler, günlük kıyafetler gibi gece kıyafetlerine de yansıyor. Zümrüt yeşili, elektrik mavisi, kırmızı, mor gibi birbirinden değerli taş renklerinde gece kıyafetleri siyahın tahtını sallıyor.

Nasıl bir davete gidiyorsunuz?


Partiler balolar ve özel davetler
Partilerde şık ve bakımlı görünmek çok önemlidir, gecenin ağırlığına uyum sağlamak gerekir. Partinin konsepti kıyafet seçiminde büyük rol oynar. Özel davetlerde kimi zaman bir tema belirlenir. Böyle durumlarda, daveti veren kişinin isteğine uygun giyinmek gerekir. Şık görünmeyi garantilemek için uzun bir elbise ve aksesuvarlar tercih edebilirsiniz ama yüksek belli bir pantolonun üzerine giyeceğiniz zarif bir bluz da çok şık olmanızı sağlayabilir. Balolar ise çok özel davetlerdir, bu yüzden tuvalet giymek şarttır. Resmi davetler özenli ve şık kıyafetleri işaret eder. Ortama ters düşecek giysilerle garip görünmeyi istemiyorsanız, öncelikle katılacağınız davetin içeriğini öğrenmekte fayda var. Daha sonra yaşınız, fiziki özellikleriniz ve davetteki konumunuzu göz önünde bulundurmalısınız. İlk olarak katılacağınız davet ne olursa olsun abartılı giyinmekten, ağır makyajdan ve yapaylıktan uzak durmalısınız. Davet bir düğün içinse gelinle yarışır gibi giyinmemeye özen gösterin. Uzun tuvaletler ya da şık bir mini elbiseyle göz kamaştırabilirsiniz. Katılacağınız davet nikâh ya da kokteyl tarzında daha resmi bir organizasyonsa küçük siyah elbiseler idealdir. Yarı resmi davetler üçük siyah elbiseler ya da renkli kombinler kadınlar için şık alternatifler olabilir. Yarı resmi davetlerde etek ceket ikilisi ya da takımlar, elbise giymek istemeyen kadınlar için idealdir. Şık mücevherler, clutch çantalar ve yüksek ökçeli zarif ayakkabılar kıyafetinizi tamamlayacaktır.

Onlar her zaman moda 


Küçük siyah elbise
Modası asla geçmeyecek, zamansız parçalardan olan siyah küçük elbiseler, her zaman şık ve alımlı görünmenizi sağlar. Üstelik straplesten geometrik kesimlere, vücuda oturanlardan bol modellere birçok alternatif var. Her aksesuvarı, ayakkabı modelini ve rengini kaldırabilecek küçük siyah elbiseler kurtarıcı olabilir. siyah abiyeler “Ne giyeceğim” diye dert etmeye başladığınız zaman siyah uzun bir elbiseyle gecenin en şık kadını olmanız mümkün. tuvaletler Canlı renkler, gece kıyafetlerine göz alıcı bir görünüm kazandırıyor. Yani sezonun modası neon renkler özel bir davete giderken alternatifleriniz arasında yer alabilir. ıltılı elbiseler Gece kıyafetlerinde parıltı her zaman ilk akla gelen seçeneklerden. Yeni sezonda da yine çok moda ancak bu sefer parlak kumaşlar, metalik renkler öne çıkıyor. Ayrıca payetlerle işlenmiş kıyafetler her zaman olduğu gibi göz kamaştırıcı olmak isteyenler

Gece şıklığında ihtişam var 
Yeni sezonda gece kıyafetlerinde gösteriş, ihtişam ve lüks öne çıkarken seksi tasarımlar dikkat
çekiyor. Kıyafetlerde tüy, dantel, tül, payet gibi detaylar ve canlı renkler kullanılıyor. Bu sezon kıyafet seçerken ya renklere ya da kumaşta farklı bir dokuya yönelebilirsiniz...

Gece davetlerinin olmazsa olmaz 5’lisi
1. Değerli taşların renginde bir gece elbisesi
2. Seksi ayakkabılar
3. Egzotik, deri el çantası
4. En az bir iddialı mücevher
5. “Ben buradayım” diye bağıran koyu
kırmızı ruj
 Büyülü takımınızı seçmeye hazır mısınız?

Büyülü takımınızı seçmeye hazır mısınız?


Büyülü takımınızı seçmeye hazır mısınız? 

Düğün gününüzde kullanacağınız iç çamaşırı özenle seçilmiş olmalıdır. Basit ve özensiz bir seçim romantizmi bir anda yok edebilir; aman dikkat.

Gelinliğinizin modeline karar verdiyseniz, çamaşırınızı almanın vakti geldi demektir. Hemen hemen hepimiz için ayrı bir heyecan olan çamaşır seçiminde hem cesur hem de dikkatli olmalısınız.

Gelinliğinizin tüm ihtişamını vurgulayacak olan çamaşırınızı seçerken modacınızdan yardım almanız işinizi kolaylaştırır. Gelinliğinizin modeli ve kumaş seçiminizde en önemli belirleyici olacaktır.

Hayatınızın bu en özel gecesinde her şey kusursuz, sizde tam bir rahatlık ve güven içinde olmalısınız.  Dans ederken, yemek esnasında, konuklarınızla tebrikleşirken   “aman çamaşırım görünmesin” hissiyle gelinliğinizi çekiştirmeniz sizi hem rahatsız edecek hem de görüntü olarak hoş olmayacaktır.

İşte size seçiminizi kolaylaştıracak tüyolar
İlk dikkat etmeniz gereken şey seçiminizin ruhunuza ve zevkinize hitap etmesidir.
Doğru seçilmiş bir iç çamaşırı vücudunuzda mucizeler yaratabilir; kusurlarınızı öyle bir toplar, inceltir, büyütür, küçültür ki siz bile şaşarsınız.

Düğün gününüzde kullanacağınız iç çamaşırı özenle seçilmiş olmalıdır. Basit ve özensiz bir seçim romantizmi bir anda yok edebilir; aman dikkat.

İç çamaşırınızın rengine karar verirken gelinliğinizin rengini de dikkate almalısınız.
Kumaş olarak ise gelinliğinizin kumaşının altından sırıtmaması için dantelli ve süslü kumaşlar yerine; ipek ya da sateni kullanmanızı tavsiye ediyorum. Böylece oluşabilecek potlukları engellemiş olursunuz.

Markaların birbirinden güzel koleksiyonlarına göz gezdirmeyi unutmayın.
Giydiğiniz zaman hareket esnasında kaymayan,  içinde rahat ve seksi hissettiğiniz modellere yönelin.

Gelinliğiniz straplez tarzda ise çamaşır seçimi daha önemli hale gelecektir.  Askısız ve kendinden yapışkanlı ürünler size uygun olabilir.

Çamaşırınız gelinliğinizin vücudunuza oturuş şeklini değiştirerek, görüntünün kusursuzluğunu sağlar. Bu yüzden her provada çamaşırınızı yanınıza almayı unutmayın.

Göğüsleriniz yeterince dolgun görünmüyorsa push-up denilen içten dolgulu, göğüsleri kaldıran ve büyük gösteren mucizevî sutyenleri deneyebilirisiniz.

Kilo sorunu olan gelin adayları korse de kullanabilir. Beli incelten ve kusurları kapatan modellere de bakabilirsiniz.

Veee jartiyer... 
Düğün gecesinin vazgeçilmez fantezisi! Bazı kadınlar kullanımını rahat bulmasa da kimileri günlük hayatında bile keyifle kullanıyor. Seçim sizin… Sutyen külot ve jartiyerden oluşan üçlü külotları tercih edebileceğiniz gibi askısız jartiyerli bir body de tercih edebilirsiniz.

Hazırlayan: Meltem Öksüm
 Erkekleri tavlamada yeni trendler

Erkekleri tavlamada yeni trendler

 
  Erkekleri tavlamada yeni trendler 

Beyaz atlı prensiniz, gökten zembille inmeyecek maalesef! Onu bulmak için elinizi kolunuzu bağlayıp, oturup beklemeniz yerine harekete geçmeyi öneriyoruz. Mademki aşkta her yol mubah; dönemin ve teknolojinin son moda nimetlerinden faydalanmaya ne dersiniz?

Eskiden insanlar sadece lise, üniversite, iş, arkadaş ortamı ya da aile vasıtasıyla birileriyle tanışabiliyordu. Bunun ötesindeki tanışmalar ise olağandışı kalıyor, hatta kader diye nitelendiriliyordu. Peki ama "hayatının aşkını bulmak" gibi ciddi bir meseleyi kim kadere bırakmak ister ki? Kimse istemez…

Artık kimse kaderini kabullenip, yerine oturup, beyaz atlı prensin bu kısıtlı koşullar altında kendisini bulmasını beklemek zorunda da değil!

Bu devirde bekârların önündeki yöntemler ise geçmişe oranla çok daha alternatif dolu…

Cep telefonu

Cep telefonunuzun aşka giden yol olabileceğini hiç düşünmüş müydünüz? Hani şu 900′lü hatların sloganında olduğu gibi, belki de hayatınızın aşkı hemen telefonun öbür ucunda! Yanlış anlamayın tabii ki o deli saçması hatlardan bahsetmiyoruz!

İlk önce Singapur'da başlayan bir uygulamadan bahsediyoruz! Bir internet sitesinden sadece bu iş için geliştirilmiş yazılımı yüklüyorsunuz. Programı yükledikten sonra, kendinizle ilgili önemli bilgileri dolduruyor, bir fotoğraf ekliyor ve ne istediğinizi yazıyorsunuz; daha sonra tek yapmanız gereken telefonunuzu açık tutmak. Ve telefonunuz potansiyel sevgilinizi aramak için havaya sinyaller göndermeye başlıyor! Enteresan değil mi?

Bluetooth teknolojisi

Artık herkesin en azından wap'lı, zap'lı, bluetooth'lu telefonları var. Pek çok kişinin aslında ne olduğunu bile bilmediği, öğrenmeye de ihtiyaç duymadığı bu özelliklerden bluetooth belki de hayatınızı değiştirebilir. Örneğin otobüste ya da bir süpermarkette ya da çok kalabalık herhangi bir yerde flörtü başlatmak için telefonun bu özelliğinden yararlanabilirsiniz.

Siz bluetooth'u açınca etrafta bluetooth özelliğine sahip telefonların sahiplerinin kimlikleri belirecektir. Bluetooth kullanıcılarından biriyle bu şekilde gizli bir buluşma bile ayarlanabilir, kim bilir… Çok heyecan verici olmaz mı?

Hızlı randevular

Bir bar ya da diğer bir yerde düzenlenen bu gecelerde, bir grup bekâr erkek ve kadın buluşur. Herkese, örneğin 3-4 dakika gibi, birbirlerini tanımak için kısa bir süre verilir. Herkesin elinde bir de skor kartı bulunmaktadır. Bu karta da beğendiniz kişileri işaretleyebilirsiniz.

Bu gibi bir organizasyon insanı zaman ve stresten kurtararak aynı anda bir gecede, hatta birkaç saat içerisinde pek çok potansiyel sevgili adayıyla tanışma şansı sunmaktadır. Sevgili bulmasanız bile çok eğleneceğiniz kesin!

Hobi kursları

Biraz boş zamanınız varsa ve hayatınıza bir renk katmak istiyorsanız, hobi kurslarını denemekte fayda var. Mesela fotoğrafa ilgi duyuyorsanız hemen bir fotoğrafçılık kursuna yazılın, deriz. Danstan sinemaya, dalıştan yemeğe kadar çok çeşitli ilgi alanlarına yönelik olan bu kurslarda katılımcı yaş ortalaması da çok değişken.

Ayrıca illa en pahalısına ya da en iyisine, en bilinenine gitmenize de gerek yok, artık hemen sokağı dönünce kesin bir tane kurs bulabilirsiniz. Böylece hem kendinize yeni şeyler katacak hem de yeni insanlarla tanışma fırsatı yaratmış olacaksınız.

Şarap ya da yeni ürün tanıtım günleri

Artık firmalar kendi ürünlerini tanıtmak için çeşitli organizasyonlar düzenliyorlar… Ayrıca yeni açılan tüm dükkânlar da birer açılış kokteyli yapıyorlar. Bunları gazete ya da sokaktan geçerken gördüğünüzde içeri dalmamanız için hiçbir neden yok.

Orada aynen sizin gibi sadece meraktan ya da ilgi alanı bu olduğu için bulunan pek çok kişi olacağı kesin.

Tracking ve hafta sonu gezileri

Yalnızsınız diye tatile çıkamayacağınızı kim söyledi? Özellikle şehir dışına yapılan kısa günübirlik turlar ya da hafta sonu gezileri, yeni yerleri keşfetmek, yeni tatlar denemek, hatta diğer bekârlarla tanışmak için birebir. Üstelik tanışacağınız adayların maceracı ve sportif olması da kuvvetli ihtimal!
 Kadınları mutsuz eden 6 erkek tipi

Kadınları mutsuz eden 6 erkek tipi

Kadınları mutsuz eden 6 erkek tipi 

İşinden nefret eden, anneci, takdir delisi ve diğer çekilmez erkek tipleri… Hangi davranışlarına bakarak bu erkek tiplerini tespit edebilirsiniz? Hem kadınlara hem de erkeklere rehber…

Tecrübelerimizden ve gözlemlerimizden yola çıkarak birlikte olmanın çok güç, bazen de imkansız olduğu erkek tiplerini tespit ettik. Hem kadınlar hem de erkekler için bir rehber niteliği taşıyor. Bu yazıyı önce siz okuyun, sonra da erkek arkadaşlarınızla paylaşın deriz.

1. İşinden nefret eden erkekler
Hemen hemen hepimiz günün büyük bölümünü iş yerinde geçiriyoruz, öyle değil mi? Nefret edilen bir işle geçirilen uzun saatler kadar ilişkiyi zehirleyen bir şey olamaz. Çünkü işi işte bırakmak çoğu zaman ideal olandır. Ama nefret edilen bir işin, mesai saatleri dışında insanın zihnini rahat bırakması düşünülemez.

İşinden dolayı ızdırap çeken bir erkeğin serbest zamanları da can sıkıcıdır. Sevdiğiniz bir şeyi yapmak önemlidir. Eğer bu adam bu işi sevmiyorsa neden hala devam ediyor? Neden kariyerini ya da o olmuyorsa tutumunu değiştirme konusunda bir adım atmıyor? Onu mutsuz eden bir konumda takılıp kalan ve bunu değiştirmek için hiçbir şey yapmayan biriyle flört etmek istemezsiniz herhalde, değil mi?

Bu, ilişki ilerlediğinde, çeşitli sorunlar baş gösterirse, bu erkeğin o sorunlara bakış açısını da şimdiden gösterir. Ortada sorunlar vardır ama o değiştirmek için hiçbir şey yapmayacaktır.

2. Annesi konusunda takıntılı erkekler 
Annesini sever, fikirlerini önemser, her konuda ona danışır ve siz hiçbir zaman annesinin yerini tutamazsınız. Ya da annesinden nefret eder, sürekli ondan şikayet eder, sizin annesinin tamamen zıttı olmanızı bekler.

Her iki tür anne takıntısında da sizin o ilişkide yeterince yeriniz yoktur ve her zaman annesinin devasa gölgesi ilişkinizin üzerindedir.

3. Takdir görmeye ihtiyacı olan erkekler
Sizin ona akıllı, eğlenceli ve çekici olduğunu söylemeniz onun için yeterli değildir. Bunu başka insanlardan da duymaya ve hissetmeye ihtiyacı vardır. Dolayısıyla bunun için çabalar.

Diğer insanlarla mesajlaşarak ya da partilerde, markette ödeme kuyruğunda küçük flörtlerle veya restoranın kadın garsonuyla kurduğu diyaloglarla bu takdiri toplamaya çalışır. Elbette bu örnekler çoğaltılabilir. Belki direkt olarak aldatma diyemesek de sürekli gözü dışarıda bir erkek olduğundan sizi huzursuz etmesi olasıdır. Kim bilir, bazen aldatma da takdir edilme ihtiyacının gerekliliği olabilir onun için.

4. Sizin hiç tanımadığınız arkadaşları olan erkekler
Sürekli e-maille, telefon mesajıyla ya da dışarıda buluşarak irtibat halindedir arkadaşlarıyla. Ama siz asla davet edilmezsiniz bu görüşmelere.

İlla ki sizi aldattığından şüphelenmeniz gerekir demek istemiyoruz. Ama bu tarz bir erkek, hayatını bir başkasıyla paylaşmaya, bir başkası için yeniden şekillendirmeye hazır olmadığını net bir şekilde gösterir. Ya da çok farklı bir yerden görmek gerekir bu durumu. Ya sizden ya da arkadaşlarından utanıyor ki sizi bir araya getirmiyor. Her iki durum da pek iç açıcı değil doğrusu…

5. Kurtarıcınız olmak isteyen erkekler
Kahraman gibi hissetmek ihtiyacında olan erkek tipinden söz ediyoruz. Sürekli size akıl verir, yardım eder ya da sizi içinde bulunduğunuz durumdan kurtarmak ister. Ona ihtiyaç duyulduğunu hissetmeye ihtiyacı vardır. Kendi sorunlarını bir kenara bırakıp tamamen size odaklanmıştır. Oldukça sıkıcı ve yorucu bir erkek tipi…

6. Her şeyden kıskanan erkekler
En çekilmez olan erkek grubu diyebiliriz kıskanç erkekler için. Bir kere kıskançlık hiç de sevimli bir duygu değildir. İnsan sevdiği için kıskanmaz! Kıskançlık, karşıdaki kişiyi baskı altında tutmak için geliştirilmiş bir davranış biçimidir. Giyiminize, görünümünüze, nasıl hareket etmeniz gerektiğine karar vermenin görevi olduğunu düşünen maço bir erkekle hayatı kendinize zindan etmeye değmez!
Utangaçlığı yenmenin yolları

Utangaçlığı yenmenin yolları

Araştırmalara göre, her geçen yıl özellikle kadınlar daha çok utangaçlık problemi yaşıyor. Tanımadığınız ya da yeni tanıştığınız insanlara karşı utangaç mısınız? Bu soruya cevabınız "Evet" ise, telaşa gerek yok. Çünkü siz tamamen normal birisiniz.

Yüzünüz mü kızarıyor?

Eğer yeni iş ortamında, ayağa kalkıp kendinizi tanıtmanız istendiğinde, yüzünüz kızarıyor, sesiniz titriyorsa, kalabalık önünde konuşmanızı gerektirecek durumlardan uzak durmaya çalışıyorsanız, maalesef utangaçsınız. Ancak "herkes konuşkan, girişken olmak zorunda değil" gerçeğini de aklınızdan çıkartmamanız gerekiyor.

Kendinizi kontrol edin Ama utangaçlığınız yüzünden bazı fırsatları kaçırdığınızı düşünüyorsanız, davranışlarınızı kontrol altına almanın zamanı gelmiş demektir. "Daimi Mutluluk" adındaki projesi sayesinde, kadınların birçok problemini çözerek, mutlu bir yaşam sürmesini sağlayan ABD'li psikolog Artest Battler, utangaçlığın çözülemeyecek bir problem olmadığını belirtiyor.

Nedenini araştırmak gerek ABD'de birçok bayan hastasının utangaçlık problemi yaşadığını belirten Battler, "Birlikte bu konuya yoğunlaşarak, her 100 utangaç hastamdan 85′inin bu sorununu çözmeyi başardık. Öncelikle utangaçlığın temelini bulmak gerekiyor. Bunu konuşarak başarıyoruz. Eğer siz de tavsiyelerime uyarsanız, eski utangaçlığınızdan büyük bir bölümünü attığınızı göreceksiniz" dedi. İşte Battler'ın tavsiyeleri:

Gereksiz bazı düşüncelerden kurtulmalısınız Utangaçlıkla iç içe yaşamak zor bir duygudur. Çevredeki insanların gözünde utanılacak duruma, aptal durumuna düşme, onlar tarafından reddedilme ya da yetersiz görülme korkusu, sizi yıldırmasın. Utangaç kadın, daima kötü düşüncelerle kendisini daha zor durumda bırakır. Aşağıdaki düşüncelerden kurtulmaya bakın, çünkü bunlar size uygun değil.

- Eyvah, biraz daha konuşursam, kendimi aptal durumuna düşüreceğim.
- Ya burada bulunan herkes benim için "salak" derse.
- Söyleyecek bir şey bulamazsam ne yapacağım.
- Şu anda konuşursam mutlaka sesim tuhaf çıkacak.
- Ya kendimi kontrol edemez de saçmalarsam…
- Kızaracağım, titreyeceğim…
- Kalbim fena halde çarpmaya başladı, ya aniden kalp krizi geçirirsem…
- Çıldırabilirim.
- Acaba çok tuhaf görünüyor muyum?
- Şu ortamdan bir kaçabilsem.
- Herkes beni izliyor.
- Ne kadar sıkıcı olduğumu mu düşünüyorlar?


Probleminizi bol bol konuşun Psikolog Battler, utangaçlıktan kurtulmanın ilk yolunun utangaçlık hakkında bol bol konuşmaktan geçtiğini belirtiyor. Eşinizle, dostunuzla utangaç olduğunuz konuları bol bol konuşun. Ancak bunların temelde, bu kadar büyütülecek problemler olmadığını unutmadan. Örneğin yeni bir ortamda bulunmak sizi utangaçlığa itiyorsa, korkmayın. Eşinizle veya sevdiklerinizle, yeni ortamlara girmeye gayret edin. Gerçekten isterseniz, utangaçlığı yenmeye başladınız demektir.

Arkadaşınızdan yardım isteyin Eğer kendinizi insanlarla tanışamayacak kadar utangaç hissediyorsanız, daha konuşkan ve sosyal bir arkadaşınızdan bu konuda yardım istemeniz çok akıllıca olacaktır. Arkadaşınızın sizi yeni insanlarla tanıştırmasını sağlamalısınız. Ancak, sizin hakkınızda abartılı şeyler söylemesini değil, tam tersine sizin ifade edemediğiniz bazı önemli ve güzel özelliklerinizi söyleyerek işinizi birazcık kolaylaştırmasını söyleyin. Bunu dostlarınızdan kolaylıkla isteyebileceğinizi unutmayın.

Farkınızı ortaya çıkartın Utangaç kadının ilk etapta karşı cinsin ilgisini çekmesi için biraz farklı olması gerekiyor. Kalabalığın içinde fark edilmenizi sağlayacak bir özelliğinizi öne çıkarın. Yoksa bunu yaratmak, sizin becerinize kalıyor. Farklı olduğunuzu hissettirdiğinizde utangaçlığınızı bir gizem perdesi arkasına bile saklamanız mümkün. Bu ilk bakışta biraz zor gözükebilir ancak siz artık utangaçlık probleminizden kurtulmak istiyorsunuz. Önünüze çıkan hiçbir olay sizi korkutmasın.

Doğru hamleler yapın Kendinizi biriyle sohbet etme ile utangaçlığınız arasında sıkışmış durumda bulduğunuzda, karşınızdaki kişiye hemen bir soru yöneltin. Ancak dikkat edin soru, saçma olmasın. Hiç konuşmadan suratına bakmaktansa, sorduğunuz soru onun konuşmasını sağlayacak, böylece sohbet kesilmemiş olacaktır. Onun verdiği cevabın arkasından aynı soruya siz de kendi cevabınızı vererek, konuşmayı akıllı bir şekilde uzatabilirsiniz. Bunu kolaylıkla başarabilirsiniz. Çünkü bu imkânsız değil.
Seksi olalım  derken...

Seksi olalım derken...

Ayak problemleri kadınlarda erkeklere göre 4 kat daha fazla görülüyor, bunun en önemli nedeni ise topuklu ayakkabılar.

Samsun Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde görevli spor hekimi Şefika Kızıltoprak, ayak problemlerinin kadınlarda erkeklere göre 4 kat daha fazla görüldüğünü belirterek, bunun en önemli nedeninin topuklu ayakkabılar olduğunu söyledi.

Kızıltoprak, yüksek topuklu ayakkabı kullanımının, ayak başparmağı, ayak bileği ve dizde kireçlenmeler başta olmak üzere bel ve sırt kaslarında ağrıya neden olduğunu belirtti.

Daha uzun boylu, stil sahibi ya da daha profesyonel görünmek için bazı kadınların topuklu ayakkabı giymeyi tercih ettiğini belirten Samsun Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde görevli spor hekimi Şefika Kızıltoprak, bu durumun kadınlarda ciddi sağlık sorunlarına hatta ameliyatlara neden olduğunu söyledi. 5 santimetreden fazla topuğun yüksek topuklu ayakkabı olarak kabul edildiğini belirten Kızıltoprak, "Topuklu ayakkabı kullanımı vücudun dengesini ve yürüme mekanizmasını bozuyor. Sadece insanların çok azı ayak problemleri ile birlikte doğarlar.

Yaşanan sağlık sorunları ayağınıza nasıl baktığınız ve ihmalkarlıklarınızla ilgilidir. Kadınlar bu problemlere özellikle daha eğilimlidirler. Her türlü ayak problemi erkeklere oranla 4 kat daha fazla görülür. Bunların çoğu yüksek topuklu ve ortapedik olmayan ayakkabı seçimi ile ilgilidir. Ayrıca kadınlarda yapılan ayak ve ayak bileği ameliyatlarının büyük bir çoğunluğu topuklu ayakkabı kullanımına bağlıdır" dedi.

Topuklu ayakkabı kullanımının ayak başparmağında ağırlığın ve basıncın artmasına neden olduğunu belirten spor hekimi Şefika Kızıltoprak, bu durumun başparmağın yanında eklem ve yumuşak doku çıkıntılarının oluşmasına ve kireçlenmeye neden olduğunu belirtti. Yürürken vücut kaslarının rahat bir şekilde esnemesi gerektiğini dile getiren Kızıltoprak, "Topuklu ayakkabı ile kasların esneyebilme kapasiteleri azalıyor. Yüksek topuklular, uyluk kaslarının çalışmasını zorlaştırır, etki uyluktan diz eklemine kadar iletilerek diz eklemi ve bağları üzerine ekstra yük bindirir. Çıplak ayak yürüme ile kıyaslandığında, yüksek topuklar, diz eklemi içinde yüzde 25’in üzerinde daha fazla basınç artışı oluşturur. Uzun dönemde bu basınç artışı, dizde kireçlenmeye neden olur" diye konuştu.

Yüksek topuklu ayakkabı ile yürürken vücudun ağırlığının öne doğru arttığına da dikkat çeken Kızıltoprak, "Ortapedik olmayan bu ayakkabı kullanımı sadece ayak ve bacağa değil bel ve sırtta da sorunlara neden oluyor. Bel ve sırt kaslarında ağrı ve spazmlarla başlayan rahatsızlıklar görülebilir" dedi.
Geleneksel kına gecesi nasıl yapılır?

Geleneksel kına gecesi nasıl yapılır?

Gelinin eline kına yakılırken “Gelin elini açmıyor…” denir ve bunun üzerine erkek tarafı gelinin avucuna küçük bir altın koyar.

Geleneksel kına gecesi düğünden bir gün önce kız evinde yapılır. Bizim önerimiz düğünden iki veya üç gün önce yapmanız!
Gelin ve damadın yakın akrabaları ve arkadaşları kına gecesine katılır. Kınanın yakılacağı gün kız evine düğünün başladığı anlamına gelen bayrak asılır. Geline yakılacak kına oğlan evi tarafından alınır. Çoğu zaman kız evine bir gece öncesinde çerezlerle birlikte gönderilir. Titizlikle hazırlanan kına tepsisinde çerezler, tatlılar ve kına helvası bulunur. Oğlan evinden gelen misafirler kız evinde karşılanarak ağırlanır. 
Gelin ilk başta yöreye göre değişebilen tuvalet veya şık bir elbise giyer, daha sonra kına yakımı başlamadan önce “bindallı “ denilen kadifeden ve işlemeli, ayak bileklerine kadar uzanan kaftan türünde bir giysi giyer. Gelinin başına kırmızı bir örtü örtülür.
Daha sonra bakır bir taş içerisinde, başından ayrılık geçmemiş, mutlu bir evliliği olan bir kadın tarafından kına karılır. Kınanın içine, bereketin hayatlarında hep olması dileği ile bozuk para konur.
Kına yakılmadan önce gelinin oturması için salonun ortasına birer sandalye konur. Erkek tarafının getirdiği kına, etrafı mumlarla süslü bir tepsi içine hazırlanır. Bayan misafirlerin ellerine birer mum verilir. Önce elinde kına tepsisiyle genç bir hanım arkasından gelin onun arkasından da ellerinde mumlar olan genç kızlar türkü söyleyerek boş sandalyelerin etrafında dönerler. Daha sonra gelin sandalyeye oturur. Bu arada içli kına türküleri söylenir. Amaç gelini ağlatmaktır. Kına gecesinde gelin kız mutlaka ağlar. Eğer ağlamazsa benden söylemesi ayıplanır, “amma da hevesliymiş evlenmeye” şeklinde dedikodulara maruz kalır!
Gelinin eline kına yakılırken “Gelin elini açmıyor…” denir ve bunun üzerine erkek tarafı gelinin avucuna küçük bir altın koyar. Duyduğuma göre ev anahtarı veya araba anahtarı da verilebiliyormuş; bilginize...
Avucunu açan gelinin avuçlarına kına yakılır, ellerine tülbent bağlanıp eldivenler geçirilir. Kına yakıldıktan sonra gelinin başındaki kırmızı örtü açılır ve kına misafirlere dağıtılır. Dağıtım sırasında kına içindeki altın para kime çıkarsa “yakında kısmeti çıkacak gelin adayı bulunmuştur”. Tüm bunlardan sonra türküler söylenmeye devam edilir; eğlence kaldığı yerden geç saatlere kadar devam eder.
Hazırlayan: Meltem Öksüm
Sürekli aşkın formülleri

Sürekli aşkın formülleri

Büyük aşklarla başlayan evlilikler bile, bir süre sonra yerini monotonluğa bırakır… 

Bunu önlemek için çiftler mutlaka kendilerine de zaman ayırmalıdır. Evliliklerde çiftler bazen etraflarında başka insanlar, aktiviteler olduğunu unuturlar ve sadece birbirlerine odaklanırlar. Bu, anlaşılır bir durum olmakla birlikte dışarıya açılan bir pencereniz olmazsa bir süre sonra birbirinizi boğabilirsiniz.

Eşinizle tanışmadan önce bir sürü kız arkadaşınızla birlikte olurdunuz, ailenize daha fazla zaman ayırırdınız, iş yerinizde daha fazla vakit geçirirdiniz ya da kendinizi geliştirmek için kurslara giderdiniz.

Bağımsız olun
Peki, şimdi ne oldu, sevgili kocanız hayatınızın merkezi haline geldi. Bunun yerine, bir birey olarak değerinizin farkına varın ve arkadaşlarınızla birlikte ondan bağımsız aktivitelerde de bulunun. Böylece hem kendinizi iyi hissedersiniz hem de evliliğiniz monoton bir hale gelmez.

Sosyal hayatınız sadece diğer çiftlerle birlikte geçiyorsa hayatınız çok sıradan hale gelebilir ve kendinizi ölmüş ve evlilik cehennemine gitmiş gibi hissedebilirsiniz. Bunu hem onun arkadaşlarıyla hem sizin arkadaşlarınızla, iş ve okul arkadaşlarınızla, komşularınızla, ailenizle, yeni edineceğiniz arkadaşlarınızla görüşerek aşabilirsiniz.

Ailesine karşı saygılı davranın
Kayınvalideniz ya da kayınpederiniz sizi sevmeyebilir ve dedikoducu olabilir, her şeye burunlarını sokabilirler ya da sizi bulunduğunuz ortamlarda utandırabilirler. Ne olursa olsun, her gördüğünüz yerde kollarınızı açıp onları kucaklamayı ihmal etmemelisiniz. Onlar hakkında ne düşündüğünüz önemli değil, kocanızı onların yetiştirdiğini düşünün.
Astroloji Rüyalar Hakkında Bilgi Verir mi?

Astroloji Rüyalar Hakkında Bilgi Verir mi?

Rüyalar ve anlamlarına dair yorumlar herkeste farklı bir merak uyandırırken, burçlar ve doğum haritalarıyla rüyaların doğrudan ilişkili olduğunu çoğumuz belki de ilk defa duyuyoruz. 

Rüyaların astrolojinin ilgi alanına girmediğinin altını çizen Ünlü Astrolog Su Karakuş, ancak doğum haritası ile kişilerin rüyaları arasında doğrudan bir ilişki olduğunu ve gördüğümüz rüyaların burcumuzdan bir önceki burç tarafından şekillendirildiğini belirtiyor.

Doğum Haritası ve Rüyalar…

Rüyalar bilinçaltımıza kaydettiğimiz günlük olayları, korkuları, duyguları yaşadığımız veya rehberliğinden yararlandığımız işlevi ve gizemi hala çözülememiş algılardır. Deneysel sipritüalistler, parapsikologlar ve psikiyatrisiler rüyalarla ilgilenen gruplardır.
Astrolojik açıdan bir doğum haritası o kişinin rüyaları ve rüya rehberliği hakkında geniş bilgi verebilir. Örneğin Koç, Yay, Balık, Yengeç ve Aslan burçları rüyalarla yakından ilgilidir.

Burçlar ve Rüya Alemi…

Rüyalarımızla ilişkimizi burcumuzdan bir önceki burç belirler. Örneğin; Koç burcu için Balık burcu rüya dünyasının kapısını aralar. Bu durum sezgisel alan rüyalarını açıklar. Yay burcu için ise Akrep burcu rüya alanına girişin anahtarıdır. Burada gizem ve bilinmeyene duyulan merak sezgileri yükseltir rüyalarla bağı arttırır.

Aslan burcu açısından Yengeç burcu bize rüya yolunu gösterir. Bu durumda duygular ve duyuların zenginliği Aslan burcunun rüyalarla ilişkisini güçlendirir.

Yengeç ve Balık burçları rüyalarla doğrudan ilişkilidir. Balık burcu genel olarak rüyaları ve hayalleri simgeler. Yengeç burcu yaşamda kalabilmek için rüyaların rehberliğinden en güçlü şekilde yararlanan burçtur. Genellikle Yengeçler rüyalarını gerçek hayatta doğrudan yaşayabilirler.

Hangi Burcun Rüya ile İlişkisi Nasıldır?

Koçlar genellikle rehber rüyalar görür. Hastalanacağı zaman kabus, güzel bir olay yaşayacağında yeşillik, deniz, mavi görür.

Boğalar rüyalarına değil günlük olaylara önem verir. Rehber olarak mantığını kullanır. Düşmanlığı öne almayan temiz kalbiyle zaman zaman öncü rüyalar görebilir.

İkizler ise rüyaları genellikle bilinçaltına attığı olaylar ve acılarla doludur. Geçkin yaşlarına kadar okul anılarını rüyasında görebilir.

Yengeçler rüyalarını gördüğü şekliyle günlük hayatında yaşar. Savunmasızlığını rüyalarının öncülüğünde kendini koruyarak tolere eder.

Aslanlar  rüyaları kadar sezgileri de rehber olarak kullanır. Rüya günlüğü kullanmak konusunda çok disiplinli davranabilir.

Başaklar rüyaları gelişmiş anksiyete eğilimi nedeniyle kabus veya bilinçaltı rüyaları şeklinde olur. Gördüğü rüyaları hatırlayabilmesi için zihinsel olarak sağlıklı olmalıdır.

Teraziler rüyalarını genellikle hatırlamaz. Hatırladığında ise mantıklı simgesel açıklamalar bulmaya çalışır. Rüyalarının sembolik dilini çözmeye çalışır.

Akrepler rüyaları kabus, gizem, cinsellik içeriklidir. Hatırladığı rüyaları mutlaka geleceği de işaret eder. Düşme korkusu rüyalarına mutlaka yansır.

Yaylar rüyalara önem verir. Sezgilerine ve rüyalarının gerçekleşeceğine inanır. Bu konuda deneyimlerinden yararlanır.

Oğlaklar rüyalarını hatırlamayan burçlardandır. Kafası ve bilinçaltı güvenlik, para, kariyer konuları ile o kadar meşguldür ki güvenliğe ve uçmaya, düşmeye dönük rüyaları sıklıkla görür ancak hatırlayamaz.

Kovalar uçmak, olağanüstü güçlere sahip olmak rüyalarının vazgeçilmez figürleridir. Fantastik rüyalar görmekten hoşlanır. Rüyalarının sembolik dilini mutlaka çözer.

Balıklar ise rüyaları bilinçaltının zor anılarını yansıtır. Rehber ve geleceği anlatan rüyaları sıklıkla görür. Rüya görmek için uykusunu uzatmaya çalışır.