Beslenme etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Beslenme etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Beyne zarar veren yiyecekler ve alışkanlıklar

Beyne zarar veren yiyecekler ve alışkanlıklar


Beyne zarar veren yiyecekler ve alışkanlıklar

Bu yiyecekler beyni öldürüyor
 
Yıllardır yapılan araştırmalar sonunda belirlenen Beyni tüketen ve öldüren gıda maddeleri Daily Mail gazetesinde yayınladı... 

Şeker
Uzun süreli şeker kullanımı nörolojik problemlere neden olduğu gibi ayrıyeten hafızayı da zayıflattığı tespit edilmiştir. 

Şeker tüketiminin öğrenme kabiliyetini zaafiyete uğrattığı da belirtilmektedir. Bu nedenle şeker tüketiminden uzak durmak gerekmektedir.

Alkol 
  
Alkol tüketiminin karaciğeri iflas ettirdiği zaten biliniyor. Ancak alkolün az bilinen diğer etkisi de beyni bitirip tükettiğidir. Alkol sağlıklı düşünme yeteneğini zayıflatır, hafızayı da tüketir.

Kısa vadede alkol bırakıldığı takdirde etkileri belli bir düzeyde onarılabilmektedir. Ancak uzun süreli alkol kullanımı kalıcı hasarlara da neden olabilir.

Fast Food


Son günlerde Montreal Üniversitesi´nde yapılan bir araştırma fast food ürünlerinin beynin kimyasını değiştirdiğini ortaya koymuştur. Bu da depresyon ve anksiyete sorunlarına neden olmaktadır.

Fast Food ürünlerinin içindeki katkı maddelerinin öğrenme bozukluğu, motivasyon eksikliği ve hafıza zayıflığına da neden olduğu ispat edilmiştir.

Kızarmış yiyecekler
 

Bütün işlenmiş yiyecekler kimyasallar, katkı maddeleri, yapay tatlandırıcılar ve koruyucular içerir. Bunlar hem çocuklarda hem yetişkinlerde ciddi beyin hasarlarına neden olur.

Kızarmış ya da işlenmiş gıdalar beyin sinirlerini zedeler. Bazı yağlar ise diğerlerine göre daha zararlıdır. Doğadaki en toksik ve tehlikeli kızartma yağının ise ayçiçek yağı olduğu tespit edilmiştir.


İşlenmiş gıdalar

Tıpkı kızarmış gıdalar gibi işlenmiş gıdalar da merkezi sinir sistemine zarar verir. Bu da dejeneratif beyin bozukluğuna yol açar. 

İleri yaşlarda Alzheimer´a neden olur.

 
Çok tuzlu gıdalar 

Tuzun kalbe zarar verdiğini herkes bilir. Bilinmeyen şey ise tuzun içindeki yoğun sodyum beyne de zararlıdır ve düşünme yeteneğini zayıflatır. Zekayı da gerilettiği kanıtlanmıştır.

Tahıllar
 

Tahılların hepsi beyin fonksiyonlarına zarar verir. Ancak bunun tek istisnası yüzde 100 tam kepekli tahıllardır. Yani tam tahıllar.
 

Eğer çok tahıl tüketirseniz bu hızlı yaşlanmanıza da yol açacaktır.

İşlenmiş proteinler

  
Proteinler kas yapıcıdır. Et ise en yüksek kalitede ve en zengin protein kaynağıdır. Ancak sosis, salam, sucuk ve benzeri gıdalar gibi işlenmiş proteinlerden uzak durulmalıdır.

Doğal proteinler sinir sistemini yapılandırırken, işlenmiş proteinler tam tersini yapar. Yani sinir sistemini tahrip eder.

Trans yağlar


Kesinlikle her türlü trans yağdan uzak durulmalıdır. Trans yağlar bir çok ciddi soruna yol açar. Kalp sorunları, kolesterol ve obezite bunların en çok bilinenidir. Az bilinen ise beyne de oldukça zarar verdiğidir.

Refleksleri öldürür, beyin işlevinin kalitesini düşürür. Ayrıca felç riskini de maksimum düzeye çıkarır. Alzheimer benzeri etkileri de uzun vadede ortaya çıkar.

Yapay tatlandırıcılar


İnsanlar zayıflamak için şeker yerine yapay tatlandırıcı kullanırlar. Bunların daha az kalori içerdiği doğru olsa da faydasından çok zararı vardır. Uzun kullanımlarda beyin hasarına ve zihinsel bozukluklara yol açar.

Nikotin


Nikotinin zararları saymakla bitmez. Beyinle ilgili olanına gelince... Vücudunuzun en önemli organı olan beyninize kan gitmesini engeller... Kan gitmezse oksijen de gitmez.. Bu da beyninizin yavaş yavaş ölmesine yol açar. Kılcal damarları tıkadığı için nörotransmitterlerin üretilmesine engel olur ve işlevini engeller... Bu da sinir sistemini tüketir.


Beyne zarar veren  alışkanlıklar ise şunlar:

1) Kahvaltı etmemek: Kahvaltı etmeyen kişiler, düşük bir kan şekeri seviyesine sahip olur. Bu durum beyin için yetersiz besin tedarik edilmesine ve sonunda beyin dejenerasyonuna yol açar...

2) Aşırı yeme: Beyin arterlerinin sertleşmesine neden olarak, zihin gücünün azalmasına yol açar...

3) Sigara içmek: Çoklu beyin büzülmesine neden olur ve Alzheimer hastalığına yol açabilir.

4) Yüksek şeker tüketimi: Çok fazla şeker proteinlerin ve besinlerin emilmesini durdurur ve dengesiz beslenmeye neden olur ve beynin gelişmesine engel olabilir.

5) Hava kirliliği: Beyin vücudumuzda en çok oksijen tüketen organdır. Kirli havanın teneffüs edilmesi, beyne giden oksijeni azaltır ve beynin veriminde düşüş yaratır.

6) Uyku yetersizliği: Uyku beynimizin dinlenmesini sağlar. Uykudan uzun vadeli yoksunluk beyin hücrelerinin ölmesini hızlandırır.

7) Uyurken kafayı örtmek: Kafayı örterek uyumak, karbondioksit konsantrasyonunu arttırır ve beyne hasar veren etkilere yol açabilir.

8) Hastalık sırasında beyni çalıştırmak: Hasta iken çok çalışmak veya öğrenmek beyin etkenliğinin azalmasına yol açabilir ve ayrıca beyne hasar verebilir.

9) Uyarıcı düşüncelerde eksiklik: Düşünmek beyin jimnastiği için en iyi yoldur, beyni uyaran düşüncelerin eksikliği beyin daralmasına yol açabilir. Çapraz bulmaca ve Sudoku iyi egzersiz sağlar.

10) Az konuşmak:
Zihinsel sohbetler beynin etkinliğini geliştirir.


Patatesli Rulo Börek  nasıl yapılır?

Patatesli Rulo Börek nasıl yapılır?

Patatesli Rulo Börek 
Bugün lezzetli bir rulo börek yapalım.
Gerekli Malzemeler
* 2 su bardağı ılık süt
* 1.5 çay bardağı zeytinyağı
* 2 adet yumurta (birinin sarısını ayırın)


* 1.5 yemek kaşığı toz şeker
* 1 tatlı kaşığı tuz
* 6 su bardağı un 
* 1/3 paket Yaş maya 
* 100 gram eritilmiş tereyağı (Arasına sürmek için)
 
İç malzemesi

* 2 adet Orta boy patates
* 100 gram Çökelek veya lor peyniri
* 100 gram Beyaz peynir
* Yarım demet maydonoz
* Tercihinize göre Sucuk veya sosis yada başka bir şey
 
Hazırlanışı

Böreğin hamurunu hazırlamak için sıvı malzemeleri, tuzu şekeri ve mayayı karıştırma kabına koyduktan sonra karıştırın.
 
Ardından unu yavaş yavaş ilave edip yumuşak bir hamur elde edene kadar yoğurun.
 
Hazırladığınız hamurun üstünü kapatıp mayalanması için 1 saat bekleyin.
 
İç malzemesinin hazırlanışı:
 
Patatesleri haşladıktan sonra soyun ve küp küp doğrayın
 
Maydanozu ince ince kıyın.
 
Çökelek ve rendelenmiş peyniri, Sucuğu veya tercih ettiğiniz malzemeyi doğrayın.
 
Hazırladığınız bu malzemeleri bir araya getirin..
 
Böreğin Yapılışı:
Mayalanmış hamuru alın ve ikiye bölün.
 
Parçalardan birini unladıktan sonra merdane  ile dikdörtgen şeklinde açın.

Tereyağını eritip hamurun her tarafına sürün.
 
Hazırladığınız iç malzemenin yarısını hamurun üzerine serpin ve uzun kenarından başlayarak rulo şeklinde sarın..
 
Ruloyu hafifçe bastırarak uzatabilirsiniz.
 
Daha sonra iki parmak genişliğinde dilimler halinde kesin.
 
Kestiğiniz kısımları alta ve üste gelecek şekilde fırın tepsinize dizin.
 
Dilimlerin üzerini hafifçe bastırın.
 
Diğer ruloyu da aynı şekilde hazırlayın..
 
Bir yemek kaşığı tereyağı ile yumurta sarısını karıştırıp tüm hamurların üzerine sürün
 
200 derece sıcaklıktaki fırınınızda kızarana kadar pişirin.
 
Afiyet Olsun
Sağlıklı bir yaz için yaz detoksu - Taylan Kümeli

Sağlıklı bir yaz için yaz detoksu - Taylan Kümeli

Sağlıklı bir yaz için yaz detoksu

Beslenme ve diyet uzmanı Taylan Kümeli daha
güzel ve sağlıklı bir yaz geçirebilmenize yardımcı olmak amacıyla sizler için yaz detoks programı hazırladı. 

İşte Taylan Kümeli'nin tavsiyeleri ile fit ve sağlıklı bir yaz geçirmenizi sağlayacak yaz detoksunun ayrıntıları…

 

Antioksidandan Vazgeçmeyin

3 gün, sadece renkli sebze ve meyveler, baklagiller ve
tam tahıllar ile beslenin. Bu yiyeceklerde bulunan antioksidanlar karaciğer enzimlerini harekete geçirip zararlı maddeleri dışarı atar ve onları suda çözünebilir hale getirir, böylelikle vücudunuz bu maddelerden rahatça kurtulabilir. Ispanak, marul, yaban mersini kırmızı dut, kayısı, kiraz en iyi antioksidan kaynaklarıdır.

Kimyasal-Detoksu Öğrenin

  
Soğan, sarımsak ve yumurta vücudun kendi antioksidanı olan, glutatyon üretmesine yardımcı olabilecek sülfürik bileşikleri açısından oldukça zengindir. Her zaman elimizin altında olan bu yardımcılar arsenik ve cıva gibi ağır metaller de dâhil olmak üzere pek çok toksini dışarı atma konusunda oldukça başarılıdır.

Organiği Unutmayın

Organik beslenmek en idealidir ancak eğer etrafınızda bulamıyorsanız marketteki ürünlerin kalın kabuklu ve soyulabilir olmasına dikkat ederek satın alabilirsiniz. Çünkü bu türler daha az kontamine olduklarından, daha yararlı olabilir.

Sıvı Tüketimi

Detoksun amaçlarından biri toksinleri çeşitli yollarla dışarı atmaktır. Bu da ancak sıvı tüketerek sağlanmaktadır. Günde 8 ila 12 bardak arası su ve kafeinsiz bitki çayları içmek esastır. Ve bonus olarak, su içmenin cildi güzelleştireceğini de unutmayın.

Temiz Beslenin

Fast food, alkol, kafein, kırmızı et, şeker ve beyaz un gibi içindeki maddelerin ne olduğunu bilemediğiniz veya tanımadığınız işlenmiş yiyeceklerden uzak durun. Vücudunuzdan dışarı atmak için uğraştığınız toksinleri içeren yiyecekleri tüketmek istemezsiniz.

Akıllı Ara Öğünler Seçin


Eğer öğünleri arası çok acıkıyorsanız, organik meyve ve kuruyemiş veya birkaç dilim somon eklenmiş küçük bir salata yemeyi tercih edin. Asla öğün atlamayın ve salata sosunuza limon ve bir yemek kaşığı zeytinyağı eklemeyi unutmayın.
Yiyecekler ile yapılan resimler

Yiyecekler ile yapılan resimler

Yiyecekler ile yapılan resimler

Fotoğraf sanatçısı Carl Warner, doğa ve manzara fotoğrafları çekerek kariyerine başlamışken, aklına bu Yiyecekler ile resim yapmak gibi orjinal bir fikir gelmiş. 

Carl Warner Foodscape olarak adlandırdığı projesinde çeşitli yiyeceklerle manzara ve doğa resimleri yapıp fotoğraflarını çekmeye başlamış. 

İşte Yiyecekler ile yapılan resimler ...



















daha fazla resim için tıklayın iceriksiz.blogspot.com
Bozanın faydaları

Bozanın faydaları

Bozanın faydaları

  • Bozanın içeriğinde bulunan aktif mayalar  emziren annelerde süt üretimini artırır.
  • Nitrozamin gibi kanserojen maddelerin vücuttaki oluşmasını önler.
  • Bozanın içeriğinde bulunan aktif mayalar ve faydalı bakteriler sayesinde probiyotik etkisi vardır.
  • Gribal enfeksiyon gibi, bir çok enfeksiyona karşı bünyenizi dirençli kılar, yararlı bakteriler ile vücuttaki direncin güçlenmesini sağlar.
  • Zengin protein ve B vitamini içeriğinden dolayı enerji ihtiyacı fazla olan kişiler, gebeler ve sporculariçin çok faydalıdır.
  • Bozanın içeriğinde bulunan laktik asit, hazmı kolaylaştırır.
  • Bozanın içerdiği laktik asit aynı zamanda bağırsak florasını düzenler.
  • Mide bezlerinin faaliyetlerini olumlu olarak etkilemektedir.
  • B kompleksi vitaminleri içerdiğinden beslenmede önemli role sahiptir.
  • Zihin açıcı ve sinirleri dinlendirici etkisi vardır.
  • Karbonhidrat ve proteinin yanı sıra birçok besin öğesini içerdiği için besleyici özelliği nedeniyle “sıvı ekmek” olarak anılmaktadır.

Cilt bakımı için boza

Bozanın kanser önleyici olduğunu biliyormuydunuz?

Bozanın kanser önleyici rolü çok az biliniyor.

Son yıllarda boza üstünde yapılan araştırmalar, bozada bulunan nikotinik asitin kalp ve damar hastalığını önleyici etkilerinin haricinde başta cilt kanseri olmak üzere her türlü kanseri önleyici etkileri olduğunu da göstermektedir. 

Bozanın içindeki nikotinik asit vücudumuzda, bazı oksidasyon-redüksiyon reaksiyonlarında hidrojen atomları ve elektronların taşıyıcı olarak işlev gören bir koenzim olan nikotinamit adenin dinükleotite (NAD) dönüşmektedir. 

NAD'nin de enerji metabolizmasını uyararak ve hasar görmüş DNA yapılarını onararak, derimizdeki yıpranmış hücreleri yenileyici özelliği sayesinde özellikle cilt kanseri vakalarını önleyici özelliği hatırdan çıkarılmamalıdır. 

Bozanın bu yararlarını dikkate alarak, kış aylarının bu güzel içeceğinden bol bol için ve sevdiklerinize ikram edin.

Diyetisyen Sanem Apa’nın ağzından Boza:

Sağlıklı bir içecektir boza, zaten sağlıksız olan bir besin var mıdır ki dünyada? Önemli olan hangi besinin ne miktarda tüketilmesi gerektiğini bilmektir. Çünkü hiç bir besin tek başına mucizevi etki yaratmaz ve yine aynı şekilde hiçbir besin de tek başına suçlu olamaz.

Boza’nın mayalanması sırasında oluşan laktik asit ve içerdiği aktif mayalar sayesinde probiyotik etkisi bulunur. Ayrıca, Zengin karbonhidrat, protein ve B vitamini içeriği nedeniyle enerji ihtiyacı fazla olan kişiler, gebeler, sporcuların kullanımı için de çok uygundur.

Boza’nın içeriği sanılanın aksine sadece şeker değildir. Birçok besine göre besleyici öğeleri çok zengindir.  Boza;  kalsiyum, demir, fosfor, sodyum, tiamin, niasin, riboflavin bakımından değerlidir. 

Boza Mayalı bir içecektir. Bu da içinde laktik asit oluşmasına neden olarak, mideyi koruyucu etki yaratır, sindirimi kolaylaştırır, gaz şikayetlerinin ortadan kalkmasını sağlar, kabızlığı azaltır, mide yanması gibi şikayetlerin oluşmasına engel olur.

Boza’nın Besin Değerleri

100 ml Boza’da;

240 kcal enerji
57.5 gr karbonhidrat,
3.5 gr protein,
0.5 gr yağ,
29 mg kalsiyum,
1,3 mg demir,
97 mg fosfor,
1 mg çinko,
0.09 mg Tiamin(B1 vitamini),
0.05 mg Riboflavin (B2 vitamini),
1.16 mg Niasin bulunur.


Genel Bilgiler:

Boza, darı irmiği, su ve şekerden üretilen alkolsüz, hafif mayalı bir içecektir. Bilinen en eski Türk içeceklerinden biridir. Boza, daha çok kış aylarında tüketilmektedir. Hacı İbrahim Bey’in 4. kuşak torunları Selin ve Mehmet’in yaptığı yeniliklerle artık 4 mevsim içilebilmektedir.

Boza’nın yoğun olarak içildiği mevsim Eylül – Mayıs ayları arasıdır. Uygun şartlarda (+4°C’ de) muhafaza edilirse 365 gün 4 mevsim içilebilir. Boza’nın içilebilecek kıvamını koruduğu süre asgari 15 gündür. 

Boza bozulmaz. Ancak hiçbir katkı maddesi kullanılmadığı için gün be gün ekşir ve duyusal özelliklerini kaybedebilir. Bozanın taze olarak tüketilmesi önerilir. Ekşi seviyorsanız oda sıcaklığında veya daha sıcak bir ortamda birkaç gün bekleterek daha ekşi kıvamlı Boza’nın tadını çıkarabilirsiniz.

Saklama koşulları:

Boza, serin bir ortamda asgari 15 gün saklanabilir, tercihen (+4°C’ de) buzdolabında saklayınız.

Boza Çeşitleri:



Boza’nın yapıldığı tahıl türüne göre çeşitleri bulunmaktadır. Dış ülkelerde yapıldığı yerin başlıca ürününe göre arpa,  yulaf, mısır, buğday, karabuğday,  çavdar, Arnavut darısı, gernik gibi tahılların unu, bazen da pirinç ve ekmek, nadir olarak da kenevir unu ve karamuk mayalandırılarak yapılmaktadır. 

Türkiye’de ise boza genellikle darıdan üretilmektedir.



Arama kelimeleri: Bozanın faydaları, Bozanın yarararı, Cilt bakımı için boza, Boza maskesi, Boza peelingi
Gacer ekmeği - Kilo verdiren ekmek

Gacer ekmeği - Kilo verdiren ekmek

Gacer ekmeği - Kilo verdiren ekmek

Gacer ekmeği Kayseri'nin Develi ilçesi yöresinde yetiştirilen gacer buğdayı ile yapılıyor. Gacer Ekmeği kilo vermekte zorluk çekenlere tavsiye ediliyor.



Daha çok kıraç ve dağlık bölgelerde yetiştirilen Gacer bitkisinden; ekmek, börek, pilav, çorba, dolma, yaprak dolması gibi her türlü yemek yapılabiliyor. 

Kaplıca buğdaylar grubunda yer alan Gacer bitkisi pirinç ve bulgurun yapıldığı tüm yemeklerde alternatif olarak kullanılabilir.

Gacer bitkisi besinin değerinin yüksek olmasının yanında sindirimi ve hazmı da kolay. Gacer buğdayından tam buğday unu ile ekmek yapıldığında lifli kısmı da ekmekte olduğundan midedeki yağların daha fazla çekilmesini sağlar. Bu nedenle diyetisyenler kepekli ekmekleri tavsiye etmektedir.

Hamilelikte kullanılması sakıncalı bitkiler

Hamilelikte kullanılması sakıncalı bitkiler

Hamilelikte kullanılması sakıncalı bitkiler

- Baharat amaçlı kullanılan fesleğen, kekik, vs. bitkilerin genellikle pişirme veya tat vermek için kullanılan küçük miktarları emniyetlidir; ancak bu bitkilerin çay yapmak için kullanılan büyük miktarları (1-2 tatlı kaşığı gibi) hamileler için zararlı olabilir.

- Özellikle kabızlık yakınmalarının giderilmesi için kullanılan  doğal ve zararsız olarak düşünülen dışkı yumuşatıcı antrakinon içerikli bitkiler vardır. Bu bitkiler rahim dahil düz kasların kasılmasını sağlayarak düşük yapmaya sebep olabileceği için kullanılması sakıncalıdır. Acı çiğdem, akdiken (geyik dikeni), aloe vera, sinameki ve topalak gibi bitkiler bu grupta yer alan sakıncalı bitkilerdir.
- Rahim uyarıcı etkilye sahip olan Adaçayı, akdiken, Cezayir menekşesi, kekik, mazı, meyan kökü, ökse otu, pelin otu, ravent (ışgın), rezene, sinameki, yarpuz gibi bitkiler de aynı nedenle kullanılmamalıdır. Düzenli olarak tüketilmeleri ve özellikle de günlük 1-2 tatlı kaşığı gibi miktarları zararlı olabilir. Bu bitkilerin bitkilerin düşüğe  veya erken doğuma neden olan rahim uyarıcı etkileri olabilmektedir.
- Bitkilere acı tat veren alkoloidleri yoğun içeren Altınmühür (goldenseal), efedra, kına kına, kırlangıçotu ve yabani kiraz gibi bitkiler veya esansiyel bitki yağlarından anne-bebek arasındaki ya da anne rahmindeki ceninin fonksiyonlarını etkileyebileceği için sakınılmalıdır.  Bu bitkilerin düzenli tüketilmesi hamileler için sakıncalıdır. Adaçayı, ardıç, biberiye, civanperçemi, kekik, lavanta, mazı, mercanköşk ve rezene gibi bitkilerin yağlarının ağız yolu ile hamilelik sürecinde düzenli tüketilmesi de sakıncalıdır.
Akdiken, Cezayir menekşesi, civanperçemi, çarkıfelek (passiflora), kekik, mazı, meyankökü, ökseotu, pelin otu, ravent (ışgın), sinameki ve yarpuz gibi  Emenagog etkili bitkiler, adet görmeyi teşvik eden bitkiler olup hamilelik süresince kaçınılmalıdır. Bu bitkilerin hamilelikte kullanılması sakıncalıdır.
Etiketler: Hamilelerin tüketmesi sakıncalı bitkiler, Hamilelikte yararlı ve zararlı besinler, Hamilelikte Tüketilmesi Sakıncalı Besinler, Hamilelikte bitki çayları ve şifalı otlar, hamilelikte sakıncalı bitkiler, hamilelikte kullanılması sakıncalı bitkiler
Hakiki bal nasıl anlaşılır?

Hakiki bal nasıl anlaşılır?

Gerçek bal nasıl anlaşılır?

Gerçek bal ile sahte balın gerçek anlamda anlaşılması için bu konuda uzmanlaşmış özel labaratuvarlarda analiz edilmesi gerekir. Hakiki bal granül halde göründüğü halde tüketiciler bu balın şekerden yapılmış olduğu düşüncesiyle kullanmak istememekte. 

Tüketiciler akışkan balı tercih ettiğinden firmalar balı 90-100 °C kaynatarak ambalajlamaktadır. Bu yöntem balın içeriğnde bulunan vitamin ve enzimleri yok etmektedir. Doğru olan kaynatılmamış bal tüketmektir.


Balın "kristalize" olması ile "donması" aynı şey değildir. ikisi birbirinden farklıdır. Ballar içinde bulunan şeker türüne göre kristalize olmaktadır. Örnek olarak çam balı ve kestane balı hemen hemen kristalize olmaz.

İlginç olan ise toz şeker kullanılarak elde edilen sahte ballar da çam balı gibi uzun süre kristalize olmamaktadır.

Pamuk ve ayçiçeğinden elde edilen ballar çok çabuk kristalize olduklarından hasatın hemen ardından peteklerinden özel yöntemlerle süzülüp çıkarılır.Bu ballar kristalize olduklarında kabı ile birlikte sıcak suya konularak tekrar akışkan hale getirilebilir. Bu şekilde besin değerini kaybetmez.

Son zamanlarda piyasaya sürülen sahte ballar sağlığımıza zarar veriyor. Peki gerçek bal ile sahte balı birbirinden ayırt edebileceğimiz yöntemler var mı?

Evinizde uygulayabileceğiniz bazı yöntemler ile, hakiki ve sahte balı belli oranda anlamanız mümkün..

Hakiki bal nasıl anlaşılır?

- Bal buzdolabında şekerleniyorsa hakikidir.

- Bal  çok yoğun ve sürekli akışkanlığa sahip olmalıdır, Bal kesik kesik  akıyorsa sahtedir. Çam balı  yavaş akar, Çiçek balı hızlı akar. 


- Hakiki bal kaşık kullanılarak alındığında akışkanlığı kesintisiz olur.

Bal buzdolabında saklanmaz.  Ancak buzdolabında yaklaşık bir ay beklediğinde krem veya tereyağı kıvamına geliyorsa bu balın hakiki olduğunu gösterir.


- Soğuk havada donmayan bal gerçek değildir... Soğuk havada kavanozdaki balın alt kısımları zeytinyağının donması gibi donarsa o bal hakiki baldır.

- Sahte balın rengi biraz daha açık olur, normal balın kokusu olmaz. Normal balın kıvamı biraz daha yoğundur.

- Balı kaşık ile alıp yere döktüğünüzde sahte bal uzayarak tıpkı örümcek ağı gibi havada uçar.

- Balın şekerlendiğinde, normale dönmesi için güneşe çıkarmanız veya kabı ile birlikte sıcak suya koymanız yeterlidir.

- Bal şeker ile yapılan diğer şerbetlere göre çok daha fala keskindir. Bal fazla tüketildiğinde  genizde hafif yanma yaparsa bu yediğiniz hakiki baldır.


- Balda az da olsa şekerden kaynaklanan alkol olması sebebi ile kibrit çöpü veya kağıt üzerinde cızırdayarak yanar.


Bal ve balın faydaları

Kestane Balının Faydaları


Bağışıklık sistemini güçlendirmek için bal kürü



Genç kalmak için elma yiyin

Genç kalmak için elma yiyin

Gençlik iksiri: Elma

Elma yediğiniz zaman hem bağışık sisteminiz güçlenir, hem yaşlanmanızı geciktirirsiniz hem de diyetiniz bozmamış olursunuz.

Elmanın faydaları saymakla bitmez. Günde bir elma tüketerek, güne sağlıklı başlamış olursunuz 


İşte elmanın faydalarından bazıları;

•  Tatlı krizi ve zayıflama diyetleri için orta boy bir elma 55 kalorilik enerjisi ile çok iyi bir alternatif oluşturur.

• Elmanın özellikle kabuğu ve kabuğuna yakın kısımları C vitamini bakımından oldukça zengindir. Bu da hastalıklara karşı direncinizi artırır.

• Elma vücudunuzdan kanser yapan öğeleri temizler, antioksidan yerine geçer.

• Elma cildinizi yaşlanmaya karşı korur.

• Elma Kalp rahatsızlıklarına karşı faydalıdır. Ayrıca tansiyonunuzu da dengeler.

• Elma Romatizma ağrılarına karşı faydalıdır ve midenizi rahatlatır.


• Kansızlığın ve kabızlığı önlenmesine yardım eder.





Obeziteye neden olan antikor bulundu

Obeziteye neden olan antikor bulundu

Obeziteye neden olan antikor bulundu

İmmünoglobülin adı verilen antikorların tokluk hissini geciktirmesinin Obeziteye  olabileceği belirlendi.

Fransa Ulusal Sağlık ve Tıp Araştırmaları Enstitüsünde görevli bilim adamlarının, fareler üstünde yaptığı araştırmalar, aşırı yeme ihtiyacına, tokluk hissini yavaşlatan immünoglobülin adı verilen antikorların nedn olduğunu ortaya çıkardı.

AÇLIK HORMONU KANDA KAYBOLUYOR

Bilim adamları, normalde immünoglobülin adı verilen antikorların açlık hormonunun kanda hızla kaybolmasını engellediğini, bu şekilde, hormonun beyni harekete geçirerek iştahı düzenlediğini açıkladı.


OBEZLERDE İSE AÇLIK HORMONU ARTIYOR


Obezlerde ise bu durumun farklı olduğu, antikorların beyne daha fazla açlık hormonunun taşınmasına neden olarak tokluk hissini geciktirdiği açıklandı. 


Obezitenin Nedenleri

Obezitenin oluşmasında başlıca risk faktörleri aşağıda sıralanmıştır :
  • Aşırı ve yanlış beslenme alışkanlıkları
  • Yetersiz fiziksel aktivite
  • Yaş
  • Cinsiyet
  • Eğitim düzeyi
  • Sosyo – kültürel etmenler
  • Gelir durumu
  • Hormonal ve metabolik etmenler
  • Genetik etmenler
  • Psikolojik problemler
  • Sık aralıklarla çok düşük enerjili diyetler uygulama
  • Sigara- alkol kullanma durumu
  • Kullanılan bazı ilaçlar (antideprasanlar vb.)
  • Doğum sayısı ve doğumlar arası süre

Gıda terapisi

Gıda terapisi

Gıda terapisi

Gıda terapisi yönteminde beslenme biçiminiz incelenir ve vücudunuzun kendini iyileştirme güç ve yeteneğini artırmak için yeme alışkanlıklarınızda ne gibi değişiklikler yapılması gerektiğine karar verilir.

Diyetisyen ve gıda terapistlerinin yanı sıra klinik ekolojistler ve nauropati uzmanları da tedavilerinin bir bölümü olarak gıda terapisini sıklıkla kullanır.


Gıda terapistine gittiğinizde genellikle önce sağlığınız, hastalıklarınız, yaşam ve beslenme tarzınızla ilgili form doldurmanız istenir. Terapist sorulara verdiğiniz cevapları inceledikten sonra size özel olarak hazırlanmış bir beslenme tavsiye eder.

Yeni beslenme biçiminizin etkili olup olmadığını değerlendirmek ve gerekli düzenlemeleri yapmak için terapist sizi tekrar görmek isteyecektir. Terapist sadece beslenme biçiminizi düzenleyerek tedavi edilemeyeceğinize karar verirse size bir doktara görünmenizi önerecektir.

Probiyotik ve Probiyotiklerin Faydaları

Probiyotik ve Probiyotiklerin Faydaları

Probiyotik nedir? 

Probiyotikler, sindirim sistemimizde belli sayıda bulunan ve tüketildiği zaman kişinin bağırsaklarında bulunan bakteri sayısının dengesini sağlamak suretiyle sindirim sistemi ve bağırsak sağlığını koruyan canlı mikroorganizmalar ve bileşenleri tanımlamaktadırlar.

Probiyotik gücünüzü artırın

Bağırsaklarınızda bulunan probiyotikler ne kadar çoksa sağlığınız o kadar güçlü bir korunma altında demektir. Bedenimiz kendi hücrelerimizin yaklaşık 10 katı daha fazla bakteri içermekte. Bu bakterilerin yaklaşık yüzde doksanından fazlası bağırsaklarmızda yaşamakta.

Bağırsakta bulunan bakteriler bağışıklık sistemimizin güçlenmesinden alerjik reaksiyonların önlenmesine, sindirim sistemimizin güçlü çalışmasından bağırsak fonksiyonlarımızın iyileştirilmesine kadar bir çok konuda önemli fizyolojik görevler üstlenmekte.

Yeni yapılan bazı çalışmalar bağırsakta bulunan  bakteri dengesi güçlü olan kişilerde kalp ve beyin damar hastalıklarının da daha az görüldüğünü gösteriyor. Yine yeni bir çalışma bu bakterilerin kalp krizi ve feelce karşı da korunma sağladığını ispatlıyor. 

Bağırsakta bulunan bakterileri sayıca çoğaltmanın yolu daha çok kefir, yoğurt ve mayalanmış yiyecek tüketmekten geçmekte. Ayrıca bu bakterilere ciddi zararlar verebilen antibiyotiklerden olabildiğince uzak kalmak da önemli bir ayrıntı. Antibiyotikler bu tür yararlı bakterilerin sayısını ciddi biçimde azaltıyor. Zaten antibiyotik kullanımı sonrasında ortaya çıkan ishallerin sebebi de yararlı bakterilerin azalması oluyor.

Probiyotiklerin Faydaları Nelerdir?

Yapılan bilimsel çalışmalar sonucunda Probiyotik Bakterilerin aşağıdaki yararları gösterdiği ortaya çıkmıştır ;
  •  Sindirim sistemini ilgilendiren Reflü, Gastrit, Ülseratif Kolit, ve Chorn sendromu,  pastik kolon, Irrıtabl bağırsak sendromu, bağırsak ve mide Polipleri tedavisinde
  •  İshal, Kabızlık gibi bağırsak düzensizliklerinde ve hazımsızlık,şişkinlik gibi şikayetlerde
  •  Bağışıklık sistemi bozukluklarında; sık hastalanan,yatalak,kronik hastalığa sahip kişilerde
  •  Allerjik hastalıkların tedavisinde
  •  Otoimmün hastalıkların tedavisinde
  •  Vücuda giren tüm zararlı mikropların, bağırsaktaki mantar( candida ), parazitlerin yok  edilmesinde.Dolayısıyla yiyeceklerin yağa ve şekere dönüşmesi engellenerek obesitenin    önüne geçilebildiği
  •  Vücuda toksik yük getiren zararlı maddelerin temizlenmesi ve bağırsak detoksunda
  •  Kan şekerinin dengelenmesinde ve şeker hastalarında
  •  Karaciğer hastalıklarında ve Kan kolestrol düzeyinin dengelenmesinde
  •  Hamile ve Lohusalarda tüm sindirim problemlerinde
  •  Yenidoğanda görülen Kolik sancısı tedavisinde ve bağışıklık sisteminin güçlendirilmesinde
  •  Böbrek hastalıkları ve İdrar yolları enfeksiyonlarında
  •  Depresyon tedavisinde
  •  Kronik yorgunluk sendromunda
  •  Kanserden korunmak ve Kanser tedavisi görenlerde bağışıklık sistemini güçlendirmek için...
  •  B grubu vitaminlerin ve K vitaminin üretimini ve emilimini sağlamak
  • Doğal lifle birlikte kalsiyumun bağırsaklardan emilimini artırabildikleri; böylelikle kemik erimesi (osteoporoz) gelişimini önlemeye ve formda kalmaya destek verebildikleri,
  • Kötü bakterilerin neden olduğu enfeksiyonları yavaşlatabildikleri,
  • Vajinal florayı dengede tutarak, vajinal enfeksiyonlara sebep olan kötü bakterilerin (Candida) gelişimini baskılayabildikleri,
  • İdrar yolu enfeksiyonlarına ve seyahatlerde ishale sebep olabilen E.coli bakterisinin gelişimini engellemeye yardımcı olabildikleri,
  • Zehirli maddelerin vücuttan atılmasına yardımla, cildin ve görünümün iyileşmesine yardımcı olabildikleri ve böylece yaşlanmayı yavaşlattıkları,
  • Sindirim kanalında sağlıklı bir bakteri dengesi oluşturabildikleri,
  • Bazı, gerekli enzimleri üreterek, sindirime katkıda bulunabildikleri,
  • Ağız kokusu sorununun giderilmesine yardımcı olabildikleri,
  • Kemik erimesi ve bazı menapoz sıkıntılarını azalttığı
  • İnce ve kalın bağırsaklardaki kötü ve zararlı bakterilerin yerine geçerek, onları kontrol altına alabildikleri,
  • Laktoz (süt şekeri) ve protein sindirimini kolaylaştırabildikleri,
  • Antibiyotik tedavisi ve seyahat sırasında görülebilen ishal (diyare) sorununda dışarı çıkma sıklığını azaltabildikleri,
  • Antibiyotik ilaç kullanımı nedeniyle doğal mikro florası bozulan bağırsakların dengesinin düzeltilmesine yardımcı olabildikleri,
  • Kanser riskini azalttıkları,kanser tedavisinde immün sistemi güçlendirdikleri
  • Zararlı bakterilerin çoğalmalarını ve gelişmelerini engelleyerek, vücuttan atılmalarına yardımcı olabildikleri; böylece doğal bağışıklık sistemini güçlendirerek bir çok hastalığa karşı vücut direncinin artmasına katkıda bulunabildikleri, tespit edilmiştir.

Günlük beslenmenize doğal probiyotikleri ekleyerek, mide ve bağırsak sorunlarını önleyebilir, sindirim sisteminizin daha iyi çalışmasını sağlayabilirsiniz.

Doğada iki tür bakteri vardır. Bunlardan ilki; hastalıklara neden olan ve insan sağlığını bozan patojen bakterilerdir, ikinci grup ise; sindirim sistemimizin düzgün çalışmasını sağlayan yararlı bakterilerdir. 

Bakteriler derimiz dahil olmak üzere etrafımızdaki her yerdedir. Yararlı bakteriler ise, bağırsaklarımızda yaşarlar ve sindirim sürecine yardımcı olurlar. Aslında bağarsağımızdaki yararlı bakteriler olmadan besinlerin sindirimini gerçekleştiremeyiz. Antibiyotiklerin sık sık ve yüksek miktarda kullanılması patojen bakterileri öldürürken, yararlı bakterileri de öldürür. Bu durum çeşitli sağlık sorunlarına yol açar. Doğal probiyotik gıdalar sindirim sağlığının korunmasına yardımcı olur.

Yararlı bakteriler bulunduran besinler:

Probiyotik gıdalar, sindirim sisteminin çalışmasına yardımcı olan canlı mikroorganizmaları içeren gıdalardır. Bu günlerde mikroorganizmaların canlı kültürleri bazı yiyecek ve içeceklere ekleniyor, ancak doğal probiyotik gıdaların daha faydalı olduğu kanıtlanmıştır. 

Probiyotik besin takviyeleri, piyasada mevcuttur ancak yapay olan her şey gibi yan etkiler gösterebilirler. Bu nedenle özellikle antibiyotik kullanımından sonra beslenmenize doğal probiyotik gıdaları eklemeniz önemlidir.

Probiyotik kelimesi “yaşam için iyi” anlamına gelir. Antibiyotikler ve diğer bazı ilaçlar hastalığa neden olanlarla birlikte yararlı bakterileri de yok ederler. Aşırı işlenmiş gıdaların tüketimi veya fiberden zengin olmayan bir diyet vücudunuzdaki probiyotiklerin azalmasına neden olabilir. Uzun süreli ishal ve stres vücuttaki probiyotik bakterileri yok edebilir. Alkol ve uyuşturucu bağımlılığı da probiyotik bakterilerin azalmasına ve sindirim sisteminin bozulmasına neden olur.

Probiyotik gıdaların sağlığa faydaları:

Bifidus regularis, Lactobacillus bulgaricus, Lactobacillus acidophilus ve laktik asit bakterileri doğal olarak bağırsakta bulunan yararlı bakterilerin en yaygın çeşitleridir. Bu bakteriler, vücut içindeki zararlı bakterilerin çoğalmasını durdurmaya yardım eder. Ayrıca ishal, mide rahatsızlığı, şişkinlik, gaz, hazımsızlık, irritabl barsak sendromu ve diğer bağırsak sorunları önlemeye yardımcı olurlar. Yararlı bakteriler gastrointestinal enfeksiyonları önleyerek sindirim sistemini özellikle de bağırsakları sağlıklı tutarlar. Probiyotikler, hastalık sonrası hızlı iyileşmeyi sağlarlar. Bunlar mantar enfeksiyonlarının belirli türleri için büyük iş yaparlar. Önemli ölçüde alerjik reaksiyon riskini azaltırlar ve aynı zamanda solunum yolu enfeksiyonlarının gelişme riskini düşürürler. İdrar yolu enfeksiyonlarıyla mücadele etmeye yardımcı olurlar.

Probiyotik bakteriler içeren gıdalar, yiyeceklerdeki vitamin ve minerallerin emilimini arttırır. Bu gıdaların düzenli tüketimi kabızlık, kolit, gastroenterit, enfeksiyon, ishal, gaz, laktoz intoleransı, kötü sindirim ve özellikle kolon kanseri gibi çeşitli sağlık koşullarını önlemeye yardımcı olur. 

Bu gıdaların mesane kanseri riskini azaltmaya yardımcı olduğuna inanılmaktadır. Probiyotikler bağışıklık sistemini güçlendirmeye de yardımcı olurlar. Bu gıdalar çocuklardaki egzama belirtilerini azaltmaya yada önlemeye yardımcıdır.

Bazı doğal prebiyotik gıdalar;

-Ayran
-Süzme peynir
-Yoğurt
-Lahana turşusu
-Kefir
-Pastörize edilmemiş turşu ve zeytin
-Dhokla (nohut fermente edilerek yapılmış Hint aperatifi)
-Dosa (pirinç ve siyah mercimek fermente edilerek yapılan geleneksel Güney Hint yemeği)
-Idli (pirinç ve siyah mercimek fermente edilerek yapılan Hint aperatifi)
-Kim Chi (baharatlı, keskin fermente edilmiş lahana, geleneksel Kore yemeği)
-Miso (bir sos veya yaymak olarak kullanılan fermente soya salçası, popüler Japon gıdası)
-Natto (fermente edilen soya fasulyesinden yapılmış Japon gıdası)

Eğer emziren bir kadın antibiyotik alır ise bebek de antibiyotiklerin yan etkilerinden muzdarip olabilir. Probiyotik gıdalar ile beslenen bebeklerde bu belirtiler hafifler.

Probiyotik gıdaların yan etkileri:


Yararlı bakteriler bakımından zengin olan yiyecekler tamamlayıcı ve alternatif tıpta kullanılır. Probiyotikler, kapsüller, tabletler ve tozlar şeklinde bulunur. Probiyotiklerin aşırı tüketimi, bağırsaklarda doğal olarak bulunan probiyotik bakterileri yok edebilir. 

Vücut dostu bu bakterilerin türleri ve miktarları kişiden kişiye değişir. Probiyotiklerin yan etkilerini kanıtlamak için gerekli olan daha çok çalışma yapılmalıdır, ancak şimdiki çalışmalar göstermiştir ki bu gıdaların aşırı tüketimi şişkinlik ve gaz gibi hafif yan etkilere yol açar.

Probiyotik bakteriler bakımından zengin olan doğal gıdaların tüketimi, yapay probiyotik takviyelerinin tüketiminden daha faydalıdır. Eğer bir sindirim problemi için probiyotik takviyesi kullanmayı düşünüyorsanız öncelikle doktorunuza başvurunuz.