Kadınlar Kulübü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kadınlar Kulübü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
 Erkeklerin kaçmasına sebep olan 10 hata!

Erkeklerin kaçmasına sebep olan 10 hata!


Erkeklerin kaçmasına sebep olan 10 hata!

İlk buluşmada erkekleri en çok rahatsız eden şeyler nelerdir? Nefret ettikleri şeyler listesinde ilk on sırada olanları sizler için listeledik. Erkekleri kaçıran 10 hata...

Müstakbel sevgili adayınızla buluşacaksınız ve onunla uzun soluklu bir ilişki yaşamak istiyorsunuz. Ne kadar güzel hayaller... Tamam ama ilk buluşmanızda neler yapmanız ya da yapmamanız gerektiğini biliyor musunuz?

1- "Ben, ben, ben" hakkında çok konuşmak
Erkeklerin korkulu rüyalarından biri durmadan kendileri, ilgi alanları, işleri, hayalleri tatilleri, alışverişleri hakkında konuşan kadınlardır. Böyle diyaloglar kuran kadınlar yalnızca kaba ve düşüncesiz değil, ayrıca oldukça sıkıcı. Kim sizin son aldığınız el çantasıyla ya da iki sene önce yaptırdığınız o harika permayla ilgilenir ki?

2- Çok fazla kişisel sorular sormak
Erkeği uygunsuz sorularınızla korkutuyor musunuz? Kulağa ne kadar çılgınca gelse de, bazı kadınlar daha ilk buluşmada "Ne zaman evlenmeyi düşünüyorsun?" ya da "Şimdiye kadar kaç kadınla birlikte oldun?" gibi sorular soruyorlar. Böylesine özel sorular erkeği utandırabilir. Onu sorguya çekmeyi bırakın ve ilgi alanları gibi daha genel sorular sorun.

3- Yiyecek konusunda çok seçici olmak
Buluştuğunuz kişi diyette olmadığı sürece (ki çoğu erkek değildir), yemek hakkındaki tuhaflığınızı anlamlandıramayacaktır. Her erkek iştahlı bir kadından hoşlanır. Çünkü bu hayatı seven, keyif almayı bilen birisi olduğunuza işaret eder. Diyette olsanız bile, onunlayken diyetinize bir ara verin ve ona yarım kilo alma paranoyasıyla yaşayan fizik takıntılı başka bir kadın olduğunuz izlenimini vermeyin.

4- Geç kalmak
Maalesef bazı kadınlar biraz geç kalmanın klas olduğu yanılgısına kapılmış durumdalar. Beş dakika geç kalmak affedilebilir iken, zavallı adamı 15 dakika ya da daha fazla bekletmek oldukça kaba (tabii geçerli bir mazeretiniz yoksa). Randevunuza bu kadar geç kaldığınızda ona yanlış bir mesaj gönderirsiniz, (dakik olmanız için gereken eforu harcamanıza değmeyecek biri) bunu istemeseniz bile. Gecikmeniz onun akşam için yaptığı özel planları mahvedebilir. Eğer geç kalmaya meyilli biriyseniz, geç kalmamak için daha erken hazırlanmaya çalışın.

5- Duygusal yükler
Geçmişteki başarısız ilişkileriniz hiçbir zaman değinmek için doğru konu değildir. Özellikle ilk birkaç buluşmada. Duygusal yüklerinizi (Eski erkek arkadaşınızla ne yaptığınızı, onun sizi nasıl aldattığı vb.) henüz tanımaya başladığınız birinin üzerine boşaltmak, özellikle bu kişi sizin müstakbel erkek arkadaşınız ise erkeğin kaçmasına sebep olabilir.

6- Senin için fazlayım
Onun için fazla iyi olduğunuzu aklınızdan geçirseniz bile, asla dile getirmeyin. Müstakbel erkek arkadaşınıza onun sizin standartlarınızın altında olduğunu söylemek çok kaba bir davranış.

7- Sürekli telefonda
Bir randevuda telefonlara cevap vermek sorun değil ama telefonunuzu titreşime almak onunla rahatsız edilmeden zaman geçirmenizi sağlar. Nazik olmayan bir hareket değil, ama sürekli telefonunuzla ilgilenip onu umursamazsanız bu hiç de iyi olmaz. Daha da kötüsü, telefonda bağırarak konuşan kız arkadaşınız randevunun nasıl gittiğini soruyorsa biraz utanabilirsiniz.

8- Umutsuz görünmek
Biyolojik saatiniz işliyor ve gerçek bir ilişkiye başlamanın zamanı geldiğini mi düşünüyorsunuz? Öyleyse bile işleri biraz ağırdan alın. Böylesine umutsuz görünmek bütün erkekleri korkutacaktır. Özellikle gelinlik hayallerinizden, ne zaman evlenmek istediğinizden ve kaç bebek istediğinizden daha ilk randevuda bahsederseniz. Randevudan sonra işler harika gitmiş, kimyanız tutmuşsa bile o gece onu asla aramayın. İlgili görünün ama çok da değil. Hatta daha da iyisi onun sizi aramasını bekleyin.

9- Sarhoş olmak
Rahatlamak için biraz alkol almak iyi bir şey fakat sarhoş olursanız her şeyi berbat edersiniz. Geğirmek, dengenizi kaybetmek ya da kusmak sizin en güzel portreniz değildir. Kararında için.

10- Kendiniz olmamak
Kendiniz olmak yerine onun hoşlanacağını düşündüğünüz biri olmaya çalışmak en yaygın hatalardan biridir. Eğer kendinizi çekici olduğunuza ikna edemiyorsanız, erkeği onu hak ettiğinize nasıl ikna edeceksiniz? Kendinizi bir maske arkasına sakladığınızda yalnızca onu değil kendinizi de kandırıyorsunuz. Zaten karşınızdaki erkek doğru olanı görecek ve sizin samimiyetsizliğiniz ve öz güven eksikliğinizden rahatsızlık duyarak kaçacak delik arayacaktır.
 Kadınların organik hastalığını biliyor musunuz?

Kadınların organik hastalığını biliyor musunuz?


Kadınların organik hastalığını biliyor musunuz?

Kadınlarda adet düzensizlikleri hormonal olabileceği gibi organik sebeplerle de meydana gelebiliyor. Organik adet düzensizliklerinin mutlaka ayrıntılı olarak  araştırılması gerekiyor.

Avrupa Tüp Bebek Merkezi Klinik Direktörü Op. Dr. Serhat Partalcı, rahim iç yüzeyinde gebelik oluşması ve embriyonun beslenmesi sağlamak için oluşan tabakanın, döllenme olmadığı zamanlarda dökülüp vücuttan atılmasına halk arasında ay hali, adet, regl, tıp dilinde ise menstürasyon olarak adlandırıldığını belirtiyor. Op. Dr. Serhat Partalcı, adet kanamalarının düzensiz olmasının birçok soruna sebep olduğuna dikkat çekiyor.

Yaş Çok Önemli

Düzensiz vajinal kanaması olan kadınlarda yaşın çok önemli olduğuna değinen Partalcı, 40 yaş öncesi olan çoğunlukla hormonal nedenlere bağlı iken, 40 yaş sonrası ise hormon dışı sebeplerden kaynaklanan düzensiz kanamaların yüksek olduğunun altını çiziyor.

Adet kanamalarının düzensiz olduğu durumlarda, pıhtılı, ağır ve sancılı olması, 2-8 gün arası normal olan kanamaların daha uzun sürmesinin organik ve hormonal sebeplerden kaynaklandığını aktaran Op. Dr. Serhat Partalcı, rahimde ur, tümör, yumurtalık kistleri gibi problemler yaşanıyorsa; organik adet düzensizliğinden, yapısal bir problem olmadan yaşanan düzensizliklerin ise hormonal sebeplerden oluştuğunu belirtiyor.

Ergenlik Öncesi ve Menopoz Sonrasına Dikkat!

Bir düzensiz adet kanamasının nedenini hormonal bozukluğa sokabilmek için diğer organik sebeplerin ekarte edilmesi gerektiğini ifade eden Op. Dr. Serhat Partalcı, özellikle ergenlik öncesi veya menopoz sonrası vaginal kanamaların, mutlaka araştırılması gereken ciddi durumlar olduğunun altını çiziyor.

Adet Düzensizlikleri Tedavisi

Op. Dr. Serhat Partalcı, kanamanın sebebinin üreme organlarından yani hormon düzensizliği değil de organik sebeplerden kaynaklandığında rahimde bulunan myom, tümör veya kanser varsa hastanın ameliyat edilmesi gerektiğini belirtiyor. Menopoz döneminde görülen her türlü kanamanın mutlaka ayrıntılı araştırılması gerektiğinin altını çizen Op. Dr. Serhat Partalcı, tıbbi tedavide doğum kontrol ilaçları, adet düzenleyici hormonal ilaçların yanında dengeleyici alternatif tedavilerin de uygulanabileceğine değiniyor.
 G-noktası gerçekten var mı?

G-noktası gerçekten var mı?


G-noktası gerçekten var mı?

G-noktasının varlığı 60 yıldır tartışılıyor. Bu konuda uzmanlar bile ikiye ayrılmış durumda... İşte G-noktası hakkında merak edilen soruların yanıtları...

Seks terapisti Jinekolog Dr. Grafenberg tarafından 1950 yılında “Kadında seksüel yanıt alınamayacak bir bölge yoktur, sadece partnerin bu erotojenik noktaları bulması gerekir” şeklinde yaptığı açıklamayla jinekoloji dünyasında başlayan G-noktası tartışmaları, günümüzde embriyoloji ve fizyoloji alanında çalışan doktorlar tarafından "G-noktası yoktur" şeklinde yorumlanırken, seks terapisi ile ilgilenen jinekologlar tarafından da var olduğu iddia edilmektedir.

Jinekologların ve bazı seks terapistlerinin bulduklarını iddia ettikleri G-noktasını cinsel bölge anatomisi, embriyoloji ve fizyolojisi ile ilgilenen araştırmacılar ise bulamıyorlar. Bu konuda yayınlanmış bilimsel bir araştırmanın olmaması konuyla ilgili günümüzde farklı inanışlara ve bakış açılarına neden oluyor.

29 – 30 Eylül tarihlerinde Amerika’nın Las Vegas şehrinde düzenlenecek olan Uluslararası Kozmetik Jinekoloj Derneği tarafından düzenlenen Kadın ve Erkek Kozmetik Genital Cerrahi Dünya Kongresi’ne konuyla ilgili davet alan ve 1950 yılından beri tartışılan G-noktasının Anatomisi, Tarihi ve Fonksiyonelliği hakkında bir konferans verecek olan Bahçeci Sağlık Grubu doktorlarından Kadın Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Bora Cengiz, G-noktası ile ilgili söylenen yüzlerce farklı açıklama ve inanışın kimi zaman kadınlar açısından yanlış değerlendirildiğini ve problemlere neden olduğunu belirtiyor.

Op. Dr. Bora Cengiz, bugün varlığı halen tartışılan G-noktası hakkında Dünya Kozmetik Cerrahi Genital Kongresi’nde vereceği seminer öncesinde konuyla ilgili önemli noktaların altını çiziyor.

- Kadınlarda, G–noktası olarak adlandırılan bölgenin varlığı doğru mu?
Aslında Grafenberg, G-noktası diye bir yer tanımlamamış. O bölgenin uyarılmasının orgazma yol açtığını da iddia etmemiş. 1982 yılından günümüze Anatomi, embriyoloji ve fizyoloji alanında çalışan doktorlar g-noktasının olmadığını ve gösterilemediğini öne sürerken, seks terapisi ile ilgilenen jinekologlar var olduğunu iddia ediyor.

- G–noktası hakkında kadınların en erojen bölgesi olduğu inanışı sizce gerçek mi?
Erotojen alanları sıralarsak ilk sırada klitoris gelmektedir. Küçük dudaklar, anüs, meme ve meme uçları, kulaklar, ense en erotojen bölgelerdir kadınlarda. Dr. Grafenberg tüm bunları saydıktan sonra üretranın geçtiği ön vajen duvarının da erotojen olduğunu ve cinsel doyum ve orgazma ulaşmaya yardımcı olduğunu iddia etmiştir.

- G-noktasının yeri ile ilgili farklı inanışlar var. Konuyla ilgili net ve ispatlanmış bilgi nedir?
Maalesef jinekologların ve bazı seks terapistlerinin “bulduk” dediği noktayı, cinsel bölge anatomi, embriyoloji ve fizyolojisi ile ilgilenen araştırmacılar bulamıyorlar. Bu konuda yayınlanmış “bilimsel” bir araştırma da bulunmuyor.

- Klitoral orgazm ile G-noktası orgazmı arasında fark var mıdır?
G-noktası orgazmı yanlış bir tanımlama, vajinal orgazm ve klitoral orgazmdan bahsedebiliriz. Bu da tartışmalı bir kavram. Kimi seks terapistleri vajinal orgazmın aslında klitoral orgazm olduğunu ileri sürüyorlar. Bu aslında kadın açısından probleme yol açabiliyor. Klitoral uyarı olmadan orgazm olamayan bazı hastalarım, kendilerini bu konuda eksik hissettiklerini ifade ediyorlar. Bu da cinsel yaşamlarını kötü etkiliyor.

- G-noktası nasıl bulunur, bulma yöntemleri nelerdir?                                      
G-noktası, vajenin duvarında mesane boynu olarak adlandırılan yaklaşık 3 - 5 cm. derinliğinde yer aldığı ifade edildiyse de, vajina da erotojen olan bölümün bu bölge ile sınırlı olmadığı, her kadında olmadığı da ileri sürülmüştür. Genellikle partner yardımı ile daha rahat bulunduğu ifade ediliyor.

- Orgazmda G-noktasının fonksiyonu ne kadar önemlidir?
Dr. Grafenberg 1950 yılındaki makalesinde günümüzde G-noktası olarak adlandırılan bölgenin uyarılmasını arttıran seks pozisyonunu tarif ederek, bazı kadınlarda bu uyarının cinsel doyumu arttırdığını ileri sürmüştü. Ama bu durumu daha popüler hale getiren jinekologlar var. İşlemle G-noktası kolajen, hyaluranik asid veya yağ enjeksiyonu ile şişiriliyor. Bu ögmentasyonun cinsel ilişki sırasında G-noktasının uyarılmasını arttırdığı öne sürülüyor. Ancak bu da dikkatli yorumlanması gereken bir durum. Vajinal orgazm olabilmek adına bu işlemi yaptıran kadınlarda yanlış bir algılama oluşuyor. Sanki vajene takılan bir düğme vasıtası ile daha iyi orgazm olabileceklerini düşünüyorlar. Orgazm olamama  sorunu,  kadınların yarısının problemi olarak gözlenmektedir. Ancak doktora başvurma nedenleri arasında diğer cinsellik problemleri kadar çok sık karşımıza çıkmamaktadır.

- Orgazm olamama problemi ne sıklıkla görülmektedir?
Çok yaygın bir problemdir. Kadınların yüzde 60’ı orgazm olamıyor. Birçok araştırmada cinsel sorun nedeniyle başvurmamış kadınların yüzde 40-60 kadarının orgazm olamadıkları saptanmıştır. Bu kadar yaygın olmasına karşılık başvuru oranı yüksek değildir.

- Orgazm olamamanın sebebi nedir?
Orgazm olma yeteneği vajinanın boyutu ve pelvis kaslarının gücüyle bağlantılı değildir. Orgazm olamamanın çok sayıda sebebi vardır. En sık sebepleri; sosyokültürel yapı, aile içindeki kısıtlamalar ve yasaklamalar, cinsel bilinçsizlik, aşırı dinsel inanışlar ve erkeğe ait erken boşalma, sertleşme sorunu gibi problemlerdir. En sık karşımıza çıkan sebepler diyabet, alkolizm, nörolojik bozukluklar ve psikiyatrik ilaçların kullanımıdır.
 Çapkın erkeklere kötü haber!...

Çapkın erkeklere kötü haber!...

Çapkın erkeklere kötü haber!...

Eşini aldatan erkeklere kötü bir haberimiz var! Uzmanların açıklamalarına göre; çapkın ve aldatan erkeklerde, yasak aşkların verdiği heyecan ve suçluluk duygusunun da etkisiyle erken boşalma sorununa daha çok rastlanıyor...

Cinsel Sağlık Enstitüsü; erkeğin eşini aldatmasının Türk aile kurumu için önemli bir sorun olduğunu vurguladı.

Milli Olmak...

Türk erkeklerinin milli olmak veya rüştünü ispat etmek için genellikle ilk cinsel ilişkilerini genelevlerde yaşadığına dikkat çeken Dr. Cem Keçe; “Cinsel terapistler olarak tavsiye etmesek de ilk cinsel ilişkilerin genelevlerde yaşanması sık rastlanan bir durumdur. Çünkü erkekler arasında milli olmak ve rüştünü ispat etmek gibi erkekliğin sözde sınandığı durumlar yaşanır. Zevk almayı hedefleyen, kendini güçlü görmek isteyen ve kontrolün kendinde olduğunu sanan erkekler; duygusal bir ilişkileri olsa bile çoğu zaman hemcinsleri arasındaki bu psikolojik oyunu oynamaya mecbur kalabilirler. Ancak hiçbir mahremiyet koşulunun bulunmadığı genelevlerde aceleyle tamamlanan cinsel birleşme deneyimleri; erkekleri, erken boşalmaya programlayabilir ve sertleşme problemlerine yol açabilir” dedi.

Erken Boşalma Nedir?

Erken boşalmanın fikir birliğine ulaşılmış bir tanımının olmadığının altını çizen Dr. Cem Keçe; “Erkeğin, eşi orgazm olmadan önce boşalması biçimindeki bir tanım; mevcut sorunun eşinin orgazmının gecikmesi ile ilgili olup olmadığını yeterince yansıtmadığından doğru değildir ve bu tanımlama günümüzde bir cinsel mit olarak kabul edilmektedir. İnatçı ve tekrarlayıcı bir biçimde, çok az cinsel uyarılma ile cinsel birleşme öncesinde ya da birleşmeden hemen sonra, kişinin ve eşinin arzu ettiği süreden daha önce oluşan boşalma daha iyi bir tanımlama olmaktadır. Çiftten en az birinde süre açısından memnuniyetsizlik yaratan bir durum olmalıdır. Erken boşalmada önemli olan süre değil, boşalma refleksi üzerinde istemli denetimin olmamasıdır. Denetimsizliği tanımlamada erken sözcüğü uygun olmadığından erken boşalma yerine denetimsiz boşalma ya da istemsiz boşalma terimlerinin kullanılması daha uygun olacaktır. Kısaca denetimsiz boşalma; sürekli olarak ya da yineleyici bir biçimde, çok az bir uyarılmayla ve kişinin istemesinden önce, vajinaya girme öncesi, girer girmez ya da hemen sonra boşalmanın olması şeklinde tanımlanır”  dedi.

Erken Boşalmanın Nedenleri

Çoğu erkeğin soluk soluğa bir telaşla cinsel zevkin peşinden koşarken boşalmasını kontrol edemediğini söyleyen Dr. Cem Keçe; şu bilgileri verdi:

“Bedenini eşiyle uyum içinde hareket ettiremeyen erkekte şimdiye yoğunlaşmak, o anı duyumsamak olanaksızlaşır ve cinsel birleşmenin ansızın son bulacağı kaygısı olur. Bu nedenle her cinsel sorun gibi erken boşalmada bu kaygıdan ya da bir rahatsızlıktan kaynaklanır. Ama asıl sorun erkeğin cinsel işlevlerinde değil, cinsel işlevlerini nasıl yerine getirmesi konusundaki düşüncelerindedir. Çünkü aklını düşüncelerden arındıramayan, özgür ve doğal bir şekilde cinselliği yaşayamayan erkek tedirginlik duygusundan uzaklaşamaz ve boşalma konusunda sorun yaşar. Gençlik çağlarında uygunsuz ortamlarda yapılan mastürbasyonlar, aldatma, cinsel mitler yani hurafeler, cinsel ilişki konusunda tecrübesizlik, yorgunluk, sıkkınlık, kızgınlık ve tedirginlik, cinsellikle ilgili gerçekçi olmayan beklentiler, cinsel uyarım eksikliği, gerekli koşulların sağlanamaması, sertleşmiş penise verilen orantısız önem, cinsel açıdan baskı altında yetişme, aşırı cinsel isteğin verdiği gerginlik, günah işleme veya suçluluk duygusu, hastalık kapma korkusu, gebe bırakma korkusu, para karşılığı kurulan ilişkiler veya genelev alışkanlığı, cinsel uyumsuzluk, bilinçaltında yatan cinsel ilişki ile ilgili olumsuz düşünceler, prostatit, üretrit vb. hastalıklar erken boşalmanın başlıca nedenleri arasında sıralanabilir.”

Erken Boşalan Erkeklerin Ortak Özellikleri

Denetimsiz boşalan erkeklerin A tipi kişilik yapısına sahip olduklarının altını çizen Dr. Cem Keçe; “Denetimsiz boşalan erkeklerin kolay aldatma, genelev alışkanlığı, çapkınlık, hızlı yemek yeme, hızlı araba kullanma ve hızlı konuşma, her konuda aceleci davranma, çabuk sinirlenme, kontrolsüz davranışlarda bulunma, çabuk güvenme ya da güven duymada zorlanma, kaygılı bir ruh hali,  çocuklukta babayla sorun yaşama veya yataklarını ıslatma, eğitim düzeyinin yüksek oluşu, rekabetçi, sosyal alanda ve mesleğinde hırslı, dakik, güçlü ve etkileyici, sabırsız, aynı anda birkaç iş yapmayı seven, insanlara ve olaylara çabuk sinirlenen, onaylanmayı bekleyen, sorunlu bir dinlenme tarzı olan, daima telaşlı, ev ve iş dışında çok az ilgi alanı olan, duygularını saklayan, kendini ve başkalarını işlerini bitirmeye zorlayan özellikleri vardır” dedi.

Çapkın ve Aldatan Erkekler Dikkat!

Evli ve tüm yaşamı boyunca, boşalmasını kontrol edememiş bir erkeğin cinsel birleşmeyi gereksiz bir görev ve bir yükmüş gibi benimsemesinin sık rastlanan bir durum olduğunu söyleyen Cinsel Sağlık Enstitüsü Başkanı Dr. Cem Keçe; “Yasak aşkların verdiği heyecan ve suçluluk duygusu erkeğin boşalmasını kontrol etmesini güçleştirir. Çapkın erkekler veya aldatan erkekler bu nedenle genellikle erken boşalırlar. Cinsel yaşamdan payına düşeni alamamış erken boşalan erkekler, kişiliklerini başka yönlerde yüceltmeye çalışırlar. Örneğin, eşlerini daha çok aldatabilirler, daha çok çapkın olduklarını göstermeye çalışabilirler, işlerine çok düşkün olabilirler, geçimsiz veya karamsar olabilirler. Çünkü boşalma ile orgazm olma aynı şey değildir. Boşalma bedensel bir rahatlamadır, orgazm ise bedensel rahatlamaya ruhsal rahatlamanında eklendiği yoğun bir duygudur. Bir başka deyişle; orgazm çeşitli cinsel uyaranlarla beynin uyarılması ile başlayan ve uyaranların etkisiyle kişide hem bedensel hem de ruhsal olarak algılanan cinsel yanıtın son aşamasındaki hoş bir histir. Orgazm normal bir vücut fonksiyonudur. Orgazm öğrenilebilir istemli bir reflekstir. Orgazm olmayan ve erken boşalan erkek; cinsel doyumsuzluğa bağlı ruhsal alanda yıkım yaşar, gerginleşir, işyerlerinde, sosyal ilişkilerinde, aile çevrelerinde rahat olamaz ve iş verimleri düşebilir. Bu durum erkeğin yaşamı ve yakınları yönünden oldukça önemli bir kondur" diye konuştu.

Aldatmanın Tamiri Zor...

Erken boşalan ve genelev alışkanlığı olan bir erkeğin aldatma olasılığının çok yüksek olabileceğini ifade eden Dr. Cem Keçe; “Aldatma bir evlilikte tamiri en zor sorunlardan birisidir ve Türk aile yapısının önündeki en büyük engellerden biridir. Aslında erken boşalan ve gururu zedelenen bir erkeğin aldatmak için çok önemli bir nedene de ihtiyacı yoktur. Maksat heyecan olsun, skor olsun! Çünkü çok sayıda kadınla ilişkiye girmek arkadaş çevresinde bir takdir göstergesi olarak algılanmaktadır. Artı puan toplamak uğruna çapkın görünmeye çalışan veya bu konuda gerçek dışı hikâyeler anlatan erkeklerin sayısı az da değildir. Ayrıca eşiyle yaşadığı cinsel birlikteliklerde ezilen erkek, aldatarak eşinden ve hayattan intikam alıyor da olabilir. Hatta kendilerinden yaşça küçük genç kadınlarla birlikte olarak hala güçlü bir erkek olduklarını kendilerine ve çevrelerine kanıtlamaya çalışabilirler. Kısaca erkeklere göre aldatmanın nedenleri şu şekilde ifade bulur: Her erkek yapar, heyecan olsun diye, arkadaşlarımı etkilemek için, başka bir kadına âşık oldum, sarhoş olduğum için, eşimle sorunlarımız var, ortam öyle gerektirdi, olaylar öyle geliştiği için, karım benimle ilgilenmiyor, O’na acıdığım için, istediğimi elde edebileceğimi kendime kanıtlamak istiyordum, canım seks istiyordu, O’nu öylece eve yollayamazdım, karım kendisine eskisi gibi bakmıyor, cinsel isteğim fazla vb.” dedi.

Erken Boşalma ve Aldatma Yaygın mı?

Aldatmanın ve çapkınlığın çoğu toplumda olduğu gibi Türk toplumunda da ciddi bir sosyal sorun haline geldiğini de aktaran Keçe, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Cinsel Sağlık Enstitüsü olarak yaptığımız araştırmalarda her 100 erkekten 70’nin erken boşaldığını, her 100 çiftten 30’nun eşini aldattığını tespit ettik. Bu çok acı ve vahim bir tablodur. Çünkü tarihin hiçbir döneminde erken boşalma ve eşlerin birbirini aldatması, modern dünyadaki kadar yaygın olmamıştı. Aldatmanın bu kadar yaygın olması, elbette boşanma oranlarına da yansıyor” dedi.
 
 Kokunuz kişiliğinizi yansıtır

Kokunuz kişiliğinizi yansıtır


Kokunuz kişiliğinizi yansıtır 

 

Bazıları çiçek kokularını, bazıları baharatı tercih ederken, kimi sabunsu kokuları sever, kimisi de şekerli kokuları… Kokular sizi egzotik, masum, güçlü ya da seksi gösterebilir. İşte ayrıntılar…

Parfümler her biri farklı koku, doku ve kalıcılıkları olan sofistike ürünlerdir, tıpkı insanların her birinin karakterinin farklı oluşu gibi. Herkesin parfüm seçerken zevkleri farklılık göstermektedir.

Elbette ki moda bazen parfüm seçimlerimizi etkileyebilir. Trendler bir yıl meyve aromalı kokulara işaret ederken diğer bir yıl bizi daha yoğun içerikli esintilere yönlendirebilirler.

Fakat unutulmamalı ki parfüm, bir insanın kişiliği gibidir. Bunun için parfüm seçimlerinizde dikkatli olmalı ve teninize uyumuna çok özen göstermelisiniz.

Parfümünüzü teninize uygun seçin

Parfümler her tende aynı etkiyi göstermeyebilir, esmer bir cildin çiçek kokusunu taşıyışı ile açık bir tenin aynı kokuyu taşıması arasında farklar vardır. Parfümünüzün kalıcılığı, kokunuzu seçmenizle doğru orantılıdır.

Parfüm seçiminde yaş önemli

Parfüm kullanımı yaş ve zaman faktörüne göre de değişkenlik gösterir. Gençlerin daha soft kokuları tercih etmeleri önerilirken, ilerleyen yaşlar yerini çiçek ve baharat kokularına bırakmalıdır.

Doğal kokuları gözardı etmeyin

Sabahları özellikle işe, alışverişe giderken daha doğal kokular kullanılırken, akşamları çok daha yoğun ve çarpıcı kokuları tercih edebilirsiniz özellikle davetlerde.

Yoğun parfüm seçiminizde kışın baharat, yazın çiçek aromalarını öneririz…
 Fonksiyonel bir gardırop nasıl yapılır?

Fonksiyonel bir gardırop nasıl yapılır?

Fonksiyonel bir gardırop nasıl yapılır? 

 

Hem moda olan, hem de fonksiyonel bir gardırop yaratmanın karmaşık bir iş olduğunu düşünebilirsiniz. Ama öyle değil. Nasıl olduğuna gelin hep birlikte bakalım.

Moda endüstrisi bize en uygun seçimleri yapmak için büyük bir çeşitlilik sunuyor esasında. Bu çeşitlilik arasında kendimiz için neyin daha iyi olduğunu anlayabilmemiz pek de zor değil.

Yeni gardırop için ilk adımı atın ve hazırladığımız ipuçlarını okuyun!

1) Temizlik

Yeni bir gardırop oluşturmak için karar verdiğinizde ilk yapmanız gereken şey, dolabı temizlemektir. Yıpranmış veya eskimiş olan her şeyden kurtulun. Uzun süredir giymediğiniz bir parçayı nasılsa bundan sonra da giymezsiniz. Onları da dolaptan çıkarın.

2) Temel parçalara odaklanın

Temel giysilere odaklanın. Bu giysiler dolabınızın bazı olsun. Bunlar: Bir küçük siyah elbise, kot pantolon, beyaz gömlek, bir kalem etek, kumaş pantolon, siyah veya bej renkli klasik topuklu ayakkabı, bir hırka, bir eşarp ve kaliteli, şık bir çanta olsun.

3) Nötr renkler

Fonksiyonel bir gardırop inşa etmeyi planlıyorsanız, nötr renklere dikkat etmelisiniz. Nötr renkler sizin için ilk tercih olmalıdır: Siyah, beyaz, kahverengi, gri, devetüyü, lacivert ve krem​​. Bu renkler kombin çeşitlemesi için kolaydır ve her zaman harika görünür.

Eğer görünümünüzü canlandırmak istiyorsanız araya bir veya iki parlak renk ekleyebilirsiniz. Ama parlak renklerle dolabınızı asla doldurmayın.

4) Alternatifler

Gündüzü geceye kolayca çeviren alternatif giysiler her zaman kurtarıcıdır. Şık bir yelek, ceket, gömlek ve elbise gibi... Kat kat giyebileceğiniz bu tür giysilerle her mekana uyum sağlayabilirsiniz.

5) Trendi parçalar konusunda dikkatli olun

Trendi parçalar konusunda dikkatli olun. Moda olan tüm parçaları dolabınıza katmayın. Uzun vadeli bir gardırop için her sezon moda olan parçalardan bir çift ekleyin. Yine klasik parçalara yatırım yapın, onlardan şaşmayın. Çünkü, trendler gelir gelir, değişir. Klasiklerin modası hiç geçmez.

6) Bedeninize uygun kıyafetler alın

Zayıflarım diye ya da başka bir sebeple bedeninize uygun olmayan bir kıyafeti asla almayın. Elbiseleriniz ne kadar şık ve güzel olursa olsun, o an için işlevsel olmayan bir kıyafet, iyi bir seçim değildir.

7) Yaşam tarzınızı düşünün

Yaşam tarzınıza ve işinize uygun bir gardırop oluşturun. Bankacıysanız, çok fazla jean pantolon almak ya da sandalet almak akıllıca olmaz örneğin. Ya da evden çalışılan rahat bir işiniz varsa, bir sürü gökdelen topuk ayakkabıya ne gerek var?

Günlük hayatta rahat edeceğiniz seçimler yapın.

8) Farklı durumlar için farklı parçalar

Sadece resmi kıyafetlerle dolu bir gardırop işlevsel olamayacağı gibi, sadece spor kıyafetlerden oluşan bir gardıropta kullanışlı değildir.

Farklı durumlar için her zaman farklı parçalara yer verin. Tek tip kıyafetlerle gardırobu doldurmayın.

9) Kişiliğini göster

Kıyafetlere kişisel dokunuşlar ekleyin, deneye-yanıla kendinize özgü bir stil oluşturun. Kimseyi taklit etmeyin. Kıyafetleri kullanış biçiminiz size özgü olsun.

10) Eğlenin!

Arada eğlenmek de lazım! Dokuları, aksesuvarları birbiriyle karıştırın, yeni denemeler yapın. Hem eğlenceli hem göze hoş gelen kombinler yapın. Nasıl mı? Jean ve tişört ikilisine neon bir çanta ya da ayakkabı ekleyin!
 Neler ihanet kapsamına girer?

Neler ihanet kapsamına girer?

Neler ihanet kapsamına girer?

Günümüz şartlarında aldatmanın tanımı biraz karıştı. Kızların özgür olması, facebook, internet, sosyal ortamlar ve pek kaynaşık iş ortamları... İhaneti ve sınırlarını günümüz şartlarında tekrar değerlendiriyoruz.
Kadın ya da erkek... Hiç kimse aldatılmaktan hoşlanmaz. Ancak kişisel tarihimizde küçük ya da büyük, mutlaka bir aldatma hikâyesi vardır. Söz konusu hikâye; bir başkasını görünce duyulan belli belirsiz heyecandan ve küçük, zararsız flörtlerden tutun da, bir başkası için sevgiliyi ya da eşi terk etmeye kadar geniş bir yelpazede düşünülebilir. Acaba neden bize yapılmasından kesinlikle hoşlanmadığımız, hatta karşı karşıya kaldığımızda korkunç bir bunalıma sürüklendiğimiz bu muameleyi en yakınımıza reva görürüz? Cevabı basit!

İnsanlık tarihi boyunca var olan ihanet gerçeği aslında doğası itibariyle çok eşli bir varlığın tek eşli bir toplum yapısına sağlamaya çalıştığı uyumun kaçınılmaz firesinden başka bir şey değil. Yani mesele tam olarak bir 'reva görme' meselesi sayılmaz. Elbette intikam amaçlı ihanet de sık karşılaşılan bir durum, özellikle kadınlar cephesinde. Ancak bu apayrı bir tartışma konusu! Zira bu tür ihanette, bir başkasından etkilenme ya da hoşlanmadan çok, sevgiliyi ya da eşi cezalandırma isteği, yani karar vererek, planlı programlı aldatma durumu söz konusu.

Peki ya dışarıdan son derece uyumlu ve mutlu görünen çiftlerden kulağımıza gelen ibret hikâyelerine ne demeli? Demek ki, bir ilişki yaşarken başka birine ilgi duymak, hatta o kişiyle birlikte olmaya çalışmak, pek de sıra dışı bir zayıflık değil. Ancak sıradan olması, başımıza geldiğinde tepki vermeyeceğimiz anlamına da gelmiyor. İhanetle karşı karşıya kalmak her inşam çok üzer, öfkelendirir, yıpratır, hatta hayata bakış açısını kökten değiştirebilir. Ancak günümüzde başka bir sorunla daha karşı karşıyayız! Neyin ihanet kapsamına girdiğini, hangi davranışı aldatma olarak görüp hangisine hoşgörü göstermemiz gerektiğini belirlememiz gittikçe zorlaşıyor.

Zira özellikle bilgisayar teknolojisinin sunduğu yenilikler, iletişim imkânlarının hem çoğalmasına hem de çeşitlenmesine neden oluyor ve biz ne kadar istersek isteyelim, bu imkânların önüne geçemiyoruz. Böylece mesela geçen yüzyılda bir adamın eşini aldatması için başka bir kadınla fiziksel olarak karşı karşıya gelmesi, onunla bizzat tanışması gibi doğal bir önkoşul varken, bugün internet üzerinden sürdürülen iletişim birbirini hiç görmemiş iki insan arasında duygusal bir ilişkinin başlamasına da neden olabiliyor. Ayrıca mesele sadece teknolojiyle de sınırlı değil. Farklı sosyal gruplar, farklı kadın- erkek ilişkileri, eskiye göre çok daha rahat ifade edilen cinsel eğilimler, günümüzün hızla değişen yaşam biçimi bir bütün olarak bize yeni ahlaki değerler dayatıyor. En azından bizi, eski birtakım fikirlerimizi yeniden gözden geçirmeye zorluyor.

Kimimiz bu hareketli ortamda prensiplerimize sıkı sıkıya bağlı kalmaya çalışıyoruz, kimimiz ise uyum sağlamak adına bu yeni dünya düzenine daha esnek yaklaşmaya… Kısacası, bir geçiş dönemindeyiz ve ihanette hoşgörü sınırları konusunda kafalar karışık. Yine de, neyin aldatma sayılıp neyin sayılmayacağına, kimi örnekler üzerinden giderek birtakım istatiksel sonuçlarla cevap vermek mümkün. İşte bu örneklerden bazıları... Bakalım günümüz kadını açık fikirli olmayı hangi noktaya kadar başarıyor...

İLİŞKİ RESMEN BAŞLAMAMIŞSA, BAŞKA BİRİYLE BİRLİKTE OLMAK ALDATMA SAYILIR MI?

Evet: %75 Hayır: %25

İşte size cevaplanması son derece zor bir soru: Jane Austen romanlarında duygusal ilişkinin başlangıcı, erkeğin aşkını itiraf ettiği ve kadının da bu aşkı kabul ettiğini dile getirdiği an olarak kabul edilir, bu klasik sahnenin öncesinde her iki taraf da duygularını gizlerlerdi. Fakat hoşumuza gitsin ya da gitmesin, günümüz ilişkileri bu şekilde ilerlemeyip çok farklı seyirler izleyebiliyor. Artık cinsellik romantizmden sonra gelmiyor; hatta kimi durumlarda romantizmin cinsellikten sonra geldiği (Bakınız: evlilikle sonuçlanan tek gecelik ilişkiler!) bile söylenebilir.

Bazı kişiler; 'erkek arkadaş' ya da 'kız arkadaş' etiketinden hoşlanmıyorlar, kimileri ciddi bir ilişkiye girmeden önce sokak söylemiyle bir süre 'takılmayı' tercih ediyorlar, yakınlaşmalar bir anda değil, yavaş yavaş gerçekleşiyor. Peki bu yakınlaşmanın hangi noktası ilişkinin başladığı nokta? 'Biz neyiz şimdi? Birlikte miyiz, değil miyiz?' sorusu eşliğinde konuya kafa yoran genellikle kadınlar oluyor.

Asıl meselemize dönersek! Yukarıdaki sorunun sorulduğu kadınların yüzde 75'i evet, yüzde 25'i hayır cevabını vermişler. Demek ki kadınlar, ilişkinin adını koyma konusunda erkeklerden daha aceleci davranıyorlar. Daha doğrusu, bütün gereklilikleri, sorumlulukları ve yasaklarıyla ilişki, kadının kafasında erkekten daha önce başlıyor. Erkekse, en azından başlangıçta kendine kaçabileceği serbest bir alan bırakmayı, duygularından emin olmadan önce 'denemeyi' tercih ediyor, bu deneme sürecinde başkalarıyla da birlikte olabiliyor ve bunu kesinlikle aldatma olarak tanımlamıyor.

Ne olursa olsun, bunun aslında duygularla ilgili bir mesele olduğunu unutmamalıyız, ilişkinin adı konmamış olabilir, dolayısıyla da başka biriyle ilgilenmek aldatma kapsamına girmeyebilir fakat erkeğin, gözünün sizden başka kimseyi görmemesi gereken o ilk günlerde bile farklı seçenekler araması, ilişkinin ileriki aşamaları konusunda kafanızda ister istemez bir soru işareti yaratacaktır.

SOSYAL ORTAMDA BİR YABANCIYLA FLÖRT ETMEK ALDATMA KAPSAMINA GİRER Mİ?

Evet: %45 Hayır: %55

Bu oldukça tartışmalı bir konu! Sebebiyse, bu kez flörtün sınırlarının net olarak belirlenememesi. Nedir flört? Uzun bir bakışma? Hararetli bir sohbet? Sohbet ederken birbirine dokunma? Hangisi masum bir flört sayılır, hangisi çizmeyi aşmak anlamına gelir? Bu soruya her birimizin cevabı farklı olacaktır.

İstatiksel veriler, kadınların bu konuda hemen hemen ikiye ayrıldıklarını gösteriyor, ancak bu tür sosyal flörtü zararsız bulanlar az farkla önde. Gerçekten de barda, kafede, konserde, uçakta, bekleme salonunda, kitapçıda tesadüfen tanıştığınız bir erkeği çekici bulduğunuz ve onunla ayaküstü flört ettiğiniz için vicdan azabı çekmeniz ya da bunu gerçek bir aldatmayla bir tutmanız pek de gerekli değil. Bir ilişkinizin olması ve birlikte olduğunuz insanı sevmeniz, başka erkekleri beğenmekten ve onlar tarafından beğenilmekten - ki bu ikincisi bir kadın için çok daha önemlidir!- vazgeçeceğiniz anlamına gelmiyor. Aksine, ilişki uzmanları uzun süreli beraberliklerde bu tür zararsız flörtlerin ilişkiyi canlı tuttuğunu iddia ediyorlar.

Yalnız, burada dikkate almanız gereken iki nokta var! İlki, flörtün sınırlarını kendi ahlak sınırlarınız doğrultusunda belirlemeniz. Aynı şekilde, ikinci bir önemli nokta da şu! Kendinizi izleyerek, sosyal flörte ne kadar hevesli olduğunuzu tespit etmeniz gerekiyor. Eğer bunu sık sık yapıyorsanız, bu ilişkinizi gözden geçirmeniz gerektiği anlamına gelir. Sosyal flörtün hayatınızda tam olarak hangi boşluğu doldurduğunu belirlemek için kendinizle bir an önce yüzleşin.

FACEBOOK'TA ESKİ SEVGİLİLERİ ARAYIP BULMAK YA DA KARŞI CİNSLE İMALI MESAJLAŞMALARA GİRMEK ALDATMAK MIDIR?

Evet: %80 Hayır: %20

Gördüğünüz gibi, teknolojinin imkânlarını kullanarak kaçak dövüşmeyi aldatma sayan kadınların sayısı oldukça fazla. Gerçekten de bilgisayar hayatımızda yeni bir dönem başlattı; bizi kendisinden önce var olan iletişim kanallarının çok ötesinde bir noktaya taşıdı. Bugün artık dünyanın öbür ucunda yaşayan, sadece fotoğrafından tanıdığımız (ki o fotoğrafın ona ait olduğu da şüpheli), belki kimlik bilgileri bile bütünüyle uydurma olan biriyle chat'leşme ve hatta yakınlaşma olanağına sahibiz.

Hele insanların iç çamaşırı renklerine kadar bütün hayatlarını kişisel sayfalarına döktükleri Facebook, yeni insanlarla tanışma ve eski tanıdıkları yeniden bulma konusunda çoğumuzu harekete geçirdi. Herkes herkesin Facebook arkadaşı, sokakta birbirini tanımayan insanlar dahi! Fakat işte tam da bu sınırsız iletişim fırsatı, ihanet eğilimi olanlara sınırsız bir aldatma ve foyası meydana çıkarsa kendini aklama fırsatı sundu. Şimdi şöyle bir soru soralım; kadın ve erkek birbirlerine hiç dokunmazlarsa, gerçekten sevişmiş sayılırlar mı? Hayır mı diyorsunuz? Peki sanal seks ne olacak?

Unutmayalım ki teknoloji sadece bir araçtır; onu masum ya da hain amaçlar için kullanmak ise bize kalmıştır. Aynısı Facebook için de geçerli. Birisine buram buram arzu kokan mesajlar göndermek ya da lafı sürekli cinselliğe getirmek, o kişiye Facebook üzerinden asılmaktan başka bir şey değildir ve bunun, o kişiye bir barda ya da başka bir yerde asılmaktan zerre kadar farkı yok. O yüzden, önemli olanın niyet olduğunu unutmayın ve bu kullanımı en yaygın sosyal platformu ciddiye alın. Fakat tabii ki pireyi deve yapmanın da âlemi yok. Örneğin birlikte olduğunuz erkek, vaktiyle güzel deneyimler paylaştığı ama uzun zamandır haber alamadığı bir eski sevgilisini arkadaş listesine eklemiş olabilir. Olay çıkarmadan önce bilgisayar üzerinden sürdürdükleri iletişimin içeriğini doğru yorumlamaya özen gösterin. Aynı şey sizin de başınıza gelebilir.

Eğer eski sevgilinizle sohbetlerinizi belli bir düzeyde tutmayı başarıyorsanız ve şu anda yolunda giden bir ilişkiniz olduğunu da biliyorsa, kesinlikle vicdan azabı çekmenize gerek yok. İster Facebook'ta olsun, ister sokakta, kriteriniz belli! Sadece sevdiğiniz erkeğin kulağına gitmesinden rahatsız olacağınız, dolayısıyla o duymasın diye kıvrandığınız davranışlar aldatma kapsamına girerler. Kendinizi sakın ola aldatmayın!

İŞYERİNDE FLÖRT ETMEK ALDATMAK SAYILIR MI?

Evet: %73 Hayır: %27

Bir kere, işyerinde flörtün sosyal flörtten çok farklı olduğunu unutmamak gerek. Diyelim ofiste sohbetinden çok zevk aldığınız, içten içte çekici de bulduğunuz bir arkadaşınız var. Öğle tatillerinde birlikte yemeğe çıkıyor, kapı önüne çıkıp birlikte sigara içiyor, kahve molalarında baş başa dedikodu yapıyor, toplantılarda daima yan yana oturuyor, hafta sonu buluşup sunumlara çalışıyorsunuz. Evet, görünüşte tipik iki iş arkadaşısınız. Fakat aslında ateşle oynadığınızın farkında mısınız?

İş arkadaşlarımız, günün büyük bölümünü birlikte geçirdiğimiz kişilerdir. Süre hesabına vurursak, onlarla, ilişkide olduğumuz insandan, ailemizden ve en yakın dostlarımızdan daha fazla vakit geçiririz. Burada sizin için, sosyal flörtteki gibi 'Onu bir daha nerede göreceğim' rahatlığı söz konusu değil, çünkü ertesi gün ofiste göreceğiniz kesin! Dolayısıyla, tam anlamıyla aldatma sayılmasa bile işyerinden biriyle işin gerektirdiğinden fazla, yani duygusal ve fiziksel olarak yakınlaşmanın aldatmaya kapı açan bir yanı var. En azından çoğu kadın böyle düşünüyor.
 Kadınların erkeklerde sevmediği 11 şey

Kadınların erkeklerde sevmediği 11 şey


Kadınların erkeklerde sevmediği 11 şey

Ter kokusu, beyaz çorap, jöle, dağınıklık, sırt tüyleri ve daha birçok şey kadınlar için çok itici hatta nefret edilesi durumlar… İşte kadınların nefret ettiği ve erkeklerin özellikle dikkat etmesi gereken noktalar…

Bira göbeği
‘Bira göbeği’ demeyin. Çünkü kadınlar çok itici buluyor.

Anne kuzusu olmak
Kadınlar, her başı sıkıştığında kendisini annesinin kollarına atan erkeklerden kesinlikle hoşlanmıyor.

Sakal ve bıyık
Kirli sakal diye tabir edilen sakaldan kadınlar hiç hoşlanmaz. Her gün traş olan erkeğe bütün kadınlar bayılır.

Aşırı bol pantolonlar
Aşırı bol bir pantolon, erkeğin fiziğini kötü gösterir. Çok dar olanlar da iticidir. Ortasını bulmanız şart.

Dağınıklık
Erkek dağıtır, kadın toplar mantığı kadınları çileden çıkartır. Sevgilisini elinde tutmak isteyen erkek tertipli ve düzenli olmalıdır.

Beyaz çorap
Özellikle siyah pantolon ve klasik ayakkabıların içine giyilen beyaz çorap, kadınlara çok itici gelir. Hatta bazı kadınlar sırf bu yüzden erkeklerden uzaklaşabilirler.

Sırt tüyleri
Bu bölgelerdeki tüyler elinizde olmasa da, kadınlar sırttaki kıldan hoşlanmaz.

Kirli ayakkabılar
Aman ayakkabınızın her zaman boyalı ve cilalı olmasına dikkat edin.

Jöle
Kafasını jöle kutusuna sokmuş erkekler, kadınlara itici gelir.

Süslü altın yüzük
Özellikle küçük parmağa takılan bu yüzükler, beyaz çorapla birleşince tam bir facia olur. Bunu yapan erkekler, güzel kadın bulma şanslarını en baştan kaybetmiş olurlar.

Takma diş
Ağzından her an fırlayacakmış gibi duran takma dişler güzelim bir rüyayı bitirebilir.
 Aşkı kadınlar başlatıyor

Aşkı kadınlar başlatıyor


Aşkı kadınlar başlatıyor 

 

Erkeğin karşı cinse agresif tutum ve davranışlarla kendisini göstermeye çalıştığı, kadının ise bu süreçte vücut dilini kullanarak erkeği kendisine çekmek istediği belirtildi. 

Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tuncay Özgünen, “Aşk hiçbir zaman erkek tarafından başlatılmaz, seçimi kadınlar yapar. Erkek, biyolojik olarak güzel olana yönelir” dedi.

Prof. Dr. Tuncay Özgünen, Selçuk Üniversitesi tarafından Tıp Bayramı etkinlikleri kapsamında Meram Tıp Fakültesi’nde düzenlenen “Aşkın ve Sevginin Fizyolojisi” konulu konferansta bir konuşma yaptı. Aşk kavramının kadın ve erkekte ergenlik çağlarında başladığını ifade eden Özgünen, sevgi kavramının ise kişinin kendisini “ben kimim, neyim, neden dünyaya geldim” gibi sorularla tanımaya başladığı 5 yaş sürecinde ortaya çıktığını dile getirdi.

Aşk dürtüsü başlarken 4 duyunun harekete geçtiğini vurgulayan Özgünen, “Aşkın başlaması için ilk olarak karşımızdaki insanın kokusunun beynimizdeki aşk dürtülerini uyarması gerekiyor. Daha sonra sesini ve görüntüsünü beğendiğimiz kişiye dokunmak istiyoruz” dedi.

Özgünen, kadının koku yolu ile karşısındaki erkeğin bağışıklık sistemi hakkında bilgi sahibi olduğunu dile getirerek, şunları söyledi: “Eşler seçim yaparken kendi bağışıklık sisteminden çok daha farklı bir sisteme sahip olan kişilere yönelir. Bunun nedeni ise kadının doğacak çocuğunu daha gelişmiş bir bağışıklık sistemiyle dünyaya getirmek isteğidir. İlk olarak kokuyla başlayan sinyaller, daha sonra gözlerle kurulan iletişim, ses ve dokunma ile aşkı ortaya çıkarır. Bu nedenle aşk, hiçbir zaman erkek tarafından başlatılmaz, seçimi kadınlar yapar.”

“Erkeğin kendine özgü kriterleri yoktur”
Sinyalleri kadınların gönderdiğini ve daha sonraki sürecin erkek- kadın ilişkisi içinde geliştiğini vurgulayan Özgünen, şöyle devam etti: “Eş seçiminde erkeğin kendisine özgü kriterleri yoktur. Erkek, biyolojik olarak güzel olana yönelir. Çocuğunu en sağlıklı şekilde taşıyacak, besleyecek, doğuracak ve bakacak kadını arar. Kadın ise özgüldür.

Belirli bir sisteme göre ölçer, tartar ve iyi partneri seçmeye özen gösterir. İlk olarak erkeğin kokusunun kendisine uygun olup olmadığına karar verir daha sonra görüntüsüne dikkat eder. Zeka, güvenilirlik, iletişim, erkeğin kendinden mutlu olması kadınların aradığı özelliklerdir. Kadın için cinsellik son sıralardadır.”
Özgünen, erkeğin karşı cinse agresif tutum ve davranışlarla kendisini göstermeye çalıştığını, kadının ise bu süreçte vücut dilini kullanarak erkeği kendisine çekmek istediğini söyledi.
 15 adımda parlak bir zekâ

15 adımda parlak bir zekâ


15 adımda parlak bir zekâ 


Hiç kafanızı bomboş hissettiğiniz oluyor mu? Veya beyninizin durduğunu, çalışmadığını hissettiniz? Eğer sık sık kafanızı bomboş hissettiğiniz oluyorsa bu 15 öneriyi ciddiye almanızı şiddetle öneriyoruz.

James Thorton’a göre bunun nedeni yaşlandıkça hafıza gerilemesi değil. Sadece bilişsel zekâmızı geliştirme ihtiyacından doğan bir uyarı…

Bu yüzden düşünmeye biraz ara verip daha iyi düşünmek ve yaratıcı zekanızı geliştirmek için yapmanız gereken 15 tavsiye sunuyor…

Zekânızı parlatan öneriler

1. Doğru zamanlama yapın

Çoğu yetişkin insan sabahları, çoğu geç insan ise öğleden sonra daha net düşünür. En iyi düşünme zamanınızı belirleyin ve en zor beyin çalışmalarınız için o zamanı rezerve edin.

2. İyi bir eğitim alın fakat abartmayın

Psikolog Dean Keith Simonton, okula gitmenin yaratıcılık üzerinde pozitif bir etkiye sahip olduğunu söyler. Ardından artan bir şekilde, mezuniyete odaklanma yaratıcılığı düşürür. “Etkili yazmada psikiyatrist olarak büyük bir yazar olmazsınız.”

3. Konfüçyüs’ü dinleyin

Bir numara “hafıza yardımı” hafıza araştırmacılarının kendileri tarafından kullanılır: Not edin. Bir Çin atasözü “en zayıf mürekkep en güçlü hafızadan daha kalıcıdır”.

4. Kahve için

Araştırmalar bir fincan kahvede bulunan kafein miktarının konsantre olmanıza yardımcı olacağını gösteriyor. Fakat kaygıya meyilli iseniz; bu bir işe yaramayabilir.

5. Var olanlar için yeni hafızaları sağlama bağlayın

Michigan Üniversitesi Bilişsel Araştırmacı Denise Park, “Var olan hafızanızın yeni bilgilere uyum sağlayan bir darağacı olarak düşünün. Yeni bilgileri ayrılan alanın dışında bırakmayın. Özel olarak, hafıza kaybı için ilaç var mıdır diye sordunuz. Hafıza kaybı için herhangi bir reçeteli ilaç olup olmadığını bilmiyorum” diyor.

6. Uygulama yapın

Yeni becerileri öğrenme ve sürekli uygulama yapma beynin internal organizasyonunu değiştirmek için ortaya çıkar. Bir çalışma, periyodik eğitim dönemlerinin 70 yaşlarında olan gönüllülerin, 7 yaşlarındayken sahip olduklarından daha iyi bilişsel ve hafıza becerilerine yardımcı olduğunu gösteriyor. “uygulama gerçekten işe yarar” der National Institute on Aging”te emeritus psikolog Len Giambra.

7. Fikirlerinize bir şans verin

Çoğumuz gerçekleri çabucak değerlendirme ve çabucak “gitme veya gitmeme” kararı vermede kabiliyetlerimiz için ödüllendiriliriz. Yaratıcılık daha fazla acele etme ve heyecan ister.

8. Entelektüel bir iş ve zeki bir eş seçin

Polonya”dan merak uyandırıcı çalışmalar, kariyerleri entelektüel bir egzersiz isteyen kişilerin yaşamlarında yüksek bilişsel seviyeye sahip olduklarını sunuyor. Ve zeki biri ile evlenme başarınızın devamını sağlar.

9. Yenilikçi olun

Yaratıcılık, genellikle bir alandan diğer bir alana adapte olma çözümleri için beceriyi özetler.

10. Leonardo’dan öğrenin

Yazar Michael Gelb, yeni kitabında Leonardo Da Vinci gibi nasıl düşünülür, en büyük Rönesans adamında işe yarayan bazı beyin geliştirme stratejilerini sunuyor. Ormanı öğrenme ve ters elinizle resim çizme gibi konuları da içeriyor.

11. Dikkatinizi verin

Sadece toplantıdan birkaç saniye sonra bir kişinin adını unuttuğunuz oluyor mu? Problem hafıza değil, konsantrasyondur. Yaşlanırken, bilinçli olarak hafıza bankamıza kendi kendimize bilgi koymamız gerektiğini hatırlamalıyız.

12. Mozart dinleyin

Wolfgang”ın müziğine maruz kalan bir beyin daha kompleks bağlantılar geliştiriyor. Bu da daha fazla bilgi için daha hızlı, entegre olmuş erişime izin veriyor.

13. Vücut egzersizi yapın

Uzmanlar, aerobik antrenmanın okul performansından sinir iletim hızına kadar her şeyi geliştirdiğine inanıyorlar. Egzersiz gerçekten yapılmasını mantıklı kılan birçok yarara sahip.

14. Yeni şeyler deneyin

Yaşamının sonuna yakın, empresyonist ressam Henri Matisse, fırçaları harika kâğıt kesikleri serileri yaratmak için kullandığı makas ile değiştirerek sanatını tekrardan canlandırdı. Yaratıcı Davranışlar Dergisi editörü Psikolog Dean Keith Simonton, bu gibi deneyimlerin yaratıcılığın başarılı niteliği olarak ortaya çıktığını ifade ediyor. Yaratıcı ve yaratıcı olmayan kişilerin karşılaştırıldığı bir çalışmada temel farkın birinin yeni şeyler öğrenme konusunda daha açık olduğunu diğerinin ise olmadığını gösterdi.

15. Dikkat dağılma olayını sonlandırın

Alakasız uyarıcılar tarafından bombardımana tutulursanız, odaklanmanız çok zor olur. Kesinlikle bir şeyi yapmalıysanız ( örneğin bir raporu tamamlama) telefonun fişini çekebileceğiniz ve konsantre olabileceğiniz bir otel odası kiralamayı deneyin.

Tutkularınızın peşinden gitmeyi sakın unutmayın! Son günlerde bir Hollandalı psikolog satranç ustalarını satranç büyük ustalarından neyin ayırdığını bulmaya çalışıyor. Her gruba IQ, hafıza, boyutsal akıl yürütme gibi maddeleri içeren bir test uyguladı. Onlar arasında test farklılığı bulamadı. Tek farklılık büyük ustaların satrancı daha çok sevmeleriydi. Ona karşı daha tutkulu ve daha çok bağlıydılar. Tutku, yaratıcılığın anahtarı olabilir.