Kadınlar Kulübü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kadınlar Kulübü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Justin Timberlake & Jay-Z Düeti "Suit & Tie"!

Justin Timberlake & Jay-Z Düeti "Suit & Tie"!


Justin Timberlake müziğe bomba gibi bir dönüş yaptı! Justin ve Jay-Z'nin yeni düeti olan Suit & Tie yayınlandı! Müzik tam Justin tarzında olmuş. Şarkı yayınlandığı andan itibaren iTunes'da ilk sırada yerini aldı bile. Çıkacak olan yeni albümünde de tam 20 şarkı yer alıyor. Sabırsızlıkla bekliyoruz!
CİNSEL HAYATINIZI KORUMAK İÇİN ÖNERİLER

CİNSEL HAYATINIZI KORUMAK İÇİN ÖNERİLER

Cinsel hayatınızı korumak ve uzun süreli, keyifli bir cinsel hayat yaşamak sizin elinizde, biraz da. Bazı kurallara dikkat ederek, alacağınız önlemler, sizlere uzun süreli ve kaliteli bir cinsel hayat yaşatacak. Osman Müftüoğlu ile, cinsel hayatınızı koruyacak öneriler ;

KİLO PROBLEMİ : Kilo problemei, cinsel hayatı olumsuz yönde etkiler. Düzenli ve sağlıklı kilo verme programıyla, damarlardaki kan akışını hızlandırıp, cinsel hayatınıza olumlu katkıda bulunabilirsiniz.
DÜZENLİ EGZERSİZ ÖNEMLİ : Düzenli egzersiz yapmak, sek gücünün azalmasına neden olan, yüksek tansiyon, şeker hastalığı, kalp hastalıkları ve damar sertliğinden korur, damarları genç tutar. Bu da daha sağlıklı ve iyi bir cinsel hayat demektir.
STRESİ KENDİNİZDEN UZAK TUTUN : Çağımızın hastalığı depresyon ve depresyon tedeavisinde kullanılan ilaçlar, cinsel hayatı olumsuz etkileyen sebepler arasıda yer alıyor. Ayrıca, çok gerilimli ve stresi fazla olan erkeklerde, daha erken yaşlarda cinsel hüç kaybı görülmekte.
ALKOL VE SİGARAYA HAYIR : Her ikisi de, toksik madde olduğundan dolayı, cinsel hayatı, son derece olumsuz etkiler.
DÜZENLİ BİR CİNSEL HAYAT : Düzenli cinsel birliktelik, cinsel güç kaybının önüne geçer.
DÜZENLİ VE YETERLİ UYKU ÖNEMLİDİR : Yorgunluk ve uykusuzluk, kaliteli bir seks hayatını, olumsuz yönde etkileyen baş düşmanlarda bir tanesidir.
PANİK YAPMAYIN : Pek çok erkek, yukarıda saymış olduğumuz sebeplerden dolayı, cinsel güç kaybı yaşayabilir. Hemen panik yapmayın. Kısa süreli tatiller, düzenli dinlenmeler ve stresten uzaklaşmak, sorununuzu azaltmaya yardımcı olabilir. Ama, yinede bu konuda bir uzaman hekime başvurarak, gereken muayene ve tetkiklerinizi yaptırmanızda fayda vardır.
DR İBRAHİM SARAÇOĞLUNDAN KADINLARDA İDRARYOLU ENFEKSİYONU VE İDRAR KAÇIRMA İÇİN BİTKİSEL KÜR

DR İBRAHİM SARAÇOĞLUNDAN KADINLARDA İDRARYOLU ENFEKSİYONU VE İDRAR KAÇIRMA İÇİN BİTKİSEL KÜR

Anatomik yapı itibariyle, kadınlarda idrar yolu enfeksiyonlarına çok daha fazla rastlanılır. Tıbbi tedavinin yanısıra bitksel yöntemlerden de faydalanılabilir. işte idrar yolu hastalıkları için İbrahim Saraçoğlunun bitkisel kür önerisi;
KADINLARDA GÖRÜLEN İDRAR YOLU ENFEKSSİYONLARI :
İdrar yolu enfeksiyonları için oğluotu (Melisa) çok iyi gelir. 1 bardak suda, 5 dakika kaynatılan oğluotu, dinlendirildikten sonra, öğleden önce ve öğleden sonra içilir.
Çok fazla kilo almak, sık ve zor doğumlar, çok fazla idrar tutmak gibi sebepler, idarar torbasının, yani mesanenin sarkmasına sebep olur ve durum da idrar kaçırma nedenidir.Dr Adnan İbrahim Saraçoğlundan kadınlarda idrar kaçırma sorunu için, bitkisel kür ;
KADINLARDA İDRAR KAÇIRMA İÇİN BİTKİSEL ÖNERİ : Kadınlarda en çok görülen sorunlardan bir tanesi de idrar tutamama, yani idrar kaçırma sorunudur. Mesanenin sarkması ile birlikte görülen bu sorun için, Dr İbrahim Saraçoğlunun bitkisel önerisi ; Sarıballıbaba otu : 1 su bardağı suyun içine, 1 tatlı kaşığı sarıballıbaba 1 hafta süreyle günde 1 barkak, bir haftanın sonunda iki günde 1 bardak içilir. Toplam, 25 içimlik kür olarak hergün taze hazırlanacak.
VAJİNAL KURULUK VE SEBEPLERİ

VAJİNAL KURULUK VE SEBEPLERİ


Vajinal kuruluk , pek çok kadının yaşadığı ve pek çoğunun da, anlatamadığı bir sorun. Öncelikle, vajinal kuruluğun ne olduğunu açıklayalım.
Vajinal kuruluk; estrojen hormonundaki, belirgin düşüşe bağlı olarak gelişen değişikliklerdir. Hastalık aynı zamanda, atrofik vajinitis olarak da bilinir.
Sağlıklı bir cinsel ilişki için, vagina kayganlaştırılmış olmalıdır. Vagina girişinde ve rahim ağzındaki özel salgı bezleri, sümüksü kıvamda kaygan bir sıvı salgılayarak, vajen kayganlığını sağlamaktadırlar. Bu salgı, cinsel ilişki öncesinde, kadını cinsel olarak uyarılmasıyla, cinsel birleşmeye hazırlar. Bazı durumlarda, vagina kayganlığı yeterli olmaz ve vajinal kuruluk yakınması oluşur. Böyle bir durumda, cinsel ilişki beklenen düzeyde değildir ve kadın açısından ağrılı olabilir. Vajinal kuruluk yakınması genellikle, menopoz sonrası yıllarda, kadınlık hormonu olarak bilinen Östrojen eksikliğine bağlı olarak oluşur ve menopoz tedavisi ile giderilir. Ancak, normal erişkinlik yıllarında da vajinal kuruluk yakınması olabilir.
VAJİNAL KURULUĞUN SEBEPLERİ;
Vajinal ıslanma azlığı, hormonal bir problem olarak, sıklıkla menopoz döneminde estrojen hormonunun azalmasıyla karşımıza çıkmaktadır. Bu dönemde verilen lokal (bölgesel) etkili vaginal fitil veya kremler, vaginadaki kuruluğu ve kuruluğun neden olduğu ilişki problemlerine de çözüm olacaktır.
Yine, doğumdan sonraki lohusalık ve emzirme dönemlerinde artan “prolaktin (süt hormonu)” kadındaki estrojen hormonunu baskılayarak vaginadaki kuruluğa sebep olabilmektedir.
Vajinal enfeksiyonlar, kullanılan bir takım ilaçlar, hiperprolaktinemi (prolaktin hormonu yüksekliği) durumları, vajinal duş alımı (vajina içini yıkama), stres, vajinal fitil ve ilaçlar yine vaginada kuruluk şikayeti yapabilirler.
Üreme çağında vajinal kuruluk nedenleri: Yeterli cinsel uyarının olmaması , Cinsel isteksizlik, Depresyon, Vajinal enfeksiyonlar, Hormonal dengesizlikler (hiperprolaktinemi), Emzirme (laktasyon) dönemi, vajinal kurulukta etken sebeplerdir.
VAJİNİSMUSUN SEBEPLERİ VE TEDAVİSİ

VAJİNİSMUSUN SEBEPLERİ VE TEDAVİSİ


Pek çok kadının sessiz kabusu olan Vajinismus; cinsel birleşme sırasında, kadının vajen kaslarının, refleks olarak, istem dışı kasılması sonucunda, cinsel birleşmenin hiç olamaması ya da, çok zor olması durumudur. Vajinismus, pek çok sebeple ortaya çıkabilir. Geçmişte yaşanan cinsel taciz gibi, ciddi bir psikolojik travma yaşamış kadınlarda görülebileceği gibi, ağrılı bir jinekolojik muayene de, vajinismusa sebep olabilir. Katı dini inançlar ve cinsel eğilimdeki bozukluklar da, vajinismusu tetikleyen etkenler arasındadır. Ama, en çok bilinen ve en sık rastlanan sebep ise, psikolojik kaygılardır. Özellikle çocuksu, aileye bağımlı ve ruhsal gelişimini sağlıklı bir biçimde tamamlamamış kadınlar, risk grubunu oluşturmaktadır. Vajinismusta, cinsel soğukluktan çok, cinsel ilişki sırasında zarar görme ve acı çekme duygusu ağır basmaktadır. Vajinismusun, az gelişmiş ülkelerde, ailevi ve dini baskılar altında yetişen kadınlarda daha çok görüldüğü savunulmaktadır. Kadının, küçük yaşlardan itibaren, erkeklerden uzak tutulması ve bu yöndeki baskılar, cinsellik hakkındaki çeşitli hurafeler, kadınları, ileriki cinsel yaşamından, küçük yaşlardan itibaren uzaklaştırmakta ve sonuç olarak, vajinismusu yaşamalarına neden olmaktadır.
VAJİNİSMUSUN BELİRTİLERİ;
*Cinsel ilişki sırasında yapılan hareketler can yakıyor ve zevk almanızı engelliyorsa,
*Bugune kadar hiç acısız seks yapmadıysanız,
*İlişkiyi olması gibi tamamlayamıyor ve istediğiniz hazzı alamıyorsanız,
*Partneriniz içinize girerken duvara çarpmış gibi oluyorsa,
*İçinize girdiğinde siz rahat bıraksanız bile sanki vajinanızı sıkıyormus gibi kasılıyorsanız,
*İlişki sırasında acıdan dolayı bırakma isteği oluyorsa,
VAJİNİSMUS VE GEBELİK ;
Vajinismus, gebeliğe engel bir durum değildir. Sadece, cinsel birleşmenin olama durumudur. Bu yüzden, eğer kadının veya erkeğin gebeliğe engel bir rahatsızlığı ve infertilitesi (kısırlığı ) yok ise, vajen ağzına dökülen spermlerin hızlı hareket etme ve yüzme kabiliyeti nedeniyle, gebe kalma ihtimali olacaktır. Ama, bu durumun normal birleşmeye oranla, daha az gebelik şansı olduğu da göz ardı edilmemelidir. Nitekim, ülkemizde vajinismusu olup da anne olan bir çok kadın bulunmaktadır.
VAJİNİSMUS TEDAVİSİ ;
Öncelikle, kişinin rahatlatılarak, uygun bir ruhsal ortam hazırlanmalı ve en önemlisi, kendisini hazır hissetmesini sağlayarak, muayenesi yapılmalı, herhangi bir hastalığının olup olmadığı tespit edilmelidir. Uygun ruhsal durum sağlanamaz ise, kişi tıpkı cinsel birleşme sırasında yaşadığı gibi, korkulara ve paniğe kapılabilir, bacaklarını kapatıp, ağlama krizine girebilir.
Muayene aşaması geçildikten sonra, eğer herhangi bir hastalık yok ise, çatı kaslarını gevşetecek bir takım egzersizlerle işe başlanabilir. Tabi, bu arada eşlerin ikisinin birlikte, psikiyatrik yardım alması gerektiği de unutulmamalıdır. Fakat, unutmamak gereken diğer önemli bir konu da şudur. Vajinismus, kadın ve erkeğin ortak aile sorunudur. Bu yüzden, eşler birbirlerine karşı anlayışlı davranmalı, birbirlerini suçlamaktan kesinlikle kaçınmalıdırlar. Psikiyatrik destek, eşlere uygun bir tedavi yöntemi kullanılması gerekir. Bu seanslar sırasında, eşlerin üzerine düşen görev ise; Kendilerine verilen ödevleri yerine getirmek, tedavi süresini tamamlamak ve tedaviye sonuna kadar inanmaktır. Unutmayın ki, inanmak başarmanın yarısıdır.
AHMET MARANKİDEN MEME - RAHİM KANSERİ VE ERKEN MENAPOZ İÇİN ÖNERİLER

AHMET MARANKİDEN MEME - RAHİM KANSERİ VE ERKEN MENAPOZ İÇİN ÖNERİLER


Ahmet Marankinin önermiş olduğu, bitkisel çaylar, erken menapozu önleme özelliği başta olmak üzere, meme ve rahim kanseri ile pek çok kanseri önlemek konusunda yardımcı. İşte o bitkiler.

Sarı civan perçemi, 1 çiçek kadar kısmı 1/2 litre suyun içinde, 1 takla attırılıp, demlenir. Günde 3 defa içilir. Aynı çay,istenirse, Aslanpençesi, adaçayı, çoban çantası ile de yapabilirsiniz. Dönüşümlü olarak kullanabilirsiniz.
İşinizin sizi ele geçirmesine izin vermeyin!

İşinizin sizi ele geçirmesine izin vermeyin!

İşinizin sizi ele geçirmesine izin vermeyin!

Etkili bir şekilde ev ve iş hayatınızı ayırarak daha mutlu olmak ister misiniz? İş hayatınız yüzünüzden evinize ve kendinize vakit ayıramıyorsanız ve bu durumdan sıkıldıysanız doğru yerdesiniz...

Bunları okuduktan sonra günün sonunda eve gitmeden önce iş stresini çalışma masanızda bırakacaksınız!
'Çok yorgunum' Bu ses tanıdık geliyor mu? İş planınız kaydı, bitmek bilmeyen büyük projeler, toplantılar, sunumlar. Sürekli iş hayatınızda başarılı ve daimi olmak için çırpınıp duruyorsunuz. Tüm boş zamanlarınızı ve dikkatinizi işinize harcamak zorundaymış gibi hissediyorsunuz. Rahatlamalısınız...  İşinizde sizden başka birde ekip üyeleri var!

Tüm bu koşuşturma, plan program ve stres içinde işten çıkıyorsunuz ve 30 dakika içinde çocuğunuzu okuldan almanız gerekiyor. Eşiniz iş gezisinde ya da belki de ayrısınız. Eve döndüğünüzde proje üzerinde çalışmanız gerek. Çocuklarınızla vakit geçirmek ve iş stresinden kurtulmak için ne yapabilirsiniz?

Hayat adil değildir bunu kabul edin. Bazen en kolay yerine her zaman en zoru seçen sizsinizdir ve bunun bedelini en az seviyede ödemeye çalışın. İşler ters gitse bile elinizden geleni yaptığınız ve çocuklarınızla ilgilenemeseniz bile hala yanınızda oldukları için şükredin. Şunu düşünün 'ben çocuklarıma iyi bir gelecek sağlamak için bu kadar çok çalışıyorum'. Bu perspektiften bakmak sizi rahatlatacaktır.

İş planınızda değişiklikler yapabilirsiniz. Her zaman uyguladığınız yolu daha akıllı bir yöntemle değiştirin.

Projeler, ilişkiler, aile ve duygularınız için belki de enerjiniz kalmamıştır. Kendinizi güçsüz ve bir dram sahnesinde kıvranan kadın olarak hissettiğiniz an hayatınızı değerlendirip neyin önemli olduğunu anlamaya çalışın. Sıkıntılarınızı öncelik sırasına göre ele alın ve teker teker yönetilebilir hale getirin.

Bazen işteki konumunuzun ne olduğunun gerçekten farkında olmanız size ekstra bir sorumluluk yükler. O kadar emek, yıllarca baş ettiğiniz insanlar ve durumlar... Bunları düşünmek stresle başa çıkmanın yollarından değildir.

Boğulmuşluk hissi ile stresle başa çıkamazsınız. Bu durumda belkide profesyonel bir yardıma başvurabilirsiniz.

Kaplumbağa olmayın. Yavaş ve istikrarlı bir şekilde de yarışı kazanabilirsiniz. Kendi hızınızla gidin ve tavşanı geçin!

İşten çıktıktan sonra eve gitmeden önce kendinize 15 dakika ayırın. Zihninizi boşaltmak için bu 15 dakika size kısa ama güzel bir tatil gibi gelecektir.

Çocuklarınızla bir alışveriş merkezinde ya da yol üzeri bir kafede yemek yiyin.

Arabanızla eve dönmek yerine belli bir yere kadar tek başınıza yürüyün.

Çocuklarınızla parka gidin, onlar oynarlarken siz bir bankta durup hiçbir şey yapmadan dinlenebilirsiniz.

Küveti doldurun, mumları yakıp ışıkları kapatın ve sadece tadını çıkarın.

Çocukları babaannelerine bırakın ve eşinizin tadını çıkarın.

Kız arkadaşlarınızla hafif alkollü bir içki için ve  biraz sohbet edin.
Aşk acısını dindirmenin 10 farklı yolu

Aşk acısını dindirmenin 10 farklı yolu


Aşk acısını dindirmenin 10 farklı yolu

Ayrılık acısı hayatınızı mı kararttı? Aradığınız kişinin o olduğunu sanmıştınız ama siz istemediğiniz halde ayrılmak zorunda kaldınız. Üzülmeyin, yalnız değilsiniz. Ayrılıklar hep acı verir ve zaman en iyi ilaçtır. Yaşamakta olduğunuz bu sürecin ‘geçici’ olduğunu bilmelisiniz.

İnsanlara yardımcı olmak isteyen medyum ve tarot okuyucusu Brenda, ayrılık acısı çekenlerin bu sıkıntılı süreci mümkün olduğunca çabuk atlaması için tavsiyelerde bulunuyor.

1. Gereksiz bütün iletişimi kesin

Çok gerekmedikçe ayrıldığınız kişiyle konuşmayın. Ayrıldığınız kişiden çocuğunuz varsa veya aranızda henüz kapatmadığınız parasal ve maddi konularınız vs. o kişiyle (sadece bu konuları konuşmak amacıyla) temas kurabilirsiniz. Ama ortak arkadaş ve dostlarınızla sohbetlerinizde bile o kişiden bahsetmeyin. Ortak sosyal çevre nedeniyle aynı ortamlara girmeniz gerekiyorsa, nazikçe selamlaşmak dışında o kişiyle yalnız kalmayın ve konuşmayın.

2. Sizin için duygusal anlamı veya anısı olan, o kişinin size verdiği eşyalardan derhal kurtulun

Hediyeler, notlar, mektuplar vs. Bunları ayrıldığınız kişiye geri vermeyin. Maddi değeri olmayan eşyaları atın. Satılabilecek olanları (giysiler vs) satın veya hayır kurumlarına bağışlayın. Hiçbir koşulda bunların size geri gelmeyeceğinden emin olun.

3. Arkadaşlarınızla daha sık vakit geçirin

Zor zamanlarda arkadaş desteği önemlidir. Ama arkadaşlarınızı ağlama duvarına çevirmeyin. Onlarla birlikte yapacağınız başka etkinlikler sizi oyalayacaktır.

4. Hemen başka bir ilişkiye atlamayın

Çivi çiviyi söker diyerek hemen başkasıyla ilişkiye giren insanlar vardır. Ama bu yanlıştır! Başka insanlarla tanışmak tamam ama başka insanlarla duygusal ve cinsel ilişkiye başlamak için çok yanlış bir dönemdesiniz. Kalbinizde ayrılık acısı varken doğru kişiyi bulsanız bile doğru ilişkiyi yaşayamazsınız.

5. Eğlenceli ve yaratıcı bir şeyler yapın

Daha önce vakit ayıramadığınız için başka bir zamana ertelediğiniz bir şeyler yapın. Dans kursuna gidin, egzersize başlayın.

6. Ayrıldığınız kişinin hiç hoşlanmadığınız negatif yanlarını düşünmeye çalışın.

İnsanlar ayrılmışsa bir sebebi vardır. Ayrılık acısı yaşarken insanlar hep ‘yaşanan mutlu günleri’ düşünür ama bu düşüncenin size bir yararı olmaz. Kendinize “Ayrılmamız iyi oldu, çünkü…” diye başlayan bir liste yapın. Ayrılık sürecini bir ‘arınma’ süreci olarak düşündüğünüzde psikolojik değişiminizi olumlu bir raya oturtabileceksiniz.

7. Ayrıldığınız kişi hakkında duygularınızı ve düşüncelerinizi bir kâğıda yazın

Bu kâğıdı asla o kişiye göndermeye kalkmayın! Bu kâğıdı bir süre sakladıktan sonra yok edin gitsin. Ayrıldığınız kişiye artık duygularınızı açıklamanın anlamı yoktur. Çünkü o artık sizin duygularınızı önemsemediği için sizin hayatınızdan çıkıp gitti. Ona olan duygularınızı açıklamanız onu geri getirmez. Aksine sizi zayıf ve patetik gösterir.

8. Yalnız kalmaktan korkmayın

Dünyanın sonu değil bu. Bu sizin yaşadığınız acıları ve sıkıntıları yaşayan milyonlarca insan var yeryüzünde. Kendinizi tekrardan iyi hissedecek ve yeni birini nasıl olsa bulacaksınız.

9. Duygusal meselenizi aklınızda ve kalbinizde tam olarak bitirmeden önce ayrıldığınız kişiyle arkadaş olmayı falan düşünmeyin

Ayrılırken “dost kalmak” nazik bir temennidir. Ama insanlar ayrıldıkları kişilerle çok nadiren dost kalabilirler. Duygusal dengenizi tekrar yoluna koyduktan sonra, ancak o zaman o kişiyle arkadaş olarak devam etmek isteyip istemediğinize karar verebileceksiniz. Daha önce değil.

10. Ayrılık acısı çekerken alkole ve yemek yemeye sardırmayın

Acınız unutmak için başkasıyla seks yapmaya da kalkmayın. Hiçbir faydası olmaz. Yaşadığınız bu acılı sürecin en iyi ilacı zamandır. Bu süreçte kendinize karşı sabırlı ve nazik olun. Ayrılıktan ötürü kendinizi suçlamayın. Bu deneyimden bir şeyler öğrenmeye çalışın. Yaşananların bir hata değil, ileriye giden yolda yaşadığınız bir öğrenme süreci olduğunu düşünün…
Kimler şiddete daha meyilli?

Kimler şiddete daha meyilli?


Kimler şiddete daha meyilli?

Günümüzde şiddet toplumsal bir sorun haline geldi. Peki toplumumuzda şiddetin bu denli artış göstermesinin sebepleri neler? Kimler şiddete başvurmaya daha fazla meyilli? İşte yanıtlar...

Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları E.A. Hastanesi (BRSHH) Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Ahmet Türkcan, alkol veya madde kullanım bozukluğu olan, daha önce suç davranışları olan, topluma karşı kişilik bozukluğuna ilişkin özellikleri olan bireylerde şiddet eğiliminin daha fazla olduğunu söyledi.

Şiddetin oluşmasında, hizmet alan ve veren kişilerin ruhsal durumları ve iletişim yöntemleri, işyerinin yapısı, çevresel ve kültürel faktörler, yasal düzenlemelerin önemli rol oynadığını belirten Dr. Ahmet Türkcan, “Sağlık alanında, sıkıntılı, ızdıraplı kişiler ve bunların yakınlarının şiddet davranışına sık rastlanılır. Uzun bekleme süreleri, bekleme bölümlerinin konforunun düşük olması gibi faktörler şiddet davranışlarının oluşmasına yol açabilir” dedi.

Şiddete başvurarak sorunları çözmeye çalışmanın öğrenilmiş ve tekrarlanan bir davranış şekli olduğunu aktaran Dr. Ahmet Türkcan, “Sorunlarla alternatif ve şiddet dışı yöntemlerle başa çıkmayı öğrenememek şiddet davranışına başvurmayı artırabilir” diye konuştu.

Çocukları Korumalıyız

Günümüzde toplumda şiddetin bu denli artış göstermesinin birçok sebebi olduğunu da ifade eden Dr. Ahmet Türkcan, şöyle devam etti:

“Bir toplumda şiddetin artışına etki eden ekonomik, kültürel, sosyal, yasal pek çok faktör bulunmaktadır. Toplum ruh sağlığına etki eden faktörleri tanımlayarak bunlara ilişkin düzeltici müdahalelerde bulunmak önemlidir.

Örneğin ebeveyn eğitimi, anne baba okulları, bireylerin ruhsal ve bedensel sağlıklarının düzeltilmesi, erken dönemde ruhsal sorunların saptanarak bireysel-ailesel terapötik girişimlerin yapılması, yaşam şartlarının iyileştirilmesi, eğitimin iyileştirilmesi, güven duygusunun ve toplumsal sorumluluk ve dayanışma duygusunun geliştirilmesi ve yasal düzenlemelerle şiddetin engellenmesi gibi pek çok yöntemin uygulanması gereklidir.
Kitle iletişim araçlarında şiddet içeriğinin azaltılması, denetlenmesi, çocukların bu açıdan korunması önemlidir.”

İlaç Tedavisi ve Psikoterapi Uygulanabilir

Psikiyatride güncel sınıflandırma sistemlerinde “şiddet bağımlılığı” isimli bir hastalık tanısı bulunmadığını hatırlatan Dr. Ahmet Türkcan, şunları kaydetti:

“Şiddet davranışları, psikotik bozukluklar, duygudurum bozuklukları gibi psikiyatrik bozukluklarda görülebilir. Antisosyal kişilik bozukluğu, borderline kişilik bozukluğu vb. bazı kişilik bozuklukları ve özellikleri olan bireylerde, alkol madde kullanım bozukluğu olanlarda, beyin hastalıklarına bağlı bilişsel bozukluğu olan bireylerde şiddet davranışları görülebilir. Şiddet davranışları tekrarlayıcı nitelik kazanmış olgularda, psikiyatrik değerlendirmelerle ilaç tedavileri ve psikoterapiler uygulanabilir. Örneğin çabuk öfkelenen ve şiddete başvuran olgulara öfke kontrolüne ilişkin bilişsel davranışçı terapilerle yardım edilebilir.”
Tekrarlamaktan vazgeçemediğimiz hatalar

Tekrarlamaktan vazgeçemediğimiz hatalar

Tekrarlamaktan vazgeçemediğimiz hatalar 

 

İnsanlar hayatı hata yaparak öğrenir. Ancak hepimizin sıkça yaptığı ortak hatalar da vardır. İşte ders almamız gereken en sık yapılan hatalar ve hedefinize ulaşmanızı sağlayan öneriler…

Sorunları ve hedeflerinizi ertelemek
Sorunlarınızı her zaman ertelemek insanların yaptıkları hatalardan en yaygını.. Hedeflerinizi asla ertelemeyin. Sorunlarınızın üstünü örterek görmezden gelmeyin. Yeni yılın ilk ayını doldurduk bile, hala hedeflerinizi gerçekleştiremediyseniz daha fazla ertelemeniz için neden yok. Yavaş yavaş hedefinize doğru ilerlemeye gayret edin. Yapılması gereken değişiklikleri, ne zaman ilerleyeceğinizi ancak siz bilirsiniz. Bir süre bununla ilgili planlar yapın ve uygulamaya koyun.

Acele etmek
Beklentilerinize ulaşmak için acele etmeyin. Yeni yılla ilgili beklentilerinizi olduğundan yüksek tutmuş olabilirsiniz ancak vazgeçmeyin. 3, 6, 9 ay içinde yaşamınızda büyük değişiklikler yapabilmeniz çok düşük bir ihtimaldir. Yaşamınız 6 ay ve 1 yıl arasında değişebilir. Hedefinize ulaşmanız için gereken zamanı doğru hesaplayın. Hayalinizin kısa sürede olmasını ya da size altın tepsi de sunulmasını beklemeyin.

Tek başına hareket etmek
Yanız kalmayın, birine danışın. Kilo vermek istiyorsanız zayıflayan birine nasıl başardığını sorun, sigara bırakmak için sigarayı bırakan birinden destek alın, işinden ayrılan biri varsa sonrasını öğrenin. Doğru yolu bulmak için deneyimlere, bilgiye ihtiyacınız var. Bunu yalnız yapmaya çalışmayın. Bir plana ihtiyacınız var. Hedeflerine ulaşan iyi insanların biyografilerini okuyun. İstediğiniz gibi bir değişikliği kimlerin yaşadığını biliyor musunuz? Ne kadar çalıştılar, ne kadar zaman aldı, ne yaptılar öğrenin.

Kaldıramayacağınız yükün altına girmek
Üstesinden gelemeyeceğiniz, kaldıramayacağınız yükler edinmeyin. Hayatınızda 5 şeyi değiştirmek isterseniz hiçbir şeyi değiştiremezsiniz. Eğer bu yıl sigarayı bırakma, taşınma, ruh eşinizi bulma, kariyer değişikliği ve iyi maaş beklentiniz varsa üzerine soğuk su içebilirsiniz. Gerçekten istediğiniz şeyi elde etmek istiyorsanız en çok iki tanesini belirlemeniz doğru olacaktır.

Kendinize sorun; “Bu yıl gerçekten mutlu olmak için ne yapmalıyım?” Beyniniz istediğiniz şeye daha iyi odaklanacaktır.

Geçmişte yaşamak
Sorunların en büyüğü günü takip edememek, geçmişte yaşamaktır. Geçmişe aşırı bağlı biriyseniz umduğunuz şeyleri elde etmeniz daha zor olacaktır. Geçmiş, gelecekte yapacağınız yanlışları bildirmez. Geçmişte edindiğiniz sizi engelleyen hayalet korkularınızdan kurtulun. Kendinizi affedin, geçmişte yaşadıklarınızı kabul edin ve olumsuz tecrübelerinizden ders alarak geleceğinizi şekillendirin. Geleceğinizi siz şekillendirin.
Mutlu evliliğin reçetesi

Mutlu evliliğin reçetesi


Mutlu evliliğin reçetesi

Yapılan araştırmalar, çiftlerin evliliklerinde mutluluğu yakalayabilmeleri için dikkat etmesi gereken noktaları araştırdı. İşte bu araştırmalar sonucu elde edilen bulgular ışığında mutlu evliliğin reçetesi.

Amerikalı psikolog Gottman, evlilikte mutlu olmanın sırlarını açıkladı. Gottman’a göre erkekler hanımlarının sözünü dinlemeli, duygular kesinlikle ifade edilmeli.

Deliler gibi aşık olduğunuz adamla nihayet evlendiniz. Ancak hesaplarınızda hiç olmayan şey karşınıza çıktı; mutsuzluk. Onu hayatınızın erkeği yapmışken yeniden kaybetmemek için nerelere başvurmalı. Amerikalı psikolog Dr. Dr. John Gottman, evliliklerinde sorunlar yaşayan çiftler için bir reçete hazırladı. Bakın Dr. Gottman reçetesinde nasıl önerilere yer veriyor:

Bir uzmandan yardım alın

Evliliklerin çoğu ilk 7 yıl içinde bitiyor. Bu sonu yaşamak istemiyorsanız ilişkinizde sorun çıkmaya başladığı an uzman yardımı alın; 5-6 yıl beklemeyin. Profesyonel yardım sayesinde boşanma ihtimalinizi azaltabileceğiniz gibi mutsuzluğun süresini de kısaltabilirsiniz.

Küçümseyici konuşmayın

Hassas konularda ağzına her geleni söylemeyen çiftler, söyleyenlere oranla daha mutlu. Tartışmalar, fikir ayrılığından ziyade, daha söze başlar başlamaz ağızdan çıkan sivri sözler yüzünden büyüyor. Bu sebeple küçümseyici ve tenkit edici konuşmaktan kaçının.

Hanımınızın sözünü dinleyin

Bir evlilik, erkeğin karısının sözünü dinlediği oranda yürüyor. Mesela “Akşam annem gelecek. Erken gel de hazırlanmama yardım et” diyen karısına, “İşim var” diyerek cevap veren erkeğin evliliği pek de sağlam değildir. Oysa kadınlar erkeğin sözünü dinlemeye alışıktırlar. Erkekler de aynı oranda söz dinlerse, durum eşitlenir.

Tartışma kızıştıysa kaçın

Başarılı çiftler tartışmadan nasıl çıkılacağını bilir. Tartışma kontrolden çıkmadan durumu düzeltir. Bunun için ya konu bambaşka bir yöne çekilir ya da bir espriyle ortalık yumuşatılır. Eğer tartışma zaten çok kızıştıysa, 20 dakika ara verip konuşmaya devam etmek için anlaşabilirsiniz.

Bardağın dolu kısmını görün

Mutlu çiftler, ilişkilerindeki olumlu yönleri olumsuzlara nazaran 5 kat daha fazla dile getiriyor. Siz de duygusal bankanıza yatırım yapmaktan kaçınmayın ve hislerinizi ifade edin.

O kadar da alttan almayın

Mutlu çiftlerin evliliklerinin her döneminde kırıcı davranışları kabul etmediği görülüyor. Yani kötü muameleye tolerans göstermeyin.

Evliliğin ömrünü 15 dakikada ölçün

Bir evliliğin yürüyüp yürümeyeceğini anlamanız mümkün mü? Evet mümkün. Hem de 15 dakikalık bir süre içinde. Nasıl olur demeyin. Çünkü bu iddia, bilimsel bir ağızdan çıkıyor. Amerikalı Psikolog Dr. John Gottman’a göre bir evliliğin yürüyüp yürümeyeceğini anlamak için 15 dakika yeterli. Evet, yanlış duymadınız, sadece 15 dakika…

1980 yılından bu yana 3 binden fazla çift üzerinde araştırmalar yapmış olan Gottman, eşlerin kullandığı sözcük ve davranışları çözümleyerek karar veriyor. Yani bir çift herhangi bir konu üzerinde sohbet ederken, karşısındakini kıstırmaya, aşağılamaya çalışıyorsa, bu evlilik kesinlikle tehlikede. Gottman’a göre bu durumdaki iki insanın değil karı-koca, arkadaş olması bile imkansız.

Bakın psikolog Gottman neler söylüyor:
“Eşi hor görmek evliliğin tehlikede olduğunun en belirgin göstergesi. Eşler birbirini elbette eleştirmeli. Ancak ‘Sen bir hiçsin’ lafı ilişkiyi tamiri mümkün olmayan yerlere götürür.”
Kadınların erkeklerde anlayamadıkları

Kadınların erkeklerde anlayamadıkları


Kadınların erkeklerde anlayamadıkları

Yapılan araştırmalar, kadınların erkekleri neden tuhaf bulduğunu ortaya çıkartıyor. İşte kadınların, erkeklerde anlam veremediklerine örnekler…

Kadın ve erkek, her ne kadar ayrı yaşayamayacak olsa da birbirini yemeden duramadığı da yadsınamaz bir gerçek… Yapılan araştırmalar, kadınların erkekleri neden tuhaf bulduğunu ortaya çıkartıyor. İşte kadınların, erkeklerde anlam veremediklerine örnekler…

- Şiddet sahnelerini sevmelerine ve sırf bu yüzden tüm kavgaları pür dikkat izliyor olmalarına,

- Hız yapmayı bir erkeklik göstergesi saymalarına,

- Body yapan kaslı erkeklere imrenerek bakmalarına,

- Futbol deyince hayatı durdurma çabalarına,

- Kazanama hırsını bir yaşam tarzı haline getirmelerine,

- Sevgili ya da eş dahil herkesle dalga geçmelerine,

- Kendilerine aşırı güvenmelerine ve reddedilmeye tahammül edememelerine,

- Sebze yemeklerinden hoşlanmamalarına,

- Kırmızı iç çamaşırı giyen kadınları seksi bulmalarına,

- Anne ya da kızkardeşleri her ne kadar haksız olsa da eş ya da sevgililerine karşı annelerini savunma çabalarına,

- İçki içebilme kapasitelerini bir övünç kaynağı haline getirmelerine,

- Ağlamayı bir zayıflık göstergesi olarak algılamalarına,

- Hiçbir özel günü hafızada tutmamalarına,

- İstemedikleri şeyleri duymamazlıktan gelmelerine,

- Verdikleri sözleri tutmamak için sürekli kılıf uydurmalarına,

- Tüm kadınlara bakmalarına,

- Kendilerini teknoloji uzmanı zannedip, kadınların teknolojinin ‘t’sinden anlamadığı görüşünde olmalarına,

- Yaptıkları her espirinin komik olduğunu düşünmelerine.
Gebelikte saç boyalarına dikkat!

Gebelikte saç boyalarına dikkat!


Gebelikte saç boyalarına dikkat!

Uzmanlar, bebek bekleyen anne adaylarına gebelik dönemleri müddetince ilaç kullanımı konusunda dikkatli olmaları, saç düzeltme, saç boyatma ve perma gibi kimyasal içeren işlemlerden uzak durmaları tavsiyesinde bulunuyor.

Etlik Zübeyde Hanım Kadın Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde anne adaylarını bilgilendirmek için düzenlenen “Gebelikte İlaç Kullanımı” konulu toplantıda uzmanlar gebelikte alınan ilaçların bebeğe geçme yolları, bu dönemde ilaç kullanımının sınıflandırılması, yanlış ilaç kullanımının zararları, hangi ilacın ne zaman kullanılması gerektiği konularında bilgiler verildi.

Etlik Zübeyde Hanım Kadın Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Ümit Göktolga, “gebelikte ilaç kullanılmamalı” ya da “her ilaç kullanılabilir” gibi genellemelerin yanlışlığına işaret etti.

Hekim kontrolünde, uygun dozda kullanılabilecek ilaçlar bulunduğunu bildiren Göktolga, “Gebeliğin her dönemi ilaç kullanımı açısından ayrı özelliklere sahiptir. Bunlar içerisinde ilk üç ay (1.Trimaster) en önemli olan dönemdir” dedi.

Op. Dr. Ömer Lütfi Tapısız da, gebelikte ilaç kullanırken çok dikkat edilmesi gerektiğini ifade etti.

Özellikle gebeliğin ilk ayında ilaç kullanımında “ya hep ya hiç” kuralının geçerli olduğunu vurgulayan Tapısız, “Yani bir aylık bir gebe ilaç kullandığında ya bebeğe hiçbir zarar vermez, ya da düşüğe neden olur. Türkiye’de gebelik sırasında ilaç kullanım oranı çok yüksek. Gebelik sırasında reçeteli ya da reçetesiz ilaç kullanma oranı yüzde 90 düzeyinde” şeklinde konuştu.

Gebelikte ilaç kullanımı nedeniyle ya da kimyasallara maruz kalınmasının bebekte oluşabilecek anomalilerin önlenmesi için doktor onayı olmadan ilaç alınmaması uyarısında bulunan Tapısız, “Oluşabilecek anomaliler çocuğun hayatı boyunca taşıyacağı olağan dışı bedensel ve zihinsel gelişim bozukluklarını içerebilir. Anne adayının bu anormalliklerin sorumlusu olmaması gerekir” dedi.

“Saç boyalarına dikkat”

Op. Dr. Şadıman Altınbaş ise anne adaylarının ağrı kesicileri kullanırken çok dikkat etmeleri gerektiğini bildirdi.

Ağrı kesici ve ateş düşürücü ilaçların hekime danışılmadan alınmamasını öneren Altınbaş, “Eğer ağrı kesici kullanılması gerekiyorsa parasetamol içerikli ilaçlar tercih edilmeli” tavsiyesini dile getirdi.

Gebelikte gerekli durumlarda antibiyotik kullanılabileceğini, ancak bunun dozunu ve süresini hekimin belirlemesi gerektiğini vurgulayan Altınbaş, diğer kimyasallarla ilgili de şunlara dikkati çekti:

“Anne adayları gebeliğin ilk üç ayında bitkisel içerikli de olsa kesinlikle saç boyası kullanmamalı, saç düzeltme ve perma gibi işlemleri yaptırmamalıdırlar. İlk üç aydan sonraki dönemde bitkisel içerikli saç boyaları kullanılabilir. Kozmetik kullanımında hiçbir yöntem kesin güvenilir değildir.”
Modanın hiçbir zaman değişmeyen kuralları

Modanın hiçbir zaman değişmeyen kuralları

Modanın hiçbir zaman değişmeyen kuralları 

 

Her daim şık olmayı kim istemez. Ancak bunun zahmetli bir iş olduğunu düşünüyorsanı yanılıyorsunuz. Çok küçük detaylara dikkat ederek siz de her daim şık olabilirsiniz.

Modacılar her yıl favori olan kıyafetleri, ayakkabıları ve aksesuarları belirlese de şu gerçeği unutmamalısınız; her kadın kendisinin modacısıdır. Ancak kendi tarzınızı yaratırken de modanın hiçbir zaman değişmeyen kurallarına dikkat etmekte fayda var.
       
RENK VE DURUŞ
Tek renklilik, kurtarıcınız olabilir. Tepeden tırnağa aynı renkte giysiler giyerseniz, uzun, bölünmemiş bir çizgi illüzyonu yaratmış olursunuz. Bu da sizi daha ince gösterir ve kusurların daha az göze çarpmasını sağlar. Siyah, devetüyü, krem, koyu kahve gibi nötr tonları kullanmayı tercih edin.

BEDENİNİZE UYMALI
Vücudunuza çok büyük (uzun, bol tişört ya da elbiseler gibi), ya da çok küçük (kısacık, üzerinize yapışan tişörtler gibi) gelen giysiler, sizi olduğunuzdan daha kilolu gösterir. Bu nedenle kendi bedeninizde uygun giysiler satın alın. Böylece vücut hatlarınız daha ölçülü biçimde ortaya çıkar.

YAPIŞKAN DEĞİL, AKIŞKAN
Giydiğiniz kumaşlar ikinci bir deri gibi üzerinize yapışmamalı, yapışmadan sarmalı. Jean gibi sert kumaşlar çıkıntıları toplayıp saklarken, poplin ve keten gibi daha az sert kumaşlarda fazlalıklar pörtleyebilir. Çok ince kumaşlarsa en tehlikelisidir. Hem iç gösterebilir, hem de vücuttaki çıkıntıları iyice ortaya serer. Böylece “Güzel olayım” derken daha da kötü bir hal alabilirsiniz. Bu nedenle kıvrımlı bir şekilde inen, yapışmayan ama akışkan duran kumaşları tercih edin.

PANTOLON ALIRKEN
Kıyafetler arasında pantolonlar önemli bir yer tutar. Bu nedenle pantolon seçimi de önemlidir. Pantolonda en iyi görüntüyü elde etmek için büzgüsüz ve pilesiz pantolonları tercih edin. Çünkü bunlar sizi daha göbekli gösterir. Ayrıca göbek deliğinizin yaklaşık 2.5 santim aşağısında biten, az düşük belli ve paçaları hafif geniş pantalonları da giyebilirsiniz. Pantolon paçalarının hafif geniş olması kalça genişliğini dengeler.

ETEK KİLOYU ÖRTER
Etek alırken kilonuza çok dikkat etmeniz gerekir. Özellikle etekler büyük popolarla tombik göbekleri gayet şık bir biçimde kamufle eder. Eteklerde diz hizası uzunluğunu tercih edin. Çünkü diz hizasındaki etekler bacaklarınızın en iyi şekilde görünmesini garantiler. Kısa boylular ise uzun etek giymemeli
Egzersiz yaparak stresi yenebilirsiniz

Egzersiz yaparak stresi yenebilirsiniz

Egzersiz yaparak stresi yenebilirsiniz 

 

Tatile çıkmadan önce egzersiz yaparak, bir yılın psikolojik yorgunluğunu atın. Bir yılın yorgunluğunu atmak için tatile çıkmaya karar verdiniz Psikolojik olarak rahatlamak istiyorsanız, mutlaka egzersiz yapın.

Yaz aylarının gelmesiyle birçoğumuz ya tatile çıktı ya da tatil programları yapmaya başladı. Elbette her tatil, bir kış boyunca yaşanılan stresi ve yorgunluğu üzerinizden atmanızı sağlamıyor. Ancak tatilde yapacağınız doğru egzersizler, çok daha zinde olmanızı sağlayacak.

Güneşten mutlaka korunun
Vücudunuza uygun egzersiz programlarını uygularsanız, hem tatiliniz son derece güzel geçer, hem de işe başladığınızda kendinizi çok daha iyi hissedersiniz. Gençlik günlerinizi aklınıza getirerek vücudunuzu zorlayacak veya sakatlanma riski yüksek olan egzersizleri seçmemelisiniz. İşte size yazın yapacağınız egzersizlerde dikkat etmeniz gereken önemli noktalar:

- Hava sıcaklığının ve nemin yüksek olduğu saatlerde yürüme, koşma, bisiklet türü egzersizlerden kaçınmalısınız.
- Aktivitelerin, fiziksel olarak bedeninize uygun olmasına dikkat etmelisiniz.
- Yapılacak egzersizler sırasında güneşten korunmak için vücudunuza uygun kıyafetler seçmelisiniz.
- Aktivitelerin kas ve eklemlere aşırı yük getirecek ve kalbinizi yoracak düzeyde olmamasına özen göstermelisiniz.
- Futbol, basketbol, uzun mesafe koşu türündeki egzersizlerin çok yüksek düzeyinde olmamasına dikkat etmelisiniz.

En fazla 1 saat olmalı…
- Tatil boyunca uygulanacak egzersiz programları hafiften başlamalı, temposu ve süresi kişiye uygun olarak yavaş yavaş artırılmalıdır.
- Egzersizler genellikle sabah ve akşamüstü yapılmalıdır.
- Karada ve suda yapılacak egzersizler minimum 35 dakika, maksimum 1 saat arasında olmalıdır. Bu egzersizler mümkünse haftanın 6 günü yapılmalıdır.
- Yüzerken kollara fazla yük gelmemesi için palet kullanılabilir. Daha sonra paletsiz yüzmeyle kollara binen yük bir derece artırılabilir.
- Egzersizler yemeklerden en az 1.5 saat sonra yapılmalıdır.
- Egzersiz öncesinde ve sonrasında oluşacak sıvı kayıplarını önlemek için su alınmalıdır.
- Yürüyüş, koşu, bisiklet, kürek, yüzme yanında karın ve bel çalışmalarına önem verilmelidir.

Egzersiz herkes için gerekli
Tatilde bulunduğunuz otelin veya sitenin egzersiz salonu varsa hocaların gözetiminde kas çalışmalarını yapmanızda büyük fayda var. Tatil süresince yaptığınız egzersizleri tatil sonrasında da yapmaya çalışmalısınız. Unutulmamalıdır ki, egzersiz sadece şişman insanlar için değil, herkes için önemlidir.

Uzun süreli egzersiz krampa neden olabilir
Tatilden önce egzersiz yapmıyorsanız, uzun mesafe yüzmeye kalkmayın. Çünkü denizin ortasında girecek krampların başlıca sebeplerinden biri de vücudun yapılan egzersiz için daha önce antrene edilmemiş olmasındandır. (Kas kramplarının diğer oluşum sebepleri ise kalsiyum, potasyum, magnezyum eksikliği, ısı değişimi, sıvı kaybı ve kasların daha önce alışık olmadıkları bir yüke maruz kalmalarıdır) Antrene değilseniz, kramp sorunu yaşayabilirsiniz.
Genç kadınları yakalayan hastalık

Genç kadınları yakalayan hastalık

Genç kadınları yakalayan hastalık

“Durup duruken başıma bir ağrı girdi”, "“Bu hafta iş yerim çok stresliydi, o nedenle başım sürekli ağrıyor” diyor musunuz?
“Durup duruken başıma bir ağrı girdi” 
“Bu hafta iş yerim çok stresliydi, o nedenle başım sürekli ağrıyor”
“Işığa ya da ses tahammül edemiyorum, kafam kazan gibi kaynıyor sanki”
Siz de belirli dönemlerde sebepli ya da sebepsiz benzer cümleler kuruyorsanız bu durum gerilim tipi baş ağrısına işaret ediyor olabilir. Günlük hayatın koşuşturması ve yoğun iş temposu içinde en sık görülen rahatsızlıklardan birinin gerilim tipi baş ağrısı olduğuna dikkat çeken Uz. Dr. Abdullah Özkardeş, baş ağrısı hakkında bilgi verdi ve önemli tavsiyelerde bulundu.
Baş ağrısı nedeniyle yılda 10 milyondan fazla insan doktora veya acil servise gitmektedir. Baş ağrısı yapabilen 300’den daha fazla tıbbi hastalık bilinmektedir. Baş ağrıları genel olarak 2 gruba ayrılabilir:
    
•    Primer baş ağrıları: Migren, gerilim tipi baş ağrısı ve küme baş ağrısı. Baş ağrılarının %90’ından fazlası bu gruba girer.
•    Sekonder baş ağrıları: Başka bir hastalık nedeni ile ortaya çıkan baş ağrıları (Enfeksiyonlar, kafa içinde yer tutan tümörler, damarı ilgilendiren hastalıklar)
Gerilim tipi baş ağrısı en yaygın baş ağrısı türüdür 
    
Gerilim tipi baş ağrısı (GBA), erkeklerin %69’unu ve bayanların %88’ini hayatlarının herhangi bir döneminde etkiler. Herhangi bir yaşta görülebilmekle birlikte en çok genç erişkin yaşlarda görülür. “Episodik” ve “kronik” olarak adlandırılan iki gruba ayrılabilir:
Episodik ağrılar, 30 dakika-7gün süren, baskılayıcı ve sıkıştırıcı karakterde ve başın her iki yanını tutan ağrılardır. Geçirilmiş en az 10 atak olmalıdır. Ağrı, alına ve enseye yayılabilir. Yılda 180 kezden az görülür ve şiddetli ağrı değildirler. Fiziksel aktivite ile artmayan ve bulantı yapmayan ağrılardır. Işık ve sesten birine karşı hassasiyet olabilir.
Kronik gerilim tipi baş ağrılarında ise, hasta ayda en az 15 kez ve yılda en az 6 ay ağrı çeker.
    
Ağrı stres sonrası geliyor 
Hastalık başlangıcında stres veya gerginlik olabilir. Bu faktörler kas kasılmasına veya kan akımında azalmaya neden olmazsa da, baş çevreleyen kaslarda hassasiyete neden olabilir. Kronik gerilim tipi baş ağrısında depresyon, altta gizlenen bir neden olarak aranabilir.
Ne zaman doktora gitmeli?
•    Ağrısının sıklık ve şiddetinde artma olan hastalar
•    50 yaşından sonra ağrısı başlayan hastalar
•    Ağrının, ateş, ensede katılık, deri döküntüsü ile birlikte olduğu hastalar
•    HIV enfeksiyonu veya kanser teşhis edilmiş hastalarda baş ağrısı başlamışsa mutlaka doktora başvurulmalıdır.
  
Acil servise başvurmanız gereken durumlar
•    Daha önce baş ağrısı olmayan veya şimdiye kadar yaşadığı en kötü denilebilecek kadar şiddetli ağrı çeken hastalar. Baş ağrısı patlayıcı şekilde ve çok ani gelmişse, beyin içinde veya çevresinde olabilecek kanamayı ayırt etmek gerekir.
•    Baş ağrısı ile birlikte görme kaybı, kol veya bacakta güç kaybı, konuşma ve anlama bozukluğu olan hastalar.
•    Baş ağrısından önce travma geçiren hastalar hastanelerin acil servislerine gitmelidir.
Gerilim tipi baş ağrısı teşhisi hastanın öyküsüne ve muayenenin normal olmasına göre konulur. Baş ağrısı yapacak diğer nedenler hakkında şüphe varsa, BT veya MR çekilebilir. Şüphelenilen diğer nedenlere göre laboratuvar incelemeleri de gerekli görülebilir.
Ağrı kesici kullanırken dikkat edin
Pek çok GBA olan hasta aspirin ve parasetamol gibi ilaçlarla ağrılarını geçirirler. Bu ağrı kesicilerin düzensiz kullanımı, GBA’nı episodik tipten kronik tipe geçirebilir. Basit ağrı kesiciler ile geçmeyen ağrılar için daha kuvvetli ağrı kesici ilaçlar verilebilir. Ağrı kesicilerle kontrol edilemeyen ağrılar için antidepresan, beta bloker ve antikonvülzan ilaçlar gibi önleyici tedaviler verilebilir. Bu ilaçlar, hastalık migren de olsa faydalı olabilecektir. Genellikle yeni ve etkisi hızlı olan antidepresan ilaçlar kullanılır, bu ilaçların yan etkileri de oldukça azdır. Antidepresan ilaçlar, etkili olup olmadıklarına karar verebilmesi için en az 1-2 ay kullanılmalıdırlar. Eğer hastada depresyon veya anksiyete bozukluğu varsa veya ilaçların aşırı kullanımı söz konusu ise, etkili tedaviyi başlamadan önce tüm ilaçlar kesilebilir.
Gerilim tipi baş ağrısına karşı alınabilecek önlemler
•    Yoğun iş temposundan kurtulun
•    Kendinize zaman ayırın
•    Bol bol yürüyüş yapın
•    Kısa süreli ılık duşlar alın
•    Gerginliğinizi artıracak türde kitap okumayın ve bu tarz filmler izlemeyin
Hangi yaştaki erkeğin performansı iyi?

Hangi yaştaki erkeğin performansı iyi?

Cinsel aktivite, yüksek kaliteli cinsel yaşam ve cinselliğe ilginin yaş ilerledikçe erkeklerde kadınlardan daha fazla olduğunu kaydetti.

Sağlıklı erkeğin cinsel yaşam süresinin daha uzun olduğu ortaya çıktı.

Chicago Üniversitesi'nde yapılan araştırmada, sağlık durumu iyi veya mükemmel 55 yaşındaki erkeklerin, sağlıkları kötü veya vasat düzeydeki erkeklerle mukayese edildiğinde ortalama 5 ila 7 yıl daha uzun cinsel yaşamlarının olduğu belirlendi. Araştırmada, sağlık durumu iyi ya da mükemmel kadınların, sağlıkları kötü veya vasat olanlarla karşılaştırıldığındı 3 ila 6 yıl daha uzun cinsel yaşamlarının bulunduğu kaydedildi.


Sağlık durumları çok iyi veya mükemmel durumda bulunan erkek ve kadınlar, sağlık durumları kötü veya vasat erkek ve kadınlarla karşılaştırılırken, sağlığı iyi olan erkeklerin kötü olanlara göre 1,5 ve kadınların da 1,8 kat cinsellikle daha ilgili olduğu görüldü.

25 ila 85 yaşlarındaki 6 binden fazla Amerikalıya ait verilerin incelendiği ve British Medical Journal'da yayımlanan araştırmada, orta ve ileri yaşlarda cinsel faaliyet, cinsel yaşamın kalitesi ve cinselliğe ilginin sağlık durumuyla doğrudan bağlantılı olduğu tespit edildi.

Araştırmacılar Doçent Stacy Tessler Lindau ve asistanı Natalia Gavrilova, erkeklerde faal cinsel yaşam beklentisinin kadınlardan daha uzun olduğunu, ancak sağlığı kötü erkeklerin faal cinsel yaşamlarının kadınlara göre kısa olduğunun altını çizdi.

Araştırmada ayrıca, daha sık cinsel ilişkide bulunan insanların daha sağlıklı olduğu tespit edilirken, cinsel açıdan aktif insanlar arasında, sağlık durumu iyi olmanın, erkeklerde daha sık cinsel ilişkiyle (haftada bir veya daha fazla) bağlantılı olduğu tespit edildi.

Araştırmacılar makalelerinde, "cinsel aktivite, yüksek kaliteli cinsel yaşam ve cinselliğe ilginin yaş ilerledikçe erkeklerde kadınlardan daha fazla olduğunu" kaydetti.
 Tutarsız Tepkilerle Taciz

Tutarsız Tepkilerle Taciz


Tutarsız Tepkilerle Taciz 

 

'Evlenelim' dedikten bir saat sonra ayrılıyorsa, ayağınızı yerden kesip sonra kötü davranıyorsa, sizi sürekli eleştirip iğleneyici laflar ediyorsa her fırsatta eski sevgililerini anlatıyorsa duygusal tacize uğruyor olabilirsiniz!

Aşkta 2K yani ‘Kaçan Kovalanır’ kuralı abartılı şekilde yaşanıyorsa, sonuç duygusal tacize varabilir! Psikolog Sinem Demir, duygusal taciz hallerini şöyle özetliyor: Bir an ayağınızı yerden kesen jestler yapıp sonrasında yokmuşsunuz gibi davranıyorsa, bir saat önce evlenme teklif edip sonra ‘ayrılalım’ diyorsa, her fırsatta eski ilişkilerini anlatıyorsa, sizi sürekli eleştirip iğneleyici laflar ediyorsa, duygusal tacize uğruyor olabilirsiniz!

Kurduğunuz ilişkide ‘kaçan kovalanır’ kuralı abartılıyorsa, duygusal tacize uğruyor olabilirsiniz! Medical Park Fatih Hastanesi’nden Klinik Psikolog Sinem Demir, ‘duygusal taciz’in kurbanı olmamanız için duygusal tacizin nedenlerini ve çeşitlerini açıkladı...

1- Bir ilişkide belirsizlik hissinin aşırı düzeyde olması, karşınızdaki kişinin size karşı tutumunun aşırı-sert çıkışlar ile aşırı ilgi arasında gidip gelmesi, zeminde ‘duygusal taciz’ olduğunu düşündürebilir.

2- Belirsiz mesajlar vererek ‘bir kaçan bir yaklaşan’ birine karşı ‘hoşlanma’ benzeri duygular hissedilmesinin temelinde ise belirsizliğin yarattığı kaygı olabilir. Bir mesajın ardından tam tersi mesajın verilmesi, kaygı ve duygusal karmaşa yaratır. Kaygı, o kişiyi düşünme süresini uzatır, çünkü ne olup ne bittiğine anlam vermeye çalışırsınız. İlişkideki belirsizliğin yarattığı ‘kaygı ve öfke’ benzeri hislerin ‘heyecan’ duygusuyla yanlış bir şekilde karıştırılması, ‘hoşlanma’ duygusu olarak yorumlanabilir. Yakın ilişkilerdeki bu ‘belirsizlik yüklü’ haller, gerçekten kendi kaygı düzeyinizle mi ilgili, yoksa karşınızdaki kişi duygusal olarak gerçekten mi karşınızda… Bunu daha kolay anlamak için ‘duygusal taciz’i düşündürebilecek durumları iyi bilmeniz gerekir. İşte ‘duygusal taciz’i düşündürebilecek durumlar:

Tutarsız Tepkiler: Ya Çok İlgili Ya Çok İlgisiz!

Sizin de ilgi duyduğunuz ve size ilgisi olduğunu gösteren bir kişi, bir süre sonra tam tersi tepkiler verebilir. Bu durumda normal olarak, onun ilgisinin köreldiğini düşünür ve geri çekilirsiniz. Duygusal taciz durumunda, karşınızdaki kişi, aşırı ilgi ile aşırı ilgisizlik arasında gidip gelir. Size ve ilişkiye dair verdiği mesajlar tutarsızdır, uzun süreli ilişki yaşamak/evlenmek istiyorum-istemiyorum, seni çok beğeniyorum-beğendiğim insan sana benzemiyor, evlilik olursa ancak seninle olur-evlensem bile bu seninle olmaz…

Eski Aşklarını Anlatır Durur…

Duygusal taciz durumunda, (hayali ya da gerçek) ‘diğerleri’ sıklıkla gündeme gelir: Sürekli olarak (size benzemeyen) beğendiği fiziksel özelliklerden söz etmesi, daha önceki ilişkilerine dair duygu/anılarını sıklıkla gündeme getirmesi (özellikle olumlu olanları), sizin daha önceki ilişkilerinizden sürekli olarak ‘bir suçlama’ sebebi olarak söz etmesi…

Aşağılayıcı Şakalarla Ezmeye Çalışır

Kimi ilişkilerde şaka yollu eleştiriler bir ilgi ifadesi olabilir, bu da bir iletişim şeklidir. Duygusal tacizde ise eleştiri ve şakaların ‘aşağılama’ ile ilişkili olduğu fark edilir. İğneleyici ve aşağılayıcı laflar söylemek (yalnızken ya da başkalarının yanında), sözel olarak ya da bakışlarla azarlamak, tamamen görmezden gelmek, sürekli eleştirmek... Birlikte gittiğiniz arkadaş ya da aile toplantıları sonrasında genellikle ‘dayak yemiş gibi’ ve yalnız hissedersiniz. Bu konudaki sıkıntınızı ifade etmeniz de durumun tekrarlanmasına engel olmaz.

İlişki Onun Duygu Durumuna Göre Şekillenir

Duygusal tacizin yaşandığı ilişkilerde, ilişkideki ‘keyif ve haz’ benzeri (kısa vadeli) olumlu hisler, tamamen karşıdaki kişinin duygu-durumuna göre belirlenir. O keyifliyse, hemen hiç yapmadığı kadar güzel laflar sarf edebilir, ayaklarınızı yerden kesecek jestler yapabilir. Sizin keyifli ya da keyifsiz olmanız ise, onun duygu-durumunda ‘sıkıntı yaratıp yaratmama’ anlamında önemli olur. Siz keyifsizseniz, onun da canını sıkmış olursunuz. Keyifli olmanız, eğer o da keyifli ise anlamlıdır.

Tüm Olumsuzlukların Suçlusu Sizsiniz!

Sizin ilişkideki konumunuz ‘hiç memnun olamayan’ iken, karşınızdaki ‘sürekli sizin tarafınızdan bunaltılan’ taraf olur. Ona ‘gerçekte ve duygusal olarak’ sadece o ‘izin verdiğinde’ ulaşmak, ‘yalnız hissetmek’ gibi hislerinizin tek sorumluluğu, sizin ‘evhamlı’ olmanıza, ‘yanlış yorumlamanıza’ bağlanır. İlişkideki sorunlarla ilgili kaygılarınızda hep kendinizi suçlar ve olumsuz hislerinizi sürekli kendi kendinize dindirirsiniz.

Körü Körüne Bağlanılan Otorite

Duygusal taciz, kolaylıkla fark edilmez! ‘Heyecan’ yüklü olumsuz duyguların arasında, ‘kısa süren ve yoğun’ olumlu duyguların yaşanması, bir tür ‘koşullanma’ yaratır ve ilişki ‘körü körüne bağlılık’ boyutunda devam eder. Size düşen rol, ‘ondan ilgi bekleyen, onu memnun etmesi gereken uslu bir çocuk’ olmaya başlar. Karşınızdaki ise ne zaman azarlayacağı, eleştireceği, ulaşılabileceği belli olmayan bir ‘otorite’ oluverir.

Fark Etmek Ve Sonrası…

İlişkinin temelinde duygusal taciz olduğunu fark etmek, genellikle ‘şok edici’ bir olayla gerçekleşir. Nispeten ciddi bir hastalık durumunda en ufak düzeyde alaka göstermemek bile ‘şok edici’ bir fark edişe sebep olabilir. Bir duygusal tacize maruz kalma durumu, ‘kurban, mağdur’ olmanın ötesinde değerlendirilmelidir: Bu tür bir ilişki örüntüsü daha önceki yakın ilişkilerde (ve aile ilişkilerinde) tekrarlandı mı, hangi koşullarda böyle bir ilişki yaşandı... Duygusal tacizin fark edilmesi, geçmişte yaşananların yeniden yorumlanması, duygusal yaraların en az hasarla iyileştirilmesi ve yeni ‘duygusal ilişkilere’ olumsuz önyargılı bir şekilde yaklaşılmaması için, kişisel kaynakların yetersiz kaldığı noktada bireysel psikoterapiden destek alınabilir.
Kilolu ama stil sahibi bir kadın olun

Kilolu ama stil sahibi bir kadın olun


Kilolu ama stil sahibi bir kadın olun

Kilolu bayanlar hangi renkleri veya desenleri tercih etmeli? Nasıl bir kesim denemeli? Stil önerilerimizi açıklıyoruz!

Kilosu veya boyu kaç olursa olsun eğer isterse her kadın güzel ve bakımlı görünebilir. Belki zayıf ve boylu poslu olmak hoş görünmeyi kolaylaştırıyor. Çünkü piyasa ‘ideal’ dayatması altında belirlenen ölçülere endeksli… Ama size önereceğimiz ipuçlarıyla fazla kilolarınızı ustalıkla gizleyerek, stil sahibi ve hoş bir kadın olabileceğinizi düşünüyoruz!

Desen ve renk
Genel kanı kilo fazlası olanların; siyah, lacivert, kahverengi gibi koyu renklere yönelmesinin uygun olduğudur. Çünkü koyu renkler kiloyu gizler. Ama açık renkler kullanmak da mümkün. Nasıl mı? Baştan aşağı aynı rengin farklı tonlarını kullanarak... Böylelikle vücudunuzda bölünmeyen, aynı rengin farklı tonlarıyla devamlılığı sağlanan bir çizgi yaratmış oluyor, vücudunuzun daha uzun ve ince görünmesini sağlıyorsunuz.

Desen konusu oldukça önemli... Dikey çizgileri daima yatay olanlara tercih edin. Çünkü yatay çizgiler sizi olduğunuzdan daha geniş gösterir. İri desenleri değil, birkaç renkli küçük desenleri yeğleyin.

Eğer kilonuz üst bölgede toplanıyorsa düz renkte ve desensiz bluzları tercih edin. Desenleri alt parçalarla saklayın.

Eğer kilo alt bölgelerde toplanmışsa veya kalça bölgeniz genişse koyu renk pantolonları, etekleri tercih edin ve canlı, baskılı tişörtler veya bluzlarla kombinleyin.

Kesim ve model
Geniş paçalı pantolonlar ve jean’ler size çok yakışacaktır.

Hafif kumaşlı parçaları ‘layering’ tekniğiyle üst üste kullanın. Mesela hafif bol bir tişörtün içine başka renkte biraz daha uzun ve alttan gözükecek şekilde dar atlet giyin.

Genel anlamda hafif bol duran kıyafetler tercih edin. Ancak sakın ‘oversize’; yani gereğinden büyük bedenlere sığınmayın. Vücudunuza yapışan parçalar da giymeyin. Burada önemli olan dengeyi kurmak ve ortayı tutturmaktır. Yani ne çok dar ne de çok bol…

Stil ipuçları
Uzun ve zarif bir siluet yaratmak için birebir olan topuklu ayakkabılar en iyi arkadaşınız olsun! Eğer düz tabalı bir ayakkabı alacaksanız zarif balerinleri ve babetleri tercih edin. Eğer ayak bilekleriniz kalınsa bileği kesen çok bantlı topuklu ayakkabılardan uzak durun.

Aksesuarların gücüne inanın! Şık ve kendini gösteren takılar, kiloları gizlemek adına sade tuttuğunuz kıyafetlerinizi canlandıracaktır. Ancak fazla süslü, abartılı takılardan da kaçının. Eğer göğüsleriniz iriyse göğüslerin arasında biten uzun ve iri madalyon kolyeler takmayın.

Yazın, özellikle plajda bikini veya mayoluysanız geniş kenarlı bir şapka takarak genel görünümünüze bir denge getirebilirsiniz.

Bikini / mayo seçimi
Gündemdeki en önemli konu elbette bikini veya mayo seçimi… Vücut şekline göre nasıl bir bikini veya mayo seçmeniz gerektiği konusunu daha önce irdelemiştik.

Kilolu bayanlar için genel tavsiyemiz normal kıyafet bedenlerinden bir büyük bedende mayo veya bikini almaları… Genelde tek parça mayolar en ideal seçim. Eğer bikini giymek istiyorsanız biraz yüksek kesimli ve toparlayıcı, likralı modelleri seçin. Koyu ve mat renklerde, küçük desenli veya dikey çizgili modellerden yana olun. Eğer göğüsleriniz iriyse askıların geniş ve sağlam olmasına dikkat edin.
Tutarsız Tepkilerle Taciz

Tutarsız Tepkilerle Taciz


Tutarsız Tepkilerle Taciz 

 

'Evlenelim' dedikten bir saat sonra ayrılıyorsa, ayağınızı yerden kesip sonra kötü davranıyorsa, sizi sürekli eleştirip iğleneyici laflar ediyorsa her fırsatta eski sevgililerini anlatıyorsa duygusal tacize uğruyor olabilirsiniz!

Aşkta 2K yani ‘Kaçan Kovalanır’ kuralı abartılı şekilde yaşanıyorsa, sonuç duygusal tacize varabilir! Psikolog Sinem Demir, duygusal taciz hallerini şöyle özetliyor: Bir an ayağınızı yerden kesen jestler yapıp sonrasında yokmuşsunuz gibi davranıyorsa, bir saat önce evlenme teklif edip sonra ‘ayrılalım’ diyorsa, her fırsatta eski ilişkilerini anlatıyorsa, sizi sürekli eleştirip iğneleyici laflar ediyorsa, duygusal tacize uğruyor olabilirsiniz!

Kurduğunuz ilişkide ‘kaçan kovalanır’ kuralı abartılıyorsa, duygusal tacize uğruyor olabilirsiniz! Medical Park Fatih Hastanesi’nden Klinik Psikolog Sinem Demir, ‘duygusal taciz’in kurbanı olmamanız için duygusal tacizin nedenlerini ve çeşitlerini açıkladı...

1- Bir ilişkide belirsizlik hissinin aşırı düzeyde olması, karşınızdaki kişinin size karşı tutumunun aşırı-sert çıkışlar ile aşırı ilgi arasında gidip gelmesi, zeminde ‘duygusal taciz’ olduğunu düşündürebilir.

2- Belirsiz mesajlar vererek ‘bir kaçan bir yaklaşan’ birine karşı ‘hoşlanma’ benzeri duygular hissedilmesinin temelinde ise belirsizliğin yarattığı kaygı olabilir. Bir mesajın ardından tam tersi mesajın verilmesi, kaygı ve duygusal karmaşa yaratır. Kaygı, o kişiyi düşünme süresini uzatır, çünkü ne olup ne bittiğine anlam vermeye çalışırsınız. İlişkideki belirsizliğin yarattığı ‘kaygı ve öfke’ benzeri hislerin ‘heyecan’ duygusuyla yanlış bir şekilde karıştırılması, ‘hoşlanma’ duygusu olarak yorumlanabilir. Yakın ilişkilerdeki bu ‘belirsizlik yüklü’ haller, gerçekten kendi kaygı düzeyinizle mi ilgili, yoksa karşınızdaki kişi duygusal olarak gerçekten mi karşınızda… Bunu daha kolay anlamak için ‘duygusal taciz’i düşündürebilecek durumları iyi bilmeniz gerekir. İşte ‘duygusal taciz’i düşündürebilecek durumlar:

Tutarsız Tepkiler: Ya Çok İlgili Ya Çok İlgisiz!

Sizin de ilgi duyduğunuz ve size ilgisi olduğunu gösteren bir kişi, bir süre sonra tam tersi tepkiler verebilir. Bu durumda normal olarak, onun ilgisinin köreldiğini düşünür ve geri çekilirsiniz. Duygusal taciz durumunda, karşınızdaki kişi, aşırı ilgi ile aşırı ilgisizlik arasında gidip gelir. Size ve ilişkiye dair verdiği mesajlar tutarsızdır, uzun süreli ilişki yaşamak/evlenmek istiyorum-istemiyorum, seni çok beğeniyorum-beğendiğim insan sana benzemiyor, evlilik olursa ancak seninle olur-evlensem bile bu seninle olmaz…

Eski Aşklarını Anlatır Durur…

Duygusal taciz durumunda, (hayali ya da gerçek) ‘diğerleri’ sıklıkla gündeme gelir: Sürekli olarak (size benzemeyen) beğendiği fiziksel özelliklerden söz etmesi, daha önceki ilişkilerine dair duygu/anılarını sıklıkla gündeme getirmesi (özellikle olumlu olanları), sizin daha önceki ilişkilerinizden sürekli olarak ‘bir suçlama’ sebebi olarak söz etmesi…

Aşağılayıcı Şakalarla Ezmeye Çalışır

Kimi ilişkilerde şaka yollu eleştiriler bir ilgi ifadesi olabilir, bu da bir iletişim şeklidir. Duygusal tacizde ise eleştiri ve şakaların ‘aşağılama’ ile ilişkili olduğu fark edilir. İğneleyici ve aşağılayıcı laflar söylemek (yalnızken ya da başkalarının yanında), sözel olarak ya da bakışlarla azarlamak, tamamen görmezden gelmek, sürekli eleştirmek... Birlikte gittiğiniz arkadaş ya da aile toplantıları sonrasında genellikle ‘dayak yemiş gibi’ ve yalnız hissedersiniz. Bu konudaki sıkıntınızı ifade etmeniz de durumun tekrarlanmasına engel olmaz.

İlişki Onun Duygu Durumuna Göre Şekillenir

Duygusal tacizin yaşandığı ilişkilerde, ilişkideki ‘keyif ve haz’ benzeri (kısa vadeli) olumlu hisler, tamamen karşıdaki kişinin duygu-durumuna göre belirlenir. O keyifliyse, hemen hiç yapmadığı kadar güzel laflar sarf edebilir, ayaklarınızı yerden kesecek jestler yapabilir. Sizin keyifli ya da keyifsiz olmanız ise, onun duygu-durumunda ‘sıkıntı yaratıp yaratmama’ anlamında önemli olur. Siz keyifsizseniz, onun da canını sıkmış olursunuz. Keyifli olmanız, eğer o da keyifli ise anlamlıdır.

Tüm Olumsuzlukların Suçlusu Sizsiniz!

Sizin ilişkideki konumunuz ‘hiç memnun olamayan’ iken, karşınızdaki ‘sürekli sizin tarafınızdan bunaltılan’ taraf olur. Ona ‘gerçekte ve duygusal olarak’ sadece o ‘izin verdiğinde’ ulaşmak, ‘yalnız hissetmek’ gibi hislerinizin tek sorumluluğu, sizin ‘evhamlı’ olmanıza, ‘yanlış yorumlamanıza’ bağlanır. İlişkideki sorunlarla ilgili kaygılarınızda hep kendinizi suçlar ve olumsuz hislerinizi sürekli kendi kendinize dindirirsiniz.

Körü Körüne Bağlanılan Otorite

Duygusal taciz, kolaylıkla fark edilmez! ‘Heyecan’ yüklü olumsuz duyguların arasında, ‘kısa süren ve yoğun’ olumlu duyguların yaşanması, bir tür ‘koşullanma’ yaratır ve ilişki ‘körü körüne bağlılık’ boyutunda devam eder. Size düşen rol, ‘ondan ilgi bekleyen, onu memnun etmesi gereken uslu bir çocuk’ olmaya başlar. Karşınızdaki ise ne zaman azarlayacağı, eleştireceği, ulaşılabileceği belli olmayan bir ‘otorite’ oluverir.

Fark Etmek Ve Sonrası…

İlişkinin temelinde duygusal taciz olduğunu fark etmek, genellikle ‘şok edici’ bir olayla gerçekleşir. Nispeten ciddi bir hastalık durumunda en ufak düzeyde alaka göstermemek bile ‘şok edici’ bir fark edişe sebep olabilir. Bir duygusal tacize maruz kalma durumu, ‘kurban, mağdur’ olmanın ötesinde değerlendirilmelidir: Bu tür bir ilişki örüntüsü daha önceki yakın ilişkilerde (ve aile ilişkilerinde) tekrarlandı mı, hangi koşullarda böyle bir ilişki yaşandı... Duygusal tacizin fark edilmesi, geçmişte yaşananların yeniden yorumlanması, duygusal yaraların en az hasarla iyileştirilmesi ve yeni ‘duygusal ilişkilere’ olumsuz önyargılı bir şekilde yaklaşılmaması için, kişisel kaynakların yetersiz kaldığı noktada bireysel psikoterapiden destek alınabilir.