Adaçayının faydaları

Adaçayının faydaları

Adaçayının faydaları
 
Adaçayı pekçok hastalığın önlenmesi için ve bu hastalıkların tedavisi sırasında faydalıdır, Adaçayı  hekim tavsiyesine ve önerilerine göre kullanıldığında daha iyi sonuçlar elde edilir.

Adaçayı (Salvia officinalis), dişotu ve meryemiye olarak da bilinir. Adaçayının beyaz keçeli yaprakları gümüş gibi parıldar ve acımtırak, ıtırlı bir koku yayar.

Adaçayı, çok eski çağlardan beri şifalı bir bitki olarak kullanılıyor. 13. asırda "Eğer dikmişsen adaçayını bahçeye, ne gerek var ölmeye" denilerek şifaları açıklanmaya çalışılan adaçayı, sık sık içildiğinde tüm bedeni güçlendirir, kalp krizi tehlikesini azaltır ve kötürümlükler için de çok faydalı olduğu bilinir.

Adaçayı haricen  kullanıldığında (gargara ve çalkalama), yutak ve ağız boşluğu iltihaplanmalarında ya da ülserlerinde, diş iltihaplanmalarında, bademcik iltihabında, boğaz hastalıklarında  kullanılması özellikle öneriliyor.

Adaçayı karaciğer sağlığı için çok olumlu etkiler oluşturur, oluşan tüm rahatsızlıkları giderir, gazları yok eder.

Adaçayı, sallanan dişler için, dişeti kanamalarında ve dişeti çekilmelerinde de kullanılabilir.

Bitki çayına batırılan pamuk ile hasta bölgelere uygulanır.
 
Adaçayı, aşırı terlemeler ve gece terlemeleri için, lavanta çiçeği haricinde yardımcı olabilen tek bitki olarak gösterilmektedir.

Hastalık sonrası güçsüzlük hallerinde başarı ile kullanılabilmektedir.

Kramplar, omurilik rahatsızlıkları, beze hastalıkları ve organ titreklikleri için kullanılabilir.

Adaçayının aşırı kullanımı ile kan basıncı (tansiyon) yükselebilir.
 
Sinirli ve yorgun olan kişiler için ara sıra adaçayı oturma banyoları uygulamaları tavsiye edilmektedir.

Adaçayının kanı temizleme etkisi vardır, solunum organlarını ve mideyi balgamsı salgılardan temizler, iştah açar.

Adaçayı, mideyi ve bağırsakları rahatlatarak gazların giderilmesini sağlar.
Kramp çözücü etkisi ile, ishalde çok rahatlatıcı etki gösterir

Böcek sokmalarında, sokulan bölgeye adaçayı yaprağının tozu uygulanabilir.

Zayıf ve güçsüz çocuklara bal ile tatlandırılarak içirilebilir.







Naneli doğal masaj yağı nasıl yapılır?

Naneli doğal masaj yağı nasıl yapılır?

Naneli doğal masaj yağı

Nane yağı  canlandırıcı bir etkiye sahiptir. Ayak ve kas ağrıları,baş ağrısı, boğaz ağrıları, hazımsızlık ve şişkinlik, mide krampları, bulantı, sinüzit, soğuk algınlığı  için faydalı bir yağdır. Konsantrasyonu artırır, stresi giderir.

Naneli doğal masaj yağı nasıl yapılır?


Gerekli malzemeler:

10 çay kaşığı Üzüm çekirdeği yağı

3 damla okaliptus yağı

4 damla biberiye yağı

2 damla nane yağı

Koyu renkli cam şişe

Hazırlanışı: Cam bir kasede yağları karıştırın. (Ahşap veya plastik kap kullanmayın)

Koyu renkli cam şişede, çocukların ulaşamayacağı serin ve ışıktan uzak karanlık bir yerde saklayın.

Okaliptus ve nane aroması zihni ve bedeni canlandırır. Özellikle sabahları naneli masaj yağı ile masaj yapmak zihni güçlendirir kasları yatıştırır cildinizi güzelleştirir. naneli masaj yağı ile masaj yapın gevşemenin tadını çıkarın.

Uyarılar:

Hamilelik sırasında kullanmaktan kaçının.

Nane yağı hassas ciltler için tahriş edici olabilir.

Belirtilenler dışında başka bir şey ilave etmeyin; ek maddeler alerjiye neden olabilir.
        
Çocuklardan uzak tutunuz.
        
Epilepsi hastası olanlara bir epileptik nöbete neden olabilir.
Ağız ülseri için bitkisel çözüm önerileri

Ağız ülseri için bitkisel çözüm önerileri

Ağız ülseri için bitkisel çözüm önerileri

Ağız ülserleri; ağız içinde veya dişetlerinde ortaya çıkan çok acı veren yaralardır.

Ağız ülserinin belirtileri

* Kenarları kırmızı renkli küçük, beyaz yara

* Etkilenen bölgede ülser gelişmeden önce bir yanma hissedilebilir veya ülser önceden belirti vermeksizin çıkabilir.


* Bu lezyonlar asitli ve tuzlu gıdalara duyarlı olma eğilimindedir.

* Hızla ve tedavisiz düzelebilir, fakat bazen uzun da sürebilir.

Öncelikle hekiminize danışın

Belirtilerin bir haftadan uzun sürmesi durumunda bir hekime başvurun. İyileşmeyen dişeti hastalığı ve ağız ülsrleri daha ciddi bir hastalığın belirtileri olabilir.

Ağız ülserinin nedenleri

Ağız ülserlerini tetikleyen çok sayıda faktör tanımlanmıştır ve nedenleri kişiden kişiye değişebilir. Tekrarlayan veya kalıcı ağız ülseri olan kişiler ağız ülseri ile bağlantılı olan aşağıdaki faktörleri dikkate almalıdır.

* Diş hijyeni: diş ve dişetlerinin düzenli olarak fırçalanmaması

* Besin alerjileri: ülse gelişimini teşvik eden besinlerin tüketilmesi.

* Mekanik travma, diş, takma diş veya diş telleri ile sürekli temas. 

* Besinsel eksiklikler: diğerlerine ek olarak besinlerle demir, çinko, folik asit, B12 vitamini ve l-lizin aminoasit alımının az olması.

* Stres, enfeksiyon veya yorgunluk, ya da zeminde yatan hormonal dengesizlik, Crohn hastalığı veya HIV

* Sindirim işlevi: mide asidi dengesizliği.

Ağız ülseri için bitkisel çözüm önerileri 

Uyarı: Tedavi için aşağıdakilerden sadece birini uygulayın

Adaçayı: 20 gram kurutulmuş adaçayını 1 litre kaynar suda 10 dakika beklettikten sonra (kaynatmayın) süzün ve soğumaya bırakın.

Bu su ile günde üç kez ağzınızı çalkalayın. Buzdolabında 2 gün saklayabilirsiniz.

Aynısafa: 5 gram kurutulmuş aynısafa çiçeğini  1 litre kaynar suda 10 dakika beklettikten sonra (kaynatmayın) süzün ve soğumaya bırakın.

Bu su ile günde üç kez ağzınızı çalkalayın.

Mürrüsafi:  1 su bardağı suya 1 çay kaşığı Mürrüsafi tentürü koyun. Bu su ile günde üç kez ağzınızı çalkalayın.



Kürtaj sonrası bakım ve çözüm Yolları

Kürtaj sonrası bakım ve çözüm Yolları

Kürtaj sonrası bakım ve çözüm Yolları

Kürtaj istenmeyen gebelikten kurtulmak için uygulanan bir çözüm yolu. Herhangi bir kadın için, kürtaj onun beden ve ruh sağlığını etkileyen travmatik bir deneyimdir. 

Kürtaj sonrası dinlenmek tek başına yeterli olmayabilir, akrabaları ve arkadaşları tarafından  sakinleştirilmek stresin giderilmesi  için çok önemlidir.



Kürtaj sonrası , kesinlikle ilgili sağlık kuruluşu tarafından verilen talimatlar izlenmelidir. Kadınların kürtaj sonrası bakımı için antibiyotikler gibi ilaçlar verilebilir. Sağlıklı kalmak için verilen talimatlara ve ilaç tedavisine uymak önemlidir.

Kürtaj sonrası  bölgesel ağrı ve hassasiyetin ortaya çıkması oldukça sık görülen sorunlardır. Multivitamin ve demir takviyeleri vücudun kuvvetlenmesi için yardımcı olabilir.

Kürtaj sonrası bakım için, koyu yeşil ve yapraklı sebzeler, taze meyve suları tüketmek yararlı olacaktır. Psikolojik destek almakta da fayda vardır.

Herhangi bir komplikasyon (kanama veya rahim içinde şiddetli kramplar gibi),  olma ihtimaline karşı kürtaj sonrası bakım için  düzenli olarak jinekologa gidilmelidir.
Menisküsler de hastalanır!

Menisküsler de hastalanır!


Menisküsler de hastalanır!

Gençlerde spor yapmaya, ev hanımlarında yoğun ev işlerine, yaşlılıkta ise doku eskimesine bağlı olarak gelişebilen menüsküs yırtıkları hareket kabiliyetini ciddi ölçüde sınırlarken, tedavi edilmediği takdirde ciddi sağlık sorunlarına yol açabiliyor. 

Memorial Antalya Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Turan Aydın, menüsküs ve tedavisi hakkında bilgi verdi.

Menisküs, diz ekleminde bulunan kıkırdak bir yapıdır. Eklemde temas yüzeyini artırırken, ağırlıktan oluşan kuvvetlerin eklem yüzeyine dengeli dağılımını şok emici özelliğiyle sağlar. Menisküs benzeri yapılar çene eklemi, köprücük kemiğinin kürek kemiğiyle yaptığı eklemlerde de bulunmaktadır.

Sporcular İçin İç Menisküsler Çok Önemli!

Özellikle iç menisküs sporcular açısından çok önemlidir. Çapraz bağı yırtılmış dizlerde sağlam iç menisküs dizin stabilitesini sağlar ve öne kaçışı engeller. Çapraz bağ yırtılmasıyla birlikte iç menisküs yırtığı da dizin instabilitesinde aşırı bir artma olur. Menisküs yırtıklarında şok emici özelliği ortadan kalkacağından yüklenmenin yoğunlaşacağı temas yüzlerinde kıkırdakta dejenerasyon ( yaşlanma ) başlar.

Menisküs Kendini Hissettirir…

Menisküslerde meydana gelebilecek patolojiler üç grupta incelenebilir:

- Sıklıkla dış menisküste görülen doğuştan anomaliler (diskoid menisküs)
- Sporcularda meydana gelen travmatik menisküs yırtılmaları
- Yaşla birlikte gelişen menisküs dejenerasyonu (yaşlanması)

Doğuştan menisküs anomalilerinde en temel bulgu yeni doğan çocukların dizlerinden ses gelmesidir. Ebeveynler bunu fark edebilir. Böyle bir durumda mutlaka dış menisküs anomalisinden şüphelenilmeli ve araştırma yapılmalıdır. Dış menisküste sık görülen doğuştan anomali (diskoid menisküs) hiçbir travmatik neden yokken menisküs yırtığı belirtileri de verebilir.

Sporcularda meydana gelen travmatik menisküs yırtılmaları, kişinin ani yön değiştirmesi, ani durması sırasında ortaya çıkabilir. Çoğunlukla uzunlamasına olan bu yırtıklar, yer değiştirerek dizin kilitlenmesine neden olur. Ayrıca diz de ağrı ve şişlikte oluşur. Menisküs yırtıklarında görülen  emniyetsizlik hissi  hastalar tarafından “dizin bağının çözülmesi” şeklinde ifade edilir.

Yaşlanmayla birlikte menisküslerde de değişiklikler olmaktadır. Yavaş yavaş içindeki suyunu kaybederek kolay yırtılabilirler. Öte yandan dizlerini kullanarak çalışan bazı meslek gruplarında ( madenciler, din adamları ) menisküslerin dejenerasyonu ( yaşlanması ) daha erken yaşlarda görülebilir.

Menisküs Yırtıklarına Karşı Koruyucu Yaşam Tarzı

Hastanın menüsküsündeki yırtık belirti vermiyor ve hastayı rahatsız etmiyorsa, bu yırtıklara “sessiz yırtıklar” denir. Başka bir nedenle yapılan dizin MRG tetkiklerinde bulunurlar. Belirti verinceye kadar izlenme önerilir. Yırtılan menisküsler kendiliğinden veya eksersizle iyileşmemektedir.  Eğer oluşan yırtıklardan dolayı hastada mekanik semptomlar varsa ( kilitlenme, boşalma gibi ) bu durumda artroskopi adını verdiğimiz kansız ve kapalı yöntemle yırtılan menisküs kısmi olarak temizlenmeli, bütünü korunmalıdır. Yırtık dikilmeye uygun ise dikilmelidir. Tedavide temel ilke menisküsün korunmasıdır.  Menisektomi uygulanan hasta 2 ila 3 hafta sonra normal hayatına dönebilmekteyken, menisküs dikildiyse yaklaşık  6 hafta içinde iyileşme gerçekleşmektedir. Her iki durumda da rehabilitasyon dönemi sona erdiğinde, hasta operasyonlardan önce yaptığı aktiviteleri sürdürebilmektedir. Spor yaparken menisküs yırtılmasından kaçınmak ve  günlük yaşamda menisküsleri koruyucu yaşam tarzını benimsemek, menisküs yırtığı varsa erken tanı ve tedavisinin sağlanmasını önemsemek çok önemlidir.

65 Yaş Üstü Hastalar Tedavi Olmazsa…

Menisküs yırtığı olan yaşlı hastalar, “Tedavi olmazsam ne olur?” sorusunu sık sormaktadırlar. Dejeneratif karekterde olan bu yırtıklar eğer eklem aralığının daraldığı eklem artrozu ile birlikteyse dokunulmamalıdır. Ancak eklem aralığının normal olduğu dizlerde mekanik belirti varsa artroskopik kısmi menisektomi yapılmalıdır. Bu tip yırtıkların tedavisinin geciktirilmesi veya ihmali (3 ayı geçen) yırtığın altındaki kıkırdakta harabiyete neden olarak; eklemin yaşlanmasını hızlandırır.

Menisküsler de hastalanır!

Kaliteli Sperm ve Yumurta İçin...

Kaliteli Sperm ve Yumurta İçin...


Kaliteli Sperm ve Yumurta İçin...

Ateşli bir hastalık mı geçirdiniz? Ağır idmanlar mı yapıyorsunuz? İçki ve sigara gibi zararlı alışkanlıklarınız mı var? Hamam ve saunayı çok mu seviyorsunuz? Zayıflamak için diyet mi uyguluyorsunuz? Tüp bebek tedavisi öncesi bunları bırakmalısınız.

Çiftlerin, çocuk sahibi olmaya karar verdikleri andan itibaren kaliteli sperm ve yumurtaya sahip olabilmeleri için yapılması gerekenleri anlatan Avrupa Tüp Bebek ve Kadın Sağlığı Merkezi Doktorlarından Op. Dr. Serhat Partalcı; doğal yolla çocuk sahibi olamayan ve tüp bebek yaptırmak isteyen çiftlere tavsiyelerde bulunuyor.

Erkeklere Tavsiyeler

Erkeklerin tüp bebek tedavisi öncesi 39 C'yi aşan ateşli bir hastalık geçirdilerse mutlaka doktorlarını uyarmaları gerektiğini belirten Op. Dr. Serhat Partalcı, ateşli hastalıkların erkek üreme hücresi olan spermlerin kalitesini olumsuz yönde etkilediğini ve tedavi şansını azalttığını vurguluyor. Op. Dr. Serhat Partalcı, ağır idmanların yapılmamasını, son üç ayda günde sadece 4 km. koşu yapılmasını, sigara içki ve gibi zararlı alışkanlıkları terk edilmesini, kullanılan ilaçların nedenlerini doktorunuzla paylaşarak öneri almanızı tavsiye ediyor.

Kadınlara Tavsiyeler

Kadınlara ise karın bölgelerine yönelik ağır egzersizlerden kaçınmalarını, zayıflamak için diyet programı uygulamamalarını tavsiye eden Op. Dr. Serhat Partalcı, günde ikinden fazla kafeinli içecek içmemelerini, sigara ve içki gibi alışkanlıkların gebelik şansını azaltmanın yanı sıra düşük riski oluşturduğunu belirtiyor.

Tüp Bebek Öncesi Cinsel İlişki

Avrupa Tüp Bebek ve Kadın Sağlığı Merkezi Doktorlarından Op. Dr. Serhat Partalcı, tedavi sırasında uygulamanın olacağı tarihin çiftlere belirtileceğini, bu tarihten üç gün içinde kesinlikle ilişkide bulunulmaması gerektiğinin, 7 gün içinde haftada bir kez cinsel ilişkinin sperm ve yumurta kalitesini arttırdığının altını çiziyor. Uygulama sonrası ise on gün cinsel ilişkide bulunulmamasını öneriyor. Bunun yanı sıra son 3 ay içinde erkek üreme hücrelerinin kalitesini olumsuz etkileyen hamam ve saunadan kaçınılması gerektiğinin altını çiziyor.
Genetik şifrenize uygun diyet alır mıydınız?

Genetik şifrenize uygun diyet alır mıydınız?


Genetik şifrenize uygun diyet alır mıydınız?

Eski diyet yöntemlerini unutun! Çünkü artık genetik şifrenizi çözerek beklenenden 2,5 kat daha hızlı ve kolay kilo vermeniz mümkün.

Muhtemelen başınıza gelmiştir. Arkadaşınızın yaptığı diyet onda mükemmel sonuçlar yaratırken sizde aynı etkiyi göstermez. Aynı diyeti yapmanıza rağmen o kilolarını kaybeder sizinkilerse yerli yerindedir. Bunun nedeni; ne arkadaşınızın size diyet listesini yanlış vermesi, ne de kendinize bile söylemeye korktuğunuz gizli çikolata kaçamaklarınız. Nedeni genleriniz! Çünkü kişiden kişiye farklılık gösteren genler nedeniyle, yediğimiz yiyeceklerden aldığımız fayda ve zararlar da değişiklik gösteriyor.

Genlerin zayıflama ve diyetle ne gibi bir ilişkisi var?
Kilo verme çabalarının sonuçsuz kalması veya kalıcı olmamasının en önemli nedeni karbonhidrat, yağ ve proteinlerle genlerimizin birbirlerinden etkilendiğini unutarak diyet önerilerinin verilmesi. Çünkü belirli bir miktar yenilen bir besinden alınan besin öğeleri, bazı bireyler için risk oluştururken, bazı bireyler için aynı miktar besin yararlı etki sağlayabilir. Bu önemli metabolik olay bireyin sadece genetik farklılığından kaynaklanır. Çünkü genetik yapımız farklı. Eğer aynı olsaydı benzer çevre koşullarında aynı diyeti uygulayan herkesin kilo verimindeki yanıtı aynı olurdu.

Siz nasıl bir yöntem uyguluyorsunuz?
Fark Etmeden Diyet ile beslenme önerilerini bireylerin genlerine ve bireysel özelliklerine göre planlanıyorum. Çünkü daha önce de değindiğimiz gibi genlerin etkisi çok büyük. Daha açıkça söylemek gerekirse bir bireyin sağlığını destekleyen, zayıflamaya yönelik diyet programı başka bir kişide şişmanlık ve metabolik sendroma yol açarak yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyebilir. Bu nedenle kilo vermek isteyen bir kişi genetik şifresini bilme hakkına sahip.

Peki ama genetik şifremizi nasıl öğreneceğiz?
Türkiye'de sadece Elab Laboratuar'da Uz. Dr. Aytaç Keskineğe kontrolünde yapılan Weight Management Genetic Test ile bunu öğrenmek mümkün. Bu testle bireyin genetik farklılıkları bulunur ve her bir kişinin yiyeceği besin ve besinden alacağı besin öğesi dediğimiz karbonhidrat, yağ ve proteinin günlük beslenmeyle alınması gereken miktarını açık bir şekilde gösterebilir.

Hamileler aşırı kilo almamak için bu diyeti uygulayabilirler mi?
Elbette. Bu test ile kilo vermek için karbonhidrat, yağ veya proteine duyarlılığımızı bulabilecek ve kilo veriminde ona dikkat edebileceksek tam tersi kilo almak isteyen hem sağlıklı hem de hamilelikte doğru kilo almak için de bu testin yardımıyla sağlıklı diyetin sınırlarını belirleyebileceğiz. Ayrıca hamilelik sonrası alınan aşırı kiloların verilmesinde de % 100 işe yarayan bir yöntem bu.

Bu yöntem çocuklara da uygulanabilir mi? Çocuklarda nasıl işler?
Çocukluk çağı şişmanlığının tedavisinde de çok yarar sağlar. Büyüme ve gelişme döneminde ne kadar protein, yağ ve karbonhidratı vererek, aynı zamanda çocuğun gelişimini de hızlandırarak, besinsel eksiklik yaratmadan kilo verdirmeye yol gösterecek beslenme planının temelini bize söyleyebilir.

Uzman Diyetisyen
Selahattin Dönmez
İşinizin sizi ele geçirmesine izin vermeyin!

İşinizin sizi ele geçirmesine izin vermeyin!

İşinizin sizi ele geçirmesine izin vermeyin!

Etkili bir şekilde ev ve iş hayatınızı ayırarak daha mutlu olmak ister misiniz? İş hayatınız yüzünüzden evinize ve kendinize vakit ayıramıyorsanız ve bu durumdan sıkıldıysanız doğru yerdesiniz...

Bunları okuduktan sonra günün sonunda eve gitmeden önce iş stresini çalışma masanızda bırakacaksınız!
'Çok yorgunum' Bu ses tanıdık geliyor mu? İş planınız kaydı, bitmek bilmeyen büyük projeler, toplantılar, sunumlar. Sürekli iş hayatınızda başarılı ve daimi olmak için çırpınıp duruyorsunuz. Tüm boş zamanlarınızı ve dikkatinizi işinize harcamak zorundaymış gibi hissediyorsunuz. Rahatlamalısınız...  İşinizde sizden başka birde ekip üyeleri var!

Tüm bu koşuşturma, plan program ve stres içinde işten çıkıyorsunuz ve 30 dakika içinde çocuğunuzu okuldan almanız gerekiyor. Eşiniz iş gezisinde ya da belki de ayrısınız. Eve döndüğünüzde proje üzerinde çalışmanız gerek. Çocuklarınızla vakit geçirmek ve iş stresinden kurtulmak için ne yapabilirsiniz?

Hayat adil değildir bunu kabul edin. Bazen en kolay yerine her zaman en zoru seçen sizsinizdir ve bunun bedelini en az seviyede ödemeye çalışın. İşler ters gitse bile elinizden geleni yaptığınız ve çocuklarınızla ilgilenemeseniz bile hala yanınızda oldukları için şükredin. Şunu düşünün 'ben çocuklarıma iyi bir gelecek sağlamak için bu kadar çok çalışıyorum'. Bu perspektiften bakmak sizi rahatlatacaktır.

İş planınızda değişiklikler yapabilirsiniz. Her zaman uyguladığınız yolu daha akıllı bir yöntemle değiştirin.

Projeler, ilişkiler, aile ve duygularınız için belki de enerjiniz kalmamıştır. Kendinizi güçsüz ve bir dram sahnesinde kıvranan kadın olarak hissettiğiniz an hayatınızı değerlendirip neyin önemli olduğunu anlamaya çalışın. Sıkıntılarınızı öncelik sırasına göre ele alın ve teker teker yönetilebilir hale getirin.

Bazen işteki konumunuzun ne olduğunun gerçekten farkında olmanız size ekstra bir sorumluluk yükler. O kadar emek, yıllarca baş ettiğiniz insanlar ve durumlar... Bunları düşünmek stresle başa çıkmanın yollarından değildir.

Boğulmuşluk hissi ile stresle başa çıkamazsınız. Bu durumda belkide profesyonel bir yardıma başvurabilirsiniz.

Kaplumbağa olmayın. Yavaş ve istikrarlı bir şekilde de yarışı kazanabilirsiniz. Kendi hızınızla gidin ve tavşanı geçin!

İşten çıktıktan sonra eve gitmeden önce kendinize 15 dakika ayırın. Zihninizi boşaltmak için bu 15 dakika size kısa ama güzel bir tatil gibi gelecektir.

Çocuklarınızla bir alışveriş merkezinde ya da yol üzeri bir kafede yemek yiyin.

Arabanızla eve dönmek yerine belli bir yere kadar tek başınıza yürüyün.

Çocuklarınızla parka gidin, onlar oynarlarken siz bir bankta durup hiçbir şey yapmadan dinlenebilirsiniz.

Küveti doldurun, mumları yakıp ışıkları kapatın ve sadece tadını çıkarın.

Çocukları babaannelerine bırakın ve eşinizin tadını çıkarın.

Kız arkadaşlarınızla hafif alkollü bir içki için ve  biraz sohbet edin.
Uzun ömrün 7 anahtarı!...

Uzun ömrün 7 anahtarı!...


Uzun ömrün 7 anahtarı!...

Amerikan Kanser Araştırmaları Enstitüsü (AICR),vücudu ciddi rahatsızlıklara karşı koruyan besinlerin listesini açıkladı. O listeye göre uzun ömrün anahtarı olan 7 gıda şöyle:

Badem: Her gün, bir çay fincanın yarısını dolduracak miktarda, yani 30 gram badem yemeyi ihmal etmeyin. Omega-3 asitli yağları açısından oldukça zengin bir besin olan badem, kandaki kötü kolesterol (LDL) oranını yüzde 4.4 oranında düşürüyor. Badem böylece damar tıkanıklıklarını önleyerek, dolaşım sisteminin düzenli olarak çalışmasını sağlıyor; kalbi koruyor.

Kahve: Günde iki fincan kahve, özellikle orta yaşlardan sonra görülen Parkinson ve Tip-2 diyabete karşı vücudu koruyor. Kahvede bulunan kafein maddesi, diyabete yakalanma riskini yüzde 35 azaltıyor. Ayrıca ağrı kesici özelliği de bulunuyor. Ancak kahveyi mutlaka kalsiyum deposu olan sütle için. Böylece kafeinin kemikleri zayıflatmasını engellemiş olursunuz.

Tarçın: Her yemekten sonra içinde bir miktar tarçın bulunan bir tatlı yemeyi unutmayın. Tatlı yemek istemiyorsanız, küçük bir çay kaşığı dolusu tarçını doğrudan suya ekleyerek içebilirsiniz. Tarçın kan şekerini düzenliyor, ayrıca sinir sistemini rahatlatıyor. Öte yandan köri baharatının içinde bulunan Tumerik adlı maddenin eklem iltihabını ve romatizmayı önlediğini unutmayın.

Patates: Antioksidanlar yönünden çok zengin. Amerikan Tarım Dairesi'ne göre en yararlı 100 besinler arasında 17. sırada yer alıyor. Akciğer kanseri, diyabet ve kalp krizine karşı koruyor. Ancak patatesi kızartmak yerine, yağsız bir şekilde haşladıktan veya fırında pişirdikten sonra yemeyi tercih edin.

Sebze Çorbası: Doyurucu ancak kalorisiz bir yiyecek olduğu için özellikle kilo vermek isteyenlerin bir numaralı tercihi. Ayrıca, özellikle sebze çorbası sodyum bakımından zengin. Bir kase sebze çorbasında 500 miligram sodyum bulunuyor. Sodyum, sinir sistemi ve kasların düzenli olarak çalışmasını sağlıyor. Ayrıca vücuttaki sıvı miktarının dengesini düzenliyor. Ancak günde 1500 miligramdan fazla sodyum tansiyon ve kalp rahatsızlıkları konusunda tam bir ters etki yaratıyor.

Zeytinyağı: Zeytinyağı kanser riskini azaltıyor. Günde 25 ml. zeytinyağı alanların idrarlarında, hücrelere zarar veren ";8oxodG"; adlı maddenin seviyesinin azaldığını ortaya çıkardı. Zeytinyağı kanserin yanı sıra iyi kolesterol (HDL) oranın artmasını sağlayarak kalbi koruyor, 1 çorba kaşığı zeytin yağında 120 kalori bulunuyor. Bu nedenle günde 6 çorba kaşığını geçmeyin.

Çay: Siyah veya yeşil olsun, çayın her türü kanser riskinin azaltılmasında etkili bir rol oynuyor. Çay, kadınlarda rahim kanserine yakalanma riskini yüzde 50 azaltıyor. Göğüs kanseri içinse bu oran yüzde 60'a kadar çıkıyor.  Çay ayrıca Alzheimer ve kalp krizine karşı vücudu koruyor. (Hürriyet)
Fazla kilo psikolojiyi bozuyor!

Fazla kilo psikolojiyi bozuyor!


Fazla kilo psikolojiyi bozuyor!

Kış boyunca alınan kilolar artık daha fazla göze çarpıyor. Kıyafetlerin çoğu dar geliyor. Birçok kişi zayıflamak adına diyet yapıyor ve spor salonlarına gidiyor. Aslında kilolar sadece bedenen değil ruhen de bizi etkiliyor.

Nöroloji Uzmanı Dr. Mehmet Yavuz, kilo kontrolünün özellikle kadınlarda depresyonu tetikleyen bir unsur olduğunu belirtiyor ve depresyona varabilecek kilo problemleri ile ilgili şunları anlatıyor…

Kilo Almak Ruhsal Problemlere Yol Açıyor…

Beslenmedeki yanlış alışkanlıklar, yaşanan iş stresi ve benzer birçok problem ile kilo alımı hızlı olarak gerçekleşebilir. Alınan kilolar ise fiziki ve ruhsal birçok probleme yol açabiliyor. Nöroloji Uzmanı Dr. Mehmet Yavuz, kilolu olup da “ben kendimle barışığım” diyenlerin çoğunun gerçeği yansıtmadığını ifade ediyor ve ekliyor: "Aslında kilo, başlı başına yoğun bir anksiyete nedenidir.” Kilo almanın depresyona neden olabileceği gibi depresyonda olmanın da kilo almayı beraberinde getirebileceğini belirten Yavuz, kilo almanın muhtemelen artan stres veya duygusal bir aksaklık sonucu ortaya çıkacağını söylüyor.

Kilo Almaya Başlayan Kadın Kendini Sorgulamalı…

Dr. Yavuz, yemek yemenin birçok kadın için hem rahatlama hem de kızgınlık kaynağı olabileceğini, spor yapmaktan kaçan ve kilo almaya başlayan bir kadının mutlaka kendini sorgulaması gerektiğini söyledi.  Durumun kısa bir süre sonra kısır döngüye dönüşeceğini ve kilolu olma gerçeğine daha fazla yemek yiyerek karşılık verip spor yapmaktan kaçınarak kiloların alıp başını gidebileceğini vurguladı.  Depresyon sonucu kilo alan bayanların antidepresan konusunda dikkatli olmaları gerektiğini aktaran Dr. Yavuz, “Böyle bir tedavinin sonucu yine kilo almak olabilir, bu antidepresanlardan kaçmak için bir neden değildir fakat fazla kilolarla baş etmek için kullanılacak bir yöntem de değildir” açıklamasını yaptı. Depresyon nedeniyle ilaç kullanan kişilerin kilolarını sık sık takip etmeleri, eğer kontrolsüz bir kilo alma söz konusu ise derhal hekimleri ile görüşmeleri gerektiğini özellikle vurguladı.

Hamilelik Geçirenler ve Masa Başı Çalışanlar Risk Altında

Dr. Mehmet Yavuz, kadınların kilo almaya en müsait oldukları dönem olarak bilinen gebelik dönemi ve sonrasında vücutta kalan fazla kiloları atmak için bir çaba harcanmıyorsa ve gerçekleşen birden fazla doğum varsa yine şişman adayı bir kadınla karşı karşıya kalırız açıklamasında bulundu. Doğum dışında kadının hayatında oluşan çeşitli değişiklikler nedeniyle fiziksel aktivitelerinin azalması, örneğin bedensel olarak aktif olduğu bir işten masa başı bir işe geçmesi, iş bırakma veya emeklilik, araba kullanmaya başlamak gibi nedenlerle enerji tüketiminin azalmasının da kilo kontrolünde sorunlara yol açtığını söyledi.  Dr. Yavuz, şişmanlığın artışına neden olan etkenler arasında yaşlılık, beslenme alışkanlığının ayaküstü yenen tost, sandviç, pizza gibi hazır yiyeceklere kaymasının da bu duruma zemin hazırladığını belirtti. Ayrıca toplumda yaşamanın, evliliğin, alkol tüketimindeki artışın ve en önemlisi genetik özelliklerin de kilo almada etkili olduğunun altını çizdi.

Depresyondan Kurtulmak İçin Beslenmenizi Değiştirin…

Toplum olarak beslenme tarzının özelliklerinin de şişmanlık için belirleyici olduğunu vurgulayan Dr. Yavuz, çok yağlı yemek türleri fazlaca tüketiliyorsa ya da özellikle sanayileşmekte olan ülkelerde tercih edilen hazır yemek türleri tüketiliyorsa şişmanlığın toplumsal bir sorun haline gelebileceğini belirterek bireyleri beslenme alışkanlıklarını değiştirmeleri konusunda uyardı.

Dr Mehmet Yavuz,  kişilerin daha sağlıklı beslendikleri sürece hem kilo vereceklerini hem de depresyondan kurtulabileceklerini açıkladı.

Kilo Depresyonundan Kurtulmak İçin Öneriler…

— Sabah kahvaltısı yapın. Öğün sayısını azaltmadan 3 öğün yemek yiyin, hatta ara öğünlerle günlük öğün sayınızı arttırın.

— Sebze ve meyve tüketimini artırın.

— Alkol tüketiminizi azaltın veya tamamen bırakın. Alkol, yüksek kalorisi nedeniyle gün boyu tatlı isteğinizi de artıracaktır.

— Çikolata, bisküvi gibi besin değeri düşük ama kalorisi yüksek besinler yerine taze veya kurutulmuş meyve yiyin.
— Yemeğinizi yavaş yiyin. Hızlı yemek yediğinizde, doyduğunuzu anladığınız zaman zaten gerektiğinde fazla yemişsinizdir.

—Hayvansal yağlardan kaçının. Tavukların derilerini, etlerin yağlı kısımlarını ayırın.

— Katı yağlar yerine, zeytinyağı, ayçiçeği yağı ve mısırözü yağı gibi bitkisel yağlar kullanın.

— Bol su için.

— Mümkünse her gün aynı saatte kalkın.

— Yemeklerden sonra dişlerinizi fırçalayın. Diş fırçaladıktan sonra muhtemelen canınız bir şey yemek istemeyecektir.

— Tatlı yemekten kaçının. Daha az tatlı tüketin.

— Tuz ve şeker kullanımınızı azaltın.
Fantezi kurmak sapıklık mı?

Fantezi kurmak sapıklık mı?


Fantezi kurmak sapıklık mı?

Fantezi kelimesi, çiftler arasında bile kullanılması zor olan kelimelerdendir. Peki fantezi yapmak ilişkiye neler kazandırır? Ne zaman tehlikeli hale gelir?

Çoğu çift fantezileri hakkında konuşmak yerine mutsuz bir cinsel hayat yaşamaya mahkum olmayı tercih eder. Oysa uzmanların büyük çoğunluğu, fantezilerin, ilişkinin heyecanını arttıran en önemli etken olduğu konusunda hemfikir.

Nedir Fantezi?

Fantezi, sözlüklerde genelde şöyle tarif edilir: Herhangi bir isteğin ya da psikolojik ihtiyacın karşılanabilmesi için kurulan düşler veya bir dizi zihinsel görüntünün hayal edilmesi. Öte yandan, cinsel fantezi, insanda, seksüel anlamda coşkuyu ve heyecanı arttıran, uygulandığı zaman da fiziksel hazzı yükselten hayaller bütününe deniyor. Üroloji Uzmanı Prof. Dr. İhsan Karaman, “Fantezi korkacak bir şey değil. Cinsellikle ilgili, eşinizle yaşayacağınız cinselliği daha çekici ve renkli hale getirmek için fantezi kurmak da, abartı ve sapma düzeyine varmadıkça sağlıklı ve yararlı olarak tanımlanabilir. Özellikle kadın ve erkekte, cinsel istek ve performansı bozan bazı aksamalar, problemler varsa, cinsel hayatı canlandırmak ve ailenin mutluluğunu arttırmak için, cinsel fantezi kurmak ve uygulamak bir tedavi biçimi olarak da kabul edilebilir” diyor.

Cinsel Fanteziler Masum ve Zararsız Olmayabilir

Prof. Dr. İhsan Karaman, “Normal şartlarda iki kişi arasındaki cinselliğin hazzını arttırmak ve renklendirmek için yararlı olan cinsel fanteziler, bazen cinsel bir sapkınlığa işaret olabilir. Fanteziler, cinsel uyarılmayı sağlamak, haz duymak ve orgazm olabilmek için mutlaka zorunlu hale gelmişse, cinsel sapkınlık söz konusu olabilir. Örneğin birçok erkek, kadın bedeninin belli bölgelerinden cinsel olarak uyarılır. Ancak kişi bir kadının ayaklarından başka hiçbir yerinden tahrik olmuyorsa, o zaman da “ayak fetişizmi” denen olay söz konusu olur. İşte bu bir sapkınlık belirtisidir” diyor.

Ne Zaman Tehlikeli?

Cinsel sapkınlıkları birer hastalık olarak kabul etmek ve çoğunun tedavisinin mümkün olduğunu unutmamak gerekiyor. Cinsel fanteziler her zaman masun ve zararsız olmayabilir. Bazı fanteziler, sado-mazoşist eğilimler taşıyabilir. Bu durumda seks, tamamıyla duygusal ve romantik bir eylemden çıkıp içinde bazı şiddet eğilimlerini de barındırmaya başlar. Sado-mazoşist fanteziler, seksteki şiddet eğiliminin daha fazla ve somutlaşmış halidir. Acı çekme ve acı verme fantezisi, seks esnasında adeta bir cinsel organa dönüşen derinin, sert bir şekilde okşanması isteğinin uzantısıdır.  İşte cinsel fanteziler bu gibi sado-mazoşist eğilimlere dönüştüğünde sağlıksız ve sapkın davranışlar olarak kabul edilir. Karaman’a göre; “Porno sektöründe sürekli öne çıkarılan ve doğalmış gibi sunulan anal seks de sağlıksız cinsel fantezilerin bir örneğidir. Taşıdığı enfeksiyon ve cinsel yolla bulaşan hastalık riskleri bir yana, ABD’de yapılan bir araştırmada anal seksten zevk alan kadın oranı yüz binde iki olarak tespit edilmiştir.”

Fanteziler Monotonlaşan İlişkileri Canlandırır mı?

Yaş ilerledikçe ya da uzun birlikteliklerde, cinsel istekte azalma, erkeklerde ereksiyon ve boşalma problemleri, kadınlarda lubrikasyon kuruma problemleri meydana gelebilir. Bu gibi etkenler, cinselliği zorunlu bir görevmiş gibi tek düze ve rutin hale getirebilir. Bu rutin ve haz vermeyen cinsel yaşam, çiftlerin birbirleriyle yakınlaşmaları, arzularını muhafaza edebilmeleri, vücutlarıyla barışık olmaları, fantezilerini geliştirebilmeleri, cinsel eylem tarzlarını gözden geçirmeleri ve yenilemeleri gibi hususlarla önlenebilir.

Yatak Odasının Alternatifleri Var!

Genel olarak, “Nerede seks yapılmalı?” sorusuna cevabımız “yatak odasında, yatakta” şeklinde olur. Fakat zamanla yatakta sevişmek alışkanlık haline gelir ve alışkanlıklar da bilindik, monoton tatlar verir. Yeniliklerse her zaman heyecanı, zevki doruklara çıkarır. Bunun için de seks mekanının yerini değiştirmek şeklinde bir cinsel fantezi çok yararlı olabilir. Oturma odasındaki bir koltuk, yere serilen bir battaniye, mutfak veya banyo, eskimiş bir ilişkide monotonluğu giderip yeni bir heyecan katabilecek alternatif mekânlardır.

Değişik ses ve ışık ortamları, yeni ve erotik iç çamaşırları, değişik koku ve makyaj öğeleri gibi birçok küçük detayda monoton ilişkileri renklendirmek için kullanılabilir. (Milliyet)
Aşk acısını dindirmenin 10 farklı yolu

Aşk acısını dindirmenin 10 farklı yolu


Aşk acısını dindirmenin 10 farklı yolu

Ayrılık acısı hayatınızı mı kararttı? Aradığınız kişinin o olduğunu sanmıştınız ama siz istemediğiniz halde ayrılmak zorunda kaldınız. Üzülmeyin, yalnız değilsiniz. Ayrılıklar hep acı verir ve zaman en iyi ilaçtır. Yaşamakta olduğunuz bu sürecin ‘geçici’ olduğunu bilmelisiniz.

İnsanlara yardımcı olmak isteyen medyum ve tarot okuyucusu Brenda, ayrılık acısı çekenlerin bu sıkıntılı süreci mümkün olduğunca çabuk atlaması için tavsiyelerde bulunuyor.

1. Gereksiz bütün iletişimi kesin

Çok gerekmedikçe ayrıldığınız kişiyle konuşmayın. Ayrıldığınız kişiden çocuğunuz varsa veya aranızda henüz kapatmadığınız parasal ve maddi konularınız vs. o kişiyle (sadece bu konuları konuşmak amacıyla) temas kurabilirsiniz. Ama ortak arkadaş ve dostlarınızla sohbetlerinizde bile o kişiden bahsetmeyin. Ortak sosyal çevre nedeniyle aynı ortamlara girmeniz gerekiyorsa, nazikçe selamlaşmak dışında o kişiyle yalnız kalmayın ve konuşmayın.

2. Sizin için duygusal anlamı veya anısı olan, o kişinin size verdiği eşyalardan derhal kurtulun

Hediyeler, notlar, mektuplar vs. Bunları ayrıldığınız kişiye geri vermeyin. Maddi değeri olmayan eşyaları atın. Satılabilecek olanları (giysiler vs) satın veya hayır kurumlarına bağışlayın. Hiçbir koşulda bunların size geri gelmeyeceğinden emin olun.

3. Arkadaşlarınızla daha sık vakit geçirin

Zor zamanlarda arkadaş desteği önemlidir. Ama arkadaşlarınızı ağlama duvarına çevirmeyin. Onlarla birlikte yapacağınız başka etkinlikler sizi oyalayacaktır.

4. Hemen başka bir ilişkiye atlamayın

Çivi çiviyi söker diyerek hemen başkasıyla ilişkiye giren insanlar vardır. Ama bu yanlıştır! Başka insanlarla tanışmak tamam ama başka insanlarla duygusal ve cinsel ilişkiye başlamak için çok yanlış bir dönemdesiniz. Kalbinizde ayrılık acısı varken doğru kişiyi bulsanız bile doğru ilişkiyi yaşayamazsınız.

5. Eğlenceli ve yaratıcı bir şeyler yapın

Daha önce vakit ayıramadığınız için başka bir zamana ertelediğiniz bir şeyler yapın. Dans kursuna gidin, egzersize başlayın.

6. Ayrıldığınız kişinin hiç hoşlanmadığınız negatif yanlarını düşünmeye çalışın.

İnsanlar ayrılmışsa bir sebebi vardır. Ayrılık acısı yaşarken insanlar hep ‘yaşanan mutlu günleri’ düşünür ama bu düşüncenin size bir yararı olmaz. Kendinize “Ayrılmamız iyi oldu, çünkü…” diye başlayan bir liste yapın. Ayrılık sürecini bir ‘arınma’ süreci olarak düşündüğünüzde psikolojik değişiminizi olumlu bir raya oturtabileceksiniz.

7. Ayrıldığınız kişi hakkında duygularınızı ve düşüncelerinizi bir kâğıda yazın

Bu kâğıdı asla o kişiye göndermeye kalkmayın! Bu kâğıdı bir süre sakladıktan sonra yok edin gitsin. Ayrıldığınız kişiye artık duygularınızı açıklamanın anlamı yoktur. Çünkü o artık sizin duygularınızı önemsemediği için sizin hayatınızdan çıkıp gitti. Ona olan duygularınızı açıklamanız onu geri getirmez. Aksine sizi zayıf ve patetik gösterir.

8. Yalnız kalmaktan korkmayın

Dünyanın sonu değil bu. Bu sizin yaşadığınız acıları ve sıkıntıları yaşayan milyonlarca insan var yeryüzünde. Kendinizi tekrardan iyi hissedecek ve yeni birini nasıl olsa bulacaksınız.

9. Duygusal meselenizi aklınızda ve kalbinizde tam olarak bitirmeden önce ayrıldığınız kişiyle arkadaş olmayı falan düşünmeyin

Ayrılırken “dost kalmak” nazik bir temennidir. Ama insanlar ayrıldıkları kişilerle çok nadiren dost kalabilirler. Duygusal dengenizi tekrar yoluna koyduktan sonra, ancak o zaman o kişiyle arkadaş olarak devam etmek isteyip istemediğinize karar verebileceksiniz. Daha önce değil.

10. Ayrılık acısı çekerken alkole ve yemek yemeye sardırmayın

Acınız unutmak için başkasıyla seks yapmaya da kalkmayın. Hiçbir faydası olmaz. Yaşadığınız bu acılı sürecin en iyi ilacı zamandır. Bu süreçte kendinize karşı sabırlı ve nazik olun. Ayrılıktan ötürü kendinizi suçlamayın. Bu deneyimden bir şeyler öğrenmeye çalışın. Yaşananların bir hata değil, ileriye giden yolda yaşadığınız bir öğrenme süreci olduğunu düşünün…
Ani bebek ölümlerine dikkat!

Ani bebek ölümlerine dikkat!


Ani bebek ölümlerine dikkat!

Nedeni bilinmeyen bebek ölümleri anne - babaların acısını daha da artırıyor. 

Ani bebek ölümü sendromu (ABÖS), 1 yaşından küçük bebeklerin bilinmeyen nedenlerle aniden ölmelerini tanımlayan bir terim. Ani bebek ölümü sendromu (beşik ölümü olarak da bilinir) gelişmiş ülkelerde 1-12 aylık bebekler arasında en sık görülen ölüm nedenidir.

Bebeğinizi Yüzükoyun Yatırmayın

Birkaç tıbbi araştırmada, bu sendromla ilişkili biyolojik ve çevresel risk etmenlerinin belirlenmiş olmasına karşın gerçek nedenle ilgili kesin bilgi yoktur. Dünya çapında yapılan birçok çalışmada yüzükoyun (karnının üstüne) yatırılan çocukların yüksek risk altında oldukları gösterildi. Bebeklerin yatırılma pozisyonu ülkeler arasında farklılık gösteriyor; ABD'deki bebekler on yıl önce çoğunlukla yüzükoyun yatırılıyordu. Daha sonra bazı ülkelerde olduğu gibi ABD'de de annebabalar sağlıklı bebeklerin sırtüstü yatırılması için teşvik edilmeye başlandı.

Olasılığı Arttıran Diğer Etmenler

Araştırmacılar, ani bebek ölümü sendromunun nedenini bilmemelerine karşın, olasılığı artıran etmenleri şu şekilde sıralıyor.

- Yüzükoyun uyuyan bebekler
- Sigara dumanına maruz kalan bebekler
- Anneleri gebelik döneminde sigara içenler
- Anneleri ilk hamileliği sırasında 20 yaşından küçük olanlar
- Anneleri doğum öncesi sağlık bakımı için hiç başvurmayanlar ya da geç başvuranlar
- Erken doğan ya da düşük doğum ağırlıklı bebekler
- Kış aylarında doğanlar
- Erkek bebekler

Alınabilecek Önlemler

Ani bebek ölümü sendromunu önlemenin güvenli bir yolu olmamasına karşın, riski azaltabilecek önlemler şunlar;

- Bebekleri sırtüstü yatırmak
- Doğumdan önce iyi bir sağlık bakımı
- Sigara içilmeyen bir çevre
- Sert bir yatak
- Bebeğin altına yastık ya da battaniye gibi yumuşak malzemeler yerleştirmemek
- Bebeği çok sıcak ortamda bulundurmamak (giydirerek, örterek ya da aşırı sıcak bir odada yatırarak)
- Rutin kontrolleri ve aşıları yaptırmak
- Hafif bir hastalıktan sonra bile bebeği birkaç gün yakından gözlemlemek.
Kimler şiddete daha meyilli?

Kimler şiddete daha meyilli?


Kimler şiddete daha meyilli?

Günümüzde şiddet toplumsal bir sorun haline geldi. Peki toplumumuzda şiddetin bu denli artış göstermesinin sebepleri neler? Kimler şiddete başvurmaya daha fazla meyilli? İşte yanıtlar...

Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları E.A. Hastanesi (BRSHH) Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Ahmet Türkcan, alkol veya madde kullanım bozukluğu olan, daha önce suç davranışları olan, topluma karşı kişilik bozukluğuna ilişkin özellikleri olan bireylerde şiddet eğiliminin daha fazla olduğunu söyledi.

Şiddetin oluşmasında, hizmet alan ve veren kişilerin ruhsal durumları ve iletişim yöntemleri, işyerinin yapısı, çevresel ve kültürel faktörler, yasal düzenlemelerin önemli rol oynadığını belirten Dr. Ahmet Türkcan, “Sağlık alanında, sıkıntılı, ızdıraplı kişiler ve bunların yakınlarının şiddet davranışına sık rastlanılır. Uzun bekleme süreleri, bekleme bölümlerinin konforunun düşük olması gibi faktörler şiddet davranışlarının oluşmasına yol açabilir” dedi.

Şiddete başvurarak sorunları çözmeye çalışmanın öğrenilmiş ve tekrarlanan bir davranış şekli olduğunu aktaran Dr. Ahmet Türkcan, “Sorunlarla alternatif ve şiddet dışı yöntemlerle başa çıkmayı öğrenememek şiddet davranışına başvurmayı artırabilir” diye konuştu.

Çocukları Korumalıyız

Günümüzde toplumda şiddetin bu denli artış göstermesinin birçok sebebi olduğunu da ifade eden Dr. Ahmet Türkcan, şöyle devam etti:

“Bir toplumda şiddetin artışına etki eden ekonomik, kültürel, sosyal, yasal pek çok faktör bulunmaktadır. Toplum ruh sağlığına etki eden faktörleri tanımlayarak bunlara ilişkin düzeltici müdahalelerde bulunmak önemlidir.

Örneğin ebeveyn eğitimi, anne baba okulları, bireylerin ruhsal ve bedensel sağlıklarının düzeltilmesi, erken dönemde ruhsal sorunların saptanarak bireysel-ailesel terapötik girişimlerin yapılması, yaşam şartlarının iyileştirilmesi, eğitimin iyileştirilmesi, güven duygusunun ve toplumsal sorumluluk ve dayanışma duygusunun geliştirilmesi ve yasal düzenlemelerle şiddetin engellenmesi gibi pek çok yöntemin uygulanması gereklidir.
Kitle iletişim araçlarında şiddet içeriğinin azaltılması, denetlenmesi, çocukların bu açıdan korunması önemlidir.”

İlaç Tedavisi ve Psikoterapi Uygulanabilir

Psikiyatride güncel sınıflandırma sistemlerinde “şiddet bağımlılığı” isimli bir hastalık tanısı bulunmadığını hatırlatan Dr. Ahmet Türkcan, şunları kaydetti:

“Şiddet davranışları, psikotik bozukluklar, duygudurum bozuklukları gibi psikiyatrik bozukluklarda görülebilir. Antisosyal kişilik bozukluğu, borderline kişilik bozukluğu vb. bazı kişilik bozuklukları ve özellikleri olan bireylerde, alkol madde kullanım bozukluğu olanlarda, beyin hastalıklarına bağlı bilişsel bozukluğu olan bireylerde şiddet davranışları görülebilir. Şiddet davranışları tekrarlayıcı nitelik kazanmış olgularda, psikiyatrik değerlendirmelerle ilaç tedavileri ve psikoterapiler uygulanabilir. Örneğin çabuk öfkelenen ve şiddete başvuran olgulara öfke kontrolüne ilişkin bilişsel davranışçı terapilerle yardım edilebilir.”
Şıklık erkekler için de önemli

Şıklık erkekler için de önemli


Şıklık erkekler için de önemli

Giyim-kuşam, şıklık, zerafet artık sadece kadınlar için değil erkekler için de büyük önem taşıyor. Her gün gardırobun önüne geçip "ne giyeceğim" diye düşünen erkeklere bazı öneriler. 

Sadece kadınların giyim-kuşama özen gösterdiğini düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. Etrafımızdaki ya da aynı evi paylaştığımız erkekleri gözlemlediğimizde, yaşı kaç olursa olsun, tıpkı kadınlar gibi, "acaba bugün ne giysem" stresi yaşadıklarını görüyoruz.

Her erkeğin gardırobunda aşağı yukarı 6-7 pantolon, 4-5 blue jean, 15 gömlek, 15-20 tişört, 4-5 ceket, 7-8 kazak, 20-25 iç çamaşırı ve 6-7 ayakkabı bulunuyor. Amaç; bunları yerinde ve birbirleriyle uyumlu kullanabilmek.

Erkeklerin giyim konusunda düştükleri en büyük hata; cüzdan dolusu para harcayıp, pahalı markalardan alışveriş yaparak daha yakışıklı ve şık görüneceklerini düşünmeleri. Oysa önemli olan kendinize yakışanı giymek. Sahip olduğunuz giysilerle, yaratıcılığınızı kullanarak farklı kombinasyonlar yaratabilirsiniz. Böylelikle kendi modanızı oluşturmuş, kendinizi, tarzınızı ve zevkinizi kıyafetlerinize yansıtmış olacaksınız.

Kadınların zevki de önemli!
FHM dergisinin yaptığı bir araştırmaya göre, kadınların yüzde 45′i, "günlük bir takım elbise ve gömlekli" erkeği ve pamuklu kumaşları seksi buluyor. "Ayakkabı" türleri arasında ise, çoğunluk bağcıklı botu tercih ediyor. Şunu da belirtmekte fayda var: Bir kadın, erkeğin kılığında ilk olarak ayakkabılara dikkat ediyor.

Altın yüzük, künye, kolye, rengarenk tatil kılıkları, şalvar kesim blue jean'ler ve püsküllü ayakkabılar ise, kadınların erkeklerde görmeye tahammül edemediği giysi ve aksesuarların başında geliyor.

Erkeklerin ayağında sandalet tarzı ayakkabılar görmeye geçen yıl alışmıştık. Sandaletler, bu yıl daha da yaygınlaşmışa benziyor ama birçok kadın sandaletli erkeklerin "Alman turistlere" benzediğini düşünüyor!

İyi bir gardırop oluşturmanın yollarının da sıralandığı dergide, erkeklerin alışveriş ve giyimde yaptığı "ölümcül hatalar"dan da bahsederek, önerilerde bulunuluyor. İşte bazıları…

- İçinde kendinizi iyi hissettiğiniz ve iltifat işitmenizi sağlayan, vücudunuza iyi oturan, her zaman giyilebilme özelliği olan ve klasik giysileri gardırobunuzdan eksik etmeyin ve sakın elden çıkarmayın.

- Asla giymediğiniz, üzerinizden düşecek gibi duran, vücudunuza oturmayan, alırken eskimiş gibi görünen şeyler ve aynının daha iyisine sahip olduğunuz şeyleri ise hemen atın!
Tekrarlamaktan vazgeçemediğimiz hatalar

Tekrarlamaktan vazgeçemediğimiz hatalar

Tekrarlamaktan vazgeçemediğimiz hatalar 

 

İnsanlar hayatı hata yaparak öğrenir. Ancak hepimizin sıkça yaptığı ortak hatalar da vardır. İşte ders almamız gereken en sık yapılan hatalar ve hedefinize ulaşmanızı sağlayan öneriler…

Sorunları ve hedeflerinizi ertelemek
Sorunlarınızı her zaman ertelemek insanların yaptıkları hatalardan en yaygını.. Hedeflerinizi asla ertelemeyin. Sorunlarınızın üstünü örterek görmezden gelmeyin. Yeni yılın ilk ayını doldurduk bile, hala hedeflerinizi gerçekleştiremediyseniz daha fazla ertelemeniz için neden yok. Yavaş yavaş hedefinize doğru ilerlemeye gayret edin. Yapılması gereken değişiklikleri, ne zaman ilerleyeceğinizi ancak siz bilirsiniz. Bir süre bununla ilgili planlar yapın ve uygulamaya koyun.

Acele etmek
Beklentilerinize ulaşmak için acele etmeyin. Yeni yılla ilgili beklentilerinizi olduğundan yüksek tutmuş olabilirsiniz ancak vazgeçmeyin. 3, 6, 9 ay içinde yaşamınızda büyük değişiklikler yapabilmeniz çok düşük bir ihtimaldir. Yaşamınız 6 ay ve 1 yıl arasında değişebilir. Hedefinize ulaşmanız için gereken zamanı doğru hesaplayın. Hayalinizin kısa sürede olmasını ya da size altın tepsi de sunulmasını beklemeyin.

Tek başına hareket etmek
Yanız kalmayın, birine danışın. Kilo vermek istiyorsanız zayıflayan birine nasıl başardığını sorun, sigara bırakmak için sigarayı bırakan birinden destek alın, işinden ayrılan biri varsa sonrasını öğrenin. Doğru yolu bulmak için deneyimlere, bilgiye ihtiyacınız var. Bunu yalnız yapmaya çalışmayın. Bir plana ihtiyacınız var. Hedeflerine ulaşan iyi insanların biyografilerini okuyun. İstediğiniz gibi bir değişikliği kimlerin yaşadığını biliyor musunuz? Ne kadar çalıştılar, ne kadar zaman aldı, ne yaptılar öğrenin.

Kaldıramayacağınız yükün altına girmek
Üstesinden gelemeyeceğiniz, kaldıramayacağınız yükler edinmeyin. Hayatınızda 5 şeyi değiştirmek isterseniz hiçbir şeyi değiştiremezsiniz. Eğer bu yıl sigarayı bırakma, taşınma, ruh eşinizi bulma, kariyer değişikliği ve iyi maaş beklentiniz varsa üzerine soğuk su içebilirsiniz. Gerçekten istediğiniz şeyi elde etmek istiyorsanız en çok iki tanesini belirlemeniz doğru olacaktır.

Kendinize sorun; “Bu yıl gerçekten mutlu olmak için ne yapmalıyım?” Beyniniz istediğiniz şeye daha iyi odaklanacaktır.

Geçmişte yaşamak
Sorunların en büyüğü günü takip edememek, geçmişte yaşamaktır. Geçmişe aşırı bağlı biriyseniz umduğunuz şeyleri elde etmeniz daha zor olacaktır. Geçmiş, gelecekte yapacağınız yanlışları bildirmez. Geçmişte edindiğiniz sizi engelleyen hayalet korkularınızdan kurtulun. Kendinizi affedin, geçmişte yaşadıklarınızı kabul edin ve olumsuz tecrübelerinizden ders alarak geleceğinizi şekillendirin. Geleceğinizi siz şekillendirin.
Yağlarınızdan 15 dakikada kurtulun

Yağlarınızdan 15 dakikada kurtulun


Yağlarınızdan 15 dakikada kurtulun 

Bu antrenmanla hem triceps ve biceps kaslarınızı şişirecek hem de metabolizmanızı hızlandıracaksınız. İşte size 15 dakikada yağlarınızı yakmanızı sağlayacak süper program…

1. Squat

İki elinizde birer dumbbell olacak şekilde ayakta durun. Üst bacaklarınız yere paralel gelene kadar vücudunuzu yere yaklaştırın. Bir saniye duraklayın ve tekrar başlangıç pozisyonuna dönün. Hareket boyunca sırtınızı düz tutmaya özen gösterin.

2. Shoulder Press

Omuzlarınızın üstünde birer dumbbell olacak şekilde ayakta durun. Avuç içleriniz karşıya doğru baksın. Ağırlıkları kollarınız gergin olana kadar kafanızın üstünde havaya kaldırın ve tekrar başlangıç pozisyonuna dönün. Dumbbell’ların birbirine değmemesine dikkat edin.

3. Swissball incline triceps extension

İki elinize birer dumbbell alın ve sırtınızın üst bölümü ve omuzlarınız swissball ile temas edecek şekilde oturun. Kollarınızı, kafanızın arkasına doğru uzatın. Dirseklerinizi kırın ağırlıkları kafanızın arkasına doğru götürün.

4. Swissball biceps curl

Sırtınızla duvar arasına bir swissball alın ve durun. İki elinizde de birer dumbbell olsun. Omuzlarınızı ve üst kollarınızı sabit tutarak dumbbell’ları yukarı doğru kaldırın. Bunu yaparken bileklerinizi de çevirin.

Program nasıl yapılmalı?

İlk olarak programda bulunan 1. ve 2. hareketi 8-12 tekrardan süper set olarak yapın. Bu süper set bittikten sonra bir dakika dinlenin ve süper seti tekrarlayın.

Daha sonra triceps ve biceps kaslarınızı çalıştıran 3. ve .4 egzersizleri yine süper set olarak üç dakika yapın. Aralarda yine 1 dakika dinlenin.